ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ŞURA

37

 

وَالَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ وَإِذَا مَا غَضِبُوا هُمْ يَغْفِرُونَ

 

37. Onlar ki büyük günahlardan, hayasızca davranışlardan uzak dururlar. öfkelendiklerinde de onlar bağışlarlar.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:

 

1- Büyük Günahlar ve Hayasızlıklar:

2- Kızgınlık Halinde Bağışlamak:

 

1- Büyük Günahlar ve Hayasızlıklar:

 

"Onlar ki... uzak dururlar" buyruğunda yer alan: "Onlar ki" lafzı daha önce geçen: "iman edip ... edenler için" buyruğuna atfedilmiştir. Yani ve: O "büyük günahlardan ... uzak duranlar içindir" demektir. Büyük günahlara dair açıklamalar daha önceden en-Nisa Suresi'nde (31. ayet. 1. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Hamza ve el-Kisai "büyük günahlardan" buyruğunu (...): Günahın büyüğü" diye okumuşlardır. Bununla birlikte izafet yapıldığı takdirde, bazan tekil ile çoğul kastedilebilir. Yüce Allah'ın: "Allah'ın nimet(ler)ini saymaya kalkışırsanız, onları sayamazsınız" (en-Nahl, 18) buyruğunda ve hadis-i şerifte: "Irak dirhemini ve kafizini alıkoydu.'' geçtiği gibi. Diğerleri ise gerek burada, gerekse en-Necm Suresi'nde (32, ayet-i kerimede) çoğul olarak okumuşlardır,

 

"Hayasızca davranışlardan" buyruğu ile ilgili olarak es-Süddi, zinayı kastetmektedir, demiştir. İbn Abbas da böyle açıklamıştır. Yine İbn Abbas: Büyük günah şirktir demiştir. Bazıları da günahların büyükleri kendilerinden uzak kalınması halinde küçüklerin bağışlandığı günahlardır. Hayasızlıklar (el-fevahiş) da büyük günahların kapsamı içerisindedir. Bununla birlikte yaralamaya kıyasla öldürmek, zina etmek isteğine nisbetle zina etmek gibi, bazan daha hayasızca ve çirkin olabilir,

 

Bir diğer görüşe göre "hayasızlıklar" ile "büyük günahlar" aynı anlamdadır. Lafzın farklılığı dolayısıyla tekrarlanmıştır. Yani onlar büyük günah ve hayasızlık olduğu için masiyetlerden uzak dururlar, demektir.

 

Mukatil; fevahiş (hayasızlıklar) hadleri gerektiren günahlardır, demiştir.

 

2- Kızgınlık Halinde Bağışlamak:

 

"öfkelendiklerinde de onlar bağışlarlar." Yani kendilerine zulmedenlere karşılık vermez, affederler,

 

Denildiğine göre bu buyruk Mekke'de iken ömer (r.a)'a hakaret edilip sövülüp sayıldığı vakit inmiştir. Bir başka görüşe göre malının tamamını infak etmesi üzerine insanlar onu kınayınca ve kendisine hakaret edildiği halde kendisi affedip bağışlayınca inmiştir.

 

Ali (r.a)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bir seferinde Ebu Bekir'in elinde toplu bir mal bulundu, O bunun tamamını hayır yolunda sadaka olarak verdi. Müslümanlar bundan dolayı onu kınadı, kafirler de yanlış yaptığını söyledi. Bunun üzerine: "Size verilmiş herhangi bir şey, dünya hayatının geçimliğidir. Allah'ın nezdindekiler ise iman edip Rabblerine tevekkül edenler için daha hayırlı ve daha kalıcıdır." öfkelendiklerinde de onlar bağışlarlar" (Şura, 36-37) buyrukları nazil oldu.

 

İbn Abbas da şöyle demiştir: Müşriklerden birisi Ebu Bekr'e hakaret etti, ona hiçbir karşılık vermedi. Bunun üzerine bu ayet-i kerime indi.

 

Bu, ahlakın güzel yönlerindendir. Onlar kendilerine zulmedenlere karşı şefkatli davranır, kendilerine cahillik edenleri bağışlarlar. Bu yolla da Yüce Allah'ın sevabını ve affını isterler. Çünkü Yüce Allah AI-i İmran Süresi'nde: " ... öfkelerini yutanlar ve insanları affedenlerdir" (AI-i İmran, 134) diye buyurmaktadır. Bu ise bir adamın sana dil uzatırken senin ona karşı duyduğun öfkeni bastırmandır. şairlerden birisi de şöyle demiştir: "Bana zulmedene yaptığı zulmü affettim ben, Onun bu davranışını bile bile bağışladım ben. Ona acıyıp durdum, o bana zulmederken, Nihayet aşırı zulmünden onun için ağladım ben."

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Şura 38

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR