HAKKA 6 / 7 |
وَأَمَّا عَادٌ
فَأُهْلِكُوا
بِرِيحٍ
صَرْصَرٍ
عَاتِيَةٍ {6} سَخَّرَهَا
عَلَيْهِمْ سَبْعَ
لَيَالٍ
وَثَمَانِيَةَ
أَيَّامٍ
حُسُوماً
فَتَرَى
الْقَوْمَ
فِيهَا صَرْعَى كَأَنَّهُمْ
أَعْجَازُ
نَخْلٍ
خَاوِيَةٍ {7} |
6. Ad'a
gelince, onlar da ıslıklı ve azgın bir fırtına ile helak edildiler.
7. O,
rüzgarı onlara yedi gece ve sekiz gün peşpeşe musallat kıldı. O kavmi, o süre içinde
içleri boşalmış hurma kütükleri imişler gibi yere yıkılmış görürdün.
"Ad'a gelince,
onlar da ıslıklı ... bir fırtına ile helak edildiler" buyruğundaki
"sarsar; ıslıklı" (rüzgar)" ateşin yakması gibi, soğuğu yakıcı
ve kavurucu olan soğuk rüzgar demektir. Bu da soğuk demek olan
"es-sır"dan alınmış bir tabirdir. Bu açıklamayı ed-Dahhak yapmıştır.
Sesi oldukça şiddetli demektir, diye de açıklanmıştır.
Mücahid ise semumu (deri
gözeneklerinin içerisine sıcağı işleyen) şiddetli rüzgar demektir, diye açıklamıştır,
"Azgın" yani
bekçilerine karşı azgınlık edip, onlara itaat etmeyen, şiddetlice esişinden
dolayı bekçilerinin kendisine güç yetiremediği fırtına demek olup, Allah'ın
gazabı dolayısıyla o da gazablanmıştı. Ad kavmine karşı azarak onları kahretti(ği
için böyle nitelendirilmiştir) diye de açıklanmıştır.
Süfyan es-Sevri'nin
rivayetine göre Musa b, el-Museyyeb, Şehr b, Havşeb'den o İbn Abbas'tan şöyle
dediğini rivayet etmektedir: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Allah ne
kadar bir rüzgar esintisi göndermişse mutlaka bir ölçü ile göndermiştir, Ne
kadar bir su damlası gönderdi ise mutlaka onu da bir ölçü ile göndermiştir.
Bundan Ad'in helak günü ile Nuh kavminin helak günü müstesnadır. Nuh kavminin
helak edildiği gün su, bekçilere baş kaldırdı, onların da ona karşı yapacak
hiçbir şeyleri olmadı." dedikten sonra Yüce Allah'ın: "Şüphesiz ki su
haddini aştığı sırada sizleri gemide Biz taşıdık" (el-Hakka, 11) buyruğunu
okudu. (Devamla buyurdu ki): "Ad kavminin helak edildiği gün de rüzgar
bekçilerine karşı itaatsizlik etti, onlar da ona karşı bir şey yapamadılar.''
Daha sonra da: "Onlar da ıslıklı ve azgın bir fırtına ile helak
edildiler" buyruğunu okudu.
"O, rüzgarı onlara
... musallat kıldı." Onların üzerine saldı ve musallat kıldı, demektir. -Ayet-i
kerime'de geçen-: "Teshir: Musallat kılmak" bir şeyi ona güç ve
kudret yetirecek şekilde kullanmak demektir.
"Yedi gece ve sekiz
gün peşpeşe" ardı arkasına, dinmeden ve kesintisiz olarak; şeklindeki
açıklama İbn Abbas, İbn Mesud ve başkalarından rivayet edilmiştir.
el-Ferra dedi ki:
"el-Husum: Peşpeşe" ardı arkasına gelmek demektir. Bu da kişi
dağlandığı vakit kullanılan: "İlacın sonunun getirilmesi, kesilmesi"
tabirinden alınmıştır. Çünkü bu durumda kişi dağlama aleti ile dağlanır, sonra
peşi peşine bu iş ona uygulanır. Abdü'l-Aziz b. Zürare el-Kilabi şöyle
demiştir: "Onların birlikteliklerini bir zaman ayırdı, Bu süre içerisinde
biri diğerinin peşinden gelen ardı arkasına yıllar vardı."
el-Müberred dedi ki: Bu
tabir bir şeyi kesip, başkasından ayırmayı anlatmak üzere kullanılan: "O
şeyi kesip ayırdım" tabirinden alınmıştır. (...) lafzının: "Kökten
koparmak" anlamında geldiği de söylenmiştir. -Bu kökten olmak üzere-
kılıca "hüsam" adının veriliş sebebi, düşmanın düşmanlığını
ulaştırmak istediği noktaya götürmesini engelleyerek onu kesmesi, durdurması
dolayısıyladır. şair de şöyle demiştir: "Bir kılıç ki; onu destek yaparak
ayağa kalkacak olursam, Ağaçları budamak için başlamam yeterlidir; fakat o,
ağaç budama aracı (ya da budayıcı) değildir."
Buyruk; bu rüzgarın
onların kökünü kestiğini anlatmaktadır. Onları kesip biçti ve yok etti,
demektir. O halde bu, Yüce Allah'ın kökten imha eden azabı ile kesip bitiren
bir rüzgar idi.
İbn Zeyd dedi ki: Bu
rüzgar onların kökünü kesti, onlardan hiçbir kimseyi geri bırakmadı. Yine ondan
gelen rivayete göre bu rüzgar bütün bu süre boyunca gece ve gündüzleri
kesintisiz esti. Çünkü bu rüzgar birinci günün güneşin doğuşu ile başladı, son
günün güneşinin batışı ile sona erdi, kesildi.
el-Leys: (...): (Mealde:
Peşpeşe, kesintisiz) "uğursuzluk" demektir demiştir. "Bunlar
husum geceleridir" yani hayrı o gecede bu-lunanlardan alıp kesen,
uzaklaştıran geceler demektir. es-Sıhah'da da böyle demiştir. İkrime ile
er-Rabi' b. Enes de: Uğursuz (gün ve gece)rer demektir, demişlerdir. Buna delil
de Yüce Allah'ın: " ... uğursuz günlerde ... " (Fussilet, 16)
buyruğudur.
Atiyye el-Avfi dedi ki:
"Peşpeşe" buyruğu oranın ahalisinden hayrı kesen, bitiren demektir.
Bugünlerin başlangıcı
hakkında farklı görüşler vardır. Pazar sabah başladığı söylenmiştir. Bu
es-Süddi'nin görüşüdür. Cuma sabahı başladığı da söylenmiştir. Bu da er-Rabi'
b. Enes'in görüşüdür. Çarşamba sabahı başladığı da söylenmiş olup bu da Yahya
b, Sellam ile Vehb b. Münebbih'in görüşüdür. Vehb dedi ki: Bugünler Arapların
acuz (koca karı soğukları) günleri adını verdiği günlerdir. Bugünlerde çok
şiddetli soğuk ve rüzgar olur. Bunların ilki çarşamba, sonuncusu da yine
çarşamba günü idi.
Acuze (koca karı)ya
nisbet edilmelerinin sebebi, Ad kavminden bir koca karının bir seraba girmesi
üzerine rüzgarın da onun peşinden giderek sekizinci günde onu öldürmüş
olmasıdır. Bir başka görüşe göre bu günlere "acuz günleri"
denilişinin sebebi kışın aczinde (sonunda) meydana gelmeleridir. Bu ise
hristiyanların aylarından (miladi aylardan) mart ayındadır. Bunların ünlü
isimleri vardır. Şair İbn Ahmer bugünler hakkında şöyle demektedir: "Kış
mevsimi, acuzemizin bir aydaki yedi gün ile alabildiğine acı kılındı, Bugünleri
olan: Sin, Sanabbar ve Vabr Amir ile onun kardeşi Mu'temir, bir de Muallil ile
Mutfiu'l-Cemr Günleri geçip gitti mi? İşte o vakit kış da alelacele geçip gider
ve Sana sıcağın ateşini veren bir ateş yakıcı gelir."
"Peşpeşe"
lafzı hal olarak nasbedilmiştir. Mastar (meful-i mutlak) olarak nasbedildiği de
söylenmiştir.
ez-Zeccac dedi ki:
''Peşpeşe onların kökünü keserek" diye açıklamıştır ki; onları yok ederek
demek olur. Buna göre bu, tekid edici mastardır.
Mefulun leh olması da
mümkündür. Yani onları kökten imha etmek, onların kökünü koparmak ve kökten yok
etmek için bir süre boyunca bu rüzgarı onlara musahhar kıldı.
Bu kelimenin: ''Kökten
yok eden" kelimesinin çoğulu olması da mümkündür.
es-Süddi bu lafzı ha
harfini üstün olarak; (...) diye "rüzgar"dan hal olarak okumuştur.
Yüce Allah bu rüzgarı onlara kökten imha edici olarak musahhar kıldı, demektir.
"O kavmi o süre
içerisinde" yani bu geceler ve gündüzler içerisinde "içleri
boşalmış" Ebu't-Tufeyl'in dediğine göre çürüyüp gitmiş "hurma
kütükleri imişler gibi yere yıkılmış" ölmüş "görürdün."
"Yere yıkılmış(lar)"
lafzı; (...)'in çoğuludur.
"O süre
içinde" buyruğunun, o rüzgar sebebiyle; anlamında olduğu da söylenmiştir.
"İçleri
boşalmış" buyruğunun, içinde hiçbir şeyolmayan, içi bomboş (mealde olduğu
gibi) anlamında olduğu da söylenmiştir.
"Hurma ağacı"
lafzı hem müzekker, hem müennes olarak kullanılabilir.
Nitekim Yüce Allah bir
başka yerde: ''Sanki onlar kökünden kopmuş hurma kütükleri idiler"
(el-Kamer, 20) diye buyurmaktadır.
Burada helak edilen
kavmin, kökünden yere yıkılmış hurma ağaçlarına benzetilmiş olma ihtimali de
vardır. O vakit bu, onların beden ve cüsselerinin iri yarı olduğunu haber veren
bir tabir olur.
Bununla kütüklerin değil
de gövdelerin kastedilmiş olma ihtimali de vardır. Yani rüzgar onları öyle bir
biçti ki; onlar adeta gövdeleri bomboş hurma ağaçları gibi oldular. Yani rüzgar
onların karın boşluklarına giriyor, onları tıpkı gövdesi boşalmış hurma ağacı
gibi yere yıkıyordu.
İbn Şecere dedi ki:
Rüzgar ağızlarından giriyor, içlerinde bulunan ne varsa dübürlerinden dışarı çıkartıyordu.
O bakımdan onlar içleri boşalmış hurma ağaçları gibi oluverdiler.
Yahya b. Sellam dedi ki:
Yüce Allah'ın: "İçleri boşalmış" diye buyurmasının sebebi,
bedenlerinin tıpkı içi boşalmış hurma ağacı gibi ruhlarından boşalmış
(ruhlarının bedenlerinden çıkmış) olmasıdır.
Anlamın şöyle olma
ihtimali de vardır: Onlar sanki kökünden yerden kesilmiş ve içleri boşalmış
hurma ağacı kütükleri gibi idiler, Nitekim Yüce Allah: "İşte ... onların
bomboş ve harap olmuş evleri" (en-Neml, 52) yani içinde kalan hiçbir
kimsenin bulunmadığı harabeye dönmüş evleri demektir.
"İçleri
boşalmış" buyruğunun daha önceden belirttiğimiz gibi; çürümüş anlamında
olma ihtimali de vardır. Çünkü çürüdüğü takdirde zaten içleri de boşalmış olur.
Böylelikle onların helak edildikten sonraki halleri, içleri boşalmış hurma
ağacına benzetilmiş olmaktadır.
DEVAM VE SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ
LİNK’E TIKLAYIN