KASAS 44 / 45 |
وَمَا كُنتَ
بِجَانِبِ
الْغَرْبِيِّ
إِذْ قَضَيْنَا
إِلَى
مُوسَى
الْأَمْرَ
وَمَا كُنتَ مِنَ
الشَّاهِدِينَ
{44} وَلَكِنَّا
أَنشَأْنَا
قُرُوناً فَتَطَاوَلَ
عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ
وَمَا كُنتَ
ثَاوِياً
فِي أَهْلِ
مَدْيَنَ
تَتْلُو
عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا
وَلَكِنَّا
كُنَّا
مُرْسِلِينَ
{45} |
44. Biz
Musa'ya o buyruğu vahyettiğimizde sen batı tarafında değildin, sen hazır
bulunanlardan da değildin.
45.
Fakat Biz, çeşitli nesiller yarattık da onların ömürleri uzadıkça uzadı. Hem
sen Medyenliler arasında kalan değildin ki, ayetlerimizi onlara okuyasın. Fakat
gönderenler gerçekten Bizleriz.
"Biz Musa'ya o
buyruğu vahyettiğimizde" onu emir ve yasaklarımızIa mükellef kılıp ona
verdiğimiz ahitleri yerine getirmekle yükümlü kıldığımızda "sen" ey
Muhammed, "batı tarafında" yani dağın batı tarafında
"değildin." Şair şöyle demiştir: "Sana hidayeti veren ey
peygamber, Batı tarafındaki minberi süsleyen nuru da verdi,"
"Biz Musa'ya o
buyruğu vahyettiğimizde" buyruğu şöyle de açıklanmıştır: Yani Biz, Müsa'ya
senin durumunu vahyedip seni en hayırlı bir şekilde andığımızda ... (sen batı
tarafında değildin), demektir. İbn Abbas dedi ki: "Vahyettiğimizde"
Muhammed ümmetinin ümmetlerin en hayırlısı olduğunu bildirdiğimizde,
anlamındadır ...
"Sen hazır
bulunanlardan da değildin." Bütün bunlara tanık olmamıştın.
"Fakat Biz"
Müsa'dan sonra "çeşitli nesiller yarattık da onların ömürleri uzadıkça
uzadı." Öyle ki onlar Allah'ın zikrini yani ahdini ve emrini unuttular.
Bunun bir benzeri de Yüce Allah'ın: "üzerlerinden uzun bir zaman geçti
diye kalpleri katılaşmış bulunanlar ... " (el-Hadid, 16) buyruğudur.
Bu buyruğun zahiri şunu
gerektirmektedir: O dönemde de bizim peygamberimizden söz edilmiş, Yüce
Allah'ın onu peygamber olarak göndereceği belirtilmiştir. Fakat aradan uzun bir
süre geçip kalplerin katılaşması yaygın bir hal alınca onlar bu hususu
unuttular.
Şöyle de açıklanmıştır:
Biz Musa'ya kitabı verdik ve onun kavmi hakkında ahitler aldık. Sonra aradan
geçen bu süre uzayınca küfre saptılar. Nihayet Muhammed'i dini yenileyici ve
insanları ona davet edici olarak gönderdik.
"Ve sen Medyenliler
arasında kalan" Müsa ile Şuayb'in aralarında ikamet ettiği gibi ikamet
eden "değildin ki..."
el-Acele ("kalan,
ikamet eden" anlamındaki lafzı kullanarak) şöyle demiştir: "Kalan
kimsenin girdiği yerde geceyi geceledi."
İkamet eden misafirin
... demektir. "Ayetlerimizi onlara okuyasın" Allah'ın mükafat vaadi
ile azab tehdidini onlara hatırlatasın. "Fakat gönderenler gerçekten
Bizleriz." Yani Biz de seni Mekkeliler arasında peygamber gönderdik ve
sana içinde bu haberlerin bulunduğu bir kitap verdik. Eğer bu olmasaydı senin
bunları bilmene imkan olmazdı.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN