ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

TEĞABUN

9

يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذَلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِ وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ

صَالِحاً يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا

الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَداً ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

 

9. Sizleri toplanma gününe toplayacağı o gün, işte o Teğabun günüdür. Kim Allah'a iman edip salih amel işlerse kötülüklerini örter. Onu altından ırmaklar akan cennetlere -onlar orada ebedi kalıcılar olmak üzere- sokar. Büyük kurtuluş işte budur.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız:

 

1- Toplanma Günü Olan Teğabun (Aldanış) Günü:

2- Bu güne "Tegabun Günü" Denilmesinin Sebebi ve Bugündeki Aldanışın Mahiyeti:

3- Dünyevi İlişkilerde İnsanların Birbirlerini Aldatmaları:

 

1- Toplanma Günü Olan Teğabun (Aldanış) Günü:

 

"Sizleri toplanma gününe toplayacağı o gün" buyruğunda yer alan: "O gün" buyruğunda, amel eden (yedinci ayette geçen): "Size haber verilecektir" anlamındaki yahutta ihtiva ettiği tehdit manası dolayısı ile (8. ayetteki); " ... haberdardır" anlamındaki buyruklardır. Sanki Yüce Allah: "Allah sizi toplayacağı o gün, cezalandıracaktır" diye buyurmuş gibidir. Yahutta onda amel eden: ''Hatırla ki" anlamındaki takdiri fiildir.

 

"el-Gabn: Eksiklik" demektir. Bir kimseden bir şeyi gerçek kıymetinden daha aşağı bir bedele alışı anlatmak üzere: "Onu ğabn etti, ğabnetmek (aldattı, aldatmak)" denilir.

 

"Sizi toplayacağı" buyruğu genel olarak "ye" harfi ile (...) diye okunmuştur. Buna sebeb de Yüce Allah'ın (bir önceki ayette geçen): "Allah yaptıklarınızdan haberdardır" buyruğudur. O bakımdan burada da Yüce Allah, olacağı haber vermektedir. Diğer bir sebep ise daha önceden Yüce Allah'ın adının zikredilmiş olmasıdır. (Yani toplayacak olanın Allah olduğunun anlaşılmasıdır.)

 

Nasr, İbn Ebi İshak, el-Cahderi, Yakub ve Sellam ise "nun" ile ''Sizi toplayacağımız" diye okumuşlar ve: "ve indirdiğimiz nura" (8, ayet) itibar ederek böyle okumuşlardır.

 

"Toplanma günü (yevmu'l-cem')" ise Yüce Allah'ın öncekileri, sonrakileri, insanları, cinleri, sema ehli ile yeryüzündekilerin hepsini bir araya getirip toplayacağı gündür. Yüce Allah'ın her kulu ve onun amelini biraraya getireceği gün olduğu söylendiği gibi, bugünde Yüce Allah, zalim ile mazlumu biraraya getireceği için bu adı aldığı da söylenmiştir.

Bir diğer görüşe göre Yüce Allah bugünde her peygamberi ve onun ümmetini biraraya getirecektir.

 

Bir diğer görüşe göre Yüce Allah bugünde itaat edenleri mükafatı ile günahkar ve isyankarların cezalandırılmasını bir arada yapacaktır.

 

"İşte o Teğabun günüdür" yani kıyamet günüdür. Şair şöyle demiştir: "Ayrılık yurdunda yaşamaktan ne beklerim ki Şunu bilin ki istirahatler ancak Teğabun günü olacaktır."

 

Kıyamet gününe "Teğabun günü: Aldanış günü" denilmesinin sebebi bugünde cennetliklerin cehennemlikleri aldatacağından dolayıdır. Yani cennet ehli cenneti, cehennem ehli de cehennemi -mübadele yoluyla- almışlardır. Hayrı şerre, iyiyi kötüye, nimetleri azaba değiştirmiş olduklarından ötürü aldanışları sözkonusu olmuştur. Nitekim alışveriş yapıp da bu hususta karşı tarafın aleyhine düşük kıymette olanı verir, daha üstün kıymette olanı alan bir kimse (...); Filanı ğabn ettim (alışverişte aldattım)" denilir. İşte cennetliklerle cehennemlikler de böyledir. -İleride açıklaması gelecektir. Elbise senden daha uzun olur da onun bir kısmını dikecek olursan: ''Elbiseyi kısalttım" denilir. Bu da bir eksiklik anlamını ifade eder. ''Koltuk altları ve baldırların yakın yerlerinde eskimekten dolayı bükülen yerler" demektir.

 

Müfessirler der ki: O halde "mağbün: aldanmış kişi" ailesi ve cennetteki mevkileri itibariyle aldanışa düşmüş olan kimsedir. O gün imanı terkettiği için herbir kafirin aldanış içerisinde olduğu açıkça ortaya çıkacağı gibi, herbir mü'minin iyilik hususundaki kusurları ve zamanı boşa geçirmiş olması dolayısı ile de aldanış içerisinde olduğu açıkça ortaya çıkacaktır.

ez-Zeccac dedi ki: Cennette mevkii yüksek olan bir kimse mevkii ondan daha aşağıda olanı ğabnetmiş olacaktır.

 

2- Bu güne "Tegabun Günü" Denilmesinin Sebebi ve Bugündeki Aldanışın Mahiyeti:

 

Eğer: "Bir aldanışın sözkonusu olması için arada nasıl bir muamele olmuştur" diye soran olursa, ona şöyle cevap verilir: Bu, alışverişe dair bir temsili ifadedir. Yüce Allah: "İşte onlar hidayet karşılığında sapıklığı satın almış olanlardır." (el-Bakara, 16) diye buyurmaktadır.

 

Kafirlerin hidayet karşılığında sapıklığı satın aldıkları ve ticaretlerinin kar sağlamayıp aksine ziyan ettiği belirtildiği gibi; burada da onların aldanış içerisinde olduklarını belirtmektedir. Şöyle ki: Cennetlikler dünya karşılığında ahireti satın almışlardır, cehennemlikler ise ahireti terkederek dünyayı satın almışlardır. İşte bu -lafzın anlamını genişleterek ve gerçek anlamından ayrı mecaz! bir anlam vererek- bir çeşit değiş tokuşun ifadesidir.

 

Yüce Allah, insanları iki kesime ayırmıştır. Bu kesimin biri cennetlik, diğeri cehennemliktir. Herkesin cennet ve cehennemdeki yeri bellidir. Daha önce bu surede ve başka yerlerde açıkladığımız gibi, kul bazen ilahi yardımdan mahrum kalır ve sonuçta cehennemlik olur. İlahi tevfike mazhar olan kimse bunun sonucunda yardımdan mahrum olanın mevkiine kavuşur, buna karşılık ilahi tevfike mazhar olanın cehennem ateşindeki yeri de yardımdan mahrum olana verilir. İşte sanki böylece bir değişim gerçekleşmiş ve bunun sonucunda da aldanış husule gelmiş gibidir.

 

Gerek dilde, gerek Kur'an'da misaller ise açıklamak için kullanılır. Bütün bunlar ilgili eserlerdeki geniş açıklamalardan derlenip toparlanmış örnekler olup, bu kitapta da dağınık bir şekilde bu misaller geçmiş bulunmaktadır.

 

Daha önce; "mü'minler gerçekten felah bulmuşlardır" (el-Mü'minun, 1) buyruğunda açıkladığımız gibi; böyle bir değişimden "miras almakUla da haber verilebilir.

 

Daha sonra açıklanacağı üzere aldanış bugünden başka bir zamanda da gerçekleşebilir. Fakat burada kastedilen sonunda telafi edilemeyecek ve sonu gelmeyecek olan bir aldanıştır.

 

el-Hasen ve Katade dedi ki; Bize ulaştığına göre aldanış üç türlüdür; Bir kişi bir bilgiye sahib olur, onu başkasına öğrettiği halde kendisi ona gereken önemi vermez, gereğince amel etmez ve bu ilim sebebiyle bedbaht olur. Buna karşılık o ilmi ondan öğrenen kişi o ilim gereğince amel eder ve bu sayede kurtulur. Bir diğeri sorgulanmasına sebeb teşkil edecek çeşitli yollardan bir mal kazanır ve bu malı kullanmakta cimrilik gösterir, bu mal sebebiyle Rabbine itaatte kusur eder, bu malı hayırlı bir şekilde kullanmaz. Diğer taraftan bu mal dolayısıyla hesaba çekilmeyecek mirasçısına bırakır gider, o mirasçı da o malı Rabbine itaat uğrunda kullanır. Bir diğeri ise kölesi bulunup kölesi Rabbine itaatin gereğini yaparak mutlu olurken, efendi Rabbine isyan edecek amellerde bulunur ve sonunda bedbaht olur.

 

Peygamber (s.a.v.)'den şöyle dediği rivayet edilmiştir; "Kıyamet gününde Yüce Allah erkeği ve kadını huzurunda ayakta tutar. Yüce Allah her ikisine de şöyle der: Ne diyecekseniz deyiniz? Adam: Rabbim onun nafakasını bana vacib kıldın. Ben de o nafakayı helal, haram demeksizin temin etmeye gayret ettim. İşte bu davacılar benden bunu istiyor. Geriye ise onların haklarını verecek bir şeyim kalmamıştır. Kadın da şöyle der: Rabbim ben ne diyebilirim? O haram yoldan kazandı. Ben onu helal olarak yedim. Beni razı etmek için Sana isyan etti oysa ben onun böyle yapmasına razı değildim. Benden uzak dursun, benden uzak kalsın. Yüce Allah kadına: Doğru söyledin, der ve verilen bir emir ile erkek cehenneme atılır. Kadın da verilen emir ile cennete götürülür. Cennetin tabakalarından onu görür ve şöyle der: Seni aklattık, seni aldattık. Biz senin kendisi sebebiyle bedbaht olduğun aynı şeyden ötürü mutlu olduk." İşte Teğabun günü budur.

 

3- Dünyevi İlişkilerde İnsanların Birbirlerini Aldatmaları:

 

İbnu'l-Arabi dedi ki: İlim adamlarımız Yüce Allah'ın: "İşte o Teğabun günüdür" buyruğunu dünyevi ilişkilerde aldatmanın caiz olmadığına delil göstermişlerdir. Çünkü Yüce Allah aldatmayı kıyamet gününe tahsis ederek:

 

"İşte o Teğabun günüdür" diye buyurmuştur. Bu özelleştirici ifade dünyada aldanışın olmadığını ortaya koyar. Dolayısı ile satılan bir malda kim bir aldanışı tesbit edecek olursa, eğer bu aldanış malın kıymetinin üçte birinden fazla ise geri verilir. (İlim adamlarımızın arasından) Bağdatlı olanlar bu görüşü tercih etmiş ve buna çeşitli şekillerle delil getirmişlerdir. Bunlardan birisi Peygamber (s.a.v.)'ın Habban b. Munkız'e söylediği: "Eğer alışveriş yapacak olursan, o vakit: Aldatma yok, de ve senin için üç gün süreyle muhayyerlik (aldatma olursa malı geri çevirebilme tercihi) vardır.''

 

Bu oldukça tartışmalı bir konu olup, biz buna dair açıklamaları hilM (mezheblerin görüş ayrılığının bulunduğu fıkh!) meselelerde ele almış bulunuyoruz. Bunun püf noktası şudur: Dünyada aldatmak dinin bir hükmü gereği olarak icma ile yasaklanmıştır. Zira bu bütün dinlerde şer'an haram kılınmış bir aldatma çeşididir. Fakat bunun basit bir bölümünden herhangi bir kimsenin kaçınabilmesi mümkün değildir. Bu husus daha önce "buyu': alışverişler" bahsinde geçmiş bulunmaktadır. Zira bizler eğer (basit bir aldanış dolayısıyla) malın geri verileceği hükmünü verecek olursak, hiçbir alışveriş ebediyyen geçerli olmaz. Çünkü bu kadarcık bir aklanıştan uzak kalamaz. Ancak aldanış çok olur da bundan sakınma imkanı bulunursa, o vakit bu aldanış sebebiyle malın geri verilmesi icab eder. Az ile çok arasındaki fark ise şeriatte bilinen bir esastır. ilim adamlarımız da bu sınır için üçte biri tesbit etmişlerdir. Zira malda, vasiyette ve başka hususlarda da bu oranı öngörmüşlerdir. Buna göre ayet-i kerimenin anlamı şöyle olur: İşte o gün -herhangi bir tafsilata girilmeksizin mutlak olarak- caiz aldanışın olacağı bir gündür. Yahutta; işte o gün ebediyyen telafi edilemeyecek olan bir aldanış günüdür. Çünkü dünyadaki aldanış iki türlü telafi edilebilir: Ya bazı hallerde alışverişin geri çevrilmesi ile olur yahutta bir başka alışverişte ve bir başka malda kar elde ederek telafi edilir. Cenneti kaybederek ziyana uğrayan bir kimsenin ise bu ziyanının telafisi ebediyyen sözkonusu olmaz.

 

Kimi mutasavvıf ilim adamı şöyle demiştir: Allah bütün insanlar hakkında aldanışı takdir buyurmuştur. Rabbine aldanmadık bir şekilde kavuşmayacak hiçbir kimse yoktur. Çünkü amelinin karşılığını alması, sevabın! eksiksiz almadıkça mümkün olmayacaktır. Rivayette belirtildiğine göre de Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın huzuruna çıkan herkes mutlaka pişman olarak Allah'a kavuşur. Eğer günahkar ise iyilik yapmadığı için, eğer iyilik yapan birisi ise daha çok yapmadığı için (pişman olacaktır.)''

 

"Kim Allah'a iman edip, salih amel işlerse kötülüklerini örter ... Cennetlere sokar" buyruğundaki "örter" ve "sokar" anlamındaki lafızları Nafi' ve İbn Amir: "örteriz" ile; "Sokarız" diye okumuşlardır. Diğerleri ise (örter ve sokar anlamlarında) "ye" ile okumuşhırdır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Teğabun 10

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR