ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

İNFİTAR

13

/

19

إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ {13} وَإِنَّ الْفُجَّارَ لَفِي جَحِيمٍ {14} يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ الدِّينِ {15} وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَائِبِينَ {16} وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ {17} ثُمَّ مَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ {18} يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِّنَفْسٍ شَيْئاً وَالْأَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلَّهِ {19}

 

13. İyiler, hiç şüphesiz nimetler içindedirler.

14. Kötüler ise, hiç şüphesiz cehennemdedirler.

15. Din gününde, oraya gireceklerdir.

16. Ve onlar bir daha oradan kaybolmayacaklardır.

17. Din gününün ne olduğunu sana ne bildirdi?

18. Yine, o din gününün ne olduğunu sana ne bildirdi?

19. O günde kimse kimseye bir şey yapamaz ve o günde emir yalnız Allah'ındır.

 

"İyiler, hiç şüphesiz nimetler içindedirler. Kötüler ise, hiç şüphesiz cehennemdedirler" buyruğu Yüce Allah'ın: "(O gün insanların) bir kısmı cennette, bir kısmı da cehennemde olacaktır" (eş-Şura, 7) buyruğundaki gibi bir taksimdir. Yine Yüce Allah, şöyle buyurmaktadır: "İşte o gün ayrılıp, dağılırlar. İman edip, salih amel işleyenler. .. " (Rum, 14-15)

 

"Din gününde" yani amellerin karşılığının verileceği ve hesabın görüleceği günde "oraya gireceklerdir." Cehennem ateşinin alevi ve harareti, onlara isabet edecektir.

 

"Din günü"nün tekrarlanarak sözkonusu edilmesi, onun şanının büyüklüğünü ortaya koymak içindir. Yüce Allah'ın: "Şiddetlice çalan (el-Karia). Nedir o şiddetlice çalan. O şiddetlice çalanın ne olduğunu sana ne bildirdi?" (Karia, 1-3) buyruğuna benzemektedir.

 

İbn Abbas'ın kendisinden gelen bir rivayette şöyle dediği nakledilmiştir: Kur'an-ı Kerim'de yer alan: " Ne bildirdi" diye soru sorulan bütün hususları Allah, ona bildirmiştir. Buna karşılık; "Ne bilirsin" diye sorulan hususların bilgisi ona öğretilmemiştir.

 

"O günde kimse kimseye ... yapamaz." buyruğundaki; "O günde" lafzını İbn Kesir ve Ebu Amr -bir önce'ki ayetin sonunda yer alan-: ''Din gününün" lafzından bedel olarak yahutta ilk "gün'' anlamındaki lafza uygun olarak ötreli okumuşlardır. Bu durumda "din günü"nün sıfatı olur. "O" takdiri ile merfu olması da mümkündür, diğerleri ise ref konumunda olmakla birlikte nasbedilmiş bir isim (zarf) olarak nasb ile okumuşlardır. Çünkü buradaki muzaf mütemekkin değildir. Tıpkı "Zeyd'in kalkış günü benim hoşuma gitti" demek gibidir.

el-Müberred de şu beyiti zikretmiştir: "Ben iki günümün hangisinde ölümden kaçıyorum Takdir olunmamış bir gün mü, yoksa takdir olunmuş bir gün mü?"

 

Burada (ikinci mısrada) yer alan ayrı ayrı tekrarlanan "gün" lafızları ilk mısradaki "iki gün" lafzından bedel olarak mecrurdurlar. Şu kadar varki lafzen nasbedilmişlerdir. Çünkü bunlar katıksız olmayana (yani fiile) izafe edilmiş bulunmaktadırlar. el-Ferra ve ez-Zeccac'ın tercihi budur.

 

Kimisi de (ayetteki) ikinci "gün" lafzı mahallen mansubtur. Sanki: ''Kimsenin kimseye bir şey yapamayacağı bir günde" diye buyurmuş gibidir.

 

Şöyle de açıklanmıştır: Nasb: "Bu şeyler ... günü olacaktır" ya da: "Onlar o gün hesaba çekileceklerdir" anlamında kabul edilmesine binaendir. Çünkü "din (hesaba çekmek)" lafzı buna delil teşkil etmektedir. Ya da: "An" takdiri ile nasbedilmiştir.

 

"Ve o günde emir yalnız Allah'ındır." Bu hususta kimse onunla çekişemeyecektir. Nitekim şöyle buyurmaktadır: "Bugün mülk kimindir? Bir ve tek, Kahhar Cemir ve iradesine karşı konulamayan) Allah'ındır. Bugünde herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün zulmetmek yoktur." (el-Mu'min, 16-17).

 

Allah'a hamdolsun İnfitar, Süresi'(nin tefsiri) burada sona ermektedir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

83-MUTAFFİFİN سورة المطففين

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

 (İnfitar )