ANKEBUT 69 |
وَالَّذِينَ جَاهَدُوا
فِينَا
لَنَهْدِيَنَّهُمْ
سُبُلَنَا
وَإِنَّ
اللَّهَ
لَمَعَ
الْمُحْسِنِينَ
|
69. Uğrumuzda cihad
edenleri, elbette Biz onları, yollarımıza iletiriz. Muhakkak ki Allah ihsan
edenlerle beraberdir.
"Uğrumuzda cihad
edenleri" bizim uğrumuzda yani bizim rızamızı isteyerek cihad edenleri ...
es-Süddı ve başkaları
dediler ki: Bu ayet-i kerime savaşın farz kılınışından önce inmiştir. İbn
Atiyye dedi ki: Ayet-i kerime örfen bilinen cihaddan öncedir. Burada sözü
edilen cihad, Allah'ın dini uğrunda ve O'nun rızasını talep yolunda umumi bir
cihaddır. el-Hasen b. Ebi'l-Hasen dedi ki: Ayet-i kerime Allah'a çokça ibadet
eden kimseler hakkındadır. İbn Abbas ile İbrahim b. Edhem şöyle demişlerdir: Bu
ayet-i kerime bildikleri gereğince amel eden kimseler hakkındadır. Peygamber
(s.a.v.) da şöyle buyurmuştur: "Bildikleriyle amel edene Allah
bilmediklerini öğretir."
Bazı ilim adamları da
Yüce Allah'ın: "Allah'tan korkun. Allah size öğre tiyor." (el-Bakara,
282) buyruğuna işaret edildiğini kabul etmişlerdir. Ömer b. Abdulaziz de şöyle
demiştir: Bilmediğimiz şeyleri öğrenmemizi engelleyen husus, bildiklerimizle
amel etmekteki kusurumuzdur. Eğer bizler bildiklerimizin bir kısmı ile amel
edecek olursak, şüphesiz ki Allah bizlere bedenlerimizin (fiilen) elde
edemeyeceği kadar ilme bizi mirasçı kılar. Yüce Allah: "Allah'tan korkun,
Allah size öğretiyor" diye buyurmaktadır.
Ebu Süleyman ed-Darani
dedi ki: Ayet-i kerimede sözü edilen cihad yalnızca kafirlerle savaşmak değildir.
O dine yardımcı olmaktır, batılcıların görüşlerini reddetmek, zalimlerin kökünü
kazımaktır. Bunun en büyük şekli de iyiliği emredip kötülükten alıkoymaktır.
Allah'a itaat uğrunda nefislere karşı mücahede de onun bir parçasıdır ve en
büyük cihad budur.
Süfyan b. Uyeyne,
İbnu'I-Mübarek'e dedi ki: Sen insanların ihtilaf ettiklerini görecek olursan,
mücahidlerle ve serhadlerde İslam diyarını koruyanlarla birlikte olmaya bak.
Şüphesiz ki Yüce Allah: "Elbette Biz onları yollarımıza iletiriz"
diye buyurmaktadır.
ed-Dahhak dedi ki:
Ayet-i kerimenin anlamı şudur: Hicret yolunda cihad eden kimseleri elbette iman
üzere sebat yollarına ileteceğiz. Daha sonra şöyle demektedir: Dünyada sünnete
tabi olmak, ahirette cennete benzer. Ahirette cennete giren kurtulur. Aynı
şekilde dünyada da sünnete yapışan kurtulur.
Abdullah b. Abbas dedi
ki: Bize itaat yolunda cihad edenleri elbette Biz de mükafat yollarımıza
ileteceğiz. Bu da itaatin genel anlamıyla kaydedilen bütün görüşleri kapsar.
Abdullah b.
ez-Zübeyir'in şu sözü de buna yakındır: Hikmet der ki: Beni arayıp da
bulamayan, iki yerde beni arasın: Bildiğinin en güzeli ile amel etsin ve
bildiğinin en kötülerinden uzak kalsın.
el-Hasen b. el-Fadl dedi
ki: İfadede bir takdim ve te'hir vardır. Yani Bizim kendilerine hidayet
verdiğimiz kimseler, asıl yolumuzda cihad edenlerdir.
"Biz onları
yollarımıza iletiriz." Yani cennet yollarına. Bu açıklamayı es-Süddi
yapmıştır. en-Nekkaş dedi ki: Allah onları hak dine uymayı muvafık kılar. Yusuf
b. Esbat dedi ki: Yani Biz onların niyetlerini, sadakalarını, namaz ve
oruçlarını Allah için ihlaslı kılacağız.
"Muhakkak ki Allah
ihsan edenlerle beraberdir" buyruğunda yer alan; (...)'in başındaki
"lam" harfi te'kid "Iam"ı olup bu "Iam"ın başa
gelmesi iki şekilden birisine göredir: Başına geldiği kelime isim olmalı,
te'kid "lam"ı ancak isimlerin başına gelir. Yahutta harf (edat)'ın
başına gelmelidir. Çünkü harfte de istikrar manası vardır. Mesela
"Şüphesiz ki Zeyd evdedir" demek gibi. Sakin okunduğu takdirde sadece
edattır, başka bir şey olmaz. Fethalı okunduğu takdirde ise isim olması da
caizdir, harf olması da caizdir. Fakat çoğunluk belli bir mana için getirilmiş
bir harf olduğu görüşündedir.
"İhsan ve ihsan
edenler"in anlamına dair açıklamalar daha önceden elBakara Suresi'nde
(195. ayetin tefsirinde) ve başka yerlerde geçmiş bulunmaktadır.
Şanı Yüce Allah, bu
cihad edenlerle, yardımı ve onlara ihsan edeceği zaferlerle onları korumak,
onları doğru yola iletmekle birliktedir. Bunlarla ve diğer herkesle ise; onları
kuşatmak ve kudreti ile birliktedir. Her iki birlikte oluş arasında ise büyük
bir fark vardır.
el-Ankebut Suresi'nin
tefsiri de burada sona ermektedir. Hamd, yalnız Allah'adır.
ANKEBUT SURESİ'NİN SONU
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN