ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

KASAS

83

/

84

تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوّاً فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَاداً وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ {83}

 

 مَن جَاء بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِّنْهَا وَمَن جَاء بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَى الَّذِينَ عَمِلُوا السَّيِّئَاتِ إِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ {84}

 

83. İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde üstünlük sağlamak ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere veririz. (Güzel) akıbet ise takva sahiplerinindir.

84. Kim iyilikle gelirse, onun için ondan hayırlısı vardır. Kim de kötülükle gelirse, kötülükleri işleyenlere ancak yaptıklarının karşılığı verilir.

 

"İşte ahiret yurdu!" yani cennet. Yüce Allah'ın böyle buyurması cenneti ta'zim ve şanının büyüklüğünü ifade etmek içindir. Yani işte orası, senin anılışını işittiğin ve vasıfları sana ulaşmış olan yurttur.

 

"Biz onu yeryüzünde üstünlük sağlamak" imana ve mü'minlere karşı üstünlük ve büyüklük taslamak "ve bozgunculuk yapmak" masiyetlerle amel etmek "istemeyenlere veririz."

Bozgunculuğun, masiyetlerle amel şeklindeki açıklaması İbn Cüreyc ve Mukatil'e aittir. İkrime ile Müslim el-Batin ise fesad, haksız yere malı almaktır demişlerdir. el-Kelbı dedi ki: Fesad, Allah'tan başkasına ibadete davet etmektir. Yahya b. Sellam ise peygamberleri ve mü'minleri öldürmektir, demiştir.

 

"Güzel (akibet) ise takva sahiplerinindir." ed-Dahhak: Cennet diye açıklamıştır. Ebu Muaviye de şöyle demiştir: üstünlük sağlamak istemeyen kişi, dünyanın zilletinden korkmayan, dünya gücünde de başkalarıyla yarışmayan kimsedir. Allah nezdinde insanların en üstünü en çok mütevazi olanlarıdır ve yarın en güçlü ve aziz olacakları da bugün alçak gönüllülüğe en çok bağlı olan kimsedir.

 

Süfyan b. Uyeyne, İsmail b. Ebi Halid'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Ali b. el-Huseyn bineğinin üzerinde giderken, ekmek parçalarını yiyen yoksulların yanından geçti. Onlara selam verdi, onlar da kendileriyle yemek yemeye onu davet ettiler. O da şu: "İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde üstünlük sağlamak ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere veririz." ayetini okudu. Sonra bineğinden inip onlarla beraber yedi ve: Ben sizin davetinizi kabul ettim, siz de benim davetimi kabul ediniz deyip onları evine götürdü. Onlara yemek yedirdi, onlara giyecek verdi ve gönderdi. Bunu Ebu Kasım et-Taberanı Süleyman b. Ahmed rivayet etti ve dedi ki: Bize Abdullah b. Ahmed b. Hanbel anlattı, dedi ki: Bana babam anlattı, dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne anlattı, deyip hadisi zikretti.

 

"Ahiret yurdu" lafzının hem sevabı, hem de ikabı (cezayı) kapsadığı da söylenmiştir. Yani, bu ahiret yurdundan ancak takva sahibi olanlar istifade edebilir. Takvalı olmayanlara gelince, ahiret yurdu onların iyiliğine değil, zararlarına olacaktır. Çünkü böyle kimselere ahiret fayda sağlamayacak, zarar verecektir.

 

"Kim iyilikle gelirse, onun için ondan hayırlısı vardır." Bu buyruğa dair açıklamalar daha önceden en-NemI Süresi'nde (89-90. ayetlerin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

İkrime dedi ki: La ilahe illallah'dan hayırlı hiçbir şey yoktur. Buyruk; kim la ilahe illallah ile gelirse, onun için ondan bir hayır vardır, demektir. "Kim de kötülükle" yani şirk ile "gelirse, kötülükleri işleyenlere ancak yaptıklarının karşılığı verilir. " Yani ameline uygun ceza ile cezalandırılır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Kasas 85-88

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR