CASİYE 14 |
قُل
لِّلَّذِينَ
آمَنُوا
يَغْفِرُوا
لِلَّذِينَ
لا يَرْجُون
أَيَّامَ
اللَّهِ
لِيَجْزِيَ قَوْماً
بِما
كَانُوا
يَكْسِبُونَ |
14. Müminlere de ki:
Allah'ın günlerini beklemeyenlere aldırmasınlar. Çünkü Allah herbir topluluğa
kazanageldiklerinin karşılığını verecektir.
"Müminlere de ki
... aldırmasınlar" buyruğu (nda "aldırma" fiili), "de
ki" emrinin cevabı olarak -şart ve cezaya benzetilerek- cezm ile
gelmiştir.: "Kalk, hayır elde edersin" demeye benzer. Bunun cezm ile
gelmesinin, "lam" harfinin hazfedilmesi dolayısıyla olduğu da
söylenmiştir. Bu: "Sen onlara aldırmayın de, onlar da aldırmasınlar"
anlamındadır. Buna göre ifadenin delalet ettiği hazfedilmiş bir emrin cevabı
olmaktadır. Açıklamayı Ali b. İsa yapmış olup İbnu'l-Arabi de tercih etmiştir.
Ayet-i kerimenin nüzul
sebebi şudur: Kureyşten bir adam Ömer b. el-Hattab (r.a)'a sövmüştü. O da onu
alıp cezalandırmak istedi.
İbnu'l-Arabı dedi ki: Bu
rivayet sahih değildir.
el-Vahidı, el-Kuşeyri ve
başkalarının da İbn Abbas'tan rivayet ettiklerine göre ayet-i kerime,
Mustalıkoğulları gazvesi sırasında Ömer ile Abdullah b. Ubeyy'in başından geçen
bir olay hakkında inmiştir. Onlar el-Mureysi diye bilinen bir kuyununbaşında
konakladılar. Abdullah su getirmek üzere kölesini gönderdi. Biraz gecikince
ona: Niye geç geldin? diye sordu. Bu sefer kölesi: Ömer b. el-Hattab'ın kölesi
kuyunun başında oturdu ve Peygamber (s.a.v.)'ın Ebu Bekir'in kırbalarını
doldurmadıkça kimsenin doldurmasına izin vermedi. Bir de efendisinin suyunu da
doldurdu.
Bu sefer Abdullah: Bizim
durumumuz ile bunların durumu tıpkı "köpeğini besle de seni yesin"
(besle kargayı oysun gözünü) sözündeki örneğe benzer. Onun bu sözü Ömer'e
ulaştı. Öldürmek üzere üzerine yürümek kastı ile kılıcını kuşandı. Yüce Allah
da bu ayeti indirdi. Bu da Ata'nın, İbn Abbas'tan yaptığı rivayettir.
Meymun b. Mihran'ın
ondan rivayetine göre de o (İbn Abbas) şöyle demiştir: Yüce Allah'ın:
"Allah'a güzel bir ödünç verecek olan kimdir?" (el-Bakara, 245)
buyruğu inince, Medine'de Finhas diye bilinen bir yahudi şöyle dedi:
Muhammed'in Rabbi fakir düştü. Ömer bunu işitince, kılıcını kuşanıp o adamı
aramaya koyuldu. Cibril (a.s), Peygamber (s.a.v.)'a gelerek dedi ki:
"Rabbin sana diyor ki: Müminlere de ki: Allah'ın günlerini beklemeyenlere
aldırmasınlar." Ayrıca şunu da bil ki, Ömer kılıcını kuşanıp o yahudiyi
aramaya koyuldu. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) Ömer'i arayıp bulmak üzere
birisini gönderdi. Ömer gelince ona: "Ey Ömer! Kılıcını koy" diye
buyurdu. Ey Allah'ın Resulü! Doğru söyledin. Şehadet ederim ki sen hak ile
gönderildin. Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "Rabbim buyuruyor ki: "Müminlere
de ki: Allah'ın günlerini beklemeyenlere aldırmasınlar." Ömer (r.a) dedi
ki: Hiç şüphesiz böyle yapacağım. Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, bir
daha yüzümde kızgınlık görmeyeceksin.
Derim ki: el-Mehdevı ile
en-Nehhas'ın zikrettikleri ed-Dahhak'ın İbn Abbas'tan yaptığı rivayettir. Bu
aynı zamanda el-Kurazı ve es-Süddi'nin de görüşü olup ayet-i kerimenin
nesholduğunu söyleyen görüşe uygundur. Ayetin Medine'de yahutta
Mustalıkoğulları gazvesi sırasında indiği görüşüne göre ise ayet nesholmuş
olamaz.
"Aldırmasınlar"
buyruğu affetsinler ve üzerinde durmasınlar demektir.
"Allah'ın günlerini
beklemeyenlere" buyruğundan kasıt ise, O'nun sevabını beklemeyenlerdir.
Allah'ın azab ve intikamından korkmayanlar, diye de açıklanmıştır.
Bir diğer açıklamaya
göre burada "reca: beklemek, ummak" korkmak anlamındadır. Yüce
Allah'ın: "Size ne oluyor ki Allah'ın azametinden hiç korkmuyorsunuz''
(Nuh, 13) buyruğunda görüldüğü gibi, burada da bu; (lafzi anlamıyla) O'nun
azametinden korkmuyorsunuz anlamındadır. Bu buyruğun burada geçmiş ümmetlerin
azabı gibi bir azaptan korkmayanlara ... demek olduğu da söylenmiştir.
"Günler" büyük
önemli olaylar hakkında kullanılan bir tabirdir.
Allah'ın gerçek
dostlarına yardım edeceğini ve düşmanlarını da cezalandıracağını ummayanlara
... diye de açıklanmıştır. Öldükten sonra dirilişten korkmayanlar anlamındadır,
da denilmiştir.
"Çünkü Allah herbir
topluluğa kazanageldiklerinin karşılığını verecektir" buyruğundaki:
"Çünkü ... karşılığını verecektir" buyruğunu genel olarak
"ye" ile "Çünkü Allah ... karşılığını verecektir" anlamında
okumuşlardır. Hamza, el-Kisai ve İbn Amir ise tazim olmak üzere "nun"
ile: "Çünkü ... karşılığını vereceğiz" diye okumuşlardır. Ebu Cafer,
el-Arec ve Şeybe ise meçhul bir fiil olarak "ye" harfi ötreli ve
"ze" harfi de üstün olmak üzere: "Çünkü ... karşılığı
verilecektir" diye, buna karşılık "Bir topluluğa" lafzı da nasb
ile okunmuştur.
Ebu Amr: Bu ise açık bir
lahndir, derken; el-Kisai şöyle demiştir: Anlamı "Çünkü bir kavme karşılık
verilecektir" şeklindedir. Bunun bir benzeri de "Biz müminleri işte
böyle kurtarırız" (el-Enbiya, 88) anlamındaki buyruğun): İbn Amir ve Ebu
Bekr'e göre: "İşte müminler böyle kurtarıldı" diye okunmasıdır. Şair
de şöyle demiştir: "Eğer Kufeyre bir köpek yavrusu doğuracak olsa bile, O
yavru dolayısıyla bütün köpeklere sövülür."
O köpeğe sövgülerle
sövülür, demektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN