ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ZUHRUF

81

/

82

 

قُلْ إِن كَانَ لِلرَّحْمَنِ وَلَدٌ فَأَنَا أَوَّلُ الْعَابِدِينَ {81}

 سُبْحَانَ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ {82}

 

81. De ki: "Rahman'ın bir evladı olsaydı, ibadet edenlerin ilki ben olurdum."

82. Göklerin ve yerin Rabbi ile Arş'ın Rabbi niteleyegeldiklerinden münezzehtir.

 

"De ki: Rahman'ın bir evladı olsaydı, ibadet edenlerin ilki ben olurdum" buyruğunun anlamı hakkında farklı açıklamalar yapılmıştır.

 

ibn Abbas, el-Hasen ve es-Süddi şöyle demişlerdir: Yani Rahman'ın bir çocuğu yoktur. Buna göre: (...) edatı (...) nefy edatı anlamındadır. Bu açıklamaya göre ifade burada tamam olmaktadır. Bundan sonra da yeni bir ifade olarak: "Ben ibadet edenlerin ilkiyim" diye başlanır. Yani onun çocuğu olmaması esasına bina en Mekke ehli arasından muvahhidlerin ilkiyim. Bu durumda: "ibadet edenler" üzerinde vakıf tam olur.

 

Bir başka açıklamaya göre anlam şöyledir: Ey Muhammed! De ki: Eğer Allah'ın evladı olduğu sabit ise O'nun evladına ibadet edenlerin ilki benim. Fakat O'nun evladının olması imkansız bir şeydir. Buna göre bu ifade, tartıştığımız bir kimseye: Eğer senin bu dediğin delil ile isbatlanabilirse, buna ilk inanan kişi ben olurum, demeye benzer. Böyle bir üslub ise böyle bir şeyi oldukça uzak görmeyi mübalağa yoluyla ifade etmek olur. Yani böyle bir şeye inanmaya imkan yoktur. Bu, kullanılan ifadede bir yumuşaklıktır. Yüce Allah'ın: "Şüphe yok ki biz yahut siz, ya bir hidayet üzereyiz ya da apaçık bir sapıklıkta" (Sebe', 24) buyruğu gibidir. Buna göre anlam şöyle olur: O vakit ben bu çocuğa ilk ibadet eden kişi olurum. Çünkü evlada gösterilen tazim babaya gösterilen tazimdir.

 

Mücahid de şöyle demektedir: Yani eğer Rahman'ın bir çocuğu var ise, O'nun bir çocuğu bulunmaması esasına binaen yalnızca O'na ibadet edenlerin ilkiyim.

 

Yine es-Süddi şöyle demektedir: Eğer O'nun evladı varsa, evladı var diye O'na ibadet eden ilk kişi ben olurum. Fakat O'nun hakkında böyle bir şey sözkonusu olamaz.

 

el-Mehdevi dedi ki: Bu görüşlere göre; '' ... sa'' şart edatıdır, daha uygun olanı budur, Taberi'nin tercih ettiği görüş de budur. Çünkü bunun -nefy edatı olarak-: (...) anlamında olması halinde, geçmişte böyle bir şey yoktu, anlamı hatıra gelebilir.

 

Buradaki "ibadet edenler"in bundan çekinenler, yüz çevirenler anlamında olduğu da söylenmiştir. 

 

Kimi ilim adamı da şöyle demiştir: Eğer böyle olsaydı; "Yüz çevirenler" şeklinde gelmeliydi. Nitekim Ebu Abdi'r-Rahman ile el-Yemani de "elif"siz olarak: ''Ben bunu kabul etmeyenlerin, reddedenlerin ilkiyim." diye okumuşlardır. "Yüz çevirdi, kızdı, gazaplandı, yüz çevirir, kızar, gazaplanır" denilir. (...)'': Kızan ve gazaplanan, yüz çeviren" demektir. İsmi (...) diye gelir. Bu açıklama Ebu Zeyd'den nakledilmiştir. el-ferezdak der ki: "Bunlar benim meclis arkadaşlarımdır, haydi onlar gibisini getir bana, Ben Darimlilerden dolayı Küleyb'e hicvetmeyi kabul edemem,"

 

Bu beyit şöyle de zikredilmiştir: "Onlar öyle kimselerdir ki hicvederlerse beni, hicvederim onları, Fakat Darimliler sebebiyle Küleyb'i hicvetmeyi kabul edemem."

 

el-Cevheri dedi ki: Ebu Amr dedi ki: Yüce Allah'ın: "Ben ibadet edenlerin ilkiyim" buyruğundaki "abid: ibadet eden" kelimesi kabul etmemek, yüz çevirmek ve gazaplanmak anlamını taşımaktadır. el-Kisai ve el-Kutebi de böyle demiştir. Onlardan bunu el-Maverdı nakletmektedir.

 

el-Herevi dedi ki: Yüce Allah'ın: "İbadet edenlerin ilki ben olurdum" buyruğunda "ibadet edenler" lafzının "Yüz çevirdi, yüz çevirir" anlamından geldiği söylenmiştir ki, ben bu işten yüz çevirenlerdenim, demek olur.

 

İbn Arafe dedi ki: fiil: ''Yüz çevirdi, yüz çevirir" anlamında kullanıldığı takdirde, ism-i faili: (...)'' diye gelir. İsm-i faili olarak; (...) diye kullanılması çok azdır. Kur'an-ı Kerim ise çok az kullanılan ve şaz olan şekilleri kullanmaz. Ancak mana şöyledir: O bir ve tektir, çocuğu da yoktur, esasına göre aziz ve celil olan Allah'a ibadet edenlerin ilki benim.

 

Rivayete göre, bir kadının kocası ile gerdeğe girdikten sonra altı ayın sonunda çocuğu doğdu. Bu husus Osman (r.a)'a zikredilince, o kadının recmedilmesini emretti. Bu sefer Ali (r.a) ona şöyle dedi: Yüce Allah: "Onun taşınması ve sütten kesilmesi de otuz aydır" (el-Ahkaf, 15) diye buyurmaktadır. Bir diğer ayet-i kerimede de: "Onun sütten kesilmesi de iki yılda olur" (Lukman, 14) diye buyurmaktadır deyince, Allah'a yemin ederim ki: "Osman o kadının geri getirilmesi'için haber göndermekten çekinmedi, utanmadı", Abdullah b. Vehb dedi ki: Burada "abide" çekinmedi ve utanmadı demektir.

 

İbnü'l-A'rabı dedi ki: "İbadet edenlerin ilki ben olurdum" buyruğu bu işe gazaplanan ve bunu kabul etmeyenlerin ilki ben olurdum, demektir.

 

"İbadet edenlerin ilki ben olurdum" buyruğunun size muhalif olarak vahdaniyet üzere O'na ibadet eden ilk kişi ben olurum demektir. Ebu Ubeyde dedi ki: Bunu inkar edenlerin ilki ben olurum, anlamındadır. (...) tabirinin "hakkımı kabul etmeyip, inkar etti" anlamında kullanıldığı da nakledilmiştir.

 

Asım dışında Kufeliler "evladı" anlamındaki kelimeyi "vav" harfi ötreli, "lam" harfini de sakin olarak: (...) diye okumuşlardır. Diğer kıraat alimleri ile Asım ise; (...) diye okumuşlardır ki: daha önceden (Meryem, 88. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

"Göklerin ve yerin Rabbi ile Arş'ın Rabbi niteleyegeldiklerinden" onların söyledikleri yalanlardan "münezzehtir." Yani O'nu bu yalanlardan tenzih ve takdis ederim. Yüce Allah böylelikle kendi zatını hudusu (sonradan meydana gelmiş olmayı) gerektiren herbir husustan tenzih etmekte, Peygamber (s.a.v.)'a da bu tenzihi emretmektedir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Zuhruf 83

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR