ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

TAHRİM

1

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَا أَحَلَّ اللَّهُ لَكَ تَبْتَغِي مَرْضَاتَ أَزْوَاجِكَ وَاللَّهُ

غَفُورٌ رَّحِيمٌ

 

1. Ey Peygamber! Zevcelerinin hoşnutluğunu arayarak Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin haram edersin? Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edendir.

 

"Ey Peygamber! ... Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin haram edersin?" buyruğuna dair açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız:

 

1- Ayetin Nüzul Sebebine Dair Rivayetler:

2- Bu Husustaki Görüşlerin Sahih Olanı:

3- Bir Şey Hakkında: "Bana Haram Olsun Demek" Yemin Olur mu?

4- Hanımına: "Sen Bana Haramsın" Diyenin Hükmü ile ilgili Görüşler:

5- Bu Husustaki Görüş Ayrılıklarının Sebebi:

 

1- Ayetin Nüzul Sebebine Dair Rivayetler:

 

"Ey Peygamber ... Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin haram edersin?" buyruğu ile ilgili olarak Müslim'in Sahih'inde Aişe (r.anha)'dan sabit olduğuna göre; Peygamber (s.a.v.) Cahş kızı Zeyneb'in yanında bir süre kalır ve orada bal içerdi, (Aişe) dedi ki: Ben ve Hafsa aramızda şöyle anlaştık: Resulullah (s.a.v.) hangimizin yanına girerse: Ben senden meğafır kokusunu alıyorum. Sen meğafir mi içtin? desin. Peygamber (s.a.v.) birisinin yanına girdi, ona bu sözleri söyledi. o: "Hayır, Cahş kızı Zeyneb'in yanında bal içtim. Bir daha onu içmem" diye buyurdu. Bunun üzerine "Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin haram edersin? ... Eğer ikiniz de" -Aişe ve Hafsa'ya hitab ediyor- "Tevbe ederseniz ... " buyruğuna kadar nazil oldu. "Hani Peygamber eşlerinden birine gizli bir söz söylemişti" (Tahrim, 3) buyruğu da onun; "hayır, ben bal içtim" demesi ile ilgilidir.

 

Yine ondan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.v.) tatlıyı ve balı çok severdi. ikindi namazını kıldı mı hanımlarını dolaşır, onlara yakın olurdu. Hafsa'nın yanına girdi. Yanında daha önce kaldığından daha fazla bir süre kaldı. Ben bunun sebebini sorunca, bana: "Ona (Hafsa'ya) yakınlarından bir kadın bir miktar bal hediye etti. O da o baldan Rasülullah (s.a.v.)'e bir miktar içirdi. Kendi kendime: Allah'a yemin ederim ki biz ona -peygambere- karşı bir tertipte bulunacağız dedim. Bunu Sevde'ye açtım ve şöyle dedi: Yanına geleceği vakit sana yaklaşacak, o vakit sen de ona; Ey Allah'ın Rasülü! Meğafır mi yedin? diye sor. O sana: Hayır diyecektir. Bu sefer ona: Peki bu koku nedir? diye sor. -Resulullah (s.a.v.), kendisinden kötü bir kokunun alınması çok ağırına giderdi.- Bu sefer o sana: Hafsa bana bir miktar bal içirdi diyecektir. Sen de ona: O halde o balı yapan arılar urfut denilen ağaçtan yemiş olmalıdır. Ben de ona bunları söyleyeceğim ey Safiye, sen de ona aynı şeyleri söyle! Peygamber (s.a.v.) Sevde'nin yanına girince -(Aişe) dedi ki:

 

Sevde şöyle dedi: Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, senden korktuğum için daha o henüz kapıda iken bile bana söylediklerini ona söyleyiverecektim.- Resulullah (s.a.v.) yaklaşınca, Sevde ona: Ey Allah'ın Rasülü meğafır mi yedin? diye sordu. O: "Hayır" dedi. Sevde: Peki bu koku ne oluyor? dedi. Peygamber: "Hafsa bana bir miktar bal içirdi." dedi. Sevde:

 

O balı yapan arı urfut ağacından yemiş, dedi. Benim yanıma gelince, ben de ona benzer şeyler söyledim. Sonra Safiye'nin yanına girdi, o da benzer şeyler söyledi. Hafsa'nın yanına girince, Hafsa: Ey Allah'ın Resulü sana ondan bir daha vereyim mi? diye sordu. Peygamber: "Hayır, ona ihtiyacım yok" diye buyurdu. (Aişe) dedi ki: Sevde: Subhanallah dedi. Allah'a yemin ederiz biz onu (bal içmekten) mahrum ettik, dedi. (Aişe devamla) dedi ki: Ben ona: Sus dedim.

 

Bu rivayette yanında balı içtiği hanımının Hafsa olduğu belirtilirken, birincisinde Zeyneb olduğu belirtilmektedir. İbn Ebi Müleyke'nin İbn Abbas'tan rivayetine göre; o balı Sevde'nin yanında içmiştir. Yanında balı içtiği hanımının Um Seleme olduğu da söylenmiştir. Bunu da Esbat, es-Süddi'den rivayet etmiştir. Ata b. Ebi Müslim de böyle demiştir.

 

İbnu'l-Arabi dedi ki: Bütün bunlar olayı bilmemektir, yahutta bilgisizce bir tasavvurdan ibarettir.

 

Peygamberimizin diğer hanımları yanında balı içtiği hanımını kıskandıklarından dolayı: Biz senden meğafir kokusu alıyoruz, demişlerdi, Meğafir bir miktar tatlı olan kokusu değişik bir sebze yahut bir çeşit zamktır. Bunun tekili "meğfur" şeklinde gelir. Urfut da şarab kokusu gibi bir kokusu bulunan bir bitkidir. Peygamber (s.a.v.) kendisinden hoş kokuların gelmesini ya da kendisinin hoş koku alınmasını sever, bundan hoşlanırdı. Kötü kokulardan ise tiksinirdi. Buna sebeb ise melekle konuşması idi. Bu, bu husustaki bir görüştür. Diğer bir görüşe göre o, Peygamber (s.a.v.)'e kendisini bağışladığı halde, Peygamber efendimizin diğer hanımları dolayısıyla kabul etmediği hanımı kastetmektedir. Bu açıklamayı da İbn Abbas ve İkrime yapmıştır. Sözü edilen kadın ise Um Şeriktir.

 

Üçüncü bir görüşe göre; Peygamber efendimizin kendisine haram kıldığı Mariye el-Kıbtiye'dir. Bu cariyeyi kendisine İskenderiye hükümdarı Mukavkis hediye etmişti.

 

İbn İshak dedi ki: Mariye, Hafl diye bilinen bir beldenin Ansine diye bilinen yerindendir. Peygamber, Hafsa'nın odasında onunla birlikte olmuştu.

 

Darakutni'nin, İbn Abbas'tan onun da Ömer'den rivayetine göre Ömer (r.a) şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) oğlu İbrahim'in annesi Mariye ile Hafsa'nın odasına girdi. Hafsa da gelip Peygamberi onunla birlikte buldu. -o sırada Hafsa babasının evine gitmişti.- Peygambere: O'nu odama mı sokuyorsun? dedi. Senin bunu yapmanın sebebi ancak diğer hanımların arasında benim senin yanında değerimin olmayışıdır. Peygamber ona şöyle dedi: "Bundan Aişe'ye sözetme! Bir daha ona yaklaşmak bana haram olsun." Hafsa ona şöyle dedi: O senin cariyen iken onu kendine nasılharam ediyorsun? Peygamber ona yaklaşmayacağına dair Hafsa'ya yemin etti. Peygamber (s.a.v.); "Bundan kimseye sözetme" dedi. Fakat Hafsa bunu Aişe'ye anlattı. O da hanımlarının yanına bir ay süreyle girmeyeceğine dair yemin etti. Yirmidokuz gün onlardan uzak kaldı. Bunun üzerine Yüce Allah: "Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin haram edersin?" ayeti nazil oldu.

 

2- Bu Husustaki Görüşlerin Sahih Olanı:

 

Bu görüşlerin en sahih olanları birincisi, en zayıfları ortancasıdır. İbnu'lArabi dedi ki: Bunun sened itibariyle zayıf olması, ravilerinin adaletli olmayışından dolayıdır. Mana itibariyle zayıf olması ise, Peygamber (s.a.v.)'ın, kendisini hibe edip bağışlayan kadını reddetmesinin, onu kendisine haram etmesi demek olmayışından dolayıdır. Çünkü bir kimse kendisine hibe edilen bir şeyi reddedecek olursa, o kendisine haram olmaz. Haram kılmanın gerçek mahiyeti ise helal oluşundan sonradır. Peygamber efendimizin Mariye el-Kıbtiye'yi kendisine haram etmesine gelince, sened itibariyle daha sağlam, mana bakımından daha uygun görülmektedir. Fakat bu rivayet Sahih'te kaydedilmemiştir. Bununla birlikte mürsel olarak rivayet edilmiştir. İbn Vehb, Malik'ten, o Zeyd b. Eslem'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resülullah (s.a.v.) İbrahim'in annesini (Mariye'yi) kendisine haram kıldı ve: "Sen bana haramsın. Allah'a yemin ederim ki asla sana yaklaşmayacağım" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah bu hususta: "Ey Peygamber ... Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin haram edersin?" buyruğunu indirdi.

 

Bunun bir benzerini İbnu'l-Kasım da ondan rivayet etmiş bulunmaktadır.

 

Eşheb de Malik'ten şöyle dediğini rivayet eder. Ensardan bir kadın bir hususta Ömer (r.a)'a itiraz etti. Bundan oldukça rahatsız olup: Kadınlar böyle değildi, dedi. Kadın: Hayır (böyle idi). Peygamber (s.a.v.)'ın hanımları ona karşılık veriyorlardı dedi. O da elbisesini alıp, Hafsa'nın yanına çıkıp gitti ve ona:

 

Resülullah (s.a.v.)'e karşılık veriyor musun? diye sordu. Hafsa: Evet, eğer bu işten senin hoşlanmadığını bilsem yapmam, dedi. Ömer, Rasülullah (s.a.v.)'in hanımlarından ayrı kaldığını haber alınca: Artık Hafsa'nın burnu yere sürtüldü, dedi. 

 

Sahih olan; bunun bal hakkında olduğu ve onun bu balı Zeyneb'in yanında içtiğidir. Aişe ve Hafsa bu hususta ona karşı birlik olmuşlar ve olan olmuş, o da bir daha balı içmeyeceğine dair yemin edip bunun saklanmasını istemiştir. Ayet-i kerime de bunların hepsi hakkında inmişti.

 

3- Bir Şey Hakkında: "Bana Haram Olsun Demek" Yemin Olur mu?

 

" ... Niçin haram edersin?" buyruğundan kasıt, eğer Peygamber (s.a.v.) haram kılmakla birlikte yemin etmemiş ise, bize (Malikilere) göre bu yemin sayılmaz. Bir kimsenin: "Bu bana haramdır" demesi, hanım dışında hiçbir şeyi haram kılmaz.

 

Ebu Hanife ise şöyle demektedir: Eğer ifadeyi mutlak olarak kuIlanırsa giyecekler dışarıda kalmak üzere yiyecek ve içecekler hakkında yorumlanır ve bu keffareti gerektiren bir yemin olur.

 

Züfer dedi ki: Bu, hareket ve oluş bildiren hallerde dahil her hususta bir yemindir. (Bize) muhalif görüş belirtenler Peygamber (s.a.v.)'ın balı haram kılıp bundan dolayı keffaret ödemek zorunda olduğunu esas kabul ederler. Nitekim Yüce Allah: "Allah size yeminlerinizi çözme yolunu göstermiştir" (Tahrim, 22) buyurarak buna "yemin" adını vermiştir. Bizim delilimiz ise Yüce Allah'ın: "Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı o en temiz ve en güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın." (el-Maide, 87) buyruğu ile: "de ki: Allah'ın size indirdiği ve kendisinden bir kısmını haram ve helal yaptığınız rızıktan ne haber? De ki: Allah mı size izin verdi? Yoksa Allah'a mı iftira ediyorsunuz?" (Yunus. 59) buyruklarıdır. Yüce Allah bu buyruklarıyla helali haram kılanları yermekte. fakat bundan dolayı keffaret ödemelerini vacip kılmamaktadır.

 

ez-Zeccac şöyle demiştir: Allah'ın helal kıldığını kimse haram kılamaz. Allah'ın kendisine haram kıldığı şeylerden başkalarını haram kılma yetkisini Peygamberine dahi vermiş değildir. Buna göre bir kimse hanımına ya da cariyesine: Sen bana haramsın, deyip de onu boşamayı ya da ona zihar yapmayı kastetmemiş ise, bu sözü bir yemin keffaretini gerektirir. Eğer bu sözünü hanımlarından ve cariyelerinden oluşan bir topluluğa hitaben söyleyecek olursa, bir keffarette bulunması gerekir. Kendisine bir yiyecek yahut bir başka şeyi haram kılacak olursa. Şafii ve Maliki'ye göre bundan ötürü bir keffarette bulunması gerekmez. fakat İbn Mesud. es-Sevri ve Ebu Hanife'ye göre bundan dolayı keffarette bulunması icab eder.

 

4- Hanımına: "Sen Bana Haramsın" Diyenin Hükmü ile ilgili Görüşler:

 

Hanımına: "Sen bana haramsın" diyen erkeğin hükmü ile ilgili olarak ilim adamlarının onsekiz ayrı görüşü vardır:

 

1. Böyle diyene bir şey gerekmez.   eş-Şa'bi. Mesruk, Rabia, Ebu Seleme ve Esbağ bu görüştedir. Onlara göre bu, suyu ve yiyeceği haram kılmak gibidir. Yüce Allah ise şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı o en temiz ve en güzel şeyleri haram kılmayın." (Maide, 87) Hanım hem hoş şeylerdendir, hem de Allah'ın helal kıldıklarındandır. Yine Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Dillerinizin yalan yere niteleyegeldiği şeyler için: Şu helaldir, şu da haramdır demeyin." (en-Nahl, 116)

 

Allah'ın haram kılmadığı bir şeyi hiç kimse haram kılamaz. O'nun haram kılmasıyla da haram olmaz. Resulullah (s.a.v.)'den de Allah'ın helal kıldığı herhangi bir şey için: O bana haramdır, dediği sabit olmamıştır. O sadece daha önceden ettiği bir yemin dolayısıyla Mariye'den uzak kalmıştı ki, bu da; "Allah'a yemin ederim bugünden sonra ona yaklaşmayacağım" şeklindeki sözü idi. Kendisine: Allah'ın sana helal kıldığı şeyi ne diye haram kılıyorsun? Yani niçin bir yemin sebebiyle ondan uzak duruyorsun, denilmişti. Bu da; sen kendine yasakladığın bu işi yap ve keffarette bulun, demektir.

 

2. Bu bir yemin olup bunun için keffarette bulunması gerekir.   Ebu Bekr es-Sıddık, Ömer b. el-Hattab, Abdullah b. Mesud, İbn Abbas ve Aişe -Allah onlardan razı olsun- ile el-Evzai de böyle demişlerdir. Ayetin gereği de budur. Said b. Cubeyr, İbn Abbas'tan şöyle dediğini zikretmektedir: Erkek hanımını kendisine haram kılacak olursa, bu bir yemindir, onun için keffarette bulunur. Yine İbn Abbas şöyle demiştir; Andolsun sizin için Resulullah'da uyulacak güzel bir örnek vardır. Bununla Peygamber (s.a.v.)'ın cariyesini kendisine haram kılmış olduğunu kastetmektedir. Bunun üzerine de Yüce Allah: "Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin haram edersin ... Allah size yeminlerinizi çözme yolunu göstermiştir" diye buyurdu, o da yeminine keffarette bulundu ve böylelikle "haram kılma"yı yemin kıldı. Bunu Darakutni rivayet etmiştir. 

 

3. Bundan dolayı keffarette bulunmak icab eder, fakat yemin değildir.   İbn Mesud ve ondan gelen iki rivayetten birisine göre İbn Abbas, iki görüşünden birisinde Şafii de böyle demiştir. Ancak bu görüş su götürür. İleride geleceği üzere ayet-i kerime bu görüşü reddetmektedir.

 

4. Bu bir zihardır. Bundan dolayı zihar keffareti gerekir.   Bu da Osman, Ahmed b. Hanbel ve İshak'ın görüşüdür.

 

5. Şayet annesinin sırtı gibi haram oluşunu kastederek haram olduğunu niyet edip ziharda bulunmak kastıyla bunu söylerse, o vakit bu bir zihar olur. Eğer boşama sözkonusu olmaksızın muayyen olarak kendisine haram kılmayı niyet ederse, o vakit bu mutlak olarak bir haram kılma olur ve bundan dolayı yemin keffareti gerekir. Şayet hiçbir şey niyet etmemişse, ona yemin keffareti düşer. Bu da Şafii'nin görüşüdür.

 

6. Bu bir ric'ı talaktır. Bu da Ömer b. el-Hattab, ez-Zühri, Abdu'l-Aziz b. Ebi Seleme ve İbnu'I-Macişün'un görüşüdür.

 

7. Bain bir talaktır. Bu Hammad b. Ebi Süleyman ve Zeyd b. Sabit'in görüşüdür. Ayrıca İbn Huveyzimendad bunu Malik'ten de rivayet etmiştir.

 

8. Üç talak olur. Bu Ali b. Ebi Talib'in ve yine Zeyd b. Sabit'in ve Ebu Hureyre'nin görüşüdür.

 

9. Bu kendisi ile gerdeğe girilmiş kadın için üç talaktır. Kendisi ile gerdeğe girilmemiş kadın hakkında ise niyette bulunur. Bu da el-Hasen, Ali b, Zeyd ve el-Hakem'in görüşüdür, Malik'in meşhur görüşü de budur,

 

10. üç talaktır. Hiçbir hal ve hiçbir durumda niyeti sözkonusu değildir.

İsterse (hanımıyla) gerdeğe girmemiş olsun, Bu görüşü Abdu'I-Melik el-Mebsut'ta belirtmiş olduğu gibi, İbn Ebi Leyla da bu görüştedir.

 

11- Kendisiyle gerdeğe girmediği kadın hakkında bir talak, kendisiyle gerdeğe girmiş olduğu kadın hakkında üç talaktır. Bu görüşü Ebu Mus'ab ve Muhammed b. Abdi'l-Hakem ileri sürmüşlerdir.

 

12- Boşamayı ya da zıharı niyet ederse, ne niyet ettiyse odur, şayet boşamayı niyet etmişse -üç talak niyet etmesi hali dışında- bir bain talak olur, Eğer iki boşama niyet etmişse yine bir talak olur. Hiçbir şey niyet etmemiş ise yemin olur ve bu durumda adam hanımına ila yapmış demektir. Bu da Ebu Hanife ve onun mezhebini kabul edenlerin görüşüdür. Züfer de buna benzer bir görüş ifade etmiştir. Şu kadar var ki o: Şayet iki talak niyet ederse. iki talak vermiş kabul ederiz, demiştir.

 

13. Zihar niyetinin ona bir faydası olmaz, Bu sözü talak olur, Bu görüş İbnu'I-Kasım'a aittir.

 

14. Yahya b. Ömer dedi ki: Bu bir talak olur. Eğer ona ric'at yapacak olursa, zihar keffaretinde bulunmadıkça onunla ilişki kurması caiz olmaz,

 

15. Eğer boşamayı niyet ederek söylemişse kastettiği sayı kadar olur. Bir tek talak niyet etmişse ric'ı bir talak olur, Şafii -Allah ondan razı olsun-'nin görüşü de budur. Buna benzer bir görüş Ebu Bekir. Ömer ve diğer ashab ve tabiinden de rivayet edilmiştir.

 

16. Üç talak niyet ederse üç talak, bir talak niyet ederse bir talak olur. Yemin niyetiyle söylerse yemin olur, hiçbir şey niyet etmemişse ona bir şey gerekmez. Bu Süfyan'ın da görüşüdür. el-Evzai ve Ebu Sevr de böyle demiş olmakla birlikte, onlar ayrıca: Hiçbir şey niyet etmemişse bir talak olur, demişlerdir.

 

17. Niyeti neyse odur, fakat tek bir talaktan daha aşağısı da olmaz, Bu görüşü İbn Şihab ifade etmiştir. Şayet hiçbir niyet etmemişse, bir şey olmaz. Bu da İbnu'l-Arabi'nin görüşüdür.

 

Said b. Cubeyr'in de şu görüşte olduğunu gördüm:

 

18. Bu durumda -o bunu zihar niyetiyle söylememiş olsa bile- bir köle azad etmekle yükümlüdür. Bu görüşün nasıl açıklanacağını bilemiyorum, Bana göre bu görüşler arasında da sayılmaz.

 

Derim ki: Bunu Darakutni Sünen'inde İbn Abbas'tan zikretmektedir. Dedi ki: Bize el-Huseyn b. İsmail anlattı dedi ki: Bize Muhammed b. Mansur anlattı dedi ki: Bize Ravh anlattı dedi ki: Bize Süfyan es-Sevri, Salim el-Aftas'tan anlattı, o Said b. Cubeyr'den, o İbn Abbas'tan rivayet ettiğine göre İbn Abbas'a bir adam gelerek dedi ki: Ben hanımımı kendime haram kıldım, dedi. İbn Abbas: Yalan söyledin dedi, o sana haram olamaz. Sonra Yüce Allah'ın:

"Ey Peygamber ... Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin haram edersin?" buyruğunu okudu. Sana keffaretlerin en ağırı düşüyor: Bir köle azad edeceksin.

 

Tefsir alimlerinden bir topluluk şöyle demişlerdir: Bu ayet-i kerime nazil olunca Peygamber (s.a.v.) bir köle azad ederek yemin keffaretinde bulundu ve Mariye'ye geri döndü. Bunu Zeyd b. Eslem ve başkaları ifade etmiştir.

 

5- Bu Husustaki Görüş Ayrılıklarının Sebebi:

 

Bizim (mezhebimize mensub) ilim adamlarımız dedi ki: Bu hususta görüş ayrılığının sebebi ne Allah'ın Kitabında, ne de Rasülullah (s.a.v.)'ın sünnetinde bu meselede dayanak alınabilecek şekilde açık bir nass ve doğru, zahir bir ifadenin bulunmayışıdır. İşte bundan dolayı ilim adamlarının herbirisi meseleyi bir tarafa çekmiştir.

 

"Aslolan zimmetin beraetidir (yükümsüzlüktür)" ilkesini esas kabul edenler bu hususun gerektirdiği bir hüküm yoktur, bundan dolayı bir şey gerekmez derler.

 

Böyle bir ifade bir yemindir diyenler çünkü Yüce Allah bunu yemin diye adlandırmaktadır, derler.

 

Bu sözü söylemekten dolayı bir keffaret gerekir. yemin değildir, diyenler bu görüşlerini iki esastan birisine dayandırırlar: Birincisi Yüce Allah'ın bu halde -yemin olmasa dahi- keffareti vacib kıldığını zannederler. İkincisi bunlara göre yeminin manası haram kılmaktır. O bakımdan, bu mana dolayısıyla keffaret sözkonusu olur.

 

Böyle bir sözü söylemek ric'ı bir talaktır, diyenler ise lafzı en asgarı şekline göre yorumlamışlardır. Ric'i talak ile boşanmış bir kadın ile ilişki kurmak aynı şekilde haramdır. Bundan dolayı lafız ona göre yorumlanır. Bu ise Malik'in de bunu kabul etmesini gerektirir. Çünkü o: Ric'ı talak ile boşanmış kadın ile (kocası tarafından) ilişki kurmak haramdır, der.

 

Bu üç talak olur, diyenlerin görüşleri de böyle açıklanır. Bunlar da bunu, anlamının en ilerisine göre yorumlamış olurlar ki bu da üç talaktır.

 

Bu bir zihardır, diyenler bunun haram kılmanın en asgari derecesi oluşundan dolayıdır. Çünkü zihar nikahı ortadan kaldırmayan bir haram kılmadır, böyle bir söz bain bir talaktır, diyenler ric'i talakın boşanmış kadını (kocasına) haram kılmadığını, bain talakın onu haram kıldığını esas kabul ederler.

 

Yahya b, Ömer"in görüşüne gelince, o bu sözü bir talak kabul etmek suretiyle ihtiyatlı bir yol seçmiştir. Hanımına ric'at yapınca da bu sefer kefarette bulunmakla onu yükümlü kabul ederek yine ihtiyatlı olanı tercih etmiş olmaktadır. (Yahya b, Ömer"in bu görüşü ondördüncü görüş olarak zikredilmişti,)

 

İbnu'l-Arabi dedi ki: Böyle bir şey sahih olamaz. Çünkü bu, iki zıt şeyi bir arada tutmaktır. Aynı lafızın anlamında hem zihar hem talak birarada bulunamaz. Dolayısıyla delil itibariyle biraraya gelmesi sahih olarak görülemeyen bir hususta ihtiyatın izah edilir bir tarafı yoktur.

 

Kendisiyle gerdeğe girilmedik kadın hakkında niyeti sorulur, diyenlerin görüşlerinin dayanağı da şudur: Bir tek boşama böyle bir kadını bain talak ile boşamış olur ve şer'an onu haram kılacağı hususunda icma' vardır,

 

Niyetini gözönünde bulundurarak hüküm vermeyenler de böyle demişlerdir: Haram kılmak hususunda gerdeğe girmeden önce tek bir talak icma ile yeterlidir, O halde üzerinde ittifak edilmiş bulunan asgari miktarı kabul etmek de yeterlidir.

 

Bu her ikisi (ister kendisiyle gerdeğe girilmiş olsun, ister olmasın) hakkında üç talaktır, diyenler ise azami hükmü esas aldıklarından dolayı böyle derler, Çünkü açık bir şekilde üç talaktan sözedecek olursa, bu kendisi ile gerdeğe girmiş olduğu kadın hakkında nasıl geçerli ise, girmemiş olduğu hanımı hakkında da öylece geçerlidir. O halde mananın da bunun gibi olması icab eder ki; o da haram kılmaktır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

Bütün bunlar hanım hakkındadır. Cariye hakkında ise, bunların hiçbirisi gerekmemektedir. Malik'e göre bununla cariyesini boşamayı niyet etmesi müstesnadır. İlim adamları ise genel olarak bu durumda böyle bir kimsenin yemin keffaretinde bulunması gerektiği kanaatindedirler,

 

İbnu'l-Arabi dedi ki: Doğrusu bunun tek bir talak olduğudur, Çünkü eğer talakı sözkonusu etmiş olsaydı, onun asgari miktarı gerekirdi, Bu da birden fazla sözkonusu etmesi hali dışında- bir tek talaktır. Aynı şekilde haram kılmayı sözkonusu edecek olursa -onu daha fazlası ile kayıtlaması hali dışında- asgarisi hakkında sözkonusu olur. Sen -bir başka koca ile evlenmen hali dışında- bana haramsın, demesi gibi, İşte bu, maksadı açıkça ortaya koyan bir ifadedir.

 

Derim ki: Müfessirlerin çoğunun kanaatine göre ayet-i kerime Peygamber (s.a.v.)'nin cariyesi ile birlikte Hafsa'nın evinde başbaşa kalması üzerine inmiştir. Bunu es-Sa'lebi zikretmektedir. Buna göre şöyle buyurulmuş gibidir: Senin kendine haram kıldığın şey sana haram değildir, fakat sana bir yemin keffaretinde bulunmak düşer. Balın ve cariyenin haram kılınması halinde ise yine durum böyledir. şöyle buyurmuş gibi olur: Senin haram kıldığın şey, sana haram olmaz. Fakat sen haram kılmakla birlikte bir de yemin etmiş bulunuyorsun, o bakımdan yemin keffaretinde bulun. Bu doğru bir açıklamadır. Çünkü Peygamber (s.a.v.) Darakutni'nin de belirttiği gibi, önce haram kılmış, sonra yemin etmişti.

 

Buhari de bu manayı bal ile ilgili kıssada zikretmektedir: Ubeyd b. Umeyr, Aişe'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasülullah (s.a.v.) Cahş kızı Zeyneb'in yanında bal içer ve onun yanında bir süre kalırdı. Hafsa ile birlikte hangimizin yanına girerse, "meğafır mi yedin çünkü ben senden meğafır kokusu alıyorum" demek üzere anlaştık. Peygamber de şöyle buyurdu: "Hayır, fakat bal içtim. Bir daha da tekrar içmeyeceğim. Ben yemin ettim, bunu kimseye de haber verme." O, bu sözleriyle hanımlarının hoşnutluğunu arıyordu.

 

Hz. Peygamber'in: "Bir daha onu içmeyeceğim" demesi, haram kılmak manasına idi. "Yemin ettim" ifadesi de Allah adına yemin ettim, demektir. Buna delil Yüce Allah'ın bu esnada bundan dolayı ona sitem ifade eden buyruğunu indirmiş olması ve: "Ey Peygamber ... Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin haram edersin?" buyruğu ile yemin keffaretinde bulunmasını göstermesidir. Allah'ın helal kıldığı şeyden kasıt ise onun: "Bir daha onu tekrar içmeyeceğim" sözü ile kendisine haram kıldığı baldır.

 

"Zevcelerinin hoşnutluğunu arayarak ... " Bu işi onların hoşnutluğunu isteyerek ... demektir.

 

"Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edendir." Serzenişte bulunmayı gerektiren hususu çokça bağışlayandır, sorumluluğu kaldırmak suretiyle çok merhamet edendir.

 

Şöyle de açıklanmıştır: Bu bir küçük günah idi, fakat doğrusu bunun daha uygun (evla) olanı terketmekten dolayı bir sitem, bir serzeniş olduğu ve bunun küçük olsun, büyük olsun günah olmadığıdır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Tahrim 2

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR