DUHAN 10 / 11 |
فَارْتَقِبْ
يَوْمَ
تَأْتِي
السَّمَاء
بِدُخَانٍ
مُّبِينٍ {10} يَغْشَى النَّاسَ
هَذَا
عَذَابٌ
أَلِيمٌ {11} |
10. O
halde gökyüzünde besbelli bir dumanın geleceği günü bekle.
11.
İnsanları bürüyecektir o. "Bu, pek acıklı bir azaptır."
"O halde gökyüzünde
besbelli bir dumanın geleceği günü bekle" buyruğunun anlamı şudur: Ey
Muhammed! Sen, bu kafirlere semadan apaçık bir dumanın geleceği günü bekle, Bu
açıklamayı Katade yapmıştır.
Şu anlama geldiği de
söylenmiştir: Sen onların bu sözlerini iyice belle ki, gökyüzünde apaçık bir
dumanın geleceği günü onlara karşı şahitlik edesin, İşte bundan dolayı
"hafiz (koruyucu)"e "rakib: gözetleyici" denilmiştir.
"Duman: duhan"
ile ilgili üç görüş vardır:
1. Bu duman kıyametin
alametlerinden olup henüz gelmemiştir, O yeryüzünde kırk gün süre ile kalacak
ve gök ile yer arasını dolduracaktır. Mümin bundan dolayı nezleli gibi olacak,
kafir ve günahkarların burunlarına girerek, onların kulaklarını delecek,
nefeslerini daraltacaktır. Bu kıyamet gününde cehennemin bırakacağı
etkilerdendir. Dumanın henüz ortaya çıkmadığını söyleyenler arasında Ali, İbn
Abbas, İbn ömer, Ebu Hureyre, Zeyd b. Ali, el-Hasen b, Ebi Müleyke ve başkaları
da vardır.
Ebu Said el-Hudrı merfu
olarak bu dumanın insanları kıyamet gününde etkileyeceğini, müminin bundan
ötürü nezleli gibi olacağını rivayet etmiştir, Kafirin de kulaklarından
çıkıncaya kadar içine sızacaktır. Bunu da el-Maverdi zikretmiş bulunmaktadır.
Müslim'in, Sahih'inde
yer alan rivayete göre Ebu't-Tufayl, Huzeyfe b, Esid el-Gifari'den şöyle
dediğini nakletmektedir: Biz kendi aramızda konuşmakta iken Peygamber (s.a.v.)
yanımıza çıkageldi ve: "Neden söz ediyorsunuz?" diye sordu,
Oradakiler: Kıyametten sözediyoruz, dediler. Şöyle buyurdu: "Kıyamet.
öncesinde on alamet görmediğiniz sürece asla kopmayacaktır, -Aralarında şunları
zikretti-: Duman, Deccal, Dabbetu'l-arz, güneşin batıdan doğması, Meryem oğlu
İsa'nın inmesi, Ye'cuc ile Me'cuc'un çıkması ve biri doğuda, biri batıda, biri
Arap yarım adasında olmak üzere üç büyük kara parçasının yerin dibine
geçmesidir. Bunların sonuncusu ise Yemen'den çıkacak ve insanları mahşerlerine
doğru kovalayacak bir ateştir."
Huzeyfe'den gelen bir
diğer rivayette de şöyle denilmektedir: "On tane alamet ortaya çıkmadıkça
kıyamet kopmayacaktır: Doğuda bir kara parçasının yere geçmesi, batıda bir kara
parçasının yere geçmesi, Arap yarımadasında bir kara parçasının yere geçmesi,
duman, Deccal, Dabbetu'l-arz, Ye'cuc ve Me'cuc, güneşin batıdan doğması ve
Aden'in iç taraflarından çıkıp insanları öne katıp yürüten bir ateş."
Bu hadisi es-Sa'lebi de
Huzeyfe'den gelen bir rivayet olarak zikretmiş bulunmaktadır. Buna göre
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İlk ortaya Çıkacak alamet Deccal,
Meryem oğlu İsa'nın inmesi ile Ebyen Aden'inin iç taraflarından çıkacak ve
insanları mahşere doğru sürükleyecek bir ateş. Onlar nerede geceyi
geçireceklerse onlarla birlikte geceler. Nerede öğlen vakti dinlenmeğe
çekilirlerse, onlarla birlikre dinlenir. Sabahı ederlerse onlarla birlikte
sabah eder, akşamı ederlerse onlarla birlikte akşamı eder. Ey Allah'ın
peygamberi ya duman nedir? diye sordum. O: şu ayettir, dedi. "O halde
gökyüzünde besbelli bir dumanın geleceği günü bekle!" Bu duman doğu ile
batı arasını dolduracak, kırk gün kırk gece kalacaktır. Mü'min bundan dolayı
bir çeşit nezleli gibi olacak, kafir ise sarhoş gibi olacaktır. Duman ağzından,
burun deliklerinden, gözlerinden, kulaklarından ve dübüründen çıkacaktır. Bu birinci görüş.
2. Duman, Peygamber
(s.a.v.)'ın bedduası dolayısı ile Kureyş'in karşı karşıya kaldığı açlıktan
ötürü başlarına gelen olaylardır. öyle ki kişi gök ile yer arasında bir duman
görecek hale gelmişti. Bu görüş İbn Mesud'un görüşüdür. O şöyle der: Yüce Allah
bu azabı üzerlerinden kaldırmıştır. Eğer bu kıyamet günü(nden önceki bir
alamet) olsaydı. onların üzerinden bu azabı kaldırmazdı. Bu hususta ondan gelen
hadis Sahih-i Buhari, Müslim ve Tirmizi'de yer almaktadır.
Buhari dedi ki: Bana
Yahya anlattı, dedi ki: Bize Ebu Muaviye anlattı. O el-A'meş'ten, o Müslim'den,
o Mesruk'tan dedi ki: Abdullah (b. Mesud) dedi ki: Bunun olmasının sebebi
Kureyşlilerin Peygamber (s.a.v.)'a karşı isyanda direnmesi üzerine onlara,
Yusuf (a.s)'ın dönemindeki (kıtlık) yılları gibi yıllarla karşılaşmaları için
(bed)dua etti. Bunun üzerine kıtlık ve açlık musibeti ile başbaşa kaldılar.
öyle ki kemikleri dahi yediler. Birisi semaya bakınca, kendisi ile sema
arasında aşırı bitkinlikten ötürü duman gibi bir şey görürdü. Yüce Allah:
"O halde gökyüzünde besbelli bir dumanın geleceği günü bekle! İnsanları
bürüyecektir o. Bu pek acıklı bir azaptır" buyruklarını indirdi.
Rasülullah (s.a.v.)'a gelinerek: Ey Allah'ın Resulü! Allah'tan Mudarlılar için
yağmur iste. Çünkü Mudarlılar helak oldular, denildi. Peygamber: "Mudar
(diyorsun ha) sen çok cüretkar bir kimsesin." Bunun üzerine Peygamber
yağmur diledi. onlara yağmur yağdırıldı. Bu sefer de: "Fakat şüphesiz siz
yine geri dönenlersiniz" (Duhan, 15) buyruğu indi, Derken bolluğa
eriştiler, Fakat yine bu bolluk içinde eski hallerine geri döndüler. Yüce Allah
da: "En büyük yakalayışla yakalayacağımız gün, şüphe yok ki Biz intikam
alıcılarız" (Duhan, 16) buyruğunu indirdi, (İbn Mesud) dedi ki:
Bununla Bedir gününü
kastetmektedir.
Ebu Ubeyde dedi ki:
"Duhan (duman), cedb yani kuraklık" demektir. el-Kutebi der ki:
(Kuraklığa) Duhan (duman) adının verilmesi, yer kuraklıktan kuruyunca, ondan
duman gibi bir şeyin yukarıya doğru yükselmesinden ötürüdür,
3. Kasıt, Mekke'nin
fethedildiği gündür, Çünkü o gün yükselen bir toz, duman semayı örtmüştü, Bu da
Abdurrahman el-Arec'in görüşüdür.
"İnsanları
bürüyecektir o" buyruğu "duman"ın sıfatı konumundadır.
Eğer İbn Mesud'un dediği
gibi geçip gitmiş ise o vakit bu, Mekkelilerden müşriklere has bir durumdur,
Şayet kıyametin alametlerinden ise -önceden geçtiği üzere- umumi bir haldir.
"Bu, pek acıklı bir
azaptır." Yani Yüce Allah kendilerine: "Bu pek acıklı bir
azabtır" diyecektir.
Dumanın geçip gittiğini
kabul edenlerin görüşüne göre Yüce Allah'ın: "Bu, pek acıklı bir
azaptır" buyruğu geçmişteki bir halin hikayesidir. Gelecekte olacak bir
şeyi kabul edenlere göre ise gelecekteki bir halin hikayesidir.
Buradaki yakın işaret
ismi olan: "Bu" lafzının uzak işaret ismi olan: (...) anlamında
olduğu da söylenmiştir.
Bir görüşe göre de
insanlar bu duman için: "Bu pek acıklı bir azaptır" diyeceklerdir.
Bunun, işin oldukça yaklaşmış olduğunu haber veren bir ifade olduğu da
söylenmiştir. İşte kış (geliyor) onun için gerekli hazırlıkları yap, demeye
benzer.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN