ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ŞURA

45

وَتَرَاهُمْ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا خَاشِعِينَ مِنَ الذُّلِّ يَنظُرُونَ مِن طَرْفٍ خَفِيٍّ وَقَالَ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلَا إِنَّ الظَّالِمِينَ فِي عَذَابٍ مُّقِيمٍ

 

45. Onları ona arz olunduklarında zilletten boyunlarını bükmüş, göz ucuyla gizlice baktıklarını görürsün. İman edenler derler ki: "Muhakkak hüsrana uğrayanlar kıyamet gününde hem kendilerini, hem yakınlarını kaybedenlerdir." Haberiniz olsun ki, muhakkak zalimler sürekli bir azab içindedirler.

 

"Onları ona arz olunduklarında ... görürsün" buyruğundaki: "Ona" lafzından kasıt, ateşe arzolunmalarıdır. Çünkü ateş onların azabıdır. Daha önce sözü edilen azaba müennes bir zamir gönderilmiştir. çünkü bu azab ateş azabıdır. Buna cehennem azabı da denilebilir. Şayet lafza riayet edilerek, zamir kullanılmış olsaydı: (...) diye buyurulması gerekirdi.

 

Bu hususta yapılan açıklamalara göre bu buyruğu kastedilenler bütün müşriklerdir. Hepsi oraya gidecekleri vakit cehenneme arzolunacaklardır, çoğunluk böyle demiştir. Bir diğer görüşe göre kastedilenler özellikle Firavun hanedanıdır. Onların ruhları sabah, akşam cehenneme gidip gelen siyah kuşların içlerinde hapsolunur. Onların cehenneme arzolunmaları işte budur. Bu açıklamayı da İbn Mesud yapmıştır.

 

Bunun bütün müşrikler hakkında umumi olduğu ve günahlarının kabirlerinde kendilerine arzolunduğu, kabirlerinde de azaba arzolundukları da söylenmiştir. Ebu'l-Haccac'ın bu husustaki açıklamasının anlamı budur .

 

''Zilletten boyunlarını bükmüş" buyruğu ile ilgili olarak kimi kıraat alimi: ''Boyunlarını bükmüş" buyruğu üzerinde vakıf yapılacağı kanaatindedir. "Zilletten" buyruğu da "baktıklarını" anlamındaki buyruğa taalluk etmektedir. Bunun "boyunlarını bükmüş" buyruğuna taalluk ettiği de söylenmiştir.

 

"Boyun bükmek" kırılmak ve alçak gönüllülük göstermek demektir.

 

"Gözucuyla gizlice baktıklarını" buyruğunun anlamına gelince, yani onlar bakmak için tam anlamıyla gözlerini kaldırmazlar. Çünkü başlarını önlerinde eğmiş olacaklardır. Araplar da zelil kimseyi "gözucuyla bakmak"la nitelendirirler. Nitekim bunun zıddı halde olan bir kimse hakkında küçülmesine sebeb teşkil edecek bir şüphe ile itham altında bulunmuyor ise "keskin bakışlı olmak (hadidu'n-nazar)" tabirini kullanırlar.

 

Mücahid dedi ki: "Gözucuyla gizlice baktıklarını ... " zelilce baktıklarını ... anlamındadır. Onlar kalbleriyle bakarlar, çünkü kör olarak haşredilecekler. Kalb gözü ise gizli bir bakıştır.

 

Katade, es-Süddı, el-Kurazı ve Said b, Cübeyr de şöyle derler: Aşırı korkularından dolayı farkettirmeden bakmaya çalışırlar. Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Onlar görmesi zayıf bir göz ile bakacaklardır. Yunus dedi ki: " ... den, dan (mealde ... uyla)" buyruğu "be" anlamındadır. Gizli bir bakışla bakarlar yahutla zillet ve korkudan dolayı zayıf bir bakışla bakarlar, demektir. Buna yakın bir açıklama el-Ahfeş'den nakledilmiştir. İbn Abbas da:

 

Sönük ve alçalmış bir bakışla ... diye açıklamıştır. Bir diğer açıklamaya göre onlar görecekleri türlü türlü azaplardan ötürü bütün güçleri ile cehenneme bakmaktan korkacaklardır.

 

"İman edenler derler ki: Muhakkak hüsrana uğrayanlar kıyamet gününde hem kendilerini, hem yakınlarını kaybedenlerdir" buyruğu şu demektir: Müminler cennette kafirlerin başına geleni görecekleri vakit şöyle diyecektir: Gerçekte hüsran şunların ulaştıkları sonuçtur. Onlar ebedi azapta kalacaklarından dolayı kendilerini kaybettikleri gibi yakınlarını da kaybetmişlerdir. Çünkü eğer yakınları cehennemde bulunuyor ise, onlardan fayda sağlayamazlar. Eğer cennette ise zaten onlar ile cehennemdekiler arasında bir engel vardır.

 

Bir diğer açıklamaya göre, yakınların kaybedilmeSi şu demektir: Eğer onlar iman etmiş olsalardı, cennette huru'l-İyn'den onların yakınları bulunacaktı.

 

İbn Mace'nin, Sünen'inde yer alan rivayete göre Ebu Hureyre şöyle demiştir; Rasülullah (s.a.v.) buyurdu ki; "Sizden herbirinizin mutlaka biri cennette, biri cehennemde olmak üzere iki konağı vardır. Şayet ölümden sonra cehenneme gidecek olursa, cennetlikler onun oradaki yerine mirasçı olurlar. İşte Yüce Allah'ın; "İşte bu kimseler mirasçılardır" (el-Mu'minun, 10) buyruğu bunu anlatmaktadır. Bu hadis daha önceden (el-Mu'minun, 10 ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

Darimi'nin, Müsned'inde yer alan rivayete göre Ebu Umame şöyle demiştir; Resülullah (s.a.v.) buyurdu ki; "Yüce Allah her kimi cennete girdirirse, mutlaka ona huru'l İyn'den yetmişiki zevce ve yetmiş tane de cehennem ehlinden miras alacağı zevce verecektir. O zevcelerinin hepsinin de şehveti harekete getiren fercleri erkeklerin de bükülmeyen zekerleri olacaktır ..''

 

Hişam b, Halid dedi ki; Cehennemliklerden "mirası" ile kastedilen, cehenneme girmiş ve böylelikle cennetliklerin hanımlarına mirasçı olduğu kimseler kastedilmektedir. Firavun'un hanımının miras alınacağı gibi.

 

"Haberiniz olsun ki muhakkak zalimler sürekli" kesintisiz ve devamlı "bir azab içindedirler."  Bunun müminlerin söyleyeceği sözlerden olması mümkün olduğu gibi Yüce Allah tarafından verilen yeni bir haber ifadesi olması da mümkündür.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Şura 46

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR