ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

KAMER

33

/

40

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ {33} إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِباً إِلَّا آلَ لُوطٍ نَّجَّيْنَاهُم بِسَحَرٍ {34} نِعْمَةً مِّنْ عِندِنَا كَذَلِكَ نَجْزِي مَن شَكَرَ {35} وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ {36} وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِ فَطَمَسْنَا أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ {37} وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌ مُّسْتَقِرٌّ {38}

فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ {39} وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ 40}

 

33. Lut kavmi de korkutmaları yalanladı.

34. Biz, üzerlerine ufak taş yağdıran bir rüzgar gönderdik. Lut'un ailesi müstesna. Onları seher vaktinde kurtardık.

35. Tarafımızdan bir nimet olmak üzere. İşte Biz, şükredenleri böyle mükafatlandırırız.

36. Andolsun ki onları yakalayıverişimizle korkutmuş idiyse de onlar, korkutup uyarmaları şüphe ile karşılamışlardır.

37. Andolsun onlar misafirlerine dahi kötülük yapmak istediler de gözlerini silme kör ettik. "Şimdi azabımı ve korkutmalarımı tadın."

38. Andolsun yerini bulmuş ve geri çevirilemez bir azap sabahleyin erkenden onları bastırdı.

39. Şimdi de azabımı ve korkutmalarımı tadın.

40. Andolsun Biz, Kur'an'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Peki var mı öğüt alıp, düşünen?

 

"Lut kavmi de korkutmaları yalanladı" buyruğu ile Yüce Allah, yine Lut kavminden Lut'u yalanlamaları üzerine sözetmektedir.

 

"Biz üzerlerine ufak taş yağdıran bir rüzgar gönderdik." Onlara küçük çakıl taşları atan bir rüzgar gönderdik.

 

en-Nadr (b. Şumeyl) dedi ki: Ayette sözü geçen: "Rüzgar ile birlikte gelen küçük çakıl taşları" demektir. Ebu Ubeyde de; bu taş anlamındadır, demiştir. es-Sıhah'ta da şöyle denilmektedir: Bu, küçük çakıl taşlarını kaldıran şiddetli rüzgar demektir. (...) da böyledir. Şair Lebid şöyle demiştir: "Ahalisi etrafını boşalttı diye, çekti üzerine eteklerini Çok şiddetli esen ve küçük çakıl taşlarını kaldıran herbir şiddetli rüzgar."

 

"Rüzgar şiddetlice esti" demektir. Bu şekilde esen rüzgara; (...) ile (...) denilir. el-Ferezdak da şöyle demiştir: "Şam'ın şimaline yönelerek bize vuruyor Çakıl taşlarını tıpkı etrafa saçılmış, atılmış pamuk gibi."

 

"Lut'un ailesi" dini üzere ona uyanlar "müstesna." Bunlar sadece onun iki kızından ibaretti. "Onları seher vaktinde kurtardık." el-Ahfeş dedi ki: (Buradaki "seher vaktinde" anlamındaki lafzı) tenvinli getirmesi belirtisiz olmasından dolayıdır. Eğer muayyen bir günün seher vakti olsaydı, buna tenvin getirmezdi. (Gayrı munsarıf kılar ve üstün gelirdi.) Bunun bir benzeri de Yüce Allah'ın belirtisiz olarak zikrettiği: "Herhangi bir şehre çekip gidin. "(el-Bakara, 61) diye buyurmasıdır.

 

Buna karşılık: "Allah'ın iradesi ile Mısıra girin. "(Yunus, 99) diye buyurmuş ve bunu her türlü irabı kabul eden bir kelime olarak kullanmamıştır.

 

ez-Zeccac da böyle demiştir: "Seher" kelimesi eğer nekre (belirtisiz) olup onunla seherlerden bir seher kastediliyor ise, munsarıf gelir. Mesela: "Bir seher vakti ona gittim" denilir. Şayet muayyen bir günün seherini kastedecek olursa, munsarıf olarak kullanılmaz. "Ey filan ona bu seher vakti gittim ve ona seher vakti gittim" denilir.

Seher, gecenin son vakti ile tan yerinin ağarması arasındaki zamandır.

 

Arapçada bu gecenin karanlığının, gündüzün ilk vaktindeki aydınlığa karışması anlamındadır. Çünkü bu vakitte gecenin kalıntıları ile gündüzün ilk belirtileri bir arada bulunur.

 

"Tarafımızdan bir nimet olmak üzere." Lut'a ve onun iki kızına bizden bir nimet ihsan ederek "bunu yaptık." "Nimet" lafzının nasb ile gelmesi mef'ulun bih oluşundan dolayıdır.

"İşte Biz şükredenleri" yani Allah'a iman edip O'na itaat edenleri "böyle mükafatlandırırız."

"Andolsun" ki Lut "onları" azabımız ile "yakalayıverişimizle" onları azab ile alışımızIa "korkutmuş idiyse de, onlar korkutup uyarmaları şüphe ile karşılamışlardır." Resulümüzün kendilerini kendisi ile uyarıp korkuttuğu azap hususunda şüphe etmişler, onu tasdik etmemişlerdi. "Şüphe ile karşılamışlardı" buyruğu; "Şüphe etmek"ten "tefaul" veznine getirilmiş bir fiildir.

 

"Andolsun onlar misafirlerine dahi kötülük yapmak istediler." Yani ondan yanına misafir kılığında gelen melekleri önceden (Hud, 77 ve devamı ayetlerin tefsirinde) geçtiği üzere onlarla hayasız fiiller yapmak isteği ile kendilerine teslim etmesini istemişlerdi.

 

"Ondan bu işi istedim, bu işi istemek" diye kullanılır. "Merayı aradı, aramak bulmak istedi" demektir. Hadiste de şöyle denilmiştir: "Sizden herhangi bir kimse küçük abdest bozmak istediği takdirde küçük abdesti için yumuşak ya da alçak bir yer arasın." denilmiştir.

 

"Gözlerini silme kör ettik" buyruğu ile ilgili olarak rivayet edildiğine göre Cebrail (a.s) kanadıyla onlara vurmuş, onlar da kör olmuşlardır. Denildiğine göre gözleri de yüzlerinin diğer tarafları gibi dümdüz olmuş ve göz açıklığı görülmez olmuştu. Tıpkı esen rüzgarın yer üzerindeki toprağı sürüklemesi sonucu üzerindeki izleri silip götürmesi gibi.

 

Bir diğer açıklamaya göre Yüce Allah gözleri sağlıklı olmakla birlikte onları kör etti, o bakımdan onlar da melekleri görememişlerdi.

 

ed-Dahhak dedi ki: Allah gözlerini kör etmişti, onlar da elçileri göremediler. Bunun üzerine: Eve girdiklerinde biz onları gerçekten görmüştük, nereye gittiler? dediler ve onları görmeksizin geri döndüler.

 

"Şimdi azabımı ve korkutmalarımı tadın." Yani Biz onlara ... tadın dedik. Bu emir kipinden kasıt, olanı haber vermektir. Yani Lut'un kendisi ile kendilerini uyarıp korkuttuğu azabımı Ben onlara tattırdım, demektir.

 

"Andolsun yerini bulmuş ve geri çevirilemez bir azap sabahleyin erkenden onları bastırdı." Sürekli bir azap onlar arasında karar buldu ve bu onları ahiret azabına kavuşturuncaya kadar yakalarını bırakmayacaktır. Sözü edilen bu azap yaşadıkları şehirlerinin üzerlerine devrilmesi, üstünün altına getirilmesidir.

 

"Sabahleyin" buyruğu burada nekre olduğu için munsarıf gelmiştir (tenvin almıştır).

 

"Şimdi de azabımı ve korkutmalarımı tadın." Onlara inen gözlerin kör olması azabı, kendisi ile helak edildikleri azabın dışındadır. Bundan dolayı burada tekrarlanması güzeldir.

"Andolsun Biz Kur'an'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Peki var mı öğüt alıp düşünen?" buyruğuna dair açıklamalar daha önceden geçmiş bulunmaktadır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Kamer 41-42

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR