RUM 14 / 15 |
وَيَوْمَ
تَقُومُ
السَّاعَةُ
يَوْمَئِذٍ
يَتَفَرَّقُونَ
{14} فَأَمَّا
الَّذِينَ
آمَنُوا وَعَمِلُوا
الصَّالِحَاتِ
فَهُمْ فِي
رَوْضَةٍ
يُحْبَرُونَ
{15} |
14.
Kıyametin kopacağı güne, o gün ayrılıp dağılırlar.
15. İman
edip salih amel işleyenler ise; onlar bir bahçede sevinirler.
"Kıyametin kopacağı
güne" mü'minler, kafirlerden "o gün ayrılıp dağılırlar." Daha sonra
Yüce Allah, bunları nasıl birbirlerinden ayrılıp dağılacaklarını açıklamak
üzere: "İman edip salih amel işleyenler ise ... " diye buyurmaktadır.
en-Nehhas dedi ki: Ben ez-Zeccac'ı şöyle derken dinledim: "(...):
tabiri" "daha önce söz konusu ettiğimiz hususu bırakalım da başka bir
konuya geçelim" anlamındadır. Sibeveyh de şöyle demektedir: Bu, biz her
neyi konuşuyor idiysek, onu bırakalım, başka bir konuya geçelim, demektir.
"Onlar bir bahçede
sevinirler" buyruğu hakkında ed-Dahhak dedi ki: (...): Cennet
(bahçe)" demektir. Çoğulu olan; "Cennetler (bahçeler)" demektir.
Ebu Ubeyde dedi ki: "Bahçe" alt taraflarda olan hakkında kullanılır.
Eğer yüksekçe ve tümsekli gibiyse ona; (...) denilir. Başkası ise şöyle
demektedir: En güzel bahçe, yüksekçe bir yerde olandır. Nitekim el-A'şa şöyle
demektedir:
"(Daha güzeli)
olamaz bahçeler arasında yüksekçe yerde otu bitmiş, Yemyeşil ve yağmurun bol
bol yağdığı, İçinde apaydınlık (ışıkların) hep güneşe güldüğü, Olgunlaşmış,
yumuşacık bitkilerle donanmış, Böyle bir bahçeden daha hoş kokulusu olamaz Ve
bundan güzeli de; güneş batımı yaklaştığında."
Şu kadar var ki; bahçede
yeşermiş bitki olmadıkça ona; "Bahçe" denilmez. Şayet onda bitki
bulunmayıp yüksekçe bir yerde bulunuyor ise ona (...) denilir. Buna dair başka açıklamalar
da yapılmıştır.
el-Kuşeyri dedi ki:
Araplara göre; "bahçe" suyun etrafında yeşeren sebzelere denilir ve
Araplara göre de bundan daha güzeli olmaz.
el-Cevheri dedi ki:
Bunun çoğulu; (...) ile (...) şeklinde gelir. Bu ikincisinde "ya"
harfinin gelişi ondan önceki harfin esreli oluşundan dolayıdır. "Kırbanın
yaklaşık yarısına kadar su ile dolması" anlamındadır. Şayet havuzdaki su
alt taraflarını örtecek kadar ise; "Havuzda dibini örtecek kadar su
vardır" denilir. Şair Ebu Amr da şöyle demiştir: "Ve dibindeki sudan
yolculuktan zayıf düşmüş bineğimi suladığım."
"Sevinirler"
buyruğunu ed-Dahhak ve İbn Abbas, onlara ikram olunur, diye açıklamışlardır.
Nimetlere mazhar kılınırlar, diye de açıklanmıştır ki, bunu da Mücahid ve
Katade yapmıştır. Sevinç içerisinde olacaklar diye de açıklanmıştır. es-Süddi,
sevinirler, demiştir.
Araplara göre;
"Neşe ve sevinç" anlamındadır. Bu açıklamayı el-Maverdi zikretmiştir.
el-Cevheri dedi ki: "Sevinç ve sürur" demek olan (...) anlamındadır.
Mesela; "Sevindi, sevinir" denilir. Yüce Allah'ın: "Onlar bir
bahçede sevinirler" buyruğu da; nimetlere ve ikramlara mazhar olurlar ve
sevinirler, demektir. "Çok sevinçli adam" demek olup, burada
"çok sevinçli" anlamındaki lafız; "Sevinç" lafzının
"yef'ul" ve zni ne nakledilmiş şekli ile kullanılmıştır.
en-Nehhas dedi ki:
el-Kisai; (...) tabirini: Ona ikram ettim, ona nimetler verdim, anlamında
olduğunu nakletmiştir. Ali b. Süleyman'ı da şöyle derken dinledim: Bu ifade
Arapların; "Onun dişleri üzerinde bir iz, eser vardır" tabirlerinden
türetilmiştir. Buna göre; "Sevinirler" ifadesi "üzerlerinde
nimetlerin etkileri, izleri açıkça görülür" anlamındadır. İşte; (...) da
buradan türemiştir. Şair şöyle demektedir: "Kovayı büsbütün doldurma, ona
az miktarda su al, Sen onu sulayanın üzerindeki izi görmez misin?"
Bunun aslının
"güzelleştirmek" anlamına gelen (...)'den geldiği de söylenmiştir.
Buna göre; "Sevinirler" güzelleştirilirler anlamına gelir. Mesela bir
kimsenin görünüşü hoş ve güzel olduğu takdirde; ''Filan kişinin görünüşü
güzeldir" denilir.
Aynı şekilde
"sin" harfi üstün olarak; (...) da denilebilir. Buna göre; bu sanki
bir şeyi güzelleştirmeyi ifade etmek için kullanılan; (...)'dan gelen bir
mastar gibidir. Birincisi ise isimdir.
"Güzelliği gitmiş
bir adam, cehennemden çıkaı'' hadisi de bu kabildendir.
Yahya b. Ebi Kesir dedi
ki: "Onlar bir bahçede sevinirler" buyruğu cennette şarkı dinlerler
anlamındadır. el-Evzai de böyle açıklamış ve şunları söylemiştir: Cennet ehli
şarkıya başladılar mı, cennette söylenen şarkılara tesbih ve takdis ile
karşılık vermeyecek hiçbir ağaç kalmaz.
el-Evzai dedi ki: Yüce
Allah'ın yarattıkları arasında sesi İsrafil'den daha güzel hiçbir kimse yoktur.
O semaa başladı mı yedi semavatta bulunanların hepsinin dualarını ve tesbihlerini
kesmelerine sebep olur. el-Evzai'den başkaları bunu da eklerler: Ve cennette
karşılık vermeyecek hiçbir ağaç kalmaz, harekete gelmeyecek hiçbir perde,
açılmayacak hiçbir kapı kalmaz, türlü türlü çıkaracağı sesleriyle ses
vermeyecek hiçbir halka, altından meydana gelmiş ağaçlıklar arasında bulunan
kamışlıklar arasından o sesin esintisinin geçip de bu kamışların türlü sesler
ve çalgılar çalmadığı hiçbir yer, huru'l-iyn'in cariyelerinden şarkı söylemedik
hiçbir huri, çeşitli nağmeler dile getirmedik hiçbir kuş kalmayacaktır. Şanı
Yüce Allah meleklere: Siz de onlara cevap veriniz ve dünyada iken kulaklarını
şeytanların çalgılarından uzak tutanlara şarkılar dinletiniz, diye vahyeder.
Bunun üzerine melekler de ruhani nağme ve seslerle cevap verirler. Bütün bu
sesler birbirine karışır ve tek bir ahenk halinde ortaya çıkar. Daha sonra şanı
Yüce Allah şöyle buyurur: Ey Davud! Arşımın bacağının yanı başında kalk ve
benim şanımı yücelt! Bunun üzerine Davud bütün sesleri bastıracak, onların
üstüne çıkacak bir sesle Rabbinin şanını yüceltir ve böylece alınan zevk ve
lezzet kat kat artar. İşte Yüce Allah'ın: "Onlar bir bahçede
sevinirler" buyruğunun anlamı budur. Bunu et-Tirmizi elHakim (Allah'ın
rahmeti üzerine olsun) zikretmektedir.
es-Sa'lebi'nin
Ebu'd-Derda'dan naklettiğine göre Rasulullah (s.a.v.) insanlara öğüt vermekte
iken cenneti, oradaki zevceleri ve nimetleri söz konusu etmişti. Hazır
bulunanların geri taraflarında bedevi bir Arap, ey Allah'ın Rasulü cennette
şarkı olacak mı? diye sordu, şöyle buyurdu: "Evet ey bedevi, cennette bir
nehir vardır. Her iki kıyısında da ince belli, beyaz tenli, insanların asla
benzerini işitmedikleri seslerle şarkı söyleyecek bakireler olacaktır. İşte bu,
cennet nimetlerinin en üstünüdür." Bir adam Ebu'd-Derda'ya: Onlar şarkılarında
hangi sözleri söyleyeceklerdir? diye sorunca, Ebu'd-Derda: Tesbih diye cevap
vermiştir.
Derim ki: İşte bütün
bunlar nimet, sevinç ve ikramın kapsamı içerisindedir. O halde bu sözler
arasında herhangi bir çelişki yoktur. Bütün bu açıklamaların anlatabildikleri
nerede; Yüce Rabbimizin ileride gelecek olan:
"Onlara o
işlediklerine mükafat olmak üzere, gözleri aydınlatan ne nimet ler gizlendiğini
hiçbir kimse bilemez" (es-Secde, 17) buyruğunda anlatılanlar nerede?
Peygamber (s.a.v.)'ın da şu buyruğu bu nimetleri dile getirmektedir:
"Orada hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın
hatırından geçirmediği nimetler vardır. '' Rivayete göre: "Cennette
üzerinde gümüşten çıngıraklar bulunan ağaçlar vardır. Cennet ehli şarkı dinlemek
isteyecek olurlarsa, Yüce Allah Arşın altından bir rüzgar gönderir. Bu rüzgar
bu ağaçların üzerinde eser. Bu çıngırakları eğer dünya ehli işi te cek
olurlarsa, sevinçlerinden ölmelerine sebep teşkil edecek sesler çıkartacak
şekilde harekete getirir.'' Bunu da ez-Zemahşerı nakletmektedir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN