SAD 15 / 16 |
وَمَا
يَنظُرُ
هَؤُلَاء
إِلَّا
صَيْحَةً وَاحِدَةً
مَّا لَهَا مِن
فَوَاقٍ {15}
وَقَالُوا
رَبَّنَا
عَجِّل لَّنَا
قِطَّنَا
قَبْلَ
يَوْمِ
الْحِسَابِ {16} |
15.
Bunlar devenin iki sağımlığı kadar dahi gecikmesi olmayan bir çığlıktan
başkasını beklemiyorlar.
16. Ve
dediler ki: "Rabbimiz, hesab gününden önce (azaptan) payımızı bize çabuk
ver (de görelim)!"
"Bunlar ... bir çığlıktan
başkasını beklemiyorlar" buyruğunda geçen: "Bakmak, gözetlemek';
"Beklemek" anlamındadır. Yüce Allah'ın: "Bizi bekleyin,
nurunuzdan aydınlanalım" (el-Hadid, 13) buyruğunda da böyledir.
"Bunlar"dan
kasıt Mekke kafirleridir.
"Bir çığlıktan başkası"
buyruğunda kastedilen ise kıyamet için sur üfürüşüdür. Yani bunlar Bedir'de o
yarayı aldıktan sonra geriye sadece kıyametin çığlığını bekliyorlar.
Şöyle de açıklanmıştır:
Şu anda aralarından hayatta olanlar artık sadece sura üfürmek demek olan o çığlığı
bekliyorlar. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Onlar birbirleri ile
çekişirlerken, kendilerini alacak bir tek çığlıktan başkasını gözlemiyorlar. (O
zaman) onlar ne bir tavsiyede bulunabilirler ... " (Yasin, 49)
Bu buyruk, kıyamet ve
ölümün oldukça yakın olduğunu haber vermektedir.
Şöyle de açıklanmıştır:
O önceki kafirlerin dinlerini takib eden bu ümmetin son zamanlarındaki
kafirler, ancak tek bir çığlıktan ibaret olan o sura üfürmeyi bekliyorlar.
Abdullah b. Amr dedi ki:
Semada meydana gelen bir çığlık mutlaka Yüce Allah'ın yeryüzündekilere gazabı
ile olur.
"Devenin iki
sağımlığı kadar dahi gecikmesi olmayan" buyruğundaki:
"Tekrarlanma"
demektir Bu açıklama İbn Abbas'tan gelmiştir. Mücahid ise dönüşü olmayan,
Katade ikinci defa meydana gelmesi sözkonusu olmayan, es-Süddı ise ayılışı
olmayan diye açıklamıştır.
Hamza ve el-Kisai
"fe" harfini ötreli olarak: (...) diye okumuş, diğerleri ise üstünlü
olarak okumuşlardır
el-Cevheri dedi ki: Bu
iki söyleyişi ile bu kelime. iki sağımlık arasındaki süre demektir, Çünkü
(deve) önce sağılır, sonra da memelerine süt gelmesi için kısa bir süre
yavrusunun onu emmesine müsaade edilir. Sonra tekrar sağılır. Mesela:
"Onun yanında ancak iki sağımlık arası kadar bir süre durdu'' denilir Hadis-i
şerifte de: "Hasta ziyareti dişi devenin iki sağımlığı arası süre
kadardır.
Yüce Allah'ın:
"Devenin iki sağımlığı kadar dahi gecikmesi olmayan" buyruğunda
"fe" harfi hem üstün, hem ötreli olarak okunur. Yani onun bir
beklemesi, dinlenmesi ve kendine gelmesi sözkonusu değildir, demektir
"fe'' harfi esreli olarak: "İki sağımlık arası memede toplanan süt''
anlamındadır, önceki harfi esreli olduğundan dolayı "vav" ye"ye
dönüşmüştür el-A'şa bir ineği anlatırken şöyle demektedir: "Nihayet
memesinde bir süt toplandı mı, Eğer süt emecek olsa, ciğer paresini emzirmek
için geliverir," Çoğulu: (...) şeklinde, bunun da çoğulu: (...) diye
gelir. Tıpkı: ''Karış'ın çoğulunun: (...) diye gelmesi gibi. Daha sonraki
çoğulu ise: (...) şeklinde getirilir. İbni hemmam es-Seluli dedi ki: "Bize
dünyayı yerdiler, onlar ise ondan süt emip duruyorlar, İki sağımlık arasında
her süt biriktikçe; hatta süt vermeyen memelerdeki çıkıntıları bile (emmeye
çalışırlar)."
(...); aynı zamanda
bulutta 'toplanan su' anlamına da gelir. Böyle bir bulut zaman zaman yağmur
yağdırır. "Sağınılık aralarında dişi devenin memesinde süt birikti,
birikmek' demektir. Bu durumda olan dişi deveye de: ''denilir. Bu açıklama Ebu
Amr'dan alınmıştır Çoğulu ise: (...) diye gelir.
el-Ferra, Ebu Ubeyde ve
başkaları: "Devenin iki sağımlığı" buyruğunun "fe" harfi
üstün olarak okunursa, kendilerine gelecekleri bir dinlenme vakti demektir.
Tıpkı hastanın ve baygın kimsenin ayılması gibi. ötreli okunması ise
"beklemek" anlamındadır. Her ikisinin aynı anlamda olup "iki
sağımlık arası" demek olduğu da az önce geçmiş bulunmaktadır.
Derim ki: Anlatılmak
istenen, bu sürenin arada kesinti olmaksızın devam edip gittiğidir. Ebu Hureyre
rivayetle dedi ki: Resulullah (s.a.v.) bizlere -bir grub ashabı ile birlikte
iken- anlattı ... Bu hadiste şunlar da yer almaktadır: "Yüce Allah
İsrafil'e birinci defa sura üfürmesini emreder. Ona: Korku ve dehşet üfürüşünü
üfür, der. Göklerdekiler ve yerdekiler -Allah'ın diledikleri müstesna- dehşete
kapılırlar. Sonra ona emir verir, o da bunu uzatıp sürdürür ve devam ettirir.
Yüce Allah da: "Bunlar devenin iki sağımlığı kadar dahi gecikmesi olmayan
bir çığlıktan başkasını beklemiyorlar" diyerek bu hadisi zikretmektedir Bu
hadisi Ali b. Mabed ve başkaları eserlerinde zikrettikleri gibi biz de bunu
"et-Tezkire" adlı eserimizde zikretmiş bulunuyoruz.
"Ve dediler ki:
Rabbimiz hesab gününden önce payımızı bize çabuk ver" buyruğu ile ilgili
olarak Mücahid: Azabımızı diye açıklamıştır. Katade de aynı şekilde azaptan
payımızı (çabuk ver), diye açıklamıştır. el-Hasen dedi ki:
Cennetteki payımızı
ondan istifade edelim diye dünyada bize ver. Said b. Cübeyr de böyle
açıklamıştır.
Aydan aya verilecek
mükafatın yazılı olduğu mektuba: (...) denildiği de dilde bilinen bir husustur.
el-Ferra dedi ki: Bu lafız Arap dilinde "pay ve nasip" demektir. Sak
(elinde bulunduranın lehine olmak üzere yazılı mal ya da paranın ait olduğunu
belirten belgeYe bu adın verilmesi de buradan gelmektedir. Ebu Ubeyde ve
el-Kisai şöyle demişlerdir: Bu kelime verilecek mükafatlara dair yazılı belge
demektir, çoğulu da; (...) diye gelir. Şair el-A'şa şöyle demiştir;
"Mükafatların yazılı olduğu belgeleri verip durumu düzelten, Nimeti ve
üstün hali ile karşılaştığım günde hükümdar en-Numan da değil."
Buradaki "nimet ve
üstün hali ile" diye anlamı verilen: (...) kelimesinin yerine;
"Topluluğu ile" diye de rivayet edilmektedir.
"Pay"
kelimesinin çoğulu olarak: (...) şekli de kullanılır. Azlık çoğulu için de:
(...) ile (...) kullanılır. Bunları en-Nehhas zikretmiştir
es-Süddi dedi ki:
Kafirler kendilerine verilen vaadlerin gerçek olup olmadığını bilmek maksadı
ile cennetteki yerlerinin kendilerine gösterilmesini istediler
İsmail b. Ebi Halid dedi
ki; Bu, rızıklarımızı bize çabucak veriver, anlamındadır. Bunun bize yetecek kadarını
çabucak ver, anlamında olduğu ve bana yeter anlamında kullanılan: (...)den
geldiği de söylenmiştir.
Bir başka açıklama da
şudur: Peygamber (s.a.v.), Kur'an-ı Kerim'in, kitabIarının sağ ve sollarından
verileceğine dair, buyruklarını onlara okuyunca, bu kitabların kendilerine
çabucak verilmesini isteyerek bu sözleri söylediler. Sözü edilen buyruklar da
Yüce Allah'ın: "Kitabı sağdan verilmiş olana gelince" (el-Hakka, 19);
"Kitabı arkasından (sol eline) verilecek kimseye gelince ... "
(el-İnşikak, 10) buyruklarıdır.
(...)'in asıl anlamı
"kesmek"tir "Kalemin kesilmesi (traş edilmesi ucunun
açılması)" da buradan gelmektedir. O halde bu lafız bir şeyden kesilen
parçanın adıdır "Kesmek, ayırmak", "Payetmek" gibi. Daha
sonra bu pay, kitab (yazılıp takdir edilen) ve rızık hakkında kullanılmıştır,
Çünkü bunlar başkasından kesilip ayrılmaktadır Şu kadar var ki, bu kitab
(yazılan şey, yazılan belge) hakkında daha çok kullanılmakta ve gerçek
anlamının bu olması daha güçlü bulunmaktadır. ümeyye b. Ebi's-Salt şöyle
demiştir: "Bir kavim ki, Irak sahası onlarındır ve, Oraya toplanan şeyler
ile kıt' (kitab) ve kalem dahi."
"Hesap gününden
önce" eğer durum Muhammed'in dediği gibi ise dünyada kıyamet gününden önce
"payımızı ver" demektir. Bütün bunları alay olsun diye söylüyorlardı.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN