MÜRSELAT 41 / 45 |
إِنَّ
الْمُتَّقِينَ
فِي
ظِلَالٍ
وَعُيُونٍ {41}
وَفَوَاكِهَ
مِمَّا يَشْتَهُونَ
{42} كُلُوا
وَاشْرَبُوا
هَنِيئاً بِمَا
كُنتُمْ
تَعْمَلُونَ
{43} إِنَّا
كَذَلِكَ
نَجْزِي
الْمُحْسِنينَ
{44} وَيْلٌ
يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
{45} |
41.
Şüphesiz ki takva şahipleri gölgelerde, pınar başlarındadır.
42. Arzu
ettiklerinden meyveler arasındadırlar.
43.
İşlediğiniz sebebi ile afiyetle yiyin, için.
44.
Çünkü Biz, ihsan edicileri, böyle mükafatlandırırız.
45.
Yalanlayanların o gün vay haline!
"Şüphesiz ki takva
sahipleri gölgelerde, pınar başlarındadır" buyruğu ile Yüce Allah, yarın
takva sahiplerinin ulaşacakları hali haber vermektedir. "Gölgeler"den
kasıt, (kafirlerin) üç kola ayrılmış "gölgeleri"nin yerine ağaçların
ve saraylarının gölgeleridir. Yasın Suresi'nde de: "Onlar ve eşleri
gölgelerde, tahtlar üstünde yaslanacaklar" (Yasin, 56) diye
buyurulmaktadır.
"Arzu
ettiklerinden" temenni edeceklerinden "meyveler arasındadırlar."
"Gölgelerde"
anlamındaki lafız genel olarak: (...) diye okunmuştur. Ancak el-A'rec, ez-Zühri
ve Talha (...) diye, (...)'in çoğulu olarak okumuşlardır ki bu da cennette
gölge yapacak şeyler altındadırlar, demek olur.
"İşlediğiniz sebebi
ile afiyetle yiyin, için." Yani, kıyamet gününde müşriklere: "Eğer
bir hileniz var ise hemen bana bu hileyi yapın" (39. ayet) yerine bu
sözler söylenecektir. Buna göre "yiyin, için" buyruğu
"gölgelerde" diye ifade edilen zarf ta (mahalde) bulunan "takva
sahibleri"ndeki zamirden hal konumundadır. Onlar "gölgelerde"
karar kılmış olacaklar ve bu sözler onlara söylenecektir, demek olur.
"Çünkü Biz, ihsan
edicileri böyle mükafatlandırırız." Muhammed (s.a.v.)'ı tasdik edişlerinde
ve dünyadaki amelleri itibariyle ihsanda bulunan kimseleri, bu şekilde mükafatlandırırız,
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN