ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

MÜZZEMMİL

20

إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَى مِن ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ

مِّنَ الَّذِينَ مَعَكَ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ أَن لَّن تُحْصُوهُ فَتَابَ

عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ عَلِمَ أَن سَيَكُونُ مِنكُم مَّرْضَى

وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِن فَضْلِ اللَّهِ وَآخَرُونَ

يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا

الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضاً حَسَناً وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ

عِندَ اللَّهِ هُوَ خَيْراً وَأَعْظَمَ أَجْراً وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

 

20. Şüphe yok ki Rabbin senin ve seninle beraber olanlardan bir kesimin gecenin üçte ikisinden az, yarısı ve üçte biri kadar ayakta durduğunu bilir. Gece ve gündüzü yalnız Allah takdir eder. O, sizin bunu sayamayacağınızı bildiği için size doğru yöneldi. Artık Kur'an'dan kolay geleni okuyun. Allah sizden hastalananlar olacağını, diğer bir kısmının da Allah'ın lütfundan arayarak yeryüzünde yol tepeceklerini, başka bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bilir. O halde ondan kolayınıza geleni okuyun, namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir surette borç verin. Nefisleriniz için önden ne hayır gönderirseniz, onu hem daha hayırlı, hem de ecir bakımından daha büyük olmak üzere Allah'ın yanında bulursunuz. Allah'tan mağfiret de dileyin. Şüphesiz ki Allah çok mağfiret buyurandır, çokça merhamet edendir.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı onüç başlık halinde sunacağız:

 

1- Geceleyin Namaza Kalkılan Miktar:

2- Geceyi ve Gündüzü Takdir Eden Allah'tır:

3- "Allah'ın Tevbesi (Yükü Hafifletmesi)" :

4- Kur'an'dan Kolayına Geleni Okumak:

5- Gece Namazı Farz mıdır?:

6- Gece Namazı ümmet Hakkında Nesh Olmuş, Peygamber Hakkında Farz Kalmaya Devam Etmiştir:

7- Gece Namazı Yükümlülüğünün Hafifletilmesinin Sebebi,

8- Helal Mal Kazanmanın ve Allah Yolunda Cihad Etmenin Fazileti:

9- Gece Namazı Kılmanın Fazileti:

10- Namazda Okunması Gereken Kur'an-ı Kerim Miktarı:

11- Namazı Kılın, Zekatı Verin:

12- Allah'a Güzel Şekilde Borç Vermek:

13- "Nefisleriniz İçin önden Ne Hayır Gönderirseniz, Onu ... Allah'ın Yanında Bulursunuz.":

 

1- Geceleyin Namaza Kalkılan Miktar:

 

"Şüphe yok ki Rabbin senin ... ayakta durduğunu bilir" diye başlayan bu ayet-i kerime, Yüce Allah'ın: "Birazı müstesna geceleyin kalk. Yarısı kadar yahut ondan biraz eksilt yahut ona (biraz) ekler (2-3. ayetler) buyruklarının -önceden de geçtiği gibi- tefsiridir ve bu ayet-i kerime yine önceden geçtiği üzere, gece namaz kılmanın farz oluşunu neshedicidir.

 

"Ayakta durduğunu" buyruğu, namaz kıldığını. .. demektir. ''(Daha) az" demektir.

"üçte iki" anlamındaki buyruğu İbn es-Semeyka, Ebu Hayve ve Şamlılardan Hişam, (...) şeklinde "lam" harfini sakin olarak okumuşlardır. "Yarısı ve üçte biri" anlamındaki buyrukları da genel olarak "üçte ikisi" buyruğuna atf ile; ( . .)5 ) şeklinde kesreli okunmuşlardır ki; anlam şöyle olur: Senin gecenin üçte ikisinden, yarısından, üçte birinden daha az (namaz kılmak suretiyle) ayakta durduğunu bilir. Bu okuyuşu Ebu Ubeyd ve Ebu Hatim tercih etmiştir. Bu da Yüce Allah'ın: "O sizin bunu sayamayacağınızı bildiği için" buyruğuna benzemektedir. Onlar onu sayamadıklarına göre nasıl olur da (tam olarak) yarısını veya üçte birini ayakta (namaz kılarak) geçirebilirler?

 

İbn Kesir ve Kufeliler; (...) şeklinde nasb ile ve: ''Az" lafzına atf ile okumuşlardır ki, ifadenin takdiri şöyle olur: Gecenin üçte ikisinden azını, yarısını ve üçte birini (namaz kılarak) ayakta geçirdiğini (bilir).

 

el-Ferra dedi ki: Daha doğru okuyuşun bu olması daha uygundur. Çünkü önce "üçte ikisinden az" diye buyurdu, sonra bizzat az olan miktarın kendisini sözkonusu etti. Yoksa az olandan daha azını değiL.

 

el-Kuşeyri dedi ki: Bu okuyuşa göre; onlar üçte bir ve yarısı kadarını isabet ettirmiş oluyorlardı. Çünkü bu kadar namaz kılmak onlara ağır gelmiyordu. Daha fazla kıldıkları da oluyordu. Daha fazla kılındı mı maksat olarak gözetilen miktar da isabet ettirilmiş olurdu. üçte ikisini namazla geçirmek ise onlara ağır geldiğinden, bu miktarı tutturamıyorlar; fakat ondan daha aşağı bir süre namaz kılıyorlardı. Gecenin yarısı kadar namaz kılmakla emrolunmuş olmaları ve bundan daha fazla ve daha az kılmak hususunda da kendilerine ruhsat verilmiş olması ihtimali vardır. Bundan dolayı onlar yaklaşık üçte ikisine ulaşıncaya kadar arttırıyor ya da üçte bire kadar da yarıdan eksiltebiliyorlardı.

 

Diğer bir ihtimal de şudur: Onlara gecenin yarısı ve üçte birine kadar eksilterek; yarısına da üçte ikiye ulaşıncaya kadar daha fazlası, miktar olarak tesbit edilmişti. Aralarından bunu yerine getiren de vardı ve terkeden de vardı. Bu hüküm nesholuncaya kadar böylece devam etti.

 

Bir kesim de şöyle demiştir: Allah onlara dörtte bir kadarını farz kılmıştı; fakat onlar dörtte birden daha az kılıyorlardı. Ancak böyle bir görüş dayanaksızdır.

 

2- Geceyi ve Gündüzü Takdir Eden Allah'tır:

 

"Gece ve gündüzü yalnız Allah takdir eder." Yani gece ve gündüzün miktarlarını gerçek şekliyle O bilir. Sizler ise hatanın sözkonusu olabileceği şekilde araştırmakla ve ictihad ile bunu bilebilirsiniz.

 

"O. sizin bunu sayamayacağınızı bildiği için ... " Sizlerin bunun hakikatlerini ve gereğini yerine getirmeyi bilemeyeceğinizi bildiği için ... demektir. Sizin geceyi namazla geçiremeyeceğinizi bilmiştir, diye de açıklanmıştır. Ancak birinci görüş daha doğrudur. Çünkü hiçbir zaman gecenin tamamını namazla geçirmek, farz kılınmış değildir.

 

Mukatil ve başkaları dedi ki: "Birazı müstesna geceleyin kalk. Yarısı kadar yahut ondan biraz eksilt yahut ona ekle" buyruğu nazil olunca bu(nun gereklerini yerine getirmek) onlara ağır geldi. Kişi gecenin yarısını, üçte birini ayırdedemiyordu. O bakımdan yanılmak korkusuyla sabaha kadar namaz kılıyordu. Bundan dolayı ayakları şişti ve benizleri soldu. Yüce Allah, onlara merhamet buyurup, yüklerini hafifleterek: "O. sizin bunu sayamayacağınızı bildiği için ... " diye buyurdu.

 

''O sizin bunu sayamayacağınızı bildi" buyruğundaki; (...) şeddelisinden hafifletilmiş (şeddesiz okunmuş)dır. Yani, sizin bunu asla sayamayacağınızı bilmiştir. Çünkü sizler buna bir şeyler ilave edecek olursanız, size ağır gelir ve bu durumda farz olmayan bir şeyle kendinizi yükümlü tutarsınız. Eğer daha az kılacak olursanız bu da size ağır gelir.

 

3- "Allah'ın Tevbesi (Yükü Hafifletmesi)" :

 

"Size doğru yöneldi," Yani sizi affetti. Bu buyruk vermiş olduğu emri aralarından kısmen terkedenlerin olduğunu göstermektedir.

 

Şöyle de açıklanmıştır: O aciz kaldığınız için gece namazını size farz kılmaktan tevbe etti (döndü), demektir. Çünkü önceden de geçtiği gibi "tevbe'' nin asıl anlamı dönmektir. O halde buyruğun anlamı şöyle olur: Yükümlülüğün ağırlığından onu hafifletmeye, zorluktan kolaylığa olmak üzere sizin lehinize döndü.

 

Onlara araştırmak suretiyle de vakitlere dikkat etmeleri emrolunmuştu. Bu araştırma yükümlülükleri de hafifletildi.

 

Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: "Gece ve gündüzü yalnız Allah takdir eder." Onları, belirli bir miktarları tesbit edilmiş olarak yaratır. Yüce Allah'ın: "Herşeyi yaratıp, onu inceden inceye takdir ve tayin etmiştir" (el-Furkan, 2) buyruğuna benzemektedir.

 

İbnu'I-Arabı dedi ki: Yaratılmış ile ilgili takdire herhangi bir hüküm taalluk etmez. Ancak Yüce Allah, dilediği yükümlülük görevlerini onunla irtibatlandırır.

 

4- Kur'an'dan Kolayına Geleni Okumak:

 

"Artık Kur'an'dan kolay(ınıza) geleni okuyun" buyruğu ile ilgili iki görüş vardır. Birincisine göre maksat, bizzat Kur'an okumanın kendisidir. Yani geceleyin kıldığınız namazlarda size kolay geleni, zor gelmeyeni okuyun. es-Süddı yüz ayet-i kerime demiştir. el-Hasen: Her kim bir gecede yüz ayeti kerime okuyacak olursa, Kur'an onunla tartışmayacaktır. Ka'b da şöyle demiştir: Bir gecede yüz ayet-i kerime okuyan bir kimse kanitlerden diye yazılır. Said, elli ayet demiştir.

 

Derim ki: Ka'b'ın görüşü daha doğrudur. Çünkü Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim on ayet-i kerime okuyarak namaz kılarsa, gafillerden yazılmaz, Kim yüz ayet okuyarak namaz kılarsa, kanitlerden yazılır. Kim bin ayet okuyarak namaz kılarsa, kantarlada ecir alanlardan yazılır." Hadisi Ebu Davud et-Tayalisı Müsned'inde Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiği bir hadis olarak zikretmektedir. Biz bu hadisi kitabın Mukaddimesi'nde (Kur'an'ın Faziletlerine Dair Başlıkta) zikretmiş bulunmaktayız,

 

İkinci görüşe göre; "artık Kur'an'dan kolay(ınıza) geleni okuyun" buyruğu kolayınıza gelecek kadar namaz kılın, demektir, Nitekim namaza da; "Kur'an" denildiği olur. Yüce Allah'ın: "Sabah Kur'an'ını da" (İsra, 78) buyruğuna benzer ki, bu da sabah namazını da, demektir.

 

İbnu'I-Arabı dedi ki: Daha sahih olan budur. Çünkü Yüce Allah namaza dair haber vermektedir, söylenenler de onunla ilgilidir.

 

Derim ki: Hitabı lafzın zahirine göre yorumlayarak birinci görüş daha sahihtir, İkinci görüş ise mecazdır. Çünkü bu, bir şeye onun amellerinden bir bölümünün adını vermek kabilindendir.

 

5- Gece Namazı Farz mıdır?:

 

Kimi ilim adamına göre Yüce Allah'ın: "Artık Kur'an'dan kolay(ınıza) geleni okuyun" buyruğu gecenin tamamını, yarısını, yarıdan azını ve yarıdan fazlasını namazIa geçirme hükmünü neshetmiştir.

 

Diğer taraftan Yüce Allah'ın: "O halde, ondan kolayınıza geleni okuyun" buyruğunun iki anlama gelme ihtimali vardır. Birincisine göre; bu ikinci bir farzdır, çünkü onunla başka bir farz kaldırılmış bulunmaktadır. Diğer bir görüş de bunun kendisiyle başkası kaldırıldığı gibi, yine kendisinin başkası ile kaldırıldığı nesholmuş bir farz olma ihtimalidir. Çünkü Yüce Allah, şöyle buyurmaktadır: "Gecenin bir kısmında da sana has nafile olmak üzere onunla (Kur'an ile) gece namazı kıl! Umulur ki Rabbin seni öğülmüş bir makama gönderir." (İsra, 79) Bu durumda Yüce Allah'ın: "Gecenin bir kısmında sana has nafile olmak üzere onunla gece namazı kıl" buyruğunun kendisine farz kılınanın dışında, kendisine kolay geleni okuyarak teheccüd kılması ihtimalini de taşımaktadır.

 

O bakımdan Şafii şöyle demektedir: Bu durumda yapılması gereken sünnet ile bu iki manadan birisine dair delili araştırıp, bulmaktır. Rasülullah (s.a.v.)'ın sünnetinin, beş vaktin dışında farz bir namazın bulunmadığına delalet ettiğini gördük.

 

6- Gece Namazı ümmet Hakkında Nesh Olmuş, Peygamber Hakkında Farz Kalmaya Devam Etmiştir:

 

el-Kuşeyri Ebu Nasr dedi ki: Meşhur olan, gece namazının nesholuşunun ümmet hakkında olduğudur. Peygamber (s.a.v.) hakkında da farz kalmaya devam etmiştir.

 

Belirli bir miktar ile kılmak nesholmuştur, fakat aslı itibariyle vacib kalmaya devam etmiştir, diye bir görüş de vardır. Yüce Allah'ın: "Kurbandan kolayına geleni kessin" (el-Bakara, 196) buyruğuna benzemektedir. Kurban kesmek kaçınılmaz bir şeydir. İşte burada da mutlaka gece namazı kılmak gereklidir. Fakat bunun ne miktarda olacağı namaz kılanın tercihine bırakılmıştır. Buna binaen kimileri şöyle demiştir: Az da olsa gece namazı kılmak farziyyeti devam etmektedir. Bu, güzel bir görüştür.

 

Bir başka kesim de şöyle demektedir: Gece namazının farz oluşu tamamıyla nesh olmuştur. Gece namazı asla farz değildir. Şafii'nin kabul ettiği görüş budur. Peygamber (s.a.v.) için farz kalmaya devam edenin bu olma ihtimali vardır. O da onun geceleyin namaz kılmasıdır. Miktarını tesbit etmek ise onun tercihine havale edilmiştir.

 

Gece namazı kılmanın farz olmadığı sabit olduğuna göre Yüce Allah'ın: "O halde ondan kolayınıza geleni okuyun" buyruğu; eğer sizin için bu mümkün olursa Kur'an okuyun ve isterseniz namaz kılın, demek olur.

 

Bazıları da Peygamber (s.a.v.)'ın hakkında da dahil olmak üzere gece namazının bütünüyle nesh olduğu kanaatini benimsemiştir. Gece namazı ona dahi farz değildi, derler. Yüce Allah'ın: "Sana has nafile olmak üzere" (İsra 79) buyruğundaki "nafile" lafzı gerçek anlamı ile anlaşılmalıdır.

 

Belirli bir miktar nesh olmuş, fakat gece namaz kılmanın farziyeti asıl olarak devam ettikten sonra nesholmuştur, diyenlerin görüşüne gelince, bu ikinci nesh, namaz vakitlerinin açıklanması ile gerçekleşmiş olmaktadır. Yüce Allah'ın: "Güneşin (batıya doğru) kaymasından ... kadar namazı dosdoğru kıl" (el-İsra, 78) buyruğu ile: "Akşamladığınız zaman ve sabahladığınızda Allah'ı tesbih edin" (er-Rum, 17) buyruklarında olduğu gibi. Ayrıca gelen haberlerde beş vakit namazdan fazla kılınanların tatavvu (nafile) olduğu da belirtilmektedir.

 

Nesh, Yüce Allah'ın: "Gecenin bir kısmında da sana has nafile olmak üzere onunla (Kur'an ile) gece namaz kıl" (İsra, 79) buyruğu ile gerçekleşmiştir. Burada hitab hem Peygambere hem de ümmetedir. Nitekim Yüce Allah'ın: "Ey sarınıp, bürünen! Birazı müstesna geceleyin kalk" (1. ayet) buyruğunda hitab, her ne kadar Peygamber (s.a.v.)'e ise de, namazın farziyeti hem onun için, hem başkası için umumidir.

 

Yüce Allah'ın gece namazını farz kılışının hicretten sonrasına kadar devam ettiği ve Medine'de nesh olduğu da söylenmiştir. Çünkü Yüce Allah: "Allah sizden hastalananlar olacağını, diğer bir kısmının da Allah'ın lütfundan arayarak yeryüzünde yol tepeceklerini başka bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bilir" diye buyurmaktadır. Cihad ise ancak Medine'de farz kılınmıştır. Buna göre namaz kılınacak vakitlerin açıklanması Mekke'de olmuştur. Gece namazı(nın farziyeti) ise Yüce Allah'ın: "Geceleyin de sana has bir nafile olmak üzere onunla (Kur'an ile) namaz kıl" (İsra, 79) buyruğu ile nesholmuştur.

İbn Abbas dedi ki: Rasülullah (s.a.v.) Medine'ye gelince; Yüce Allah'ın: "Şüphe yok ki Rabbin senin ... ayakta durduğunu bilir" buyruğu gece namazının farziyyetini neshetmiştir.

 

7- Gece Namazı Yükümlülüğünün Hafifletilmesinin Sebebi,

 

"Allah sizden hastalananlar olacağını ... " buyruklarıyla Yüce Allah, gece namazı kılma yükümlülüğünü hafifletmesinin gerekçesini açıklamaktadır. Çünkü insanlardan kimi hastadır, geceleyin ona namaz kılmak ağır gelir. Aynı şekilde namaZ kılamamaları da onlara ağır gelir. Ticaret maksadıyla yolculuk yapan kimseler geceleyin namaz kılamazlar. Allah yolunda cihad eden de böyledir. İşte bunlar dolayısıyla Yüce Allah hepsinin yükümlülüğünü hafifletmektedir.

 

''Olacağını" buyruğundaki; (...) şeddelisinden hafifletilmiştir.

 

''Durum şu ki Allah ... olacağını bilir" demektir.

 

8- Helal Mal Kazanmanın ve Allah Yolunda Cihad Etmenin Fazileti:

 

Yüce Allah, bu ayet-i kerimede mücahidler ile kendisinin çoluk çocuğunun nafakasını başkalarına iyilik ve lütuf ta bulunmak için helal mal kazanmaya çalışanları eşit bir ifadede zikretmektedir. Dolayısıyla bu, mal kazanmanın, cihad seviyesinde olduğuna delildir. Çünkü Yüce Allah bunu Allah yolunda cihad ile birlikte zikretmiş bulunmaktadır. İbrahim'in rivayetine göre, Alkame şöyle demiştir: Rasülullah (s.a.v.) buyurdu ki: ''Bir beldeden bir başka beldeye yiyecek bir şey getirip de onu o günün fiyatına satan bir kimsenin Allah katındaki mertebesi mutlaka şehidler mertebesinde olur." Daha sonra Resulullah (s.a.v.): "... diğer bir kısmının da Allah'ın lutfundan arayarak yeryüzünde yol tepeceklerini, başka bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bilir" buyruğunu okudu. 

 

İbn Mesud dedi ki: Her kim bir şehirden müslümanların şehirlerinden birisine sabrederek, ecrini Allah'tan umarak bir şeyler getirecek olup da onu o günün fiyatına (orada) satacak olursa, Allah nezdinde şehitler mertebesine yükselir. Daha sonra: " ... Diğer bir kısmının da Allah'ın lütfundan arayarak yeryüzünde yol tepeceklerini ... " ayetini okudu.

 

İbn Ömer dedi ki: Allah yolunda ölümdensonra, ölmek istediğim ölümler arasında, yeryüzünde dolaşarak Allah'ın lütfundan aramak üzere bineğimin yükleri arasındaki ölümden daha çok seveceğim bir ölümü Allah yaratmamıştır.

 

Tavus dedi ki: Dul ve yoksul için çalışan bir kimse, Allah yolunda cihad eden gibidir.

 

Seleften birisinden nakledildiğine göre, o Vasıt'ta bulunuyor iken, Basra'ya gitmek üzere bir gemi buğday yükledi. Oradaki vekiline şunu yazdı: Bu geminin Basra'ya gireceği günü buğdayı sat, sakın ertesi güne bırakma. Geminin geldiği vakit fiyatların düşük olduğu bir zamana denk geldi. Diğer tacirler vekile şöyle dedi: Sen bunu bir hafta erteleyecek olursan, onun iki katı kar edersin. Gerçekten o da bir hafta erteledi ve bir kaç kat fazlasıyla kar etti. Durumu arkadaşına yazdı. Bu sefer buğdayın sahibi ona şunu yazdı: Ey adam! Bizler dinimizin esenlikte olması ile birlikte az bir kara kanaat etmiştik, Sense bize karşı bir cinayet işledin. Bu mektubum sana gelince hemen o malı al ve Basra fakirlerine onu dağıt. Keşke bu yolla da -lehimde ya da aleyhimde olmaksızın- karsız ve zararsız olarak ihtikardan (kara borsacılık yapmaktan) kurtulabilsem.

 

Rivayet olunduğuna göre Mekkelilerden bir genç mescide devamla gider gelirdi. İbn Ömer onu göremeyince evine kadar gitti. Annesi: O kendisine ait olan bir buğdayı satmakla meşguldür, dedi. İbn Ömer onunla karşılaşınca ona: Oğlum dedi. Senin buğdayla işin ne?  Niye deve, niye inek, niye koyun alıp satmıyorsun? Çünkü buğday ticaretçisi kuraklığı sever. Buna karşılık davar sahibi kimse yağmur yağmasını sever.

 

9- Gece Namazı Kılmanın Fazileti:

 

"O halde ondan kolayınıza geleni okuyun" buyruğu mümkün olduğu kadar namaz kılın, demektir. Yüce Allah, kolay gelen kadarıyla gece namazı kılmayı farz kılmıştır. Daha sonra -önceden de geçtiği gibi- beş vakit namazı farz kılmakla bunu da neshetmiştir.

 

İbnu'l-Arabi dedi ki: Bir kesim şöyle demiştir: Gece namazının farziyeti bu ayet-i kerime ile iki rekat olarak tesbit edilmiştir. Bunu Buhari ve başkaları demiştir. Buhari açtığı bir babta şu hadisi zikreder: "şeytan, sizden herbirinizin başının arka tarafına uykuya daldığı vakit üç tane düğüm bağlar. Herbir düğümü ona ait olan yerde: önünde uzun bir gece var uyumaya devam et, diye tesbit eder. Kişi uyanıp Allah'ı anacak olursa, düğümlerin biri çözülür. Abdest alırsa, bir diğer düğüm çözülür. Namaz kılarsa, bütün bu düğümler çözülür. Böylelikle hoş bir gönülle dinç bir şekilde sabahı eder. Aksi takdirde kötü bir ruh haliyle ve tembel olarak sabahı eder."

 

Semura b. Cündüb'ün Peygamber (s.a.v.)'dan rüyaya dair naklettiği hadisini de zikreder. (Peygamber) buyurdu ki: "Başı taşla yarılan kimseye gelince, o kimse Kur'an'ı öğrenir, ondan sonra onu terkeder ve farz kılınan namaZı kılmadan uyur.",

 

Abdullah b. Mesud'un rivayet ettiği şu hadisi de kaydeder: Peygamber (s.a.v.), huzurunda gecenin tamamını uykuyla geçiren birisinden sözedilince şöyle buyurdu: "Bu, şeytanın kulaklarına işediği bir adamdır."

 

İbnu'l-Arabi dedi ki: İşte bu hadisler mutlak olarak namazın zikredilmesinin farz olan namaza yorumlanmasını gerektirmektedir. Bu durumda mutlak olan -o anlamı da ihtiva etme ihtimalinden dolayı- mukayyede hamledilir. Böylelikle bunların muayyen olarak gece namazı hakkında olduğunu iddia edenlerin iddiası çürümektedir.

 

Sahih'de -lafız Buhari'nin olmak üzere- Abdullah b. Amr dedi ki: Resülullah (s.a.v.) bana dedi ki: "Ey Abdullah! Sen filan gibi olma! O önceleri gece namaz kılardı, sonra geceleyin namaz kılmayı terketti." Eğer bu farz olsaydı, elbetteki Peygamber (s.a.v.) o kimseyi o hali üzere bırakmazdı, ona dair böyle bir şekilde haber de vermezdi. Aksine onu alabildiğine yererdi.

 

Yine Sahih'de Abdullah b. Ömer'den şöyle dediği zikredilmektedir: Peygamber (s.a.v.)'ın hayatında bir kimse bir rüya gördü mü onu Peygamber (s.a.v.)'a anlatırdı. Ben de bekar bir genç idim. Rasülullah (s.a.v.)'ın döneminde mescidde uyurdum. Uykuda sanki iki meleğin beni gelip aldığını ve beni cehenneme götürdüklerini gördüm. Kuyu gibi içinin kapatılmış olduğunu gördüm. İki boynuzu olduğunu gördüm. İçinde kendilerini tanıdığım birtakım insanlarla karşılaştım. Bu sefer, cehennem ateşinden Allah'a sığınırım, demeye koyuldum, Sonra bizimle bir başka melek karşılaştı. Bana: Artık senin için korku yok, dedi. Ben bunu (ablam) Hafsa'ya anlattım. Hafsa bunu Rasülullah (s.a.v.)'a anlattı. Peygamber şöyle buyurdu: "Abdullah ne iyi bir adamdır! Keşke gecenin bir bölümünde de namaz kılsaydı!" Bundan sonra gecenin az da olsa bir bölümünde namaz kılmadan uyumazdım. 

 

Eğer gece namaz kılmayı terketmek bir masiyet olsaydı, melek: Senin için korku yoktur, korkma, demezdİ. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

10- Namazda Okunması Gereken Kur'an-ı Kerim Miktarı:

 

Gece namaz kılmanın farz olmadığı ve Yüce Allah'ın: "Artık Kur'an'dan kolay(ınıza) geleni okuyun" buyruğu ile; "o halde ondan kolayınıza geleni okuyun" buyruklarının zahiri üzere, namazda Kur'an okumaya yorumlanacağı sabit olmakla birlikte, ilim adamları namazda okunması gereken Kur'an miktarı hususunda farklı görüşlere sahibtir.

 

Malik ve Şafii: Bu miktar Fatihatu'l-kitab'tır. Onu okumamak caiz değildir. Onun bir bölümünü okumakla da yetinilemez, derler.

 

Ebu Hanife ise bu miktarı Kur'an'ın neresinden olursa olsun bir ayet diye takdir etmiştir. Yine ondan gelen bir rivayete göre bu miktar üç ayettir. Çünkü en az süredeki ayet sayısı bu kadardır.

 

Birinci görüşü el-Maverdı, ikincisini de İbnu'l-Arabı zikretmiştir. Fakat sahih olan Malik ve Şafii'nin görüşüdür, Daha önce kitabın baş taraflarında elFatiha Süresi'nde (Fatiha'nın hükümleri bölümleri 21. başlık ve devamında) açıkladığımız gibi,

 

Bundan maksadın namazın dışında Kur'an okumak olduğu da söylenmiştir. el-Maverdı dedi ki: Bu görüşe göre bu emrin mutlak olması vücuba yahutta vücub olmaksızın müstehablığa yorumlanır. Çoğunluğun görüşü de budur. Çünkü okuması ona vacib olursa, o miktarı ezberlemesi de onun için vacib olur.

 

İkinci görüşe göre, Kur'an'ın i'cazını, ondaki tevhidin delillerini, peygamberlerin gönderilişinin delillerini bilmek için Kur'an okumasının vacib olduğu şeklinde yorumlanır, Fakat Kur'an'ı okuyup i'cazını ve ondaki tevhid delillerini öğrendiği takdirde ayrıca ezberlemesi gerekmez, Çünkü Kur'an'ı ezberlemek vacib olmayıp, müstehab olan Allah'a yakınlaştırıcı amellerdendir.

 

Bu emrin ihtiva ettiği kıraat miktarının ne kadar olduğu hususunda beş görüş vardır:

 

1. Kur'an'ın tamamı. Çünkü Yüce Allah. Kur'an'ı kullarına kolaylaştırmıştır. Bu görüş ed-Dahhak'ındır.

2. üçte birini. Bunu da Cuveybir nakletmiştir,

3. İkiyüz ayettir. Bu görüş es-Süddi'ye aittir.

4. Yüz ayettir, Bu da İbn Abbas'ın görüşüdür,

5. En kısa süre gibi üç ayettir, Bu da Ebu Halid el-Kinani'nin görüşüdür.

 

11- Namazı Kılın, Zekatı Verin:

 

"Namazı dosdoğru kılın" buyruğu ile kasıt, farz olan beş vakit namazı vaktinde kılmaktır.

"Zekatı verin." Mallarınızda farz olan zekat! verin, demektir. Bu açıklamayı İkrime ve Katade yapmıştır. el-Haris el-Ukli dedi ki: Bundan maksat, fıtır sadakasıdır. Çünkü malların zekatı daha sonradan vacib olmuştur. Bunun nafile sadaka olduğu da söylenmiştir. Bütün hayır fiilleri olduğu da söylenmiştir. İbn Abbas: Allah'a itaat ve O'na ihlastır, diye açıklamıştır.

 

12- Allah'a Güzel Şekilde Borç Vermek:

 

"Ve Allah'a güzel bir surette borç verin" buyruğundaki "güzel surette borç (kard-i hasen)" helal olan maldan ihIasla Allah rızasının maksat olarak gözetildiği borçtur. Daha önce buna dair açıklamalar Hadid Süresi'nde (18. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Zeyd b. Eslem dedi ki:

 

Kard-i hasen aile halkına gerekli infakı (harcamaları) yapmaktır. Ömer b. el-Hattab ise: Kard-i hasen Allah yolunda harcamaktır, demiştir.

 

13- "Nefisleriniz İçin önden Ne Hayır Gönderirseniz, Onu ... Allah'ın Yanında Bulursunuz.":

 

(Bu buyruk daha önce) Bakara suresi'nde (110. ayette geçmişti). Ömer b. el-Hattab'dan rivayet edildiği ne göre o, hurma ile süt karışımı bir içecek hazırlamışken gelen bir yoksula alıp onu verdi. Onlardan birileri: Bu yoksul bunun ne olduğunu ne anlasın, dedi. Ömer: Fakat o yoksulun Rabbi bunun ne olduğunu bilir, dedi. Bununla Yüce Allah'ın: "Nefisleriniz için önden ne hayır gönderirseniz onu hem daha hayırlı ... olmak üzere Allah'ın yanında bulursunuz" buyruğunu buna yorumlamış gibidir. Yani sizin terkettiğiniz, geride bıraktığınız, hem cimrilikten ve bu husustaki kusurlu hareketlerinizden daha hayırlı "hem de ecir bakımından daha büyük" bulursunuz.

 

Ebu Hureyre dedi ki: (Bu ecir) cennettir. Ecir itibariyle daha büyük olma ihtimali de vardır. Çünkü Yüce Allah, bir haseneye karşı on katıyla mükafat verecektir.

 

"Hem daha hayırlı ... daha büyük" lafızlarının nasb ile gelmesi "bulursunuz" buyruğunun ikinci mefulleri oluşlarından dolayıdır. "O" Basralılara göre fasıl zamiridir. Küfelilerin görüşüne göre de imaddır. İ'rabta bunun yeri yoktur.

"Ecir bakımından" lafzı ise temyizdir.

 

"Allah'tan mağfiret de dileyin." Günahlarınızın bağışlanmasını O'ndan isteyin.

"Şüphesiz ki Allah" tevbeden önce yapılanları "çok mağfiretbuyurandır." Tevbeden sonralarını da size "çokça merhamet edendir."

 

Bu açıklamayı Said b. Cübeyr yapmıştır.

 

Müzzemmil Suresi burada sona ermektedir. Allah'a hamd olsun.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

74-MÜDDESSİR سورة المدّثر

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR