ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

TALAK

1

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاء فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ وَأَحْصُوا الْعِدَّةَ وَاتَّقُوا اللَّهَ رَبَّكُمْ لَا تُخْرِجُوهُنَّ مِن بُيُوتِهِنَّ وَلَا يَخْرُجْنَ إِلَّا أَن يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَمَن يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ لَا تَدْرِي لَعَلَّ

اللَّهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذَلِكَ أَمْراً

 

1. Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman iddetleri vaktinde boşayın ve o iddeti sayın. Rabbiniz olan Allah'tan korkun. -Apaçık bir hayasızlıkta bulunmaları hali dışında- evlerinden onları çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, şüphe yok ki kendi kendisine zulmetmiş olur. Bilemezsin, belki Allah bundan sonra bir iş peyda ediverir.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı ondört başlık halinde sunacağız;

 

1- Ayetin Nüzul Sebebi:

2- Boşamanın Aleyhine Dair Bazı Rivayetler ve "Boşama" Lafzı ile Birlikte İstisna Yapmanın (İnşaallah Demenin) Hükmü:

3- Talakın (Boşamanın) Helal ve Haram Olan Şekilleri:

4- Kadının iddet Vaktinde Boşanması:

5- İddet Kendileri ile Gerdeğe Girilmiş Kadınlar Hakkında Söz konusudur:

6- Sünnete Uygun Olan ve Olmayan Talak Şekilleri:

7- Sünnete Uygun Talak, Bid'at Talakı ve Bir Defada üç Talakı Vermek:

8- "İddetin Vakti" Ne Zamandır?:

9- İddet Sayısı:

10- İddetin Sayılmasının Mahiyeti:

11- İddeti Saymak ile Muhatab Olanlar:

12- İddet Bekleyen Kadının Mesken vs. Hakları:

13- Boşanmış Kadının Mesken Hakkını Kaldıran "Hayasızlıkları":

14- "Allah'ın Sınırları":

 

1- Ayetin Nüzul Sebebi:

 

"Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman ... " buyruğunda hitap Peygamber (s.a.v.)'edır. Ona tazim ve tefhim olsun diye çoğul lafzı ile muhatab alınmıştır.

İbn Mace'nin Sünen'inde Said b. Cübeyr'in, İbn Abbas'tan, onun Ömer b. el-Hattab'tan rivayetine göre Rasulullah (s.a.v.) Hafsa (r.anha)'yı boşamış sonra ona ric'at (dönüş) yapmıştır.

 

Katade, Enes'ten şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasulullah (s.a.v.) Hafsa (r.anha)'yı boşadı. O da ailesinin yanına gitti. Yüce Allah Hz. Peygamber (s.a.v.)'e; "Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman iddetleri vaktinde boşayın" buyruğunu indirdi. Ona; Hafsa'ya ric'at yap, çünkü o çok namaz kılan, çok oruç tutan birisidir ve o senin cennetteki hanımlarındandır, denildi. Bunu el-Maverdi, el-Kuşeyri ve es-Sa'lebi zikretmiştir. 

 

el-Kuşeyri ayrıca şunu da rivayet etmektedir: Onun ailesinin yanına çıkıp gitmesi hakkında da Yüce Allah'ın; "Evlerinden onları çıkarmayın" buyruğu nazil oldu.

 

el-Kelbi dedi ki: Bu ayetin nüzuI sebebi Rasülullah (s.a.v.)'ın Hafsa'ya kızgınlığıdır. Ona gizlice bir sır söylediğinde bu sırrı Aişe'ye açıklayınca, Peygamber (s.a.v.) da onu bir defa boşadı. Bunun üzerine bu ayet-i kerime indi.

 

es-Süddi dedi ki; Ayet, Abdullah b. Ömer hakkında inmiştir. O, hanımını ay hali iken bir defa boşadı. Rasülullah (s.a.v.) ona hanımına ric'at yapmasını, sonra da temizleninceye ve ay hali oluncaya, sonra bir daha temizleninceye kadar nikahı altında tutmasını emretti. Eğer yine onu boşamak istiyor ise onunla cima yapmaksızın temizleneceği vakit onu boşasın. İşte Yüce Allah'ın hanımların süresi içerisinde boşamalarım emretmiş olduğu iddet budur.

 

Şöyle de denilmiştir: Bazı erkekler Abdullah b. Ömer'in yaptığının benzerini yaptılar. Abdullah b. Amr b. el-As, Amr b. Said b. el-As ile Utbe b. Gazvan bunlardandır. Ayet-i kerime onlar hakkında inmiştir.

 

İbnu'I-Arabi dedi ki: Bütün bunlar her ne kadar sahih değil iseler de, birinci görüş daha uygun görülmektedir. Bunda daha sahih olan da bunun yeni bir şer'i hükmün açıklaması olduğudur.

 

Buyruğun Peygamber (s.a.v.)'e hitab olmakla birlikte maksadın onun ümmeti olduğu da söylenmiştir. Muhatapları gaibe farklı Iafızlarla hitap etmiş bulunmaktadır. Bu, fasih bir anlatım tarzıdır. Nitekim Yüce Allah: "Hatta siz gemilerde bulunduğunuz zaman, onlar da içindekileri güzel bir rüzgar ile götürüp"," (Yunus, 22) diye buyurmaktadır. Buyruğun takdiri şöyledir: Ey Peygamber! Sen onlara: "Kadınları boşadığınız zaman iddetleri vaktinde boşayın" de, işte bu da tefsir alimlerinin, burada hitap yalnız ona yönelik olmakla birlikte, mana hem kendisini, hem mü'minleri kapsamaktadır. Yüce Allah mü'minlere hitab etmek istediğinde ona: "Ey Nebi: peygamber" buyruğu ile taltifte bulunmuştur. Eğer hitab hem lafız. hem mana itibariyle ona yönelik ise: "Ey Rasül" diye ona hitab etmiştir.

 

Derim ki: İddet ile ilgili hükümlerin ensardan Yezid b, es-Seken'in kızı Esma hakkında nazil oluşu bu görüşün doğruluğuna delildir. Ebu Davud'un Kitab'ında (Sünen'inde) ondan gelen rivayette belirtildiğine göre Esma Peygamber (s.a.v.)'ın döneminde (kocası tarafından) boşandı. Henüz boşanan kadının iddeti hakkında bir hüküm yoktu, Yüce Allah, Esma boşanınca boşamak için iddet hükmünü indirdi. Böylece, boşamak dolayısıyla iddetin hakkında indiği ilk kişi o oldu.

 

Bundan maksadın Peygamber (s.a.v.)'e ta'zim maksadıyla nida olduğu ve sonradan: "Kadınları boşadığınız zaman" diye buyurulduğu da söylenmiştir. Bu da (bu yönüyle Yüce Allah'ın: "Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şeytanın pis işlerindendir" (el-Maide, 90) buyruğuna benzer. Onların öncelikleri ve üstünlükleri dolayısıyla Yüce Allah mü'minleri önce sözkonusu etmiş, sonra da; "İçki, kumar, putlar ve fal okları" diye buyurmuştur.

 

2- Boşamanın Aleyhine Dair Bazı Rivayetler ve "Boşama" Lafzı ile Birlikte İstisna Yapmanın (İnşaallah Demenin) Hükmü:

 

es-Sa'lebi'nin rivayet ettiğine göre İbn Ömer şöyle demiştir: Rasülullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Şüphesiz ki Allah tarafından en çok buğzedilen helal talaktır. "

 

Ali (r.a)'dan rivayete göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Evleniniz fakat boşamayınız, Çünkü boşamaktan dolayı hiç şüphesiz Arş sarsılır.''

 

Ebu Musa'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir. Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:

"Bir şüpheden olması müstesna kadınları boşamayınız. Çünkü muhakkak aziz ve celil olan Allah, tat alan erkekleri de, tat alan kadınları da sevmez."

 

Enes'ten şöyle dediği rivayet edilmiştir. Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki; "Münafıktan başka hiçbir kimse ne talak ile yemin eder, ne de talak ile yemin edilmesini ister. '' Bütün bunları es-Sa'lebi -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- kitabında müsned olarak rivayet etmiştir.

 

Darakutni dedi ki: Bize Ebu'I-Abbas Muhammed b. Ali ed-Dulabi ile Yakub b. İbrahim anlatarak dedi ki: Bize el-Hasen b. Arefe anlattı dedi ki: Bize İsmail b. Ayyaş, Humeyd b. Malik el-Lahmi'den anlattı. O Mekhul'den, o Muaz b. Cebel'den şöyle dediğini rivayet etti; Resulullah (s.a.v.) bana dedi ki:

 

"Ey Muaz, Yüce Allah yeryüzünde köle azad etmekten daha çok sevdiği bir şey yaratmış değildir. Yine yeryüzünde talaktan daha çok nefret edilen bir şey yaratmış değildir. Bundan dolayı bir kimse kölesine: Sen inşaallah hürsün diyecek olursa, o köle hür olur ve bunun istisnası(nın, inşaallah demesinin hükmü) yoktur. Eğer bir kimse hanımına: İnşaallah sen benden boş ol, diyecek olursa, onun bu istisnası onun için geçerlidir ve hanımı ondan boş olmaz."

 

Bize Muhammed b. Musa b. Ali anlattı dedi ki: Bize Humeyd b. er-Rabi anlattı dedi ki: Bize Yezid b. Harun anlattı, bize İsmail b. Ayyaş bu isnadı ile buna yakın lafızIarla rivayet etti. Humeyd dedi ki; Bana Yezid b. Harun dedi ki: Eğer Humeyd b. Malik bilinen birisi olsaydı bu hadis nasıl bir hadis olurdu. Ben: O benim dedemdir dedim. Yezid dedi ki: Beni çok sevindirdin, beni çok sevindirdin. İşte şimdi bu hadis, denilen şey oldu.

 

Bize Osman b. Ahmed ed-Dakkak anlattı dedi ki: Bize İshak b. İbrahim b. Suneyn anlattı dedi ki: Bize Ömer b. İbrahim b. Halid anlattı. Bize Humeyd b, Malik el-Lahmi anlattı. Bize Mekhul, Malik b. Yehamir'den anlattı. O Muaz b. Cebel'den dedi ki: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Allah talaktan daha çok buğzettiği bir şeyi helal kılmamıştır. Bundan dolayı kim talak verir ve istisna yaparsa (inşaallah derse) onun istisna yapması lehine olmak üzere geçerlidir. ''

 

İbnu'I-Münzir dedi ki: Talakta ve köle azad etmekle istisna hususunda ilim adamlarının farklı görüşlerİ vardır. Bir kesim: Bu caizdir demiştir. Biz bu görüşü Tavus'tan rivayet etmekteyiz. Kufeli Hammacı, Şafii, Ebu Sevr ve Re'y ashabı da bu görüşü benimsemişlerdir. Malik ve Evzai'nin görüşüne göre ise boşamada istisna caiz değildir. Sadece boşamada Katade'nin görüşü de böyledir. İbnu'l-Münzir dedi ki: Bense birinci görüşü benimsiyorum.

 

3- Talakın (Boşamanın) Helal ve Haram Olan Şekilleri:

 

Darakutni'nin rivayet ettiği Abdurrezzak yoluyla gelen hadiste şöyle denilmektedir: Bana amcam Vehb b. Nafi haber verdi dedi ki: İkrime'yi, İbn Abbas'tan hadis naklederek şöyle derken dinledim: Talak (boşama) dört şekildir. İkisi helaldir. ikisi haramdır. Helal şekilleri kocanın hanımını cima sözkonusu olmaksızın temiz olduğu bir dönemde boşaması ile hamileliği açıkça belli olduğu haliyle hamile iken boşamasıdır. Haram boşamalara gelince, hanımını ay hali iken ya da onunla cima etmeyi sürdürürken hanımın rahminde çocuk var mı, yok mu bilmeksizin boşamasıdır.

 

4- Kadının iddet Vaktinde Boşanması:

 

"Kadınları ... iddetleri vaktinde boşayın" buyruğu ile ilgili olarak Ebu Davud'un kitabında ensardan Yezid b. es-Seken'in kızı Esma'dan gelen rivayete göre o Peygamber (s.a.v.)'ın döneminde (kocası tarafından) boşandı. Henüz boşanan kadının iddeti sözkonusu değildi. Esma boşandığında Yüce Allah da boşamak için iddet hükmünü indirdi. Böylece o talak dolayısıyla hakkında iddet hükmünün indirilmiş, olduğu ilk kadın oldu. Bu hadis daha önceden de geçmiş bulunmaktadır. 

 

5- İddet Kendileri ile Gerdeğe Girilmiş Kadınlar Hakkında Söz konusudur:

 

"İddetleri vaktinde" buyruğu, sözkonusu edilen kadınların kocaları ile gerdeğe girmiş olan kadınlar olmasını gerektirmektedir. çünkü kendileri ile gerdeğe girilmemiş olan kadınlar, Yüce Allah'ın: "Ey iman edenler! Mü'min kadınları nikahlayıp sonra kendilerine dokunmadan onları boşarsanız sizin için onlar aleyhine sayacağımız bir iddet olmaz" (el-Ahzab, 49) buyruğu ile bunların kapsamı dışına çıkarılmaktadır.

 

6- Sünnete Uygun Olan ve Olmayan Talak Şekilleri:

 

Kim hanımını ilişki kurmadığı bir temizlik döneminde boşayacak olursa, bu boşaması geçerli olur ve sünnete uygun bir boşamadır. Eğer hanımını ay hali iken boşayacak olursa, boşaması geçerli olur fakat sünnete uygun bir boşama olmaz.

 

Said b. el-Müseyyeb ise ay halinde boşama olmaz. Çünkü sünnete uygun değildir, demiştir. Şia da bu görüşü benimsemiştir.

 

Lafız Darakutni'nin olmak üzere Buhari ve Müslim'de Abdullah b. Ömer'den şöyle dediği rivayet edilmektedir: Hanımımı ay hali iken boşadım. Ömer bunu Resulullah (s.a.v.)'e söyledi. Rasülullah (s.a.v.) öfkelenerek şöyle buyurdu: "O hanımına geri dönsün, sonra onu içinde iken boşamış olduğu bu ay hali dışında yeni bir ay hali oluncaya kadar nikahı altında tutsun. (Ay hali olduktan sonra) eğer onu boşamayı uygun görürse, ay halinden temizlenmiş olarak ve ona yaklaşmaksızın boşasın. İşte Yüce Allah'ın emrettiği üzere iddet vaktinde boşamak böyle olur." Abdullah b. Ömer hanımını bir defa boşamıştı. Bu boşaması hanımını boşanma sayılarından sayılmıştı. Resulullah (s.a.v.)'in kendisine emrettiği şekilde Abdullah b. Ömer hanımına dönüş yaptı.

 

İbn Ömer'den gelen bir rivayette belirtildiğine göre Rasülullah (s.a.v.): "Bu bir boşamadır" diye buyurmuştur Bu da açık bir nastır ve şianın görüşünü reddetmektedir.

 

7- Sünnete Uygun Talak, Bid'at Talakı ve Bir Defada üç Talakı Vermek:

 

Abdullah b. Mesud'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Sünnet talakı kocanın hanımını herbir temizlik halinde bir defa boşamasıdır. Nihayet bunun sonu geldi mi işte Yüce Allah'ın gözetilmesini emrettiği iddet budur. Bunu Darakutni, A'meş'ten o Ebu İshak'tan, o Ebu'l-Ahvas'dan o da Abdullah'tan senediyle rivayet etmiş bulunmaktadır.

 

İlim adamlarımız dedi ki: Sünnete uygun talak yedi şartı taşıyan boşama şeklidir: Eğer hanımı ay hali gören kadınlardan ise temizken, bu temizliği döneminde ona ilişmemişken, daha öncesinde ay halinde bir boşama sözkonusu olmayıp peşinden sonrasında temizliğin olduğu bir dönemde talak olmamışsa ve bir bedel vermekten uzak olmak şartıyla, hanımını bir talak ile boşamasıdır. Bütün bu yedi şart daha önce geçen İbn Ömer ile ilgili hadisten çıkarılmaktadır.

 

Şafii dedi ki: Sünnet talak kocanın hanımını herbir temizlik halinde özel olarak boşamasıdır. Bununla birlikte bir temizlik halinde hanımını üç talak ile boşayacak olursa, bu da bid'at olmaz.

 

Ebu Hanife dedi ki: Sünnet talak, hanımını herbir temizlik halinde bir talak ile boşamasıdır.

 

eş-Şa'bi dedi ki: Kişinin hanımını kendisi ile cima ettiği bir temizlik halinde boşaması caizdir.

 

Bizim ilim adamlarımız ise şöyle demişlerdir: Hanımı ile cima etmediği bir temizlik halinde iddet süresi içerisinde peşinden talakın da bulunmadığı bir temizlik halinde bir defa boşar. Ayrıca bu temizlik halinin boşamanın gerçekleştiği ay halinin peşinden de gelmemiş olması gerekir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ona emret, hanımına ric'at yapsın. Sonra temizleninceye, sonra ay hali oluncaya kadar, sonra tekrar temizleninceye kadar onu nikahı altında tutsun. Sonra dilerse nikahı altında tutsun, dilerse onu boşasın. İşte Allah'ın hanımların içinde boşanmasını emrettiği iddet budur.

 

İmam Şafii, Yüce Allah'ın: "İddetleri vaktinde boşayın" buyruğunu ele almıştır. Bu ifade ise bütün boşamalar hakkında umumidir. İster bir, ister iki. ister daha fazla olsun. Yüce Allah bu ayet-i kerimede zamanı göz önünde bulundurmuş olup, sayıya itibar etmemiştir İbn Ömer ile ilgili hadiste de böyledir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) ona zamanı öğretmiştir, sayıyı değiL.

 

İbnu'l-Arabi dedi ki: Ancak bu sahih hadisten gafil olmaktır. Çünkü Peygamber: "Ona emret, hanımına ric'at yapsın" diye buyurmuştur. Bu ifade ise bir arada üç talak verilebileceği görüşünü reddetmektedir. Hadis-i şerifte ise şöyle buyurulmuştur: Peki hanımını üç defa boşamış ise görüşün nedirr Dedi ki: Sana haram olur ve masiyet ile senden bain olur.

 

Ebu Hanife şöyle demiştir: Ayetin zahiri üç boşamanın da, tek boşamanın da aynı şeyolduğuna delil teşkil etmektedir. Şafii'nin görüşü de budur. Ancak bundan sonra Yüce Allah: "Bilemezsin, belki Allah bundan sonra bir iş peyda ediverir" diye buyurmuştur. Bu ise üç talakı vermenin ayetin kapsamı içerisine gireceği iddiasını çürütmektedir. İlim adamlarının çoğunluğu da böyle demiştir ve gerçekten de bu onlara yakışır. Malike gelince, o -dedikleri gibi- ayetin mutlak olduğunu gözünden kaçırmış değildir. Fakat belirttiğimiz gibi hadis ayet-i kerimeyi tefsir etmektedir. Şa'bi'nin görüşü olan içinde hanımı ile cima etmiş olduğu temizlik süresinde talak caizdir görüşünü ise İbn Ömer yoluyla gelen hadis, hem nassı ile hem manasıyla reddetmektedir. Hadisin nassını Önceden sunmuş bulunuyoruz. Manası ile bu görüşü reddetmesine gelince: Ay hali olan hanımın boşanması bunun bir kıymet ifade etmediğinden ötürü kabul edilmediğine göre; kendisinde hanım ile cima edilmiş temizlik halinin boşamaya engel olması öncelikle sözkonusudur. Çünkü hem rahimin (hamilelikle) meşgul olması korkusu ile hem de ondan sonra görülmesi gereken ay hali ile onun muteber olması ortadan kalkmaktadır.

 

Derim ki: Şafii tek sözle üç talak vermek ile ilgili görüşüne Darakutni'nin yaptığı bir rivayeti delil göstermektedir. Buna göre Seleme b. Ebi Seleme b. Abdirrahman'ın babasından rivayet ettiğine göre Abdurrahman b. Avf hanımı KelboğulIarından Esbağ kızı Tumadır'ı -ki bu kadın Ebu Seleme'nin annesidir- tek bir sözle üç talak ile boşadı. Arkadaşlarından herhangi bir kimsenin onun bu davranışını ayıpladığına dair bize bir haber ulaşmış değildir. (Darakutni) dedi ki: Ayrıca bize Seleme b. Ebi Seleme, babasından anlattığına göre Hafs b. el-Muğire hanımı Kays kızı Fatıma'yı Rasülullah (s.a.v.)'ın döneminde bir defada üç talak ile boşadı. Resülullah (s.a.v.) hanımının ondan bain olduğunu belirtti. Peygamber (s.a.v.)'in bundan dolayı onu ayıpladığına dair bize bir şey ulaşmadı.

 

Yine Şafii, Uveymir el-Adani'nin lian yaptığı vakit söylediği; Ey Allah'ın Rasülü o benden üç talak ile boş olsun, demiş olmasını delil göstermektedir. Peygamber (s.a.v.) onun bu sözünü tepki ile karşılamış değildir. İlim adamlarımız bu hususta en güzel açıklamaları yapmışlardır. Onların bu husustaki görüşleri bir başka yerde açıklanmıştır. Biz bu açıklamayı "el-Muktebes fi Şerhi Muvattai Malik İbni Enes" adlı eserde zikretmiş bulunuyoruz.

 

Said b. el-Müseyyeb ile tabiinden bir topluluktan rivayete göre talak hususunda sünnete muhalefet ederek hanım! ay hali iken boşar ya da üç talakı bir arada verecek olursa, boşama olmaz. Onlar bu şekilde hareket eden kimseyi sünnete uygun talak yapmak ile görevlendirilmekle birlikte; buna aykırı hareket eden kimsenin durumuna benzetmişlerdir.

 

8- "İddetin Vakti" Ne Zamandır?:

 

el-Cürcani dedi ki: Yüce Allah'ın: "İddetleri vaktinde" buyruğundaki "lam" harfi, " ... de, da" anlanundadır. Yüce Allah'ın: "O kitap ehlinden kafir olanları ilk sürgünde yurtlarından, yerlerinden çıkarandır." (el-Haşr, 2) buyruğunda geçen: ''İlk sürgünde" buyruğundaki "Iam" ın da aynı şekilde " ... de, da" anlamında olması gibidir. O halde Yüce Allah'ın: (...) buyruğu "iddetleri vaktinde" demek olup, bu da iddetlerine elverişli olan zaman süresi içerisinde demektir. Ay hali iken boşamanın yasak olduğu, buna karşılık temizken boşamaya izin verildiği hususunda ise icma gerçekleşmiştir. O halde bu; "kur'''un temizlik hali demek olduğuna delildir. Bu hususa dair açıklamalar daha Önceden el-Bakara Süresi'nde (228. ayet, 4. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.

 

Şayet "kadınları ... iddetleri vaktinde boşayın" buyruğu; "iddetlerinin ilk başlangıcında" ya da; "iddetlerine doğru, iddetlerinin ilk zamanında" demek olduğu ve bunun İbn Ömer'in Sahih-i Müslim'de ve başka yerlerde belirttiği gibi Peygamber (s.a.v.)'in kıraati olduğu buna göre "iddetin ilk başlangıcı" temizliğin son zamanıdır. Böylelikle "kur'" ay hali demek olur" denilecek olursa, buna şöyle cevap verilir: İşte bu Malik'in ve onun görüşünü benimseyenlerin görüşlerine dair açık bir delildir ki bu görüşe göre kur'lar temizlik halleri demektir. Şayet Hanefi mezhebi imamının ve ona uyanların dedikleri gibi olsaydı, o vakit şöyle demek gerekirdi: Temizlik halinin başında hanımını boşayan bir kimse', ay haline doğru hanımını boşamış olmaz. Çünkü ay hali henüz gelmiş değildir. Aynı şekilde ay halinin gelmesi de ay halinin başlamasıyla olur. Temizliğin sona ermesi ile ise ay halinin başlaması tahakkuk etmez. Eğer bir şeyin gelmesi, onun aksinin gitmesi demek olsaydı, o vakit oruç tutan kimsenin güneşin batışından önce oruçsuz sayılması gerekirdi. Çünkü gündüz bitmeden önce gündüzün çekip gitmesiyle birlikte gece de gelmiş sayılır. Diğer taraftan bir kimse temizlik halinin sonlarında boşayacak olursa, temizliğin geri kalan kısmı "bir kur'" olur. Çünkü "kur'''un bir bölümü aynı şekilde kur' diye adlandırılır. Çünkü Yüce Allah: "Hac bilinen aylardır" (Bakara, 197) diye buyurmakta ve bununla şevval ve zülkade aylarının tamamı ile zülhiccenin bir bölümünü kastetmektedir. Çünkü Yüce Allah: "Kim iki günde acele ederse, ona günah yoktur" (el-Bakara, 203) diye buyurmaktadır. Halbuki bu durumdaki bir kimse ikinci günün bir bölümünde Mina'dan ayrılmaktadır. Bütün bunlara dair yeterli açıklamalar daha Önce el-Bakara Süresi'nde (228. ayet, 4. başlık ve devamında) geçmiş bulunmaktadır.

 

9- İddet Sayısı:

 

"Ve o iddeti sayın" buyruğunda kastedilen kendisi ile gerdeğe girilmiş olandır. Çünkü kendisi ile gerdeğe girilmemiş olan kadının iddet beklemesi sözkonusu değildir. İddet bitmeden Önce üç talaktan daha aşağısında koca hanımına ric'at yapabilir, iddetin bitiminden sonra ise sair taliplerden bir talip gibi olur. Şu kadar var ki üç talak ile boşanmış olması halinde bir başka koca ile evlenmedikçe ona tekrar helal olmaz.

 

10- İddetin Sayılmasının Mahiyeti:

 

"Ve o iddeti sayın" buyruğu onu iyice tesbit edip belleyin, demektir. Yani boşamanın gerçekleştiği vakti iyi belleyin. Öyle ki, şart koşulmuş olan süre bittikten sonra -ki bu süre Yüce Allah'ın: "Boşanan kadınlar kendiliklerinden üç kur' müddeti beklerler" (el-Bakara, 228) buyruğunda belirtildiği üzere üç kur'dur- o vakit evlenmesi helal olur. İşte bu; iddetin ay hali ile değil, temizlik süreleri ile sözkonusu olduğunun delilidir. Peygamber (s.a.v.)'ın: ''iddetlerine doğru" şeklindeki okuyuşu da bunu pekiştirmekte ve açıklamaktadır. Bir şeyin öncesi ve ona doğru olanı ise hem sözlük anlamı itibariyle, hem hakikat manası itibariyle onun bir bölümüdür ve bu bir şeyin gelmesi ve yönelmesinden farklı bir manadır. Çünkü gelen ve yönelen bir şey bir başka şeydir.

 

11- İddeti Saymak ile Muhatab Olanlar:

 

İddeti saymak emrine muhatab olanlar kimlerdir? Bu hususta üç görüş vardır: Birincisine göre bunlar kocalardır, ikincisine göre bunlar zevcelerdir, üçüncüsüne göre ise bunlar müslümanlardır.

 

İbnu'l-Arabi dedi ki: Sahih olan bu lafızla muhatab olanların kocalar olduklarıdır, Çünkü: "Boşadığınız zaman" ile "sayın" buyruklarında ve "onları çıkarmayın" buyruklarındaki bütün zamirler hep kocalara racidir. Şu kadar var ki; hanımlar da eşlerin kapsamına katılmaları suretiyle bu hitabın kapsamı içerisindedir. Çünkü koca ric'at yapmak, infak etmek yahut infakını kesmek, meskende barındırmak yahut çıkarmak, doğan çocuğu nesebine katmak yahutta nesebi ile ilgili olmadığını belirtmek için iddeti sayar. Bütün bunlar, kendisi ile hanımı arasında ortak olan hususlardır. Kadının bunların dışında kendine has hususları da vardır, Aynı şekilde hakim de bu hususta fetva vermek, iddet hususunda anlaşmazlığa düşülmesi halinde davayı çözmek için de iddeti saymaya muhtaçtır. İşte bu hususlar emrolunan saymanın faydalarıdır.

 

12- İddet Bekleyen Kadının Mesken vs. Hakları:

 

"Rabbiniz olan Allah'tan korkun." O'na karşı gelmeyin. "Evlerinden onları çıkarmayın. " Yani kocanın, (boşadığı hanımını) iddeti içerisinde kaldığı sürece nikahlı oldukları meskenin dışına çıkarmak hakkı yoktur. Kadının da aynı şekilde -kocanın (ric'at) hakkı dolayısıyla- dışarı çıkması -açık bir zaruret olmadığı sürece- caiz değildir. Eğer (zaruretsiz olarak) çıkacak olursa, günahkar olur, fakat iddet kesintiye uğramaz. Ric'i talak ile boşanmış kadın ile üç talak ile boşanmış olan kadın arasında bu hususta herhangi bir fark yoktur. Bu, kocanın suyunu (nesebini) korumak içindir. İşte evlerin hanımlara izafe edilmesinin anlamı budur. Yüce Allah'ın: "Evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın," (el-Ahzab, 34) buyruğu ile: "Evlerinizde oturun" (el-Ahzab, 33) buyruklarında olduğu gibi, Buradaki izafe, mesken olarak kullanmayı ifade eden bir izafettir, Yoksa meskenlerin onların mülkü olduğunu belirten bir izafet değildir.

 

Yüce Allah'ın: "Onları çıkarmayın" buyruğu erkeklerin üzerinde bir hak olmasını gerektirdiği gibi; "onlar da çıkmasınlar" buyruğu da çıkmamanın hanımlar üzerinde bir hak olduğunu gerektirmektedir.

 

Sahih hadiste Cabir b, Abdullah'tan şöyle dediği belirtilmektedir: Teyzem kocası tarafından boşandı. Hurma ağaçlarının meyvesini toplamak istedi, Bir erkek onun dışarı çıkmasına engel oldu, Teyzem, Peygamber (s.a.v.)'e gidince, Peygamber şöyle buyurdu: ''Hayır, git hurmanın meyvelerini topla. Çünkü belki böylelikle sen tasaddukta bulunur yahutta bir iyilikte bulunursun,"Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

 

Bu hadiste Malik, Şafii ile İbn Hanbel ve el-Leysi: İddet bekleyen kadın gündüzün ihtiyaçlarını görmek için çıkar fakat geceleyin evinden ayrılmaz şeklindeki görüşlerinin lehine bir delil vardır. Malik'İn görüşüne göre kadının ric'i ya da bain bir talak ile boşanmış olması arasında bir fark yoktur.

 

Şafii ise ric'i kadın hakkında: Gece de çıkamaz, gündüz de çıkamaz.

 

Gündüzün sadece bain talak ile boşanmış olan kadın çıkabilir, demiştir. Ebu Hanife dedi ki: Bu (dışarı çıkma hükmü) kocası vefat etmiş kadın hakkındadır. Boşanmış olan kadın ise gece de, gündüz de çıkamaz. Ancak hadis onun görüşünü reddetmektedir.

 

Buhari ve Müslim'deki rivayete göre Ebu Hafs b. Amr, Ali b. Ebi Talib ile birlikte Yemen'e gitti. Hanımı Kays kızı Fatıma'ya talak sayısından geriye kalmış olan bir talak ile daha onu boşadığına dair haber gönderdi. el-Haris b. Hişam ile Ayyaş b. Ebi Rebia'ya da nafakasını karşılamaları emrini verdi, Haris ve Ayyaş, Fatıma'ya: Allah'a yemin olsun ki hamile olma hali müstesna senin nafaka hakkın yoktur, dediler. Fatıma, Peygamber (s.a.v.)'e giderek ona Haris ile Ayyaş'ın söylediklerini nakletti. Peygamber: ''Nafaka hakkın yoktur" dedi, Bu sefer başka bir yere gitmek üzere ondan izin istedi, Peygamber de ona izin verdi, Fatıma: Nereye gideyim? ey Allah'ın Resulü dedi. Peygamber: "İbn Umm Mektum'un yanına git" diye buyurdu. İbn Um Mektum gözleri görmeyen birisi idi. Onun bulunduğu yerde elbiselerini çıkartır, o da onu görmezdi. Fatıma'nın iddeti sona erince, Peygamber (s.a.v.) onu Usame b. Zeyd'e nikahladı. Mervan ona Kabisa b. Zueyb'i göndererek, bu hadisi kendisine nakletmesini söyledi. O da ona bu hadisi nakletti. Menran dedi ki: Biz bu hadisi ancak bir kadından işitebiliyoruz. Bundan dolayı insanların uygulamakta olduğunu gördüğümüz ihtiyatlı olanı tercih ediyoruz. Mervan'ın bu sözlerini haber alınca fatıma dedi ki Benimle sizin aranızda Kur'an (hakem) olsun. Aziz ve Celil olan Allah: "Evlerinden onları çıkarmayın" diye buyurmaktadır. (fatıma) devamla dedi ki: Bu ric'at yapma hakkı bulunan koca içindir. Peki üç talaktan sonra olacak olan nedir ki bu bakımdan sizler nasıl: Eğer hamile değil ise onun nafakası yoktur, diyorsunuz, o halde niçin onun dışarı çıkmasını engelliyorsunuz? Müslim'in lafzı bu şekildedir.

 

Böylelikle ayet-i kerimenin çıkarılmayı ve 'Çıkmayı haram kılmasının sadece ric'i talak halinde sözkonusu olduğunu beyan etmektedir. Fatıma da aynı şekilde bundan bir sonraki ayet-i kerimeyi delil göstererek bunun sadece ric'i talak ile boşanmış kadının çıkmasını yasaklamayı ihtiva ettiğini belirtmiştir. Çünkü bu buyruk hanımı boşayan kocanın iddeti içerisinde kaldığı sürece ona ric'at yapmak hususunda görüş sahibi olması ile alakalıdır. Bu haliyle kadın adeta her zaman kocasının tasarrufu (ric'at yapma isteği) altında bulunması gerekiyor gibidir. Bain talak ile boşanmış kadın hakkında ise, bunların hiçbirisi sözkonusu değildir. Böyle bir kadının ihtiyaç duyması halinde yahut evinin emin olmamasından korktuğu takdirde, evinden dışarı çıkması caiz olur. Tıpkı Peygamber (s.a.v.)'ın ona (Fatıma'ya) bu işi mübah kılması gibi.

 

Müslim'deki ifadeye göre Fatıma: Ey Allah'ın Resulü demiş. Kocam beni üç talak ile 'boşadı. Bulunduğum yerde iznim olmaksızın üzerime girileceğinden korkarım. Bunun üzerine Peygamber ona emir verdi ve o da başka bir yere geçti.

 

Buhari'de ise şöyle denilmektedir: Aişe'den rivayete göre Fatıma ıssız bir yerde idi. Ona bir tehlike geleceğinden korkuldu. İşte bundan dolayı Peygamber (s.a.v.) ona (meskenini terketmesi için) ruhsat verdi.

 

İşte bütün bunlar Kufelinin görüşünü reddetmektedir. Fatıma 'nın (az önce geçen) hadisinde belirtildiği ne göre kocası ona boşama sayısından geriye kalmış olan bir boşama haberini göndermiştir. Bu Malik'in lehine, Şafii'nin aleyhine bir delildir. Ayrıca bu hadis Seleme b. Ebi Seleme'nin babasından rivayet ettiği Hafs b. el-Muğire'nin hanımını tek bir sözde üç defa boşadığına dair  daha önceden geçmiş olan hadisinden daha sahihtir.

 

13- Boşanmış Kadının Mesken Hakkını Kaldıran "Hayasızlıkları":

 

"Apaçık bir hayasızlıkta bulunmaları hali dışında" buyruğu ile ilgili olarak İbn Abbas, İbn Ömer, el-Hasen, eş-Şa'bi ve Mücahid: Bundan kasıt zinadır. Bu maksatla çıkartılır ve ona had uygulanır, demişlerdir.

 

Yine İbn Abbas'tan ve Şafii'den gelen rivayete göre bundan kasıt, kayınlarına karşı çirkin ve ağır sözler kullanılmasıdır. Onların bu durumda iddet bekleyen kadını çıkarmaları helal olur.

 

Said b. el-Müseyyeb'den Fatıma. hakkında şöyle dediği rivayet edilmiştir: Sözü edilen bu kadın, kayınlarına karşı dilini uzatmıştı. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) ona başka bir yere geçmesini emretmişti.

 

Ebu Davüd'un Kitab'ında (Sünen'inde) Said'in şöyle dediği belirtilmektedir: O (kendisi ile ilgili olayı anlatarak) insanları zor bir duruma düşürmüş bir kadındı. O kadın uzun dilli birisi idi. Bu bakımdan gözleri görmeyen İbn Um Mektüm'un yanına tevdi edildi.

 

İkrime dedi ki: Ubeyy'in mushafında: "Size karşı çok çirkin sözler söylemeleri müstesna" şeklindedir. Bunu şu rivayet pekiştirmektedir: Muhammed b. İbrahim b. el-Haris'in rivayetine göre Aişe, Kays kızı Fatıma'ya dedi ki: Allah'tan Kork, Sen niçin evinden çıkartıldığını biliyorsun.

 

Yine İbn Abbas'tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: (Bu buyruktaki "fahişe") hayasızlıkta bulunma hali, zina, hırsızlık, akrabalara karşı kötü ve çirkin sözler söylemek gibi her türlü masiyettir, Taberi'nin tercih ettiği görüş de budur.

 

Yine İbn Ömer ve es-Süddi'den şöyle dedikleri rivayet edilmiştir: Hayasızlık kadının iddet döneminde evinden dışarıya çıkmasıdır. (Buna göre) ayetin takdiri şöyle olur: Ancak haksız yere evlerinden çıkmak suretiyle apaçık bir hayasızlıkta bulunmaları hali müstesnadır, Yani kadın çıkacak olursa, günahkar ve asi olur.

 

Katade dedi ki: Hayasızlık (fahişe) serkeşlik etmek demektir. şöyle ki; eğer erkek hanımını serkeşlik ettiği için boşayacak olursa, o zaman kadın onun evinden başka bir yere gider.

 

İbnu'I-Arabi dedi ki: Bu, zina dolayısıyla kadının çıkarılması demektir, diyenlerin görüşlerinin açıklanacak uygun bir tarafı yoktur. Çünkü bunun için çıkış, öldürülmek ve idam edilmek için çıkıştır. Bunun ne helal, ne de haram çıkıştan istisna edilmesi sözkonusu değildir.

 

Buradaki hayasızlıktan kasıt, uzun dilli ve çirkin sözlü olmaktır, diyenlerin görüşü ise, Kays kızı Fatıma'nın hadisinde tefsir edilmiş (açıklanmış) bir görüştür.

 

Bundan maksat her türlü masiyettir diyenler de yanılmışlardır. Çünkü gıybet ve benzeri masiyetler ne çıkarılmayı, ne de çıkmayı mübah kılar.

 

Haksız yere çıkmaktır, diyenlerin görüşleri ise doğrudur. (Buna göre) ifadenin takdiri şöyle olur: Şer'an siz de onları evlerinden çıkaramazsınız, onlar da çıkamazlar. Ancak haddi aşarak çıkmaları bundan müstesnadır.

 

14- "Allah'ın Sınırları":

 

"İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır." Yani açıklamış olduğu bu hükümler Allah'ın kulları hakkındaki hükümleridir. Allah bu hükümleri aşmayı yasaklamıştır. Bu hükümleri kim aşarsa, kendisine haksızlık etmiş ve nefsini helak olacak bir yola koşmuş olur.

 

"Bilemezsin; belki Allah bundan sonra bir iş peyda ediverir." Yüce Allah'ın peyda edivereceği iş, kocasının hanımına karşı olan kalbindeki nefreti sevgiye, ondan yüz çevirmeyi ona yönelmeye, onu boşama kararını pişmanlığa dönüştürerek ona dönmesini sağlamasıdır.

 

Bütün müfessirler şöyle demişlerdir: Burada Yüce Allah "iş" ile ric'at yapma arzusunu duymasını kastetmiştir. Buyruğun anlamı (boşayacaksa) bir defa talak vermeyi teşvik etmek, üç defa boşamayı yasaklamaktır. Çünkü üç talak verecek olursa, ayrılığa pişmanlık ve hanımına geri dönmek arzusunu duyması halinde kendisine zarar vermiş olur ve artık dönüşe bir yol bulamaz.

 

Mukatil dedi ki: "Bundan" yani bir ya da iki talaktan "sonra" diye açıklamıştır. "Bir iş" lafzı ise herhangi bir görüş ayrılığı olmaksızın ric'at yapmak diye açıklanmıştır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Talak 2-3

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR