ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

KASAS

1

/

6

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

طسم {1} تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ {2} نَتْلُوا عَلَيْكَ مِن نَّبَإِ مُوسَى وَفِرْعَوْنَ بِالْحَقِّ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ {3} إِنَّ فِرْعَوْنَ عَلَا فِي الْأَرْضِ وَجَعَلَ أَهْلَهَا شِيَعاً يَسْتَضْعِفُ طَائِفَةً مِّنْهُمْ يُذَبِّحُ أَبْنَاءهُمْ وَيَسْتَحْيِي نِسَاءهُمْ إِنَّهُ كَانَ

مِنَ الْمُفْسِدِينَ {4} وَنُرِيدُ أَن نَّمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ {5} وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَنُرِي فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا مِنْهُم مَّا كَانُوا يَحْذَرُونَ {6}

 

1. Ta. Sin. Mim.

2. Bunlar açıklayıcı kitabın ayetleridir.

3. İman eden bir topluluk için Biz sana Musa ve Firavun'un haberinden bazısını hak ile okuyacağız.

4. Şüphe yok ki Firavun arz da üstünlük sağlamaya kalkıştı ve ora ahalisini bölük bölük ayırıp onlardan bir kesimi zayıf düşürmek istiyor; oğullarını boğazlatıp, kadınlarını hayatta alıkoyuyordu. Gerçekten o bozgunculardan idi.

5. Biz ise o arzda mustaz'aflara lütuf etmek, onları önderler yapmak ve onları varisler kılmak istiyorduk.

6. Ve onlara arzda güç ve imkan verelim, Fir'avun'a ve Haman'a ve ordularına da onlardan korkageldiklerini gösterelim (istiyorduk).

 

"Ta. Sın. Mım" buyruğuna dair açıklamalar daha önceden geçmiş bulunmaktadır.

"Bunlar açıklayıcı kitabın ayetleridir" buyruğundaki "Bunlar" ref' mahallinde olup; "Bunlar, onlar" anlamındadır ve "ayetler" ondan bedeldir. Bununla birlikte "okuyacağız" buyruğu ile nasb mahallinde olması "ayetler"in de ondan yine bedel olması da mümkündür. Bunun nasb kabul edilmesi de; "Zeyd'i vurdum" demeye benzer.

 

"Açıklayıcı" yani bereket ve hayrı apaçık, hakkı batıldan, helali haramdan açıkça ayırdeden, peygamberlerin kıssaları ile Muhammed (s.a.v.)'ın peygamberliğini açıkça ortaya koyan ... demektir. "O şeyaçıklık kazandı" denilir.

 

"İman eden bir topluluk için Biz sana Musa ve Firavun'un haberinden bazısını hak ile okuyacağız." Musa (a.s) ile Firavun ve Karun kıssaları (bu surede) zikredilmektedir. Böylelikle Kureyş müşriklerine karşı delil ortaya konulmakta ve Karun'un Musa'ya yakınlığının, kafir olması dolayısıyla kendisine bir fayda sağlamadığını açıklamaktadır. İşte Kureyş'in Muhammed'e yakınlığı da böyledir. Ayrıca Firavun'un yeryüzünde üstünlük ve zorbalık tasladığını da açıklamaktadır. Onun bu hali ise küfründen kaynaklanıyordu. Dolayısıyla yeryüzünde büYüklük taslamaktan uzak durulmalıdır. Mal çokluğuna güvenerek güç ve kuvvete aldanmamalıdır. Çünkü bu iki tavır Firavun ve Karun'un sergilediği tavırlardandı.

 

"Sana Musa ve Firavun'un haberinden bazısını" onların bir kısmını "hak ile okuyacağız." Bizim emrimize binaen Cebrail sana okuyacaktır.

 

"(Mealde:) Bazısı" burada teb'iz (kısmilik bildirme) içindir. "Haberinden" buyruğu "okuyacağız" buyruğunun mefulüdür. Yani Biz, sana onlara dair haberlerin bir kısmını okuyacağız. (Bu yönüyle buyruk), Yüce Allah'ın: "Yağ veren ... "(el-Mu'minun, 20) buyruğuna benzemektedir.

 

"Hak ile" nin ise; kendisinde herhangi bir şüphe ve yalanın asla söz konusu olmayacağı doğruluk ile demektir.

 

"İman eden bir topluluk için" Kur'an'ı tasdik eden ve onun Yüce Allah tarafından indirildiğini bilen bir topluluk için ... demektir. İman etmeyenler ise bunların hak olduğuna inanmazlar.

 

"Şüphe yok ki Firavun arzda üstünlük sağlamaya kalkıştı." Büyüklük tasladı, zorbalık etti. Bu açıklamayı İbn Abbas ve es-Süddi yapmıştır. Katade dedi ki: O kafirliği dolayısıyla Rabbine ibadeti kendi büyüklüğüne yedirmeyip rubübiyet iddiasında bulundu. Mülkü ve saltanatı ile büyüklük tasladı, dolayısıyla elinin altında bulunanlara karşı üstünlük kurmaya kalkıştı, diye de açıklanmıştır. Buradaki "arzda" buyruğundan kasıt da Mısır arazisidir.

 

"Ve ora ahalisini bölük bölük ayırıp ... " hizmet hususunda onları çeşitli fırkalara ve sınıflara ayırmıştı. el-A'şa dedi ki: "O öyle bir beldedir ki; ülkeleri yürüyerek kateden bir kimse korkar (orada); Öyle ki; böyle birisi, sen orada (kendisine arkadaşlık edecek) arkadaşlar aradığını görürsün."

 

"Onlardan bir kesimi" yani İsrailoğullarını "zayıf düşürmek istiyor. Oğullarını boğazlatıp kadınlarını hayatta alıkoyuyordu. Gerçekten o bozgunculardan idi." Bu hususa dair açıklamalar daha önce el-Bakara Süresi'nde Yüce Allah'ın: "Oğullarınızı boğazlatıp kızlarınızı sağ bırakmakla size azabın en kötüsünüyükleyen Firavun hanedanından ... "(el-Bakara, 49) ayetini açıklarken geçmiş bulunmaktadır. Bunu yapmasına sebep ise kahinlerin ona: İsrailoğulları arasında doğacak bir çocuk senin mülküne ve krallığına son verecektir, demiş olmalarıydı. Ya da bu sözü ona söyleyenler müneccimler idi. Bir diğer görüşe göre o bir rüya görmüş ve bu şekilde yorumlanmış idi.

 

ez-Zeccac dedi ki; Firavun'un ahmaklığından hayret edilecek husus şu ki; o şayet kahin doğru söylemişse çocukları öldürmenin ona faydasının olmayacağını, eğer yalancıysa öldürmenin anlamının olmayacağını farkedememişti.

 

Denildiğine göre; onları çeşitli bölüklere ayırmıştı. İsrailoğullarından herbir kavmi ayrı ve başlı başına bir işte angarya olmak üzere çalıştırıyordu.

 

"Gerçekten o" yeryüzünde yaptığı işleriyle, isyanlarıyla ve zorbalığıyla "bozgunculardan idi."

 

"Biz ise o arzda mustaz'aflara lütuf etmek" onlara lütuf ve ihsanda bulunmak, nimetler bağışlamak "onları önderler yapmak. .. " İbn Abbas: Hayırlarda liderler, Mücahid: hayra davet edenler, Katade de yöneticiler ve hükümdarlar yapmak. .. diye açıklamıştır. Katade'nin delili de Yüce Allah'ın: "Sizi hükümdarlar yapmış ... " (el-Maide, 20) buyruğudur.

 

Derim ki: Bu daha umumi bir açıklamadır. Çünkü hükümdar aynı zamanda kendisine uyulan ve arkasından gidilen imam yani önder demektir.

 

"Ve onları" Firavun'un mülküne "varisler kılmak istiyorduk." Onun müIküne mirasçı olacaklar ve Kıptilerin meskenlerine yerleşecekler. Bunlar geçmişte gerçekleşen olayların anlatımıdır. İşte Yüce Allah'ın: "Rabbinin israil oğullarına olan o pek güzel vaadı: sabretmelerinden ötürü bütünüyle yerini buldu" (el-A'raf, 137) buyruğunun anlamı da budur.

 

"Ve onlara arzda güç ve imkan verelim." Yeryüzünde ve ora ahalisi üzerinde onlara imkan ve iktidar verelim, ta ki orayı yönetimleri altına alsınlar. Arzdan kasıt da Şam ve Mısır'dır. "Firavun'a, Haman'a ve ordularına da onlardan korkageldiklerini gösterelim." Yani Biz, Firavun'a bunları da göstermek istiyorduk.

 

el-A'meş, Yahya, Hamza, el-Kisai ve Halef "gösterelim" buyruğunu; "Görsün" diye "ya" ile ve: "Gördü" fiilinin sülasisi (ziyadesiz şekli) diye okumuşlardır. Buna karşılık "Firavun, Haman ve orduları" buyruklarını da fail olduklarından dolayı ref' ile okumuşlardır. Diğerleri ise ötreli "nün" ve esreli ra ile; "Gösterdi, gösterir"den rubai bir fiil olarak "gösterelim" anlamında okumuşlardır. İfadenin akışına uygun olan okuyuş budur. Çünkü bundan öncesi "istiyorduk" bu fiilden sonrası da "imkan verelim" şeklinde idi. Dolayısıyla "Firavun'a, Haman'a ve ordularına" anlamındaki buyrukları da fiilin mefulü olarak nasb ile okumuşlardır. el-Ferra da "Allah Firavun'a göstersin" anlamında olmak üzere; "şeklinde "ya" ötreli, "ra" esreli ve sonraki "ya" üstün olarak okumayı caiz kabul etmiştir.

"Onlardan korkageldikleri" buyruğu şu demektir: Onlara İsrailoğullarından bir adamın eli üzere helak edilecekleri haber verilmişti. Bundan dolayı "onlardan" Yüce Allah kendilerine "korkageldikleri" şeyi göstermiş oldu.

 

Katade dedi ki: Firavun'un bir müneccimi vardı. Bu müneccim kendisine şöyle demişti: Bu sene doğacak bir evlat senin hükümdarlığına son verecektir. Bunun üzerine Firavun o sene doğan çocukların öldürülmesini emretmişti. Buna dair açıklamalar daha önceden geçmiş bulunmaktadır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Kasas 7-9

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR