YASİN 78 / 79 |
وَضَرَبَ
لَنَا مَثَلاً
وَنَسِيَ
خَلْقَهُ
قَالَ مَنْ
يُحْيِي
الْعِظَامَ
وَهِيَ
رَمِيمٌ {78} قُلْ
يُحْيِيهَا
الَّذِي
أَنشَأَهَا
أَوَّلَ
مَرَّةٍ
وَهُوَ
بِكُلِّ
خَلْقٍ
عَلِيمٌ {79} |
78.
Kendi yaratılışını unutarak Bize bir misal getirip dedi ki: "Çürümüş.
haldeki kemikleri kim diriltecek?"
79. De
ki: "Onları ilk defa yaratan kim ise onları O, diriltecektir. O, her türlü
yaratmayı en iyi bilendir."
"Kendi yaratılışını
unutarak Bize bir misal getirip dedi ki: çürümüş haldeki kemikleri kim
diriltecek?" buyruğu ile ilgili açıklamalarımızı iki başlık halinde
sunacağız:
1- Yaratılışını Düşünen Ahirete Zorunlu
Olarak iman Eder:
2- Kemikler de Canlıdır:
1- Yaratılışını
Düşünen Ahirete Zorunlu Olarak iman Eder:
"Kendi yaratılışını
unutarak Bize bir misal getirip ... " yani o, Bizim kendisini ölü bir
nutfeden yaratıp ona hayat verdiğimizi unuttu. Bu da şu demektir: Onun bu
itirazının cevabı bizzat kendi yapısında vardır. İşte bundan dolayı Peygamber
(s.a.v.) kendisine: "Evet (diriltecektir). Allah seni de diriltecektir ve
cehennem ateşine koyacaktır" diye cevap vermiştir.
Bu buyrukta kıyas
yapmanın sıhhatli olduğuna delil vardır. Çünkü Yüce Allah, öldükten sonra
dirilişi inkar edenlere karşı ilk yaratmayı delil getirmiştir.
"Dedi ki: çürümüş
haldeki kemikleri kim diriltecek" buyruğundaki: "Çürümüş ...ler"
demektir. "Kemik çürüdü" denilir. "Çürümüş" demek olup
çoğulu da: (...) diye gelir. Burada Yüce Allah; (...) diye buyurup (...) diye
buyurmamasının sebebi, bunun; (...) vezninin yerine kullanılmış olması
dolayısıyladır (ma'dul). Bu şekilde, gerçek şeklinden ve vezninden udul ile
(vazgeçilerek) kullanılan lafızların da asıl hakkettikleri i'rabı da sözkonusu
olmaz (munsarıf olmazlar).
Yüce Allah'ın:
"Anan da ahlaksız bir kadın değildi.'' (Meryem, 28) buyruğunda (son
kelimenin sonundaki) "yuvarlak te" düşürülmüştür. Çünkü bu kelime
(...) in yerine getirilmiştir.
Şöyle de denilmiştir: Bu
kafir Peygamber (s.a.v.)'a: Acaba ben bu çürümüş kemiği ufalayıp rüzgara karşı
savuracak olursam, senin görüşüne göre, Allah bunu tekrar iade eder mi? demiş,
bunun üzerine de: "De ki: Onları ilk defa yaratan kim ise onları
diriltecektir" buyruğu nazil olmuştur. Yani bunları herhangi bir
şeyolmaksızın ilk olarak yaratan, bir şeyden -ki o da acbu'z-zeneb'dir- ikinci
olarak tekrar yaratmaya elbette ki kadirdir.
"O her türlü
yaratmayı" yani nasıl ilk olarak yaratacağını ve tekrar iade edeceğini
"en iyi bilendir."
2- Kemikler de
Canlıdır:
Bu ayet-i kerimede
kemiklerin de canlı olduğuna ve ölüm dolayısıyla kemiklerinde necis olduğuna
delil vardır. Ebu Hanife ile Şafii: mezhebine mensub kimi ilim adamlarının
görüşleri de böyledir.
Şafii (r.a) ise,
kemiklerde can yoktur demiştir. Buna dair açıklamalar daha önce en-Nahl
Suresi'nde (80. ayet, 3. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
" ... Kemikleri kim
diriltecek?" sözü ile kemik sahiplerini kastetmiştir. Dilde muzafın, muzafu'n-ileyh
yerine kullanılması çoktur. Şeriatte de olan bir şeydir denilecek olursa, buna
şöyle cevap veririz: Bu ancak bir zaruret dolayısıyla ihtiyaç duyulması halinde
olan bir şeydir. Burada böyle bir takdirde bulunmayı gerektiren bir zorunluluk
bulunmadığı gibi, buna ihtiyaç da yoktur. Çünkü Yüce yaratıcı bunu bize haber
vermiştir. O buna kadirdir, hakikat de bunun böyle olduğuna tanıklık
etmektedir. Ayrıca hayatın alameti olan duyma, kemikte var olan bir
hususiyettir. Bu açıklamayı İbnu'l-Arabi yapmıştır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN