ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ŞUARA

214

/

220

وَأَنذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ {214} وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ {215} فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تَعْمَلُونَ {216} وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ {217} الَّذِي يَرَاكَ حِينَ تَقُومُ {218} وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِدِينَ {219} إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ {220}

 

214. Yakın akrabanı uyar.

215. Sana tabi olan mü'minlere de kanadını indir.

216. Sana isyan ederlerse: "Muhakkak ben yaptıklarınızdan uzağım" de.

217. Ve o Aziz ve Rahim olana tevekkül et.

218. O seni kalkınca da görür.

219. Secde edenler arasındaki dolaşmanı da.

220. Muhakkak O, herşeyi işitendir, bilendir.

 

Yüce Allah'ın: "Yakın akrabanı uyar" buyruğu ile ilgili açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:

 

1- Yakın Akrabayı Uyarmak:

2- Akrabalık Bağı ile ilgili Bazı Hükümler:

 

1- Yakın Akrabayı Uyarmak:

 

"Yakın akrabanı uyar" buyruğunda özellikle yakın akrabayı uyarmasını emretmesi, akrabası olmayan kimseler ile diğer yabancıların şirk hususunda kendilerinden ayrılıp uzaklaşması noktasında (kendilerine döner diye) ümitlerini tamamen kesmek içindir. Onun yakın akrabaları (aşireti) ise Kureyşlilerdir, Abdumenafoğulları olduğu da söylenmiştir. Müslim'in, Sahih'inde bu buyruk: "Yakın akrabanı ve aralarından senin en yakın olan ihlasa erdirilmiş olanlarını uyar" şeklinde vaki olmuştur.

 

Bu rivayetin zahirine göre fazla bölüm okunan bir Kur'an idi, sonradan nesh olundu. Zira bu bölümün mushafta nakli sabit değildir, mütevatiren de gelmemiştir. Ancak bunun sabit olduğunu kabul edecek olursak, izah edilmesi gereken bazı hususlar ortaya çıkacaktır. Şöyle ki; bu durumda onun sadece aşiretinden iman eden kimseleri uyarması gerekir. Çünkü İslam dininde ihlasa ve Peygamber (s.a.v.)'ı sevme niteliği sadece mü'minlere aittir, müşriklerin öyle bir vasfı yoktur. Zira onların bu kabilden hiçbir özellikleri bulunmamaktadır. Peygamber (s.a.v.) ise mü'minleriyle, kafirleriyle aşiretinin tümünü davet etmiştir. Onların hepsini, onlarla birlikte olanları ve onlardan sonra gelecek olanları da uyarmıştır. O halde; böyle bir şey ne nakil itibariyle, ne de mana itibariyle sabit olamaz.

 

Müslim'in rivayetine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir: "Yakın akrabanı uyar" ayeti nazil olunca, Resulullah (s.a.v.) Kureyşlileri çağırdı, hepsi bir araya toplandılar. Genel ve özel olarak (davette bulundu) ve şöyle buyurdu: "Ey Ka'b b. Lüeyoğulları, kendinizi ateşten kurtarınız. Ey Murre b. Ka'boğulları, kendinizi ateşten kurtarınız. Ey Abduşşemsoğulları, kendinizi ateşten kurtarınız. Ey Abdumenafoğulları, kendinizi ateşten kurtarınız. Ey Haşimoğulları, kendinizi ateşten kurtarınız. Ey Abdulmuttalib oğulları kendinizi ateşten kurtarınız. Ey Fatıma, kendini ateşten kurtar. Çünkü Allah'ın azabı karşısında yarın benim size hiçbir faydam olmayacaktır. Şu kadar var ki benim sizinle bir akrabalığım vardır. O akrabalığın gereğini de yerine getireceğim."

 

2- Akrabalık Bağı ile ilgili Bazı Hükümler:

 

Bu hadis ile ayet-i kerimede eğer sebepler bakımından bir uzaklık var ise, neseb itibariyle yakınlığın faydasının olmayacağına delil vardır. Ayrıca mü'minin, kafirin akrabalık bağını gözetmesinin, ona irşadda bulunup, öğüt vermesinin caiz olduğuna da delil vardır. Çünkü Peygamber (s.a.v.): "Sizin benimle bir akrabalığınız vardır, o akrabalık bağının gereğini yerine getireceğim" demiştir. Yüce Allah'ın "Sizinle din hususunda savaşmamış ... olanlara iyilik yapmanızı ... Allah size yasaklamaz. "(el-Mumtehine, 80) buyruğu da -ileride Yüce Allah'ın izniyle bu buyruk açıklanırken geleceği üzere- bunu gerektirmektedir.

 

"Sana tabi olan mü'minlere de kanadını indir." Bu buyruğa dair açıklamalar daha önce el-Hicr Süresi (88. ayetin tefsiri) ile el-İsra Süresi (23-24. ayet, 14. başlık)da geçmiş bulunmaktadır.

 

"Kanadını alçalttı" tabiri yumuşadı anlamındadır.

 

"Sana isyan ederlerse" emrine muhalefet ederlerse "muhakkak ben yaptıklarınızdan uzağım, de." Yani sizin bana isyan etmenizle benim bir ilgim yoktur. Çünkü onların Yüce peygambere isyan etmeleri, Yüce Allah'a isyan etmek demektir. Zira Peygamber (s.a.v.) ancak Allah'ın razı olacağı şeyleri emreder. Peygamberin uzaklaştığı kimseden Allah da uzaklaşır.

 

"Ve o Aziz ve Rahim olana tevekkül et." Yani sen işini O'na havale et.

Çünkü O, asla yenik düşürülemeyen, en güçlü olan (Aziz)dır. Dostlarını yardımsız bırakmayan, Rahim (merhametli olan)dır. Burada "Ve tevekkül et" buyruğu genel olarak "vav" ile okunmuştur, Mushaflarda da böyledir.

 

Ancak Nafi' ile İbn Amir bunu ("vav" yerine) "fe" ile okumuşlardır. Medine ile Şam mushaflarında da bu şekildedir.

 

"O seni kalkınca da görür." Müfessirlerin çoğunluğunun yani İbn Abbas ve diğerlerinin görüşüne göre namaza kalktığın zaman demektir. Mücahid ise: Nerede olursan ol, kalktığın zaman anlamındadır der.

 

"Secde edenler arasındaki dolaşmanı da." Mücahid ile Katade dediler ki:

Namaz kılanlar arasındaki dolaşmanı da ... demektir. İbn Abbas dedi ki: Yüce Allah onu peygamber olarak çıkartıncaya kadar Adem, Nuh ve İbrahim gibi atalarının sulblerinde dolaşmasını, demektir.

 

İkrime dedi ki: O sen ayakta iken de, rukuda iken de, secdede iken de seni görür. Bu açıklamayı İbn Abbas da yapmıştır.

 

Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Sen namazda iken kalbin ile arkanda bulunan kimseleri, önünde bulunanları gözlerinle gördüğün gibi görürsün. Bu görüş Mücahid'den de rivayet edilmiştir. Bunu el-Maverdi ile es-Sa'lebi zikretmiştir. Peygamber (s.a.v.) önünde bulunanları gördüğü gibi, arkasında olanları da görürdü. Bu sahih hadislerde sabit olmakla birlikte, ayetin bu şekilde yorumlanması uzak bir ihtimaldir.

 

"Muhakkak O, herşeyi işitendir, bilendir." Bu gibi buyruklar daha önceden geçmiş bulunmaktadır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Şuara 221-223

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR