AHKAF 15 |
وَوَصَّيْنَا
الْإِنسَانَ
بِوَالِدَيْهِ
إِحْسَاناً
حَمَلَتْهُ
أُمُّهُ
كُرْهاً وَوَضَعَتْهُ كُرْهاً
وَحَمْلُهُ
وَفِصَالُهُ
ثَلَاثُونَ
شَهْراً
حَتَّى
إِذَا
بَلَغَ أَشُدَّهُ
وَبَلَغَ
أَرْبَعِينَ
سَنَةً قَالَ
رَبِّ
أَوْزِعْنِي
أَنْ أَشْكُرَ
نِعْمَتَكَ
الَّتِي
أَنْعَمْتَ عَلَيَّ
وَعَلَى
وَالِدَيَّ
وَأَنْ
أَعْمَلَ
صَالِحاً
تَرْضَاهُ
وَأَصْلِحْ
لِي فِي ذُرِّيَّتِي
إِنِّي
تُبْتُ
إِلَيْكَ
وَإِنِّي
مِنَ
الْمُسْلِمِينَ |
15. Biz, insana,
ana-babasına iyilikte bulunmasını tavsiye ettik. Annesi onu zorlukla taşımış,
zorlukla bırakmıştır. Onun taşınması ve sütten kesilmesi de otuz aydır. Nihayet
o yiğitlik ve olgunluk çağına ulaşınca ve kırk yaşına varınca der ki:
"Rabbim, bana, ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve Senin razı
olacağın salih amel işlememi bana ilham et ve soyumdan gelenleri de benim için
salih kimseler kıL. Şüphesiz ben Sana tevbe ettim ve ben teslim
olmuşlardanım."
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı yedi başlık halinde sunacağız:
1- Bu Ayetin Önceki Buyruklada ilişkisi:
2- "iyilikte Bulunmak: ihsan'':
3- Annenin çocuğunu Karnında Taşıması:
4- Gebeliğin ve Küçük çocuğa Süt Emzirmenin
Süresi:
5- Yiğitlik ve Olgunluk çağı:
6- ilahi Nimetlere Şükretmek:
7- Salih Bir Zürriyet Dileği:
1- Bu Ayetin Önceki
Buyruklada ilişkisi:
"Biz insana
ana-babasına iyilikte bulunmasını tavsiye ettik" buyruğu ile Yüce Allah
insanın anne babasına karşı durumunun farklı olduğunu açıklamaktadır. İnsan
onlara itaat de edebilir, onlara aykırı hareket de edebilir. Yani bunun benzeri
bir durum bizzat Peygamber (s.a.v.) ile onun kavmi hakkında da uzak görülecek
bir ihtimal değildir. Öyle ki kimileri onun çağrısını kabul ederken kimileri
inkar etmektedir.
İşte buyrukların
birbirleriyle ilişki yönü budur. Bu açıklamayı el-Kuşeyrı yapmıştır.
2- "iyilikte
Bulunmak: ihsan'':
Yüce Allah'ın:
"İyilikte bulunmasını" buyruğu genel olarak: "İyilikle" diye
okunmuştur. Haremeyn ehli, Basralılar ve Şamlıların mushaflarında bu böyledir.
İbn Abbas ile Kufeliler ise: "İyilikte bulunmasını" diye
okumuşlardır. Delilleri de Yüce Allah'ın el-En'am ile İsra surelerindeki:
"Ana babaya iyilikte bulun un "(el-En'am, 151) ve (İsra, 23)
buyruğudur. Kufelilerin mushaflarında da böyledir.
Birinci okuyuşun delili
şanı Yüce Allah'ın el-Ankebut Suresi'ndeki: "Biz insana anasına babasına
iyi davranmasını tavsiye ettik" (el-Ankebut, 8) buyruğudur. Böylelikle
onlar (bu iki ayeti) farklı okumamışlardır.
(Haremeyn ehli ve
diğerlerinin okuyuşunda geçen): Hüsn (güzellik, iyilik), kubh (çirkinlik)in
zıddıdır. (Diğerlerinin okuyuşu olan) ihsan (iyilikte bulunmak) ise, kötülük
yapma'nın zıddıdır. "Tavsiye" de emir vermek anlamındadır. Gerek bu
hususta, gerek ayetin kimin hakkında indiğine dair açıklamalar daha önceden
(el-Ankebut, 8-9. ayetlerin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
3- Annenin çocuğunu
Karnında Taşıması:
"Annesi onu
zorlukla taşımış, zorlukla bırakmıştır" buyruğundaki: "Zorlukla"
buyruğu zorluk ve sıkıntı ile demektir. Bu lafız genel olarak "kef"
harfi üstün olarak okunmuştur. Ebu Ubeyd'in tercih ettiği de budur. O dedi ki:
Bu lafız Kur'an-ı Kerim'de geçtiği her yerde böyle okunur. Ancak el-Bakara
Suresi'nde yer alan: "Hoşlanmadığınız halde savaş size farz yazıldı"
(el-Bakara, 216) böyle değildir. Çünkü burada isimdir, diğerleri hep mastardır.
Kufeliler ise
"kef" harfini ötreli olarak okumuşlardır. Bunların: "Zayıflık,
mu mu ndan ayrılmamış bal" lafızlarında olduğu gibi iki ayrı söyleyiş
olduğu da söylenmiştir. Bu açıklamayı da el-Kisai yapmıştır. (Bu lafız) bütün
Basralılarca da böyledir. Yine el-Kisai ve el-Ferra, ikisi arasındaki farka
dair şöyle demişlerdir: Ötreli okuyuş insanın kendisini zorladığı şey hakkında,
üstün okuyuş, başkası tarafından zorlanması yani baskı ve gazab suretiyle bir
işin ona yaptırılması hakkında kullanılır. Bundan dolayı bazı Arapça bilginleri
"kef" harfi üstün olarak kullanılmasının lahn olduğunu
söylemişlerdir.
4- Gebeliğin ve Küçük
çocuğa Süt Emzirmenin Süresi:
"Onun taşınması ve
sütten kesilmesi de otuz aydır" buyruğu hakkında İbn Abbas şöyle demiştir:
Eğer hamilelik dokuz ay sürerse, annesi bebeği onbir ay emzirir. Eğer altı ay
sürerse, yirmidört ay emzirir.
Rivayete göre Osman (r.a)'a
altı ay hamilelikten sonra doğum yapmış bir kadın getirilince, ona had
vurulması için hüküm vermek istemiş. Fakat Ali (r.a): Ona had vurman gerekmez,
demiş. Çünkü Yüce Allah: "Onun taşınması ve sütten kesilmesi de otuz
aydır" diye buyurduğu gibi: "Anneler evlatlarıNI iki bütün yıl
emzirirler" (el-Bakara, 233) diye de buyurmuştur. Dolayısı ile süt
emzirmek yirmidört ay olunca geriye hamilelik süresi olarak altı ay kalır.
Osman (r.a.) görüşünden vazgeçerek o kadına had uygulamamış. Buna dair açıklamalar
daha önce Bakara Süresinde (233. ayet, 6. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
Hamileliğin başından ilk
üç ayın sayılmadığı da söylenmiştir. Çünkü bu süre zarfında çocuk nutfe, alaka
ve bir çiğnem ettir. Onun hissedilir bir ağırlığı olmaz. İşte Yüce Allah'ın:
"Eşini örtüp bürüyünce (eş!) hafif bir yük yüklendi. Bununla gider
gelirdi" (el-A'raf, 189) buyruğunun anlamı budur.
"Fisal" sütten
kesmek demektir. Lukman Süresi'nde (14-15. ayetler, 3. başlıkta) buna dair
açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. el-Hasen, Yakub ve başkaları "onun ...
sütten kesilmesi" anlamındaki lafzın "fe" harfini üstün,
"sad" harfini de sakin olarak (ve sad'dan sonra elifsiz): (...) diye
okumuşlardır.
Ayet-i kerimenin Ebu
Bekr es-Sıddık hakkında indiği rivayet edilmiştir. Ona gebe kalınması ve sütten
kesilmesi otuz aylık bir sürede tamamlanmıştı. Annesi onu dokuz ay karnında
taşımış, yirmibiray da ona süt vermişti.
İfadede hazfedilmiş
lafızlar da vardır. Yani ona gebe kalınma süresi ile sütten kesilme süresi otuz
aydır. Şayet bu ifade takdiri sözkonusu olmasaydı, "Otuz" lafzı zarf
olarak nasbedilir ve anlam da değişirdi.
5- Yiğitlik ve Olgunluk
çağı:
"Nihayet o yiğitlik
ve olgunluk çağına ulaşınca ... " buyruğunu İbn Abbas onsekiz yaşına ulaşınca,
diye açıklamıştır. Ata'nın kendisinden yaptığı rivayette de şöyle demiştir: Ebu
Bekir, Peygamber (s.a.v.) ile onsekiz yaşında iken arkadaşlık yapmaya başladı.
Peygamber (s.a.v.) da o sırada yirmi yaşında idi. Şam'a ticaret maksadıyla
gitmek için yola koyuldular. Sedir ağacı bulunan bir yerde konakladılar.
Peygamber (s.a.v.) o ağacın gölgesine oturdu. Ebu Bekr ise orada bulunan bir
rahibin yanına gidip dine dair sorular sormaya başladı. Rahib ona: Bu ağacın
gölgesindeki adam kimdir? diye sordu. O: Abdu'l-Muttalib'in oğlu Abdullah'ın
oğlu Muhammed'dir dedi. Rahib: Bu Allah'a andolsun ki bir peygamberdir. İsa'dan
sonra kimse onun gölgesi altına da oturmuş değildir. Bunun üzerine Ebu Bekir'in
kalbine yakin ve onu tasdik etmek yer etti. Resulullah (s.a.v.)'dan
yolculuklarında olsun, ikametinde olsun hemen hemen ayrılmaz oldu. Rasülullah
(s.a.v.)'a kırk yaşında iken peygamberlik verilince, Ebu Bekr (r.a) otuzsekiz
yaşında iken Resulullah (s.a.v.)'ı tasdik etti. Kırk yaşına erişince de:
"Rabbim bana ana babama verdiğin nimeti şükretmemi ... " diye dua
etti.
eş-Şa'bi ve İbn Zeyd
dedi ki: Buradaki: "Yiğitlik ve olgunluk çağı" ergenlik yaşına gelmek
demektir. el-Hasen, bu kırk yaşına erişmektir, diye açıklamıştır. Yine ondan
gelen bir rivayete göre ona karşı delilin ortaya konulmasıdır diye
açıklamıştır. Bu ayet-i kerimeye dair açıklamalar daha önce el-En'am Süresi'nde
(151-153. ayetler, 11. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
es-Süddi ve ed-Dahhak da
ayet Sa'd b. Ebi Vakkas hakkında inmiştir, demişlerdir. Bu hususta daha önceden
(el-Ankebut, 8-9. ayetler ile Lukman, 14-15. ayetler, 6. başlıkta) geçmiş
bulunmaktadır.
el-Hasen dedi ki: Ayet-i
kerime belirli bir kimse hakkında kayıtlı değildir.
Genel olarak herkes
hakkında inmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
6- ilahi Nimetlere
Şükretmek:
"Rabbim bana"
ihsan ettiğin hidayete "ana babama verdiğin" ve küçükken beni büYütüp
terbiye etmeleri için bağışladığın, merhamet ve şefkate "nimete
şükretmemi" senin nimetine şükretmeyi " ... ilham et."
Bir başka açıklamaya
göre bana ihsan ettiğin sağlık ve afiyet nimetine, anneme de bağışladığın
zenginlik ve servet nimetine şükretmemi ilham et.
Ali (r.a) dedi ki: Bu
ayet-i kerime Ebu Bekir es-Sıddık (r.a) hakkında inmiştir. Anne babası müslüman
olduğu gibi, hem anne hem de babası muhacirlerden müslüman olmuş başka bir
kimse yoktur. Bundan dolayı Yüce Allah kendisine onlara iyi bakmasını tavsiye
etmiş ve bu hüküm ondan sonra gelenler için de bağlayıcı olmuştur. Babası Ebu
Kuhafe, Osman b. Amir b. Amr b. Ka'b b. Sa'd b. Teym'dir. Annesi ise künyesi
Ummu'l-Hayr olup, adı Sahr kızı Selma'dır. Sahr'ın babası Amir, onun babası
Ka'b, onun babası Sa'd'dır. Babası Ebu Kuhafe'nin annesi Kayle'dir. Ebu Bekr
es-Sıddık'ın hanımının adı ise Abdu'l-Uzza kızı Kuteyle'dir.
"Ve senin razı
olacağın salih amel işlememi bana ilham et" buyruğu hakkında İbn Abbas
dedi ki: Yüce Allah onun bu duasını Allah yolunda işkencelere uğratılan dokuz
mümini azad etmesini sağlayarak kabul buyurdu. Bilal ve Amir b. Fuheyre bunlar
arasındadır. Allah'ın işlemekte kendisine yardımcı olmadığı hiçbir hayır kapısı
bırakmadı. Sahih'te, Ebu Hureyre'den şöyle dediği kaydedilmektedir: Rasülullah
(s.a.v.): "Bugün sizden kim oruçlu olarak sabahladı" diye sordu. Ebu
Bekir: Ben dedi. "Peki bugün sizden kim bir cenazenin peşinden gitti"
diye sordu. Ebu Bekir: Ben dedi. "Bugün sizden kim bir yoksula yemek
yedirdi" diye sordu. Ebu Bekir: Ben dedi. "Sizden bugün kim bir
hastayı ziyaret etti" diye sordu. Ebu Bekir: Ben dedi. Resulullah (s.a.v.)
şöyle buyurdu: "Bunlar bir kişide bir arada oldu mu mutlaka o kişi cennete
girer. ''
7- Salih Bir Zürriyet
Dileği:
"Ve soyumdan
gelenleri de benim için salih kimseler kıl!" Benim soyumdan gelecekleri
salih kimseler kıl, demektir. İbn Abbas dedi ki: Bir ve tek olarak Allah'a iman
etmedik ne bir çocuğu, ne babası, ne de annesi kaldı. Resulullah (s.a.v.)'ın
ashabı arasında Ebu Bekir dışında kendisi, anne babası, oğulları ve kızları
tamamıyla iman etmiş, hiçbir kimse yoktur.
Sehl b. Abdullah dedi
ki: Buyruk sen onları bana doğru halefler kıl, sana da gerçek kullar kıl,
demektir.
Ebu Osman: Onları sana
itaatkar olan iyi kimseler kıl, diye açıklamıştır.
İbn Ata da şöyle
demiştir: Kendileri sebebiyle onlardan razı olacağın salih ameller işlemeye
onları muvaffak kıL. Muhammed b. Ali de şöyle demiştir: Şeytanın, nefsin ve
hevanın, aleyhlerine yol bulmasına fırsat verme. Malik b. Mikvel de şöyle
demiştir: Ebu Ma'şer oğlunu Talha b. Musarrif'e şikayet etti. Talha ona: Sen
ona karşı Yüce Allah'ın şu ayeti ile yardım dile, deyip: "Rabbim bana, ana
babama verdiğin nimete şükretmemi ve Senin razı olacağın salih amel işlememi
bana ilham et ve soyumdan gelenleri de benim için salih kimseler kıl. Şüphesiz
ben Sana tevbe ettim ve ben teslim olmuşlardanım" ayetini okudu.
"Şüphesiz ben Sana
tevbe ettim." İbn abbas dedi ki: Daha önce izlediğim yoldan döndüm.
"Ve ben teslim olmuşlardanım." Tevhid ile Sana ihlasla
yönelenlerdenim.
DEVAM NİTELİĞİNDEKİ AYET-İ KERİME VE
SONRAKİ SAYFA: