RUM 36 |
وَإِذَا
أَذَقْنَا
النَّاسَ
رَحْمَةً
فَرِحُوا
بِهَا وَإِن
تُصِبْهُمْ
سَيِّئَةٌ
بِمَا
قَدَّمَتْ
أَيْدِيهِمْ
إِذَا
هُمْ
يَقْنَطُونَ |
36. İnsanlara bir
rahmet tattırsak, ondan dolayı şımarıverirler. Ellerinin önünden gönderdikleri
sebebi ile de onlara bir kötülük gelip çatarsa, hemen ümitlerini kesiverirler.
"İnsanlara" Yahya
b. Sellam'a göre bolluk, genişlik, afiyet; en-Nekkaş'a göre nimet ve yağmur,
bir görüşe göre emniyet ve rahatlık, huzur -ki anlamları birbirine yakındır-
"tattırırsak, ondan dolayı" yani rahmet ile "şımarıverirler.
Ellerinin önünden gönderdikleri" işledikleri masiyetler "sebebi ile
de onlara bir kötülük" Mücahid'e göre bela ve ceza, es-Süddi'ye göre
yağmur yağmaması "gelip çatarsa, hemen ümitlerini kesiverirler." Yani
rahmet ve kurtuluştan yana ümit keserler. Cumhur böyle açıklamıştır.
el-Hasen ise şöyle
demektedir: ümit kesmek, şanı Yüce Allah'ın gizli hallerde farz kıldığı şeyleri
terketmektir.
Genel olarak bu fiil;
"ümit kesti, keser" diye okunmuştur. Bununla birlikte; (...) diye de
okunur ki, bu da Ebu Amr, el-Kisai ve Yakub'un kıraatidir.
el-A'meş ise (...) diye
her ikisinin de aynu'l-fiilini esreli okumuştur.
"Sandı, sanır"
gibi.
Ayet-i kerime kafirin
niteliğini ortaya koymaktadır. Darlık ve zorluk zamanlarında ümit keser, nimet
ile karşı karşıya kaldığı vakit şımarır. Şu beyitte söylenildiği gibi:
"Kötü merkeb gibi ki, ona yem verecek olursan, İnsanları tekmeler ve eğer
aç kalırsa anırır."
Kalbinde imanın iyice
yer etmediği pek çok kimse de bu mesabededir. Bu kabilden açıklamalar daha önce
birkaç yerde geçmiş bulunmaktadır. Mü'min ise nimet halinde Rabbine şükreder,
darlık ve sıkıntılı zamanlarda da O'ndan ümidini kesmez.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN