MÜNAFİKUN 5 |
وَإِذَا
قِيلَ
لَهُمْ
تَعَالَوْا
يَسْتَغْفِرْ
لَكُمْ
رَسُولُ
اللَّهِ
لَوَّوْا رُؤُوسَهُمْ وَرَأَيْتَهُمْ
يَصُدُّونَ
وَهُم
مُّسْتَكْبِرُونَ |
5. Onlara:
"Gelin, Allah Resulü sizin için mağfiret dilesin" denildiğinde
başlarını çevirirler ve sen onların büyüklenerek yüz çevirdiklerini görürsün.
"Onlara: Gelin,
Allah Rasulü sizin için mağfiret dilesin, denildiğinde ... " buyruğu ile
ilgili olarak İbn Abbas şöyle demiştir: Kur'an-ı Kerim'in onların niteliklerini
belirten buyrukları nazil olunca, aşiretlerinden olan kimseler onlara giderek
şöyle dediler: Artık gizleyip sakladığınız münafıklığınız acığa çıkmış bulunuyor.
Haydi münafıklıktan dolayı Allah'ın Resulüne tevbe ettiğinizi bildirin ve sizin
için mağfiret dilemesini isteyin.
Ancak münafıklar
başlarını çevirdiler. Yani böyle bir teklifi kabul etmediler ve alay ederek
başlarını salladılar.
Yine ondan rivayet
edildiğine göre Abdullah b. Ubeyy'in her vesile ile takındığı bir tavrı vardı.
Bu konumuyla o Allah'a ve Resulüne itaate teşvik ediyordu. Ona: Resulullah
(s.a.v.) sana kızgın ve öfkeli iken bunun sana hiçbir faydası olmaz. Haydi onun
yanına git de senin için mağfiret dilesin, denildi. Abdullah bunu kabul
etmeyip, "onun yanına gitmem" dedi.
Bu ayetlerin nüzul
sebebine gelince, Peygamber (s.a.v.) sahile doğru Kudeyd tarafından el-Mureysi
diye bilinen bir su kenarında bulunan Mustalık oğulları üzerine gaza tertibledi.
el-Müşellel denilen yerdeki bir su başında Ömer (r.a)'ın Cehcah adındaki
ücretle tuttuğu bir şahıs ile Abdullah b. Ubeyy'in Sinan adındaki antlaşmalısı
birbirleriyle çekiştiler. Cehcah muhacirleri, Sinan da ensarı yardıma çağırdı.
Cehcah, Sinan 'a bir tokat indirdi. Abdullah b. Ubeyy: Bunu da mı yapacaklardı?
Allah'a yemin ederim bizim misalimizle onların misali ancak öncekilerin
söyledikleri: "Besle köpeğini yesin seni!" sözüne benzer. Allah'a
yemin ederim, eğer Medine'ye dönecek olursak, şüphesiz daha aziz olan -Ubeyy
kendisini kastediyor- daha zelil olanı -bununla da Muhammed (s.a.v.)'ı
kastediyorçıkaracaktır. Sonra kavmine şöyle dedi: Bu adama artık yiyecek
vermeyiniz. Onun yanında bulunanlara da infakta bulunmayınız ki, etrafından
dağılıp onu terketsinler.
Abdullah tarafında
bulunan Zeyd b. Erkam: Allah'a andolsun ki, zelil olan, kavminde değersiz olan
sensin. Rahman tarafından aziz bilinen, müslümanlar tarafından da sevilen ise
Muhammed (s.a.v.)'dır. Allah'a yemin ederim, sen bu sözü söyledikten sonra
ebediyyen seni sevmeyeceğim.
Bu sefer Abdullah: Sus,
sesini çıkarma. Ben laf olsun diye söyledim, dedi. Ancak Zeyd onun bu
söylediklerini Peygamber (s.a.v.)'e bildirince Abdullah, Allah adına yemin
ederek böyle bir şey yapmadığını, böyle bir söz söylemediğini söyledi.
Peygamber (s.a.v.) da onun mazeretini kabul etti. Zeyd dedi ki: Ben içten içe
bundan çok rahatsız oldum, insanlar da beni kınadı. Bunun üzerine Münafikun
Süresi Zeyd'in doğru söylediğini ve Abdullah'ın yalan söylediğini belirterek
nazil oldu. Abdullah'a: Senin hakkında çok ağır ayetler inmiş bulunuyor. Senin
için mağfiret dilemesi için Rasülullah (s.a.v.)'in yanına git, denildi. Fakat o
başını öbür tarafa çevirince, bu ayetler nazil oldu. Bu rivayeti bu anlamda
Buhari, Müslim ve Tirmizi rivayet etmiştir. Ve Surenin baştaraflarında geçmiş
bulunmaktadır.
"Sizin için
mağfiret dilesin" buyruğu münafıklıktan tevbe etmenizi dilesin çünkü tevbe
için dua etmek, mağfiret için dua etmektir, diye de açıklanmıştır.
"Ve sen onların
büyüklenerek yüz çevirdiklerini görürsün." Allah Rasülünden yüz çevirip
imana karşı büyüklük gösterdiklerini görürsün.
"Çevirirler"
anlamındaki buyruğu Nafi' ("vav' harfini şeddesiz olarak): (...) diye okumuş,
diğerleri ise şeddeli okumuşlardır. Bu okuyuşu Ebu Ubeyd tercih etmiş olup: Bu,
işin çokluk tarafından işlendiğini belirten bir fiildir, demiştir.
en-Nehhas ise: Ebu Ubeyd
bu hususta yanılmıştır, der. Çünkü buyruk Abdullah b. Ubeyy hakkında inmiştir.
Kendisine: Gel, Allah Rasulü (senin için mağfiret dilesin) denilince, o da alay
olmak üzere başını sallamıştı. şayet: Peki, onun hakkında çoğul kiple nasıl
haber verilir? diye sorulacak olursa, sorana şöyle cevab verilir: Araplar
insandan kinaye yoluyla (zamir kullanarak) söz ettiklerinde bu şekilde fiili
kullanırlar. Sibeveyh, Hassan'a ait şu beyiti zikretmektedir: "Yaptığınız
işin gizli kalacağını sanmıştınız, Halbuki aramızda kendisini olanlardan
haberdar eden vahyi olan bir Rasül vardır."
Hassan bu beyitinde
Mekke'de çaldığı bir şey dolayısıyla Hassan b. el-Ubeyrik'e hitab etmektedir.
Başından geçen olay meşhurdur.
Bu buyruğun hem Ubeyy
hakkında, hem de onun yaptıklarını yapanlar hakkında haber veriyor olması da
mümkündür.
Denildiğine göre İbn
Ubeyy başını öbür tarafa çevirince şöyle demiş: İman etmemi emrettiniz, işte
iman ettim. Malımın zekatını vermemi söylediniz, işte verdim. Geriye bir
Muhammed'e secde etmediğim kaldı.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN