ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ANKEBUT

4

/

7

أَمْ حَسِبَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ أَن يَسْبِقُونَا سَاء مَا يَحْكُمُونَ {4}

 مَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء اللَّهِ فَإِنَّ أَجَلَ اللَّهِ لَآتٍ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ {5}

 وَمَن جَاهَدَ فَإِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِهِ إِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ {6}

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَحْسَنَ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ {7}

 

4. Yoksa o kötülükleri işleyenler Bizden kurtulabileceklerini mi sanırlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!

5. Kim Allah'a kavuşmayı ümid ediyorsa, muhakkak Allah'ın belirlediği vade elbette gelicidir ve O, herşeyi işitendir, bilendir.

6. Kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad eder. Şüphesiz Allah alemlere muhtaç değildir.

7. İman edip salih amel işleyenlere gelince, andolsun ki Biz onların kötülüklerini elbette örteriz ve elbette onları yapageldikleri amellerden daha güzeliyle mükafatlandırırız.

 

"Yoksa o kötülükleri" yani şirki "işleyenler Bizden kurtulabileceklerini" Biz onları yaptıkları sebebiyle sorgulamadan, cezalandırmadan önce, Bizden kurtulup Bizi aciz bırakabileceklerini "mi sanırlar?" İbn Abbas dedi ki: el-Velid b. el-Muğire, Ebu Cehil, el-Esved, el-As b. Hişam, Şeybe, Utbe ve elVelid b. Utbe, Ukbe b. Ebi Muayt, Hanzala b. Ebi Süfyan ve el-As b. Vail'i kastetmektedir.

 

"Ne kötü hüküm veriyorlar!" Rabblerinin elinden kurtulabilmenin mümkün olduğunu kabul etmekle Rabblerinin sıfatı hakkındaki hükümleri ne kadar da kötüdür. Halbuki Allah herşeye gücü yetendir.

 

"Ne" ne kötü şey ya da ne kötü hüküm ediyorlar anlamında nasb mahallindedir. Bunun; o ne kötü şeydir ve onların hükmü ne kötüdür, anlamında ref' mahallinde olması da mümkündür. Bu ez-Zeccac'ın görüşüdür.

 

İbn Keysan ise bundan farklı iki takdirde daha bulunmaktadır.

 

1. "Ne kötü hüküm veriyorlar" buyruğu tek bir şey hükmünde olur. Mesela "yaptığın şey hoşuma gitti" derken; "Yaptığın şey" ifadesinin; "Yaptığın" anlamında olması gibi. Buna göre fiil ile birlikte; (...) mastar olup ref' mahallindedir. İfade: "Onların hükümleri (ne kötüdür)" takdirinde olur.

 

2. Diğer takdire göre ise bu edatın irab'ta mahalli olmaz ve; "Kötü"nün ismi konumunda yer alır. Nitekim; (...): Ne iyi, (...) ne kötü! de böyledir. Ebu'l Hasen İbn Keysan dedi ki: Ben gücümün yettiği her yerde (...) edatının irabta mahalli olması görüşünü tercih ederim. Yüce Allah'ın: (...) lah 'tan bir rahmet sayesinde sen ... " (AI-i İmran, 159); ''Onlar sözlerini bozdukları için" (el-Maide, 13) Aynı şekilde: ''iki vadeden hangisini bitirir sem ... " (el-Kasas, 28) buyruklarında; (...) hep cer mahallindedir, ondan sonraki lafızlar da ona tabidir. Aynı şekilde: "Gerçekten Allah bir sivrisineği ... misal vermekten çekinmez" (el-Bakara, 26) buyruğunda da; (...) nasb mahallinde olup ondan sonra gelen "sivrisinek" anlamındaki lafız da ona tabidir.

 

"Kim Allah'a kavuşmayı ümid ediyorsa" buyruğundaki; "ümid ediyor(sa)" korkuyar(sa) anlamındadır. el-Hüzeli'nin bir balcıyı nitelendirirken söylediği şu mısraında olduğu gibi: "Onu arılar soktu mu onların sokmalarından korkmaz."

 

Tefsir alimleri anlamın icma' ile şöyle olduğunu bildirmişlerdir: Ölümden korkan salih amel işlesin. Çünkü ölümün gelip onu bulması kaçınılmaz bir şeydir. Bunu da en-Nehhas zikretmiştir. ez-Zeccac dedi ki: "Kim Allah'a kavuşmayı ümid ediyorsa" buyruğu Yüce Allah'ın mükafatını umuyorsa anlamındadır.

 

Burada "kim" anlamındaki lafız mübteda olarak merfu konumundadır.

(...) ise haber konumundadır ve bu da şart dolayısıyla cezm mahallindedir. "ümid ediyor" buyruğu da; (...)'in haberi konumundadır. Şartın cevabı da: "Muhakkak Allah'ın belirlediği vade elbette gelicidir ve O herşeyi işitendir, bilendir" buyruğudur.

 

"Kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad eder." Yani kim din uğrunda cihad eder, kafirlerle savaşmakta ve itaatleri işlemekte sabır ve sebat gösterirse, bu ancak kendisi için çalışmış olur. Yani bütün bunların sevabı sadece onadır. Bundan dolayı Yüce Allah'a herhangi bir faydası olmaz.

 

"Şüphesiz Allah alemlere" yani onların amellerine "muhtaç değildir." Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Kim kendi nefsi için düşmanı ile çarpışır, bu yolla da Allah'ın rızasını gözetmiyor ise; Yüce Allah'ın böylesinin cihadına hiçbir ihtiyacı yoktur.

 

"İman edip" tasdik edip "salih amel işleyenlere gelince, andolsun ki Biz onların kötülüklerini elbette" onlara mağfirette bulunmak suretiyle "örteriz." Onlar için gizleriz "ve elbette onları yapageldikleri amellerden daha güzeli ile mükafatlandırırız." Yani amellerinin en güzeli olan itaatlarla mükafatlandırırız.

 

Diğer taraftan; Onların müşrik iken yaptıkları her türlü masiyetin örtüleceği, buna karşılık İslam'da işledikleri herbir iyiliğin de mükafatının verileceği anlamına geldiği söylenmiştir. Ayrıca; Biz onların kafir iken de müslüman iken de işledikleri kötülüklerini örteriz ve kafir iken de müslüman iken de yaptıkları iyilikleri dolayısıyla onları mükafatlandırırız, anlamına da gelebilir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Ankebut 8-9

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR