NEML 67 / 68 |
وَقَالَ
الَّذِينَ
كَفَرُوا أَئِذَا
كُنَّا تُرَاباً
وَآبَاؤُنَا
أَئِنَّا
لَمُخْرَجُونَ
{67} لَقَدْ
وُعِدْنَا هَذَا
نَحْنُ
وَآبَاؤُنَا
مِن قَبْلُ
إِنْ هَذَا
إِلَّا
أَسَاطِيرُ
الْأَوَّلِينَ
{68} |
67.
Kafirler dediler ki: "Biz ve babalarımız toprak olduktan sonra mı,
gerçekten tekrar çıkartılır mıyız?"
68.
"Andolsun ki bundan önce biz de, atalarımız da bununla tehdit olunmuştuk. Bu
eskilerin masallarından başka bir şey değildir."
"Kafirler"
Mekke müşrikleri "dediler ki: Biz ve babalarımız ... gerçekten tekrar
çıkartılır mıyız?" anlamındaki (...) buyruğunu Nafı' burada ve el-Ankebüt
Süresi'nde (29. ayette) böyle okumaktadır. Ebu Amr (mealdeki gibi) iki istifham
(soru) ile okumuştur. Ancak o hemzeyi hafif okumuştur. Asım ve Hamza da
istifham ile ve iki hemzeyi de tahkik ile okumuşlardır. Sözünü ettiğimiz bütün
bu hususlar her iki sürede de aynı şekildedir.
el-Kisai, ıbn Amir,
Ruveys ve Ya'kub; (...): şeklinde iki hemze ile; "Gerçekten biz"
lafzını da bu sürede haber olmak üzere iki "nun" ile okumuşlardır.
el-Ankebut Süresi'nde ise iki istifham ile okumuşlardır.
Ebu Cafer en-Nehhas dedi
ki: "Biz ve babalarımız toprak olduktan sonra gerçekten çıkartılır
mıyız?" şeklindeki kıraat hatta uygundur ve güzel bir kıraattir. Ancak bu
hususta Ebu Hatim ona itiraz eder ve şu anlamdaki sözleriyle bu itirazını dile
getirir: (...) istifham değildir. (5ı) ise bir istifhamdır. Ayrıca bunda bir de
"Gerçekten" edatı da vardır. Peki istifhamdan sonra gelen bu edat
kendisinden önceki ifadelerde nasıl amel edebilir? Aynı şekilde bu edattan
sonraki ifadeler de ondan öncekilerde nasıl amel edebilir? ve -muhakkak Zeyd
yarın gidecek anlamında: (...) nasıl denilebilir? Eğer bunda istifham da varsa,
böyle bir kullanımın doğru olma ihtimali daha da uzak olur. Evet, bu hususa
dair soru sorulacak olursa belirttiği hususlar dolayısıyla cevaplandırılması
zordur.
Ebu Cafer (en-Nehhas)
dedi ki: Ben Muhammed b. el-Velid'i şöyle derken dinledim: Biz Ebu'l-Abbas'a
Kur'an-ı Kerim'den zor ve içinden kolay kolay çıkılamayan bir ayete dair soru
sorduk. O da Yüce Allah'ın şu buyruğudur:
''Kafirler dediler ki:
'Siz çürüyüp, paramparça olduktan sonra muhakkak yeniden yaratılırsınız diye
size haber veren bir adamı gösterelim mi size'?" (Sebe, 7) Dedi ki:
"Şayet: (...): (mealde:) sonra edatında: "Size ha ber veren
"buyruğunun amel ettiği kabul edilirse bu imkansızdır. Çünkü o, o vakit
onlara bu haberi vermeyecektir. Eğer bunda: "Muhakkak"dan sonrasının
amel ettiği kabul edilirse, o zaman anlam doğru olur, ancak Arapça kaideleri
açısından bu edatın öncesinde gelen ifadelerin, sonrasında gelenlerde amel
etmesi bir hatadır. Bu (cevabı) açık bir sorudur ve ben bu cevabın ayetin bulunduğu
sürede zikredilmesini uygun gördüm.
Ebu Ubeyd ise Nafi'in
kıraatine meylederek iki istifhamın bir arada bulunmasını reddederek Yüce
Allah'ın: "Eğer o ölür veya öldürülürse, ökçelerinizin üstünde geriye mi
döneceksiniz'' (Al-i İmran, 144) buyruğu ile; "Sen ölürsen eğer, onlar
ebedi mi kalacaklar'?" (el-Enbiya, 34) buyruklarını delil göstermiştir.
Ebu Amr, Asım, Hamza, Talha ve el-A'rec'e verilen bu cevap hiçbir şeyi
gerektirmemektedir (itiraz olarak bir değeri yoktur.) Onun getirdiği örneklerin
de bu ayete benzer bir tarafı yoktur. Aralarındaki fark da şudur: Şart ve
cevabı tek şey gibidir, Yüce Allah'ın: ''Sen ölürsen eğer onlar ebedi mi
kalacaklar (el-Enbiya, 34) buyruğu yani sen ölürsen onlar ebedi bırakılacaklar
mı? demektir. Bunun bir benzeri de "Gitmekte olan Zeyd midir?"
ifadesidir. Halbuki; (...) şeklinde (iki istifham edatı kullanılmak suretiyle)
denilmez. Çünkü bu aynı şey gibidir, ayet-i kerimede ise durum böyle değildir.
Zira ikincisi başlı başına bir cümledir. O bakımdan onda istifham uygun
düşmektedir. Birincisi de istifhamın uygun düştüğü bir ifadedir. İkincisinden
istifhamı kaldırıp birincisinde kabul ederek "Biz ve atalarımız toprak
olduktan sonra şüphesiz biz ... " diye okuyup, ikincisinden istifhamı
hazfedenlerin bu okuması da ifadede -inkar anlamında- bu istifhama delil
bulunmasından dolayıdır.
"Andolsun ki bundan
önce biz de, atalarımız da bununla tehdit olunmuştuk. Bu, eskilerin
masallarından başka bir şey değildir." Buyruğuna dair açıklamalar daha
önce el-Mu'minun Süresi'nde (82-83. ayetlerin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
peygamberler ileri derecede sakındırmak maksadı ile öldükten sonra dirilişin
yakın olduğunu özellikle hatırlatıyorlardı. Zaten gelecek olan herbir şey pek
yakın demektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN