KALEM 5 / 7 |
فَسَتُبْصِرُ
وَيُبْصِرُونَ
{5} بِأَييِّكُمُ
الْمَفْتُونُ
{6} إِنَّ
رَبَّكَ
هُوَ
أَعْلَمُ
بِمَن ضَلَّ
عَن
سَبِيلِهِ
وَهُوَ
أَعْلَمُ
بِالْمُهْتَدِينَ
{7} |
5.
Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler;
6.
Delilik hanginizde imiş.
7.
Muhakkak senin Rabbin, kendi yolundan sapanları da en iyi bilendir. Hidayet
bulanları da en iyi bilen O'dur.
"Yakında sen de göreceksin,
onlar da görecekler" buyruğu hakkında İbn Abbas dedi ki: Kıyamet gününde
sen de bileceksin, onlar da bilecekler, demektir, Kıyamet gününde hak, batıldan
apaçık ayırdedilince sen de göreceksin, onlar da görecekler diye de
açıklanmıştır.
"Delilik hanginizde
imiş" buyruğundaki: "Hanginizde imiş" lafzının başındaki
"be" fazladan gelmiştir. Yani sen de, onlar da pek yakında hanginizin
deli olduğunu göreceksiniz.
"el-Meftun"
delilikle fitneye düşen (deliliğe maruz kalan) demektir. Bu da ("be"
harfinin fazladan gelmesi bakımından) Yüce Allah'ın: ''... yağ veren ... "
(el-Mu'minun, 20) ile; "Allah'ın kullarının kendisinden içtikleri ...
" (el-İnsan, 6) Katade Ebu Ubeyd ve el-Ahfeş'in görüşü budur. Recez
vezninde de şair şöyle demiştir: "Biz el-Felec (denilen şehir)'in
sahipleri Ca'de oğullarıyız, Kılıçla vururuz, kurtuluşu ümid ederiz."
"Be" harfinin
zaid olmadığı da söylenmiştir. Buna göre; "delilik hanginizde imiş"
buyruğu, fitneye hanginiz maruz kalmışsınız, demektir. Burada: (...) lafzı
"meful" vezninde mastar olup: ''Fitneye maruz kalmak" anlamında
olur. Nitekim: "Filanın herhangi bir tahammülü ve aklı yoktur"
demişlerdir. el-Hasen, ed-Dahhak ve İbn Abbas da böyle demişlerdir. şair er-Rai
de şöyle demektedir: "Nihayet kemikleri üzerinde bir et Kalbinde de bir
akıl bırakmadıklarında ... "
Buna göre: Fitneye maruz
kalan kimse gibi, hanginizin fitnesine düştüğünü (göreceksiniz) demek olur.
el-Ferra dedi ki:
"Be" burada " ... de, da" anlamındadır. Yani: "İki
kesimin hangisinde; senin de aralarında bulunduğun mü'minler kesiminde mi,
yoksa diğer kesimde mi deli kimse bulunduğunu, onlar da görecekler, sen de
göreceksin."
"el-Meftun: Fitneye
düşmüş, fitneye maruz kalmış" şeytanın fitneye düşürdüğü deli kimse
demektir. Arapların altını ateşte kızdırmayı anlatmak üZere kullandıkları:
"Altını ateşte kızdırdım (fetentu)" sözlerinden, azaba uğratılan
anlamında olduğu da söylenmiştir. Nitekim Yüce Allah'ın: ''O günde onlar azab
için ateşe sunulurlar" (Zariyat, 13) buyruğunda da bu anlamdadır.
Surenin çoğunluğu
el-Velid b. el-Muğıre ile Ebu Cehil hakkında inmiştir.
"Meftun"un
şeytan'ın kendisi olduğu da söylenmiştir. Çünkü o dininde fitneye maruz
kalmıştır. Müşrikler onda bir şeytan vardır, diyorlardı. İşte "deli:
mecnun, cinli" sözleriyle de bunu kastetmişlerdir. Yüce Allah da şöyle
buyurmaktadır: Yarın onlardan hangilerinin mecnun olduğunu bileceksinizdir.
çarpmasından deliliğin ve aklın karışmasının husule geldiği şeytanın hangisinde
olduğunu bileceksiniz, demektir.
"Muhakkak senin
Rabbin, kendi yolundan sapanları da en iyi bilendir."
Yani şüphesiz Yüce
Allah, dininden sapıp uzaklaşanları çok iyi bilir. "Hidayet bulanları
da" hidayet üzere olan kimseleri de "en iyi bilen O'dur." O
bakımdan yarın herkese ameline göre karşılık verecektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN