ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

A’LA

2

/

5

 

الَّذِي خَلَقَ فَسَوَّى {2} وَالَّذِي قَدَّرَ فَهَدَى {3}

 وَالَّذِي أَخْرَجَ الْمَرْعَى {4} فَجَعَلَهُ غُثَاء أَحْوَى {5}

 

2. O ki; yaratıp, düzenleyendir.

3. O ki; takdir edip, yol gösterendir.

4. O ki; mer'alar çıkaran,

5. Sonra da onu kupkuru ve simsiyah hale getirendir.

 

"O ki; yaratıp, düzenleyendir" buyruğunda geçen "tesviye: düzenleme"nin anlamı daha önceden el-İnfitar Süresi'nde (7. ayetin tefsirinde) ve başka yerlerde geçmiş bulunmaktadır Yani o, yarattığını düzenli kılandır. O'nun yaratmasında karışıklık ve düzensizlik yoktur

ez-Zeccac dedi ki: Boyunu, posunu düzeltti, demektir İbn Abbas'ın: Yarattığı şeyleri güzel yarattı, diye açıkladığı rivayet edilmiştir. ed-Dahhak dedi ki: Adem'i yarattı ve onun yaratılışını düzenli kıldı.

 

Şöyle de açıklanmıştır: O, babaların sulblerinde yarattı, annelerin rahimlerinde düzenledi.

Bir diğer açıklamaya göre: Bedenleri yarattı ve kavrayışları düzenledi. İnsanı yaratıp, onu teklife hazırladı, anlamında olduğu da söylenmiştir.

 

"O ki, takdir edip, yol gösterendir" buyruğundaki: "Takdir edip" buyruğunu Ali (r.a) ile es-Sülem'i ve el-Kisa'i "dal" harfi şeddesiz olarak; (...) diye okumuşlar, diğerleri ise şeddeli okumuşlardır. Her iki okuyuş da aynı anlamdadır. Yani her şekle (varlığa), kendisine uygun şekli verip öylece takdir etti.

 

"Yol gösterendir", irşad edendir.

 

Mücahid dedi ki: Bedbahtlığı ve mutluluğu takdir edip, doğruluk ve sapıklığı gösterendir. Yine ondan şöyle dediği rivayet edilmiştir: İnsana mutluluk ve bedbahtlığını gösterdi, davarları da mer'alara iletti.

 

Bir diğer açıklamaya göre, onların temel gıdalarını ve rızıklarını takdir etti. Eğer insan iseler onlara maişet yollarını gösterdi, eğer hayvan iseler onlara mer'alarını gösterdi.

İbn Abbas, es-Süddi, Mukatil ve el-Kelb'i'den Yüce Allah'ın: "Yol gösterendir" buyruğu hakkında şöyle dedikleri rivayet edilmiştir: O yarattıklarına erkeğin dişiye nasıl ulaşacağını öğretmiştir. Nitekim Ta-Ha Süresi'nde şöyle buyurmuştur: "Rabbiniz bütün herşeye hilkatini verip, sonra da doğru yolu gösterendir." (Ta-Ha, 50) Yani erkeği dişiye iletendir.

Ata da şöyle demiştir: Herbir canlıya kendisine uygun olanı takdir edip yarattı ve ona iletti.

Eşyada menfaatleri yarattı, insana da, o eşyadan menfaatleri çıkartma yolunu gösterdi, diye de açıklanmıştır.

 

Bir diğer açıklamaya göre: O, her bir canlı için kendisine uygun olanı takdir etti ve onu uygun olana götüren yolu gösterdi. Ondan nasıl yararlanacağını öğretti.

 

Anlatıldığına göre, yılanın üzerinden bin yıl geçti mi kör olur. Yüce Allah, ona gözünü "raziyanic" denilen taze ot yaprağına sürecek olursa, gözlerinin göreceği ilhamını vermiştir. Bazan kendisi ile bu otun bulunduğu meskun yer arasında günlerce mesafenin bulunduğu bir çölde bulunur ve kör olmasına, mesafenin de uzaklığına rağmen bu kadar mesafeyi kateder ve sonunda buradaki bahçelerden birisinde bulunan raziyan ağacına atılır ve isabet etmemesi de sözkonusu olmaz. Gözlerini ona sürer ve Yüce Allah'ın izniyle tekrar görür.

 

İnsanın sınırsız denecek kadar çok maslahatlarına, tesbit edilemeyecek kadar fazla olan gıda, ilaç gibi ihtiyaçlarına, din ve dünyasını ilgilendiren hususlarda hidayete iletilmesi, diğer taraftan hayvanların, kuşların, yeryüzündeki haşerelerin ilhamlara mazhar olmaları da çok geniş bir konudur ve pek büyük bir meseledir. Kimse bunları gereği gibi kuşatamaz, kavrayamaz. En Yüce olan Rabbim, her türlü eksiklikten münezzehtir.

 

es-Süddi dedi ki: Yüce Allah, ceninin rahimde kalacağı süreyi dokuz ay, bundan daha az veya daha çok bir süre olarak takdir etmiş sonra da ona rahimden çıkış yolunu göstermiştir.

 

el-Ferra dedi ki: Yani o takdir etti, doğru yolu gösterdi ve saptırdı. Bunlardan birisini zikretmekle yetinmiştir. Yüce Allah'ın: "Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ... bağışladı." (en-Nahl, 81) buyruğunda olduğu gibi.

 

Buyruğun: İmana davet etti, anlamında olma ihtimali vardır. Yüce Allah'ın: "Ve muhakkak ki sen dosdoğru yola iletirsin." (eş-Şura, 52) buyruğunda olduğu gibi ki davet edersin demektedir. Peygamber, herkesi imana davet etmiştir. "Yol gösterendir", yani o fiilleriyle onlara vahdaniyetinin delillerini, kendisinin Alim ve Kadir (herşeyi bilen, herşeye güç yetiren) olduğunu göstermiştir.

 

"Takdir etti" anlamındaki lafzın "dal" harfini şeddeli okuyanların bu okuyuşlarının "takdir etmek"den geldiğinde görüş ayrılığı yoktur. Yüce Allah'ın: "Herşeyi yaratıp onu inceden inceye takdir ve tayin etmiştir." (el-Furkan, 2) buyruğunda olduğu gibi.

 

''Dal" harfini şeddesiz okuyanların bu okuyuşunun da "takdir"den gelme ihtimali vardır. O vakit, her iki okuyuş da aynı anlamda olur. Diğer taraftan "kudret ve mülk"den gelme ihtimali de vardır. O vakit, herşeye malik olup, dilediği kimseleri doğru yola ileten (hidayet veren)dir, demek olur.

 

Derim ki: Hocalarımdan birisini şöyle derken dinledim: O, yaratıp düzenleyendir, takdir edip hidayete iletendir. İşte bu, Yüce Allah'ın celaline yakışır şekilde bütün mahlukatının üstünde olduğunu açıklayıcı bir ifadedir.

 

"O ki, mer'alar çıkaran" dır. Mer'alardan kasıt, nebat ve yeşil ottur. Şair şöyle demiştir: "Mera, bazen toprağın üzerinde kalın bir tabaka oluşturmuş kerme (hayvan pisliği) üzerinde yeşerebilir. Buna karşılık içteki kalp ağrıları olduğu gibi kalır."

 

"Sonra da onu, kupkuru ve simsiyah hale getirendir." buyruğundaki: "Selin (aktığı zaman) vadinin kenarlarına attığı ot, bitki ve çörçöp" demektir. Şeddeli olarak (...) da aynı şeydir. Çoğulu; (...) diye gelir.

 

Katade dedi ki: Bu kelime kuru olan şey demektir. Parçalanıp, kurumuş bulunan sebze ve ota; (...) ile (...) denilir. Suyun etrafında bulunan çörçöpe de; (...) denilir. Nitekim şair şöyle demiştir: "el-Müceymir denilen yerin dağı sabah vakti, (etrafını saran) selden ve çörçöpden; Sanki yün eğiren bir kirmenin çizdiği yörünge gibidir."

 

Dilciler: "Vadi çörçöp getirdi ve bu gibi şeyleri bir kenara bıraktı" diye bir kullanım nakletmişlerdir. Aynı şekilde, suyun üstüne köpük ve fayda vermeyen şeyler, çıkacak olursa bu tabir kullanılır.

 

"Simsiyah" de siyah demektir. Yani bitki aşırı yeşillikten dolayı siyahı andıran bir renge çalar. "Siyahlık" demektir. el-A'şa da şöyle demiştir: "Lemya'nın dudaklarında siyaha yakın, siyahı andıran bir renk vardır Onun dişetlerinde soğuk bir tatlılık ve dişlerinde incelik vardır."

 

es-Sıhah'ta şöyle denilmektedir: "Dudakların esmerliği" demektir. "Dudakları esmer adam" ile; "Dudakları esmer kadın" denilir. "Dudakları esmerleşti" demektir. Devenin rengi siyah ve sarı karışımı olursa; (...) denilir. Küçültme ismi -siyahcık anlamında- (...) diyenlerin söyleyişine göre; (...) diye gelir.

 

Buradaki "simsiyah" anlamındaki lafzın "mera" anlamındaki lafzın hali olması da mümkündür, denilmiştir. O takdirde anlam şöyle olur: Sanki o meranın yeşilliği, siyaha çalar gibidir. ifade de: O siyaha çalan merayı çıkarandır ve sonra onu kupkuru yapandır, takdirinde olur. "Bitki siyaha çaldı" denilir. Bu kullanımı el-Kisai nakletmiş ve şu beyiti zikretmiştir: "Bir bahar yağmuru ki, yüksekçe tepelerinin bitkileri simsiyahtır, Cesur yürekli atların içine daldığı."

 

"Simsiyah" lafzının "kupkuru" lafzının sıfatı olması da mümkündür. Anlam: O önceleri yeşilken daha sonra böyle oldu, demek olur. Ebu Ubeyde dedi ki: Yanmasından ve eskiliğinden dolayı onu siyaha dönüştürmüştür. Nemli olan bir şey kurudu mu siyahlaşır, kararır". Abdurrahman b. Zeyd dedi ki: O yeşil merayı çıkardı. Bu yeşil mera kuruyunc'a yanmasından dolayı kararır. Sonunda rüzgarların ve sellerin alıp götürdüğü çörçöp olur. Bu; Yüce Allah'ın, dünyanın parlak ve göz alıcı iken sonradan geçip gittiği ne dair kafirlere vermiş olduğu bir örnektir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

A’la 6-8

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR