HAKKA 1 / 3 |
بِسْمِ
اللهِ
الرَّحْمنِ
الرَّحِيمِ الْحَاقَّةُ
{1} مَا
الْحَاقَّةُ
{2} وَمَا
أَدْرَاكَ
مَا
الْحَاقَّةُ
{3} |
1.
Gerçekleşmesi muhakkak olan;
2. Nedir
o gerçekleşmesi muhakkak olan?
3. Ve o
gerçekleşmesi muhakkak olanın ne olduğunu sana ne bildirdi?
"Gerçekleşmesi
muhakkak olan; nedir o gerçekleşmesi muhakkak olan?" buyruğu ile Kıyamet
gününü kastetmektedir. Ona bu ismin (el-Hakka adının) veriliş sebebi, bütün
işlerin o günde hakettiklerini alacaklarından dolayıdır. Bu açıklamayı Taberi
yapmıştır. Sanki o (bu açıklamayı yaparken bu ismin verilişini): "Uyku ile
geçirilen gece" tabiri kabilinden değerlendirmiş gibidir.
Bir başka görüşe göre bu
güne "hakka" adının veriliş sebebi, şüphesiz olarak
gerçekleşeceğinden dolayıdır. Ona, birtakım kimselere cenneti, birtakım
kimselere de cehennemi hak olarak verip gösterdiğinden dolayı bu ismin
verildiği de söylenmiştir. Bir başka açıklamaya göre bu ismin veriliş sebebi,
herbir insanın amelinin karşılığını hakkıyla ve layıkıyla görecek durumda
olacağından dolayıdır.
el-Ezheri dedi ki:
"Ben onunla yarışa girdim, onu yarışta geçtim, geçiyorum" denilir.
Buna göre kıyamete "hakka" deniliş sebebi, Yüce Allah'ın dininde
batıl ile mücadele eden herkese galip gelişinden dolayıdır.
es-Sıhah'da şöyle
denilmektedir: "Onunla davalaştı ve onlardan herbirisi hakkın kendi
tarafında olduğunu ileri sürdü" demektir. Bu şekilde davalaşan diğerini
yenik düşürdüğü vakit: (...) denilir. Küçük ve önemsiz şeyler hakkında
davalaşan bir kimseye: "O, önemsiz işler hakkında dahi davalaşan
birisidir" denilir. Yine: (...): Onun bu hususta herhangi bir hakkı veya
ileri süreceği bir davası da yoktur" denilir. "Davalaşmak"
demektir. "Karşılıklı olarak dava gütmek" anlamındadır. "Hakka,
hakka ve hak" aynı anlamda üç ayrı söyleyiştir.
el-Kisai ve el-Müerric:
"Hakka"yı hak günüdür diye açıklamıştır. Araplar:
"Haklı olduğumu
öğrenince kaçtı" derler.
(Ayet-i kerimedeki) ilk
"el-hakka" mübteda olarak ref olunmuştur. Haber ise ikinci mübteda ve
onun haberini teşkil eden: "Nedir o gerçekleşmesi muhakkak olan?"
buyruğudur. çünkü bu; o nedir anlamındadır. Lafız istifham (soru) olmakla
birlikte onun halini tazim ve tefhim anlamındadır. Tıpkı Zeyd'in durumunu tazim
etmek kasdıyla: "Zeyd, Zeyd dediğin nedir.?" demeye benzer.
"Ve o gerçekleşmesi
muhakkak olanın ne olduğunu sana ne bildirdi?" buyruğu da bir. istifhamdır.
Yani o kıyamet günün ne olduğunu sana hangi şey bildirdi? Peygamber (s.a.v.)
kıyameti(n hak olduğunu) biliyordu, fakat onu nitelikleriyle bilmiyordu. İşte
onun durumunun önemini anlatmak üzere: Onun. ne olduğunu sana ne bildirdi? diye
buyurulmaktadır. Sanki; sen onu henüz daha görmediğin için onu bilmiyorsun,
denilmiş gibidir.
Yahya b, Sellam dedi ki:
Bana ulaştığına göre Kur'an-ı Kerim'de bulunan: (...): Sana ne bildirdi?"
şeklinde geçen bütün hususları Yüce Allah ona bildirmiş ve öğretmiştir, Buna karşılık:
"Sana ne bildiriyor?" diye yer alan bütün hususlar onun bilmediği
şeyler arasındadır.
Süfyan b. Üyeyne dedi
ki: Yüce Allah'ın: "Sana ne bildirdi" dediği herbir hususa dair ona
haber verilmiştir. Hakkında "sana ne bildiriyor" denilen herhangi bir
husus hakkında ona haber verilmemiştir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN