ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

FETİH

2

/

3

لِيَغْفِرَ لَكَ اللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِن ذَنبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَاطاً مُّسْتَقِيماً {2}

 

وَيَنصُرَكَ اللَّهُ نَصْراً عَزِيزاً {3}

 

2. Allah geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın. üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru yola iletsin diye;

3. Ve Allah seni çok üstün zafere erdirsin diye.

 

İbnu'l-Enbari dedi ki: "Apaçık bir fetih "buyruğunda vakıf tam değildir. Çünkü Yüce Allah'ın: "Allah geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın ... " buyruğu fetih ile alakalıdır. Sanki şöyle buyurmuş gibidir: Yüce Allah fetih ile birlikte günahlarını da bağışlasın diye gerçekten Biz sana apaçık bir fetih nasib ettik. Böylelikle Allah dünya ve ahirette senin için göz aydınlığı olacak şeyleri birarada vermiş olmaktadır.

 

Ebu Hatim es-Sicistanı de şöyle demiştir: "Bağışlasın ... diye" anlamındaki buyruğun başında yer alan "lam" kasem lamıdır. Ancak bu bir yanlışlıktır. Çünkü kasem "lam"ı ne kesreli gelir, ne de başına geldiği muzari fiili nasbeder. Eğer bu böyle olabilseydi; (...) ifadesinin; "Andolsun Zeyd kalkacaktır" anlamında olması mümkün olurdu.

 

ez-Zemahşerı dedi ki: Şayet: Mekke'nin fethini nasıl olur da mağfirete gerekçe kıldı, diye soracak olursan, şöyle cevap veririz: Mekke'nin fethini mağfirete gerekçe kılmış değildir, fakat mağfiret nimetin tamamlanması, dosdoğru yola iletmek ve üstün zaferden ibaret dört hususu birarada saydığından dolayı böyle ifade edilmiştir. Şöyle buyurulmuş gibidir: Biz sana Mekke'nin fethini kolaylaştırıp, düşmanına karşı sana yardım ettik ki, dünya ve ahiret izzeti, dünyanın ve ahiretin maksatları birarada sana verilmiş olsun. Mekke fethinin düşman ile cihad olması açısından günahların bağışlanmasına ve mükafat ve sevabın elde edilmesine sebeb olarak görülmüş olması da mümkündür.

 

Tirmizi'de, Enes'ten şöyle dediği rivayet edilmiştir: Peygamber (s.a.v.)'a: "Allah geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın" buyruğu Hudeybiye'den dönüşünde peygamberin üzerine indi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Andolsun bana öyle bir ayet indirildi ki, o benim için yeryüzü üzerindeki herşeyden daha sevimlidir." Sonra Peygamber (s.a.v.) bu ayeti ashaba okudu, onlar da: Ne mutlu sana, kutlu olsun sana, ey Allah'ın Resulü! Allah sana ne yapacağını açıklamış bulunuyor. Peki ya bize ne yapacak? Bunun üzerine ona: ''Mümin erkeklerle mümin kadınları altlarında nehirler akan cennetlere ... soksun ... işte bu Allah'ın yanında büyük bir kurtuluştur" (Fetih, 5) buyruğu nazil oldu. (TirmizI) dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir. Yine bu hususta Mücemmı' b. Cariye'den de gelmiş bir rivayet vardır.

 

Te'vil bilginleri "Allah geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın" buyruğunun anlamı hakkında farklı açıklamalar yapmışlardır. "Geçmiş" risaletten önce ve "gelecek" ondan sonra "günahını bağışlasın" demek olduğu söylenmiştir. Bu açıklamayı Mücahid yapmıştır. et-Taberı ve Süfyan es-Sevri de buna yakın açıklamalarda bulunmuşlardır. Taberi der ki: Bu Yüce Allah'ın: ''Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde ... Çünkü o tevbeleri çok kabul edendir" (Nasr, 1-3) buyruğuna bağlı onunla ilgilidir. "Allah geçmiş" risaletten önce "ve gelecek" bu ayetin indiği vakte kadar gelecek "günahını bağışlasın" demektir.

 

Süfyan es-Sevri dedi ki: "Allah geçmiş" sana vahiy gelmeden önce cahiliye döneminde işlediğin "ve gelecek" henüz işlemediğin her tür "günahını bağışlasın ... diye" demektir. el-Vahidi de böyle açıklamıştır.

 

Peygamberlerin küçük günah işlemelerine dair açıklamalar daha önce elBakara Süresi'nde (35. ayet, 12. başlıkta) geçmiştir. Bu, bir görüş.

 

Şöyle de açıklanmıştır: "Geçmiş" fetihten önce "ve gelecek" fetihten sonra ... demektir. "Geçmiş"den kastın bu ayetin inişinden önce, "gelecek"den kastın ise bundan sonra olduğu da söylenmiştir. Ata el-Horasani dedi ki: "Geçmiş" ilk iki atamız Adem ile Havva'nın günahı, "gelecek" ise senin ümmetinin günahı demektir. Baban İbrahim'in günahı diye de açıklanmıştır. "Gelecek" ise diğer peygamberlerin günahı demektir.

 

"Geçmiş" Bedir günü günahı, "gelecek" Huneyn günü günahı diye de açıklanmıştır. Şöyle ki; Bedir günü Peygamber efendimiz dua edip: "Allah'ım eğer sen bu küçük topluluğu helak edecek olursan, yeryüzünde ebediyyen sana ibadet olunmaz" dedi ve bu sözü defalarca tekrarladı. Yüce Allah da ona: Bu topluluğu helak ettiğim takdirde ebediyyen bana ibadet olunmayacağını nereden biliyorsun? diye vahyetti. İşte bu onun geçmiş günahı idi.

Gelecek günahı ise Huneyn günü idi. İnsanlar bozguna uğrayıp dağıldıklarında amcası Abbas ile amcası oğlu Ebu Süfyan'a şöyle demişlerdi: "Bana şu vadinin küçük çakıl taşlarından bir avuç uzatınız." Ona bir avuç uzattılar, o da o çakıl taşını eline alıp, müşriklerin yüzlerine doğru atarak: "Yüzler çirkin olsun. Ha. Mim. Onlar zafere erişemezler" dedi. Karşıdaki ordu son ferdine kadar bozguna uğradı. Gözüne kum ve çakıl taşı dolmadık hiç kimse kalmadı. Sonra ashabı arasında seslendiğinde geri döndüler. Geri döndüklerinde onlara:

 

"Şayet onlara atmamış olsaydın, onlar da bozguna uğramayacaklardı." deyince, Yüce Allah da: "Attığın zaman da sen atmadın, ancak Allah attı" (el-Enfal, 17) buyruğunu indirdi. İşte bu da onun gelecek (sonradan) işlediği günahı olmuştu.

 

Ebu Ali er-Ruzebari dedi ki: Yüce Allah şöyle buyuruyor: Şayet senin geçmişte bir günahın olsaydı, ya da gelecekte bir günahın olursa, şüphesiz ki Biz onu sana bağışlarız.

"üzerindeki nimetini tamamlasın" buyruğu hakkında İbn Abbas dedi ki:

 

Cennette demektir, peygamberlik ve hikmette diye de açıklanmıştır. Mekke, Taif ve Hayber'in fethi ile diye de açıklandığı gibi, büyüklük taslayanın zilletle boyun eğmesiyle, zorbalık edenin itaat etmesiyle, diye de açıklanmıştır.

 

"Ve seni dosdoğru yola iletsin." Canını alacağı vakte kadar hidayet üzere sana sebat versin "diye ve Allah seni çok üstün" arkasından zilletin gelmeyeceği pek büyük bir" zafere erdirsin diye."

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Fetih 4

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR