ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

DUHAN

25

/

27

 

كَمْ تَرَكُوا مِن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ {25}

 وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ {26}

 وَنَعْمَةٍ كَانُوا فِيهَا فَاكِهِينَ {27}

 

25. Onlar nice bahçeleri, pınarları geride bırakmışlardı;

26. Nice ekinleri ve değerli konakları;

27. Zevk ve safa sürdükleri nice nimetleri de.

 

"Onlar nice bahçeleri, pınarları geride bırakmışlardı. Nice ekinleri ve değerli konakları" buyruğundaki: "Nice" çokluk bildirmek içindir. Bu ayet-i kerimelerin anlamına dair açıklamalar, daha önceden eş-Şuara Süresi'nde (57-58. ayetlerin tefsirinde) yeterince geçmiş bulunmaktadır.

 

"Zevk ve safa sürdükleri nice nimetleri de" buyruğundaki: (...)'ın "nun" harfinin üstün ile gelmesi, nimet içinde bulunmak demektir. -Aynı kökten olmak üzere-: "Allah ona nimet ihsan etti" denilir. "Ona nimet verdi, o da nimetten yararlandı" demektir. "Nimet içinde kadın" anlamındadır.

 

"Nimet" şeklinde - "nun" harfi esreli olarak- iyilik ihsan, lutufta bulunmak ve bir kimseye ihsan olunan nimet olarak verilen şey demektir, (...) da böyledir. Eğer "nun" harfi üstün olarak okunursa, o vakit (mim harfinden sonra) med ile; "Bol nimetler" denilir. (...) de -anlam bakımındanonun gibidir. ''Filanın malı çoktur" demektir. Bütün bu açıklamaları el-Cevherı'den naklettik İbn ömer dedi ki: Burada "nimet"ten kasıt, Mısır Nil'idir. İbn Lehia ise el-Feyyum'dur, demiştir. İbn Ziyad'a göre hayırlarının çokluğu dolayısıyla Mısır topraklarıdır.

 

İçinde bulundukları bolluk ve rahatlık olduğu da söylenmiştir. Bu kelime -"nun" harfi hem üstün, hem de esreli olarak- hem (...) diye hem (...) diye kullanılır. Bunu da el-Maverdi nakletmiştir. el-Maverdi dedi ki: Bu iki lafız arasındaki fark iki türlü açıklanmıştır. Birincisine göre "nun" kesreli olursa, sahib olunan mülk hakkında kullanılır. üstün olarak kullanılırsa beden ve din anlamında kullanılır. Bu açıklamaları en-Nadr b. Şumeyl yapmıştır. İkinci açıklamaya göre "nun" harfi kesreli olursa, minnet ve ihsan ve bağış demektir. üstün ile okunursa, geniş yaşayış ve rahatlık anlamındadır. Bu açıklamayı da İbn Ziyad yapmıştır. Derim ki: es-Sıhah'ta ifade edilen fark da aynen böyledir, biz de onu zikretmiş bulunuyoruz.

 

Ebu Reca, el-Hasen, Ebu'l-Eşheb, el-A'rec, Ebu Cafer ve şeybe "zevk ve safa sürdükleri" anlamı verilen kelimeyi elif'siz olarak: (...) diye okumuşlardır ki, bu şımarık ve azgın halde oldukları .. demektir. el-Cevher'i dedi ki: "Gönlü hoş, çok şakacı adam" demektir. Böyle olana: (...) denilir. Aynı zamanda "şımarık ve azgın" anlamına da gelir. Bu buyruk: (...) şeklinde "azgın ve şımarık idiler" anlamında okunmuştur. Aynı şekilde "Bol nimetler içinde" anlamında da okunmuştur. el-Kuşeyrı bu okuyuş oyalananlar ve eğlenip duranlar, demektir. Mesela "O çok mizahçıdır" denilir. "Mizah yapan kimse" anlamındadır.

 

es-Sa'leb'i dedi ki: Bu iki söyleyiş -uyanık ve tetikte olan kimse anlamına gelen-: (...) ile (...) ve geniş, ferah anlamına gelen: (...) ile (...) kelimelerinin iki ayrı söyleyişine benzer. Bir diğer açıklamaya göre "fe"den sonra "elif" ile yiyen bir kimsenin çeşitli fakihe (meyve) türlerinden istifade ettiği gibi çeşitli lezzetlerden faydalanan kimse demektir. Fakihe ise kaçınılmaz olan temel gıdadan fazla olan şeye denilir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Duhan 28

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR