ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ANKEBUT

48

 

وَمَا كُنتَ تَتْلُو مِن قَبْلِهِ مِن كِتَابٍ وَلَا تَخُطُّهُ بِيَمِينِكَ إِذاً لَّارْتَابَ الْمُبْطِلُونَ

 

48. Sen bundan önce hiçbir kitab okumuş değildin ve sağ elinle de onu yazmamıştın. O zaman batıl söyleyenler elbette şüphe ederlerdi.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız:

 

1- Peygamber (s.a.v.)'in ümmiliği:

2- Peygamber Efendimiz Daha Sonraları Okuma-Yazma Öğrendi mi?:

3- Peygamber Efendimiz Yazı Yazdı mı?

 

1- Peygamber (s.a.v.)'in ümmiliği:

 

Şanı Yüce Allah'ın: "Sen bundan önce hiçbir kitab okumuş değildin" buyruğundaki "bundan önce"de yer alan zamir "kitab"a racidir. Bu da Muhammed (s.a.v.)'e indirilmiş olan Kur'an-ı Kerim'dir. Yani ey Muhammed, sen Kur'an-ı Kerim'den önce okuma bilmiyordun. Kitab ehlinin yanına da gidip gelmiyordun. Bilakis Biz sana bu Kur'an-ı Kerim'i son derece mucizevi bir üslup ile gaybi haberleri ve daha başka hususları ihtiva eden bir özellikte indirdik. Şayet sen ki tab okuyan ve yazı yazan kimselerden olsaydın "o zaman" kitab ehli arasından "batıl söyleyenler elbette şüphe ederlerdi" ve bu şüphelerinde bir dayanak noktaları olur ve: Bizim onun hakkında kitablarımızda bulduğumuz nitelikler okuması yazması olmayan ümmi birisi olduğu şeklindedir. Halbuki o şu anda böyle değildir, derlerdi.

 

Mücahid dedi ki: Kitab ehli, kitabIarında Muhammed (s.a.v.)'ın okuma-yazma bilmediğini görüyorlardı. İşte bu ayet-i kerime bunun üzerine nazil olmuştur.

 

en-Nehhas dedi ki: Bu ayet-i kerime Kureyşliler için onun peygamberliğine bir delil teşkil ediyordu. Zira o ne okuması, ne yazması vardı, ne de kitab ehliyle oturup kalkardı, Mekke'de kitab ehli yoktu. Bununla birlikte onlara peygamberlerin ve önceki ümmetlerin haberlerini getirmişti. Böylelikle peygamberliği hususunda herhangi bir şüphe ve tereddüt kalmamış oluyordu.

 

2- Peygamber Efendimiz Daha Sonraları Okuma-Yazma Öğrendi mi?:

 

en-Nekkaş bu ayet-i kerimenin tefsirinde eş-Şa'bi'den şöyle dediğini nakletmektedir: Peygamber (s.a.v.) vefatından önce yazmayı (nisbeten) öğrenmişti. Aynı şekilde Ebu Kebşe es-Selüli'nin hadisini de senediyle birlikte kaydetmektedir. Bu hadisin muhtevası da Peygamber (s.a.v.) Uyeyne b. Hasn'a ait bir sahifeyi okumuş ve orada neler yazdığını bildirmiştir.

 

İbn Atiyye dedi ki: Bütün bunlar zayıf rivayetlerdir. el-Baci-Allah'ın rahmeti üzerine olsun-'nin görüşü de bu kabildendir.

 

Derim ki: Müslim'in, Sahih'inde belirtildiğine göre el-Bera (b. Azib)'in naklettiği Hudeybiye Barışı'nı anlatan hadis-i şerife göre Peygamber (s.a.v.), Ali (r.a)'a şöyle demiştir: "Aramızdaki antlaşmayı yaz! Bismillahirrahmanirrahim. Bu Allah'ın Rasülü Muhammed'in antlaştığı hususları ihtiva eder." Bunun üzerine müşrikler ona: Eğer biz senin Allah'ın Rasülü olduğunu bilseydik, mutlaka sana uyardık. -Bir rivayette de; sana bey'at ederdik.- Ancak bunun yerine sen "Abdullah'ın oğlu Muhammed" diye yaz, dediler. Rasulullah (s.a.v.), Ali (r.a)'a o yazdığını silmesini emretti. Ali: Allah'a yemin ederim ki onu silmem deyince, Rasülullah (s.a.v.): "Bana onun yerini göster" dedi. Ona yerini gösterince onu sildi ve (yerine) Abdullah'ın oğlu ... diye yazdı.

 

Bizim (mezhebimize mensub) ilim adamlarımız -Allah onlardan razı olsun- şöyle demişlerdir: İfadenin zahirinden anlaşıldığına göre Peygamber (s.a.v.); "Resulullah" ibaresini eliyle silmiş ve onun yerine; "Abdullah'ın oğlu ... " diye yazmıştır.

 

Bunu Buhari bundan daha açık ifadelerle rivayet etmiştir... Dedi ki: Rasülullah (s.a.v.) belgeyi aldı ve yazdı. Bir başka rivayette şu fazlalığı da kaydetmektedir: Ancak güzel yazamıyordu.

 

Bir topluluk; onun asıl halinin okuyup-yazmama olduğunu bununla birlikte eliyle yazmış olduğunu kabul etmişlerdir. es-Sümnani, Ebu Zerr (Abdullah b. Ahmed el-Herevi) ile (Ebu'I-Velid) el-Baci bunlardandır. Bunların görüşlerine göre bu onun ümmi oluşuna aykırı olmadığı gibi, Yüce Allah'ın: hem "Sen bundan önce hiçbir kitab okumuş değildin ve sağ elinle de onu yazmamıştın" buyruğu ile hem Peygamber Efendimiz'in: "Biz ümmi bir ümmetiz, ne yazarız, ne hesab ederiz" buyruğu ile çelişmemektedir. Bunun yerine onlar bu hususu mucizeleri arasında mütalaa etmişler, onun doğruluğunu ve risaletinin sıhhatini ortaya koyan bir belge olarak değerlendirmişlerdir. Çünkü o yazmayı öğrenmeksizin ve bunun için gerekli yollara başvurmaksızın yazabilmiştir. Yüce Allah onun elinin ve kaleminin okuyan kimse tarafından: "Abdullah'ın oğlu ... " diye anlaşılacak şekilde hareketler ve çizgiler yapmasını sağlamıştır. Nitekim Peygamber öncekilerin de, sonrakilerin de ilmini herhangi bir şekilde ilim öğrenmeden ve bunu elde etmek için gerekli yollara başvurmadan öğrenmiştir. O bakımdan bu onun mucizeleri arasında en ileri mucizelerden, faziletlerinin en büyüklerinden olmuştur. Bu yolla onun "ümmi"lik vasfı da ortadan kalkmaz. Bundan dolayı ondan bu hususu rivayet eden ravi de: "Güzel yazmayı beceremiyordu" demiştir. Dolayısıyla onun hakkında "yazdı" demekle birlikte ümmilik vasfı da kalmaya devam etmiştir.

 

Hocamız Ebu'I-Abbas Ahmed b. Ömer dedi ki: Endülüs ve başka yerlerin fukahasından pek çok kişi, bunu kabul etmemiş ve bu hususta redlerini çok ileri dereceye götürmüş, bu sözleri söyleyenin kafir olacağını dahi ileri sürmüşlerdir. Bu ise onların nazari bilgileri bilmediklerine, müslümanları tekfir hususunda gerekli tedbirleri almadıklarına ve bazı hususların inceliklerini kavrayamadıklarına delildir. Çünkü müslümanın kafir olduğunu söylemek, Peygamber (s.a.v.)'den sahih hadiste geldiği üzere onu öldürmek gibidir. Özellikle çağdaşları tarafından ilim ve fazilet sahibi olduğuna tanıklık olunmuş, imamlığı kabul edilmiş bir kimse ise; üstelik bu hususta mesele kat'i de değildir. Aksine bu meselenin dayanağı sahih ve ahad haberlerin zahiri ifadeleridir. Şu kadar var ki; akıl bunları imkansız kabul etmemektedir, şeriatte de böyle bir şeyin vukua geleceğini imkansız kılan kat'i bir delil bulunmuyor.

 

Derim ki: Müteahhir kimi ilim adamı şöyle demiştir: Bunun (yazı yazmasının) olağan üstü bir mucize olduğunu söyleyen kimselere şöyle denilir: Eğer bir başka ayete (mucizeye) -ki o da yazma bilemeyen ümmi oluşudur- ile çelişmemiş olsaydı, o takdirde bu inkar olunmayacak bir ayet olurdu Onun ümmi bir ümmet arasında ümmi oluşu ile huccet ortaya konulmuş ve inkarcılar susturulmuş, onların şüphelerinin sonu getirilmiş olduğuna göre; nasıl olur da Yüce Allah onun eline serbestlik verir de yazı yazar ve bu bir ayet (mucize) olarak değerlendirilebilir? Asıl mucize onun hiçbir şekilde yazı yazmamasıdır. Mucizelerin birinin diğerini çürütmesine de imkan yoktur. Onun yazı yazmasının ve kalemi eline almasının anlamı ise katiplerinden herhangi birisine yazı yazmasını emretmesi demektir. Çünkü Peygamber (s.a.v.)'ın emri altında yirmialtı tane vahiy katibi bulunuyordu.

 

3- Peygamber Efendimiz Yazı Yazdı mı?

 

Kadı Iyad'ın, Muaviye yoluyla kaydettiği bir rivayete göre Muaviye, Peygamber (s.a.v.)'ın önünde yazı yazarken ona şöyle buyurmuştur: "Mürekkeb hokkasını (önüne) bırak. Kalemin ucunu sivrilt, "be"yi doğru çek, "sin"(in dişlerin)i birbirinden ayır, "mim"i kör yapma, Allah lafzını güzel yaz, er-Rahman lafzını uzat, er-Rahim'in harflerini de açık seçik olarak yaz." Kadı ıyad dedi ki: Bu rivayet itibariyle, Peygamber (s.a.v.)'ın yazı yazdığı fiilen sahih olmamakla birlikte, ona yazı ilminin bağışlanmış, bununla birlikte okuma ve yazmasının engellenmiş olması uzak bir ihtimal değildir.

 

Derim ki: Bu hususta sahih olan budur. O tek bir harf dahi yazmamıştır. Ancak yazı yazanlara emirler vermiştir. Aynı şekilde ne okumuş, ne de harfleri hecelemiştir. Şayet: Peygamber (s.a.v.) Deccal'i söz konusu ederken "gözleri arasında (alnının ortasında) "kef", "elif, fe ve ra" (kafir) yazılıdır" diyerek harf hecelemiştir. Siz ise mucize onun ümmi oluşu ile gerçekleşir demektesiniz. Yüce Allah da: "Sen bundan önce hiçbir kitap okumuş değildin" diye buyurduğu gibi, Peygamber (s.a.v.) da: "Biz ümmi bir ümmetiz, ne yazarız, ne hesab ederiz" demiştir. Bu nasıl olur? denilirse, cevap Huzeyfe yoluyla gelen hadiste Peygamber (s.a.v.)'ın açıkça belirttiği şu ifadesidir. Hadis de, Kur'an-ı Kerim gibi bir bölümü, diğer bir bölümünü açıklar. Huzeyfe yoluyla gelen hadiste Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Yazmayı bilen ve bilmeyen her mü'min onu okur.'' Görüldüğü gibi bu hususta Peygamber efendimiz ümmi olanlar arasından yazmayı bilmeyenleri açıkça zikretmiştir. Bu ise olabildiğince açık bir cevaptır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Ankebut 49

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR