ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

TALAK

8

/

11

وَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ عَتَتْ عَنْ أَمْرِ رَبِّهَا وَرُسُلِهِ فَحَاسَبْنَاهَا حِسَاباً شَدِيداً وَعَذَّبْنَاهَا عَذَاباً نُّكْراً {8} فَذَاقَتْ وَبَالَ أَمْرِهَا وَكَانَ عَاقِبَةُ أَمْرِهَا خُسْراً {9} أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَاباً شَدِيداً فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُوْلِي الْأَلْبَابِ الَّذِينَ آمَنُوا قَدْ أَنزَلَ اللَّهُ إِلَيْكُمْ ذِكْراً {10} رَّسُولاً يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِ اللَّهِ مُبَيِّنَاتٍ لِّيُخْرِجَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ

وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحاً يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا

الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَداً قَدْ أَحْسَنَ اللَّهُ لَهُ رِزْقاً {11}

 

8. Rabbinin ve peygamberlerinin emrine karşı başkaldıran nice ülke halkı vardır ki; Biz onları en şiddetli bir hesaba çekmiş ve onları görülmemiş bir azapla azaplandırmışızdır.

9. Sonunda onlar yaptıklarının cezasını tatmış oldular. İşlerinin sonu hüsran oldu.

10. Allah, onlar için çok şiddetli bir azap hazırlamıştır. Ey iman etmiş akıl sahibleri! -o halde- Allah'tan korkun. Gerçek şu ki, Allah size bir Zikir indirmiştir.

11. İman edip salih amel işleyenleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için Allah'ın açık açık ortaya koyan öğütlerini size okuyan bir Peygamber (göndermiştir.) Kim Allah'a iman edip salih amel işlerse onu altından ırmaklar akan cennetlere -kendileri orada ebedi ve devamlı olmak üzere- koyar. Allah, onlara gerçekten çok güzel bir rızık vermiştir.

 

Yüce Allah bir takım hükümleri sözkonusu ettikten sonra " ... nice ülke halkı vardır ki" buyruğu ile bazı kavimlerin azgınlık edip başkaldırmalarını, azabın gelip onları bulmasını hatırlatmakta ve ilahi emirlere aykırı hareket etmeyi sakındırmaktadır.

 

"Nice" lafzına dair açıklamalar daha önceden Al-i İmran Suresi'nde (146. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Allah'a hamdolsun.

 

"Rabbinin ve peygamberlerinin emrine karşı başkaldıran" isyan eden "nice ülke" buyruğunda sözü edilen "karye; ülke" olmakla birlikte maksat oranın ahalisidir. "Biz onları en şiddetli bir hesaba çekmiş" dünya hayatında cezalandırmış "ve onları" ahirette "görülmemiş bir azapla azaplandırmışızdır. "

 

İfadede takdim ve tehir olduğu da söylenmiştir. Biz onları dünya hayatında açlık, kıtlık, kılıç, yerin dibine geçirilmek, suretlerinin değiştirilmesi (mesh) vs. musibetlerle azaplandırdığımız gibi. ahirette de onları çok ağır bir hesaba çekmişiz (çekeceğiz)dir.

 

''Alışılmadık olduğu için kabul edilemeyen. reddolunan (münker)" demektir. Bu lafız muhaffef (kef harfi ötreli) ve musakkal (kef harfi sakin) olarak okunmuştur. Daha önce Kehf suresi'nde (74. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. 

 

"Sonunda onlar yaptıklarının cezasını" küfürlerinin akıbetini "tatmış oldular. İşlerinin sonu da hüsran oldu." Dünyada sözünü ettiğimiz şekillerde helak oldular. ahirette de cehenneme atılmakla hüsrana uğrayacaklardır.

 

Burada fiiller Yüce Allah'ın: "Cennetlikler cehennemliklere ... seslendiler." (el-Araf, 41) buyruğunda benzerlerinde olduğu gibi mazi lafız ile getirilmiş bulunmaktadır. Çünkü Yüce Allah'ın gelip çatması beklenen vaadi ve tehdidi ile gerçekte karşı karşıya kalınmış demektir. Olacak olan şey olmuş gibidir.

 

"Allah, onlar için çok şiddetli bir azap hazırlamıştır" buyruğu ile bu hüsranı açıklamakta ve bunun ahiretteki cehennem azabı olduğunu beyan etmektedir.

 

"Ey iman etmiş akıl sahipleri" buyruğunda; .. (...): İman etmiş kimseler" lafzı "Akıl sahipleri" tabirinden bedel yahut onların slfatıdır. Yani Allah'a iman etmiş bulunan akıl sahipleri, üzerinize Kur'an'ı indirmiş olan "Allah'tan korkunuz." Yani O'ndan korkunuz, O'na itaat olan işler yapınız, O'na masiyet olan işlerden de uzak durunuz. Bu anlamdaki buyruklar daha önceden geçmiş bulunmaktadır.

 

"İman edip salih amel işleyenleri" yani Allah'ın ilminde bu durumda olacakları bilinen kimseleri "karanlıklardan" yani küfürden "aydınlığa" hidayete ve imana "çıkarmak için" İbn Abbas dedi ki: Bu buyruk, kitap ehlinden iman edenler hakkında inmiştir, Burada karanlıklardan aydınlığa çıkartmanın -biraz sonra geleceği gibi- Resule izafe edilmesinin sebebi, imanın ona itaat etmek suretiyle, onun vasıtasıyla husule gelmiş olmasından dolayıdır,

 

" ... Allah'ın açık açık ortaya koyan öğütlerini" Allah'ın ayetlerinden (öğütlerinden) kasıt, Kur'an-ı Kerim'dir. Bu buyruk -biraz sonra zikredilecek olan- Resulün sıfatıdır.

"Açık. açık ortaya koyan" buyruğu genel olarak "ye" harfi üstün okunmuştur. Allah'ın açıkladığı ayetler demektir. İbn Amir, Hafs, Hamza ve el-Kisai ise "ye" harfini kesreli okumuşlardır. Bu da sizin gerek duyduğunuz hükümleri size açıklayan demektir. Birinci okuyuş İbn Abbas'ın okuyuşu olup, Ebu Ubeyd ve Ebu Hatim tarafından da tercih edilmiştir. Çünkü Yüce Allah: " ... ayetleri size açıkladık ... " (Al-i İmran, 118 ve el-Hadid, 17) diye buyurmaktadır.

 

"Bir Peygamber (gündermiştir)" buyruğu ile ilgili olarak ez-Zeccac şöyle demektedir: Zikrin indirilmesinin sözkonusu edilmesi "irsal: Peygamber gönderme"nin hazfedildiğine delildir. O size bir Kur'an indirdi ve bir rasül gönderdi, demektir.

 

Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Allah size zikir sahibi birisini rasül olarak göndermiştir. Buna göre buradaki "rasul (peygamber)" lafzı muzafın hazfi takdirine göre "zikr"in sıfatıdır. şöyle de açıklanmıştır: "Resul: Bir peygamber" daha önce geçen "zikr"in mamülüdür. Çünkü zikir mastardır, ifadenin takdiri de şöyledir: Allah size Rasülü zikrettiği (bir kitabı) size indirmiş bulunmaktadır, Onun resülü zikretmesi ise "Muhammed, Allah'ın Rasulüdür" (Fetih, 29) buyruğudur,

 

Bununla birlikte "rasül (bir peygamber)" lafzının "zikir"den bedel olması ve "rasül" ün risalet anlamında olması yahutta gerçek anlamı ilekullanılmış olup manaya göre hamledilmesi de mümkündür. Şöyle buyurulmuş gibi olur: Allah size bir zikri yani bir rasulü açıkça göndermiş ve göstermiş bulunmaktadır. Bu durumda bir şeyin, bir şeyden bedel olması ve bir şeyin bizzat kendisi olarak başka bir isimle anılması kabilinden olur.

 

"Bir Rasül (bir peygamber)" lafzının iğra olmak üzere nasb ile gelmiş olması da mümkündür, Sanki: Bir peygambere uyun ki ... buyurulmuş gibidir.

 

Buradaki "zikr"in şeref anlamında olduğu da söylenmiştir. Yüce Allah'ın: "Andolsun ki Biz, size sizin için bir zikir (şeref kaynağı olan) bir kitap indirdik." (el-Enbiya, 10) buyruğu ile; "ve muhakkak o, sana ve senin kavmine bir zikir (büyük bir şeref)dir" (ez-Zuhruf, 44) buyruklarında olduğu gibi, Daha sonra bu şan ve şerefi açıklayarak "bir Peygamber" diye buyurmaktadır.

 

Çoğunluk burada "Resul: peygamber" ile kastedilenin, Muhammed (s.a.v.) olduğu kanaatindedir. el-Kelbi: Kastedilen Cebrail'dir, demiştir, Bu durumda her ikisi de (yani zikirde, rasülde) Allah tarafından indirilmiş olmaktadır.

 

"Kim Allah'a iman edip salih amel işlerse onu altından ırmaklar akan cennetlere -kendileri orada ebedi ve devamlı olmak üzere- koyar" buyruğundaki "onu ... koyar" anlamındaki fiili Nafi ve İbn Amir: "Onu koyarız" diye "mın" ile okumuşlardır, diğerleri ise "ye" ile (onu koyar anlamında) okumuşlardır.

 

"Allah ona gerçekten çok güzel bir rızık vermiştir." Cennetlerde Allah ona pek bol ve geniş bir rızık vermiştir,

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Talak 12

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR