ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ŞURA

23

ذَلِكَ الَّذِي يُبَشِّرُ اللَّهُ عِبَادَهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ قُل لَّا

أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْراً إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبَى وَمَن يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَّزِدْ

لَهُ فِيهَا حُسْناً إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ شَكُورٌ

 

23. İşte Allah'ın iman edip iyi ameller işleyen kullarına müjdelediği şey budur. De ki: "Ben sizden buna karşılık -akrabalıkta sevgiden başka- ücret istemem." Kim bir güzellik kazanırsa, Biz de kendisine onun güzelliğini arttırırız. Muhakkak Allah çok mağfiret edicidir, iyiliklerin mükafatını verendir.

 

"İşte Allah'ın iman edip iyi ameller işleyen kullarına müjdelediği şey budur" buyruğundaki: "Müjdelediği" buyruğu bu şekilde: ''Ona müjde verdi" fiilinin muzari'i olarak okunduğu gibi, (...) şeklinde (...)'in muzari'i olarak ve: (...) şeklinde (...)'in muzari'i olarak da okunmuştur. ifadede hazfedilmiş lafızlar vardır. Anlamı şöyledir: Allah mümin kullarına bunu müjdeliyor ki; dünyada iken sevinsinler ve bundan dolayı daha çok itaat etmek arzusunu duysunlar.

 

 

"De ki: Ben sizden buna karşılık -akrabalıkta sevgiden başka- ücret istemem" buyruğu ile ilgili olarak açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:

 

1- Risaletin Karşılığı ve Peygamber ile Akrabalık Bağı:

2- Ayetin Nüzul Sebebi:

 

1- Risaletin Karşılığı ve Peygamber ile Akrabalık Bağı:

 

"De ki: Ben sizden buna karşılık -akrabalıkta sevgiden başka- ücret istemem." Ey Muhammed, risaleti tebliğ karşılığında sizden bana vereceğiniz bir şey istemiyorum, demektir.

 

"Akrabalıkta sevgiden başka" buyruğu ile ilgili olarak ez-Zeccac şöyle demektedir: "Sevgiden başka" anlamındaki buyruk, birincisinin (müstesna minh'in) türünden olmayan bir istisnadır. Yani ben sizden sadece akrabalık bağım dolayısıyla bana sevgi beslemenizi ve böylelikle beni korumanızı istiyorum. Buyrukta hitab özel olarak Kureyş'e dir. Bu açıklamayı İbn Abbas, İkrime, Mücahid, Ebu Malik, Şa'bi ve başkaları yapmıştır.

 

eş-Şa'bi dedi ki; Bu ayet-i kerime hakkında insanlar bize çokça soru sormaya başlayınca biz de ayet hakkında soru sormak üzere İbn Abbas'a mektub yazdık. O da bize şunu yazdı; Resulullah (s.a.v.) bütün insanlar arasında Kureyş ile akrabalık bağı en çok olan idi. Onların bütün kolları ile mutlaka neseben bir akrabalığı vardı. Yüce Allah kendisine; "De ki: Ben sizden buna karşılık -akrabalıkta sevgiden başka- ücret istemem" buyruğunu indirdi. Yani ben sizden sizinle olan akrabalığım dolayısı ile bana gerekli sevgiyi göstermenizi istiyorum. Bu da: Benimle sizin aranızdaki bu bağlara gereği gibi riayet ederek beni tasdik etmenizi istiyorum, demektir.

 

Buna göre buradaki "akrabalık" neseb akrabalığıdır. Sanki onlara şöyle demiş gibidir: Eğer peygamber olduğum için bana uymuyor iseniz, hiç olmazsa akrabalığım dolayısıyla bana uyunuz.

 

İkrime dedi ki: Kureyşliler akrabalık bağlarını gözeten bir kabile idi.

Peygamber (s.a.v.) peygamber olarak gönderilince bu akrabalık bağını kopardılar. Peygamber de onlara: "önceden yaptığınız gibi, benim akrabalık bağımı gözetin" dedi.

 

Buna göre anlam şöyle olur; De ki: Ben buna karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum, fakat sizlere -birincisinden olmayan bir istisna olarak- akrabalık bağımı hatırlatıyorum. Bu açıklamayı en-Nehhas zikretmiştir.

 

Buharı'de de Tavus'tan, onun İbn Abbas'tan rivayetine göre İbn Abbas'a Yüce Allah'ın: "Akrabalıkta sevgiden başka" buyruğu hakkında soru sorulmuştu. Bunun üzerine Said b. Cübeyr dedi ki: Akrabalık Muhammed (s.a.v.)'ın alı midir? İbn Abbas şöyle dedi: Biraz acele etti. Peygamber (s.a.v.)'ın akrabalık bağı bulunmayan Kureyş kollarından hiçbir kol yoktur. O dedi ki; Ancak ben sizin kendi aranızdaki akrabalık bağını gözetmenizi ve bunun gereğini yerine getirmenizi istiyorum, demiş oldu. Bu, bu husustaki görüşlerden birisidir.

 

Bir diğer görüşe göre akrabalardan kasıt, Resulullah (s.a.v.)'ın yakın akrabalarıdır. Yani ben sizden yakın akrabalarımı ve Ehl-i Beytimi sevmenizden başka herhangi bir ücret istemiyoruın. Tıpkı yakın akrabalarını tazim etmelerini emrettiği gibi. Bu da Ali b. Huseyn, Amr b. Şuayb ve es-Süddi'nin görüşüdür.

 

Said b. Cübeyr'in, İbn AbBas'tan rivayetine göre Yüce Allah: "De ki: Ben sizden buna karşılık -akrabalıkta sevgiden başka- ücret istemem" buyruğunu indirince, ey Allah'ın Resulü dediler. Bizim kendilerini seveceğimiz bu kişiler kimlerdir? diye sordular. Peygamber (s.a.v.) da: "Ali, Fatıma ve çocuklarıdır" diye buyurdu.

 

Ayrıca Ali (r.a)'dan söylediği rivayet edilen bu sözü de buna delil teşkil etmektedir: Peygamber (s.a.v.)'a insanların beni kıskandıklarından ötürü şikayette bulundum. şöyle buyurdu: "Sen cennete ilk girecek dört kişinin dördüncüsü olmaya razı değil misin? Ben, sen, Hasan ve Hüseyin. Eşlerimiz ise sağlarımızda ve sollarımızda olacaklar, soyumuzdan gelenler ise eşlerimizin arkasında bulunacaktır. ''

 

Peygamber (s.a.v.)'dan şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Benim Ehl-i Beytime zulmeden, yakınlarım hususunda bana eziyet eden kimselere cennet haram edilmiştir. Her kim Abdulmuttalib soyundan gelenlerden herhangi bir kimseye bir iyilikte bulunur da o şahıs bu iyiliğin karşılığını o kimseye veremezse, yarın kıyamet gününde benimle karşılaşacağı vakit, o iyiliğine karşı o kimseyi ben mükafatlandıracağım. "

 

el-Hasen ve Katade de şöyle demişlerdir: Yani Yüce Allah'a karşı sevgi beslemeleri ve O'na itaat etmek suretiyle O'na yakınlaşmaya çalışmalarından başka ... (sını istemiyorum), demektir, Bu açıklamaya göre "akrabalık"dan kasıt, Allah'a yakınlık (kurbet) demektir, Bundan dolayı; (...) ile (...) aynı anlamda olmak üzere yakınlık, yakınlaşmak (akrabalık), anlamındadır. Tıpkı (...) ile (...)'nin de aynı anlamda oluşu gibi

 

Kazea b, Suveyd, İbn Ebi Necih'ten, o Mücahid'den, O İbn Abbas'tan, o Peygamber (s.a.v.)'den şöyle dediği rivayet edilmektedir: "De ki: Ben sizden size getirdiklerimin karşılığında (Allah için) birbirinizi sevmenizden ve O'na itaat ile yakınlaşmanızdan başka bir ücret istemiyorum.''

 

Mansur ile Avf, el-Hasen'den: "De ki: Ben sizden buna karşılık -akrabalıkta sevgiden başka- ücret istemem" buyruğu hakkında dedi ki: Yüce Allah'a sevgi beslemelerini ve O'na itaat etmek suretiyle O'na yakınlaşmalarını istemiştir.

 

Bazıları da, ayet-i kerime nesholmuştur, demişlerdir. Çünkü ayet-i kerime Mekke'de inmiştir. müşrikler de Resulullah (s.a.v.)'a eziyet ediyorlardı. Bunun üzerine bu ayet-i kerime inmiş ve Yüce Allah onlara Peygamber (s.a.v.)'ı sevmelerini, onun akrabalık bağını gözetmelerini emretmiştir. Mekke'den, Medine'ye hicret edip ensar onu barındırıp ona yardım edince, Yüce Allah da onu: "Ben sizden bunun için herhangi bir ücret de istemiyorum. Benim mükafatım ancak alemlerin Rabbine aittir" (eş-Şuara, 109, 127, 145, 164, 180) diyen diğer peygamber kardeşlerine katmayı murad edince, üzerine: "De ki:

Ben sizden buna karşılık -akrabalıkta sevgiden başka- ücret istemem" buyruğunu indirdi. Böylelikle bu buyruk, hem bu ayet-i kerime ile hem de Yüce Allah'ın: "De ki: Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum ve ben kendiliğimden bir şeyler uyduranlardan da değilim." (Sad, 86); "Yoksa sen onlardan ücret mi istersin? Rabbinin verdiği rızık daha hayırlıdır." (elMu'minun, 72) ile: "Yoksa sen onlardan ücret mi istiyorsun da bu nedenle onlar borçtan dolayı ağır bir yük altına mı girmişler?" (Tur. 40) buyrukları ile nesholdu. Bu açıklamayı ed-Dahhak ile el-Huseyn b. el-Fadl yapınışlardır. Ayrıca Cuveybir bunu ed-Dahhak ve İbn Abbas'tan da rivayet etmiştİr.

 

es-Sa'lebi dedi ki: Bu, pek kuvvetli bir görüş değildir. Yüce Allah'a itaat etmek suretiyle peygamberine sevgi beslemek ve Ehl-i Beytini sevmek suretiyle Allah'a yakınlaşmak nesholmuştur. demek kadar çirkin bir şey ne olabilir? Çünkü Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim Muhammed aline sevgi besleyerek ölürse şehid olur. Kim Muhammed aline sevgi besleyerek ölürse, Yüce Allah melekleri ve rahmeti kabrinin ziyaretçileri yapar. Kim de Muhammmed aline buğzederek ölürse, kıyamet gününde gözlerinin ortasında (alnında) Allah'ın rahmetinden ümit kesmiştir, yazılı olarak gelecektir. Kim Muhammed aline buğzederek ölürse, cennet kokusunu almayacaktır. Kim benim al-i beytime buğzederek ölürse, benim şefaatimden onun hiçbir payı yoktur."

 

Derim ki: Bu haberi ez-Zemahşeri Tefsir'inde bundan daha uzun bir şekilde zikretmektedir. O şöyle diyor: Rasülullah (s.a.v.) da buyurdu ki: "Kim ali Muhammed'e sevgi duyarak ölürse o şehid olarak ölür. Kim Muhammed aline sevgi besleyerek ölürse, imanını tamamlamış bir mu'min olarak ölür. Kim Muhammed aline sevgi duyarak ölürse, ölüm meleği ona cenneti müjdeler, sonra da münker ve nekir (ona aynı müjdeyi verirler). Kim Muhammed aline sevgi duyarak ölürse, bir gelinin kocasının evine zifafa götürülmesi gibi cennete götürülür. Kim Muhammed aline sevgi duyarak ölürse, kabrinde cennete açılan iki kapı açılır. Kim Muhammed aline sevgi üzere ölürse, Allah onun kabrini rahmet meleklerinin ziyaretgahı yapar. Kim Muhammed aline sevgi üzere ölürse. sünnet ve cemaat üzere ölür. Kim de Muhammed aline buğzederek ölürse, kıyamet gününde gözlerinin arasında 'Allah'ın rahmetinden ümit kesmiştir'' yazılı olduğu halde gelir. Kim Muhammed aline buğz üzere ölürse, kafir olarak ölür. Kim Muhammed aline buğz üzere ölürse, cennetin kokusunu almaz. ''

 

en-Nehhas dedi ki: İkrime'nin görüşüne göre ise ayet nesholmuş değildir. O şöyle diyor: Kureyşliler akrabalık bağlarını gözeten kimselerdi. Peygamber (s.a.v.) peygamber olarak gönderilince, onunla bağlarını kestiler. O da onlara şöyle dedi: Ben buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Yalnızca bana sevgi beslemenizi, akrabalık bağım dolayısıyla beni koruyup, beni yalanlamamanızı istiyorum.

 

Derim ki: İbn Abbas'ın Buhari'deki görüşü ile Şa'bi'nin ondan naklettiği görüşün aynısıdır. Buna göre nesh sözkonusu değildir.

 

en-Nehhas dedi ki: el-Hasen'in görüşü güzel bir görüştür. Onun doğruluğuna da Rasülullah (s.a.v.)'dan müsned olarak (muttasıl bir sened ile) rivayet edilen hadis de delil teşkil etmektedir. Nitekim bize Ahmed b. Muhammed el-Ezdi anlattı, dedi ki: Bize er-Rabi' b. Süleyman el-Muradihaber verdi, dedi ki: Bize Esed b. Musa haber verdi. Bize Kazea -ki o İbn Yezid el-Basri'dir- anlattı, dedi ki: Bize Abdullah b. Ebi Necih, Mücahid'den naklen anlattı. Mücahid'in, İbn Abbas'tan rivayetine göre Resülullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ben size peygamber olarak getirmiş olduğum apaçık deliller, belgeler ve hidayet karşılığında herhangi bir ücret istemiyorum, Ancak Yüce Allah'ı sevmenizi ve O'na itaatte bulunarak O'na yakınlaşmaya çalışmanızı istiyorum, " İşte Yüce Allah'tan aldıklarını beyan eden peygamber bunu söylemiş bulunuyor. Diğer peygamberler de ondan önce böylece: "Benim mükafatımı vermek ancak Allah'a aittir" (Sebe. 47) demişlerdir.

 

2- Ayetin Nüzul Sebebi:

 

Bu ayetin ne sebeple indiği hususunda (tefsir alimleri) farklı görüşlere sahiptirler İbn Abbas dedi ki: Peygamber (s.a.v.) Medine'ye geldiğinde öyle birtakım olaylarla karşı karşıya geliyor ve öyle birtakım hakları yerine getirmek durumunda oluyordu ki; elinde bulunanlar bunları yerine getirmeye yetmiyordu, Bunun üzerine ensar şöyle dedi: Şüphesiz Allah bu zat sayesinde sizi hidayete iletmiştir. Ayrıca o sizin kardeşinizin oğludur, O elindeki imkanların el vermediği birtakım olaylarla ve yerine getirmek durumunda olduğu haklarla karşı karşıya kalmaktadır Haydi onun için bir mal toplayalım, dediler ve bunu yaptılar. Sonra da bu topladıkları malı götürüp ona verdiler, bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil oldu,

 

el-Hasen de şöyle demiştir: Bu ayet-i kerime ensar ile muhacir karşılıklı olarak öğünmeye koyulunca nazil olmuştur Ensar: Biz şunları yaptık, diye öğündü, muhacirler de Resulullah (s.a.v.)'e olan yakınlıkları ile öğündüler. Miksem'in, İbn Abbas'tan rivayetine göre o şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) birtakım sözler kulağına gelince, bir hutbe irad etti ve ensara şunları söyledi:

 

"Sizler önceden zelil olup benim sayemde Allah sizi aziz kılmadı mı? Sizler önceden sapık olup benimle Allah sizi hidayete erdittirmedi mi? Sizler önceden korku içerisinde iken benimle Allah sizi emniyete kavuşturmadı mı? Niçin bana cevap vermiyorsunuz?" Onlar, Sana ne diye cevap verelim? diye sordular şöyle buyurdu: "Diyebilirsiniz ki: Senin kavmin seni kovunca biz seni barındırmadık mı? Senin kavmin seni yalanlayınca biz seni tasdik etmedik mi?.. " diye onlara pek çok şey sayıp döktü, Bunun üzerine (ensar) dizleri üzerlerine çöküp şöyle dediler: Canlarımız ve mallarımız senindir. Bu sefer: "De ki: Ben sizden buna karşılık -akrabalıkta sevgiden başka- ücret istemem" buyruğu nazil oldu.

 

Katade dedi ki: Müşrikler dediler ki: Muhammed bu yaptıkları sebebiyle belki de bir ücret almak istiyor. Bunun üzerine bu ayet-i kerime onları Peygamber (s.a.v.)'e ve onun akrabalarına sevgi beslemeye teşvik etmek üzere nazil oldu,

 

es-Sa'lebi dedi ki: Bu, ayetin muhtevasına daha uygun görülmektedir, çünkü sure Mekke'de inmiştir

 

"Kim bir güzellik kazanırsa ... " buyruğundaki: "Kazanır"ın mastarı olan: "Kesbetmek, kazanmak" demektir. Mesela: "Filan kişi ailesi için kazanır" denilir. ''İktisab (kazanmak)" demektir. Bu da Arapların, yol ve çare bulmaya çalışan kişiyi anlatmak üzere kullandıkları: (...) ifadelerinden alınmıştır. Bu hususa dair açıklamalar daha önceden el-En'am Süresi'nde (113. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

İbn Abbas dedi ki: "Kim bir güzellik kazanırsa" buyruğunda kastedilen Muhammed (s.a.v.)'ın aline sevgi beslemektir.

 

"Biz de kendisine onun güzelliğini arttırırız." Yani onun iyiliğini ona ve daha fazlasına katlarız.

 

"Muhakkak Allah çok mağfiret edicidir, iyiliklerin mükafatını verendir" buyruğu ile ilgili olarak Katade: Günahları bağışlayandır (Gafur), iyiliklerin karşılığını verendir (Şekur).

 

es-Süddi de şöyle demiştir: O Muhammed (s.a.v.)'ın alinin günahlarını bağışlayandır, onların iyiliklerinin karşılığını, mükafatınl verendir, demektir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Şura 24

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR