İNSAN 29 / 31 |
إِنَّ
هَذِهِ
تَذْكِرَةٌ
فَمَن شَاء
اتَّخَذَ
إِلَى
رَبِّهِ
سَبِيلاً {29} وَمَا
تَشَاؤُونَ
إِلَّا أَن
يَشَاءَ
اللَّهُ
إِنَّ
اللَّهَ
كَانَ
عَلِيماً
حَكِيماً {30} يُدْخِلُ
مَن يَشَاءُ
فِي
رَحْمَتِهِ
وَالظَّالِمِينَ
أَعَدَّ
لَهُمْ
عَذَاباً
أَلِيماً {31} |
29. Şüphesiz ki bu bir
öğüttür. Artık kim dilerse, Rabbine doğru bir yol alır.
30. Ama Allah,
dilemedikçe de siz dileyemezsiniz. Çünkü Allah, en iyi bilendir. Tam bir hüküm
ve hikmet sahibidir.
31. Dilediğini rahmetine
sokar. Zalimlere gelince, onlar için çok acıklı bir azap hazırlamıştır.
"Şüphesiz ki
bu" sure "bir öğüttür" bir hatırlatmadır, "Artık kim
dilerse Rabbine doğru bir yol alır." O'nun itaatine ulaştıran ve rızasını
gözeten bir yol izler.
"Bir yol"un
bir vesile (Allah'a yakınlaştırıcı bir ibadet) demek olduğu söylendiği gibi,
cennete götüren bir istikamet ve bir yol diye de açıklanmıştır, Hepsinin anlamı
birdir.
"Ama Allah,
dilemedikçe" itaat etmenizi, dosdoğru yol üzere yürümenizi, Allaha giden yolu
tutmanızı istemedikçe "siz dileyemezsiniz" buyruğu ile emrin tümüyle
Allah'a ait olduğunu, onlara ait olmadığını haber vermektedir. Kendisinin
önceden bu husustaki meşieti (istemesi) olmadığı sürece, hiçbir kimsenin
meşietinin gerçekleşemeyeceğini, öne geçemeyeceğini ifade etmektedir.
İbn Kesir ve Ebu Amr
"siz dileyemezsiniz" anlamındaki buyruğu, onların durumunu haber
vermek anlamında "ye" ile! "Onlar dileyemezler" diye
okumuşlardır. Geri kalanları ise, Allah tarafından hitab kipi ile
"te" ile "dileyemezsiniz" diye okumuşlardır.
Birinci ayetin ikinci
ayet ile nesholduğu da söylenmiştir. Ancak daha uygun görülen neshin
olmadığıdır. Aksine bu, böyle bir şeyin ancak Yüce Allah'ın meşieti ile
olduğuna dair bir açıklamadır.
el-Ferra şöyle demiştir;
"Ama Allah dilemedikçe de siz dileyemezsiniz" buyruğu onun
"artık kim dilerse Rabbine doğru bir yol alır" buyruğuna bir
cevabtır, Daha sonra Yüce Allah, emrin kendilerine ait olmadığını belirterek
şöyle buyurmaktadır: "Ama" o yolu izlemenizi "Allah dilemedikçe
de siz dileyemezsiniz. "
"Çünkü Allah"
amellerinizi "en iyi bilendir." Size verdiği emirleri ve yasakları
hususunda "tam bir hüküm ve hikmet sahibidir." Bu husus daha önce bir
kaç yerde geçmiş bulunmaktadır.
"Dilediğini
rahmetine sokar." Yani, ona rahmet buyurarak cennetine koyar.
"Zalimlere gelince
... " Yani zalimleri azaplandırır. Bu durumda; ''Zalimlere gelince"
buyruğunu "azaplandırır" anlamındaki fiilin takdiri ile nasbetmiş
oluyoruz,
ez-Zeccac dedi ki:
"Zalimler" lafzının nasbedilmesi, ondan öncesinin de mansub
olmasından dolayıdır. O dilediği kimseleri rahmetine sokar, zalimleri, yani
müşrikleri azaplandırır, demektir. Bu durumda "onlar için ...
hazırlamıştır" buyruğu da takdir edilen bu fiilin bir açıklaması
olmaktadır, Nitekim şair şöyle demiştir: "Artık ben silah taşıyamaz oldum
Kaçacak olursa devenin başını (dizginlerini) tutamıyorum. Kurttan dahi
korkuyorum yanından geçecek olursam Yalnız başıma; rüzgarlardan da, yağmurdan
da korkuyorum."
Burada ''Kurttan
korkuyorum, evet ondan korkuyorum" demektir.
ez-Zeccac şöyle
demiştir: Her ne kadar merfu olması caiz ise de bunun mansub okunması tercih
edilmiştir. Nitekim: "Zeyd'e verdim, Amr'a gelince ona iyilik vaadinde
bulundum" denilerek (Amr kelimesinde) nasbedilmek tercih edilir. Bu da:
''Amr'a iyilik yaptım" ya da; ''Amr'a iyilik yapıyorum" demek olur.
Yüce Allah'ın: "Ha, mim, ayn, sin, kaf'' Suresi'ndeki: ''Dilediği kimseyi
rahmetine girdirir. O zalimlerin ise ..," (Şura, 8) buyruğunda bu lafızın
merfu gelmesi, bundan sonra üzerinde ameli gerçekleşecek ve böylelikle mana
itibariyle nasbolmasını sağlayacak bir fiilin gelmemiş olmasındandır.
Dolayısıyla kendisinden önceki mansuba atfedilmesi caiz olmaz. Bundan dolayı
mübteda olarak merfu gelmiştir, Buradaki Yüce Allah'ın: ''Onlar için çok acıklı
bir azab hazırlamıştır" buyruğu; "ve azab eder" e delalet
ettiğinden dolayı nasbedilmesi caiz olmuştur. Bununla birlikte Eban b. Osman
mübteda olarak: "Ve zalimlere'' diye merfu okumuştur, Haberi: "Onlara
... hazırlamıştır" buyruğu olur.
''çok acıklı bir
azab" can yakan ve acıtan bir azab demektir. Bu husus daha önce Bakara
suresinde (10. ayetin tefsirinde) ve başka yerlerde geçmiş bulunmaktadır.
İnsan Suresi burada sona
ermektedir). Yüce Allah'a hamdolsun!
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN