ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ZUHRUF

18

/

19

 

أَوَمَن يُنَشَّأُ فِي الْحِلْيَةِ وَهُوَ فِي الْخِصَامِ غَيْرُ مُبِينٍ {18}

 

 وَجَعَلُوا الْمَلَائِكَةَ الَّذِينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمَنِ إِنَاثاً أَشَهِدُوا خَلْقَهُمْ سَتُكْتَبُ

شَهَادَتُهُمْ وَيُسْأَلُونَ {19}

 

18. Süs içinde yetiştirilmekte olan ve tartışma sırasında açıklayamayanları mı (O'na evlat diye isnad ediyorlar)?

19. Ve onlar bizzat Allah'ın kulları olan melekleri de dişiler kabul ettiler. Acaba kendileri onların yaratılışlarına şahit mi oldular? Onların bu şehadetleri yazılacaktır ve sorgulanacaklardır.

 

Yüce Allah'ın: "Süs içinde yetiştirilmekte olan ... " buyruğu ile ilgili açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:

 

1- "Yetiştirilmekte Olan ... " Anlamındaki Lafzın Anlamı ve okunuşu:

2- Kadın İçin Süslenmek:

 

1- "Yetiştirilmekte Olan ... " Anlamındaki Lafzın Anlamı ve okunuşu:

 

Yüce Allah'ın: ''Yetiştirilmekte olan ... mı" terbiye edilerek büyüyüp geli~mekte olan ... mı, demektir.

 

"Terbiye" demektir. Mesela; bir kimse aralarında yetiştiği kabile için: "Ben filan oğulları arasında yetiştim, terbiye oldum" der. (...) ile (...) şekli aynı anlamdadır.

 

İbn Abbas, ed-Dahhak, İbn Vessab, Hafs, Hamza, el-Kisai ve Halef "ye" harfini ötreli, "nun" harfini üstün, "şın" harfini de şeddeli olarak "Yetiştirilmekte" diye okumuşlardır. Yani süs içerisinde terbiye edilip, büyümekte olan ... anlamındadır. Ebu Ubeyd de bunu tercih etmiştir. çünkü bu fiilde isnad daha yukarıda olanlara (yani yetiştirme işini yapanlara)dır. Diğerleri ise "ye" harfini üstün, "nun" harfini sakin olarak: "Yetişen" diye okumuşlardır. Bu okuyuşu Ebu Hatim tercih etmiştir. Temeli derine duğru gidip yetişen, büyüyen anlamındadır. Asıl kökü: "Yükseldi" fiilinden gelmektedir. Bu açıklamayı el-Herevi yapmıştır. Buna göre "yetiştirilmek" müteaddi (geçişli) fiil iken, "yetişmek" fiili lazımdır (geçişsizdir).

 

2- Kadın İçin Süslenmek:

 

"Süs içinde" ziynet içinde ... demektir. İbn Abbas ve başkaları şöyle demişlerdir: Bunlardan kasıt kız çocuklarıdır. Bunların kılık kıyafetleri erkeklerinkinden farklıdır.

Mücahid, Altın ve ipek kullanmakta kadınlara müsaade vardır deyip. bu ayet-i kerimeyi okumuştur.

 

el-Kiya et-Taberi dedi ki: Bu buyrukta süs eşyasının kadınlara mübah olduğuna delil vardır. Bu hususta icma gerçekleşmiş. buna dair haberler de sayılamayacak kadar çoktur.

 

Derim ki: Ebu Hureyre'den gelen rivayete göre de o kızına şöyle dermiş:

"Kızcağızım, sakın altın ile süslenmeyesin. Çünkü ben senin için cehennem alevinden korkarım.

 

"Ve tartışma" tartışırken delil ortaya koyma "sırasında açıklayamayanları mı ... " Katade dedi ki: Lehine bir delil olmakla birlikte bir kadın konuştu mu mutlaka o delili kendi aleyhine çevirir.

 

Abdullah (b. Mesud)'ın mushafında: "Ve konuşma sırasında açıklayamayanları mı ... " şeklindedir.

 

Ayetin anlamı şudur: Niteliği bu olan bir varlık hiç Allah'a izafe edilir mi? Böyle bir şeye imkan yoktur.

 

Süs içerisinde yetiştirilenlerin, onların altın ve gümüşten yaptıkları ve süsledikleri putları olduğu da söylenmiştir. Bu açıklamayı ibn Zeyd ve ed-Dahhak yapmıştır. "Ve tartışma sırasında açıklayamayanları mı ... " buyruğu bu açıklamaya göre: cevap veremeyip, susanları mı ... demek olur.

 

"olan ... " nasb mahallindedir. Onlar süs içinde yetiştirilmekte olanları Allah'a eş koştular, demek olur. Mübteda olarak merfu olması ve haberinin gizli olması da mümkündür. Bu açıklamayı da el-Ferra yapmıştır. ifadenin takdiri de şöyle olur: Yoksa bu durumda olan hiç ibadete layık olabilir mi?

 

Arzu edilirse ifadenin başına (bedel kabul edilip) döndürülmek suretiyle cer konumunda olduğu da söylenebilir. ifadenin başı da Yüce Allah'ın:

 

"İsnad ettiği şeyin'' (ez-Zuhruf, 17. ayet) buyruğudur Yahutta Yüce Allah'ın: "Yarattıklarından kızlar'' (ez-Zuhruf, 16) buyruğundaki (...)dır. Şu kadar var ki; bu iki yerde bedel kabul edilmesi, soru edatı olan "elif"in bedel ile mübdelun minh arasında engel teşkil etmesinden dolayı zayıftır.

 

"Ve onlar bizzat Allah'ın kulları olan melekleri de dişiler kabul ettiler" buyruğundaki: "Kulları" lafzını Kufeliler çoğul olarak okumuş ve Ebu Ubeyde de bunu tercih etmiştir. Çünkü bunda isnad daha ileri bir derecededir. Ayrıca Yüce Allah onları, meleklerin Allah'ın kızları olduğu iddialarını yalanlamış ve bunların gerçekte Allah'ın kulları olduklarını, kızları olmadıklarını onlara haber vermiştir.

 

İbn Abbas'tan gelen rivayete göre ise: "Rahman'a çokça ibadet edenler ... " diye okumuştur. Said b. Cübeyr dedi ki: Benim mushafımda: (...) şeklindedir deyince, ibn Abbas ona: Onu sil ve: "Rahman'ın (Allah'ın) kulları" diye yaz. Bu kıraati doğrulayan Yüce Allah'ın:

 

"Bilakis onlar çok şerefli kullardır." (el-Enbiya, 26); "O kafirler beni bırakıp kullarımı veliler edineceklerini mi sandılar?'' (el-Kehf, 102) buyrukları ile: "Allah'ı bırakıp da taptıklarınız şüphesiz sizin gibi kullardır'' (A'raf, 194) buyruklarıdır.

 

Diğerleri ise sakin bir "nun" ile: "Rahman'ın nezdinde bulunan" diye okumuşlardır. Ebu Hatim de bu kıraati tercih etmiştir. Bu kıraatin delili de Yüce Allah'ın: "Şüphe yok ki Rabbinin nezdindekiler .. ,'' (A'raf, 206) buyruğu ile "Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur, O'nun yanında olanlar ise ..'' (Enbiya, 19) buyruğudur.

 

Buyruktan maksat, Yüce Allah'a evlat isnad edişlerinde diğer taraftan meleklerin dişi olup Allah'ın kızları olduklarını delilsiz olarak ileri sürmelerinde yalancı olduklarını açıklayıp bilgisizliklerini ortaya koymaktır.

 

Meleklerden "kullar" diye söz edilmesi onlar için bir övgüdür. Yani ibadetin en ileri derecesinde olan varlıklara nasıl ol ur da ibadet ettiler) Diğer taraftan nasıl olur da herhangi bir delil olmaksızın onların dişi olduklarına hüküm verdiler.

 

Bur,(daki: "kılmak (meale göre: kabul etmek)" söylemek ve hüküm vermek anlamındadır. Nitekim' "Zeyd'i insanların en bilgilisi kıldım" derken onun lehine böyle hüküm verdim, demektir.

 

"Acaba kendileri onların yaratılışlarına şahid mi oldular?" Yani meleklerin yaratılışlarında kendileri hazır mı idiler ki onların dişi olduklarına hükmettiler?

 

Denildiğine göre; Peygamber (s.a.v.) onlara: "Onların dişi olduklarını nerden biliyorsunuz" diye sormuş, kendileri de: Diz bunu atalarımızdan böyle duymuştuk. Ayrıca onların dişi oldukları hususunda yalan söylemediklerine de tanıklık ediyoruz, demişlerdi Bunun üzerine Yüce Allah: "Onların bu şehadetleri yazılacaktır ve sorgulanacaklardır" diye buyurmaktadır Yani ahirette bu şahidlikten sorumlu tutulacıklardır.

 

" ... şahid mi oldular?" anlamındaki buyruğu Nafi' teshile uğramış ötreli hemze'nin başına gelen bir soru hemzesi ile: "Şahid mi tutuldular. onlara gösterildi mi?" şeklinde okumuştur. el-Müseyyebi'nin kendisinden med ile okuduğuna dair gelen rivayetler dışındaki lafızlarda ise med ile okumamıştır. el-Mufaddal. Asım'dan bunun benzerini ve iki hemzeyi tahkik ile okuduğunu rivayet etmiştir. Diğerleri ise tek bir soru hemzesi ile: "Şahid mi oldular!" diye okumuşlardır.

 

ez-Zühri'den de haber cümlesi şeklinde: "Yaratılışları onlara gösterildi (mi ki)" diye okuduğu rivayet edilmiştir.

 

"Yazılacaktır" lafzı genel olarak meçhul bir fiil şeklinde "te" harfi ötreli olmak üzere: (...) diye okunmuş, "Bu şehadetleri" lafzı da merfu olarak okunmuştur.

 

es-Sülemi, İbn es-Semeyka ve Hafs'tan rivayetle Hubeyre "nun" harfi ile: "Yazacağız" ve "Onların bu şehadetlerini" şeklinde malum bir fiilin mefulü olarak nasb ile okumuşlardır. Ebu Reca'dan ise "şehadet" kelimesinin çoğulu ile: "Onların yaptıkları bu şehadetler yazılacaktır" diye okuduğu rivayet edilmiştir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Zuhruf 20

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR