ŞUARA 160 / 175 |
كَذَّبَتْ
قَوْمُ
لُوطٍ
الْمُرْسَلِينَ
{160} إِذْ قَالَ
لَهُمْ
أَخُوهُمْ
لُوطٌ أَلَا
تَتَّقُونَ {161} إِنِّي
لَكُمْ
رَسُولٌ
أَمِينٌ {162}
فَاتَّقُوا
اللَّهَ
وَأَطِيعُونِ
{163} وَمَا أَسْأَلُكُمْ
عَلَيْهِ
مِنْ أَجْرٍ
إِنْ أَجْرِيَ
إِلَّا
عَلَى رَبِّ
الْعَالَمِينَ
{164} أَتَأْتُونَ
الذُّكْرَانَ
مِنَ
الْعَالَمِينَ
{165}
وَتَذَرُونَ
مَا خَلَقَ
لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ
أَزْوَاجِكُم
بَلْ
أَنتُمْ قَوْمٌ
عَادُونَ {166}
قَالُوا
لَئِن لَّمْ
تَنتَهِ يَا
لُوطُ لَتَكُونَنَّ
مِنَ
الْمُخْرَجِينَ
{167} قَالَ
إِنِّي
لِعَمَلِكُم
مِّنَ
الْقَالِينَ
{168} رَبِّ
نَجِّنِي
وَأَهْلِي
مِمَّا
يَعْمَلُونَ
{169}
فَنَجَّيْنَاهُ
وَأَهْلَهُ
أَجْمَعِينَ
{170} إِلَّا
عَجُوزاً
فِي
الْغَابِرِينَ
{171} ثُمَّ
دَمَّرْنَا
الْآخَرِينَ
{172}
وَأَمْطَرْنَا
عَلَيْهِم مَّطَراً
فَسَاء
مَطَرُ
الْمُنذَرِينَ
{173} إِنَّ فِي
ذَلِكَ
لَآيَةً
وَمَا كَانَ
أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
{174} وَإِنَّ
رَبَّكَ
لَهُوَ الْعَزِيزُ
الرَّحِيمُ {175} |
160. Lut
kavmi peygamberleri yalanladılar.
161.
Hani kardeşleri Lut onlara: "Korkmaz mısınız?" demişti.
162.
"Gerçekten ben size gönderilmiş emin bir peygamberim.
163.
"Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
164.
"Bunun için sizden herhangi bir ücret istemem. Benim mükafatım ancak
alemlerin Rabbine aittir.
165.
"Alemler arasından erkeklere yaklaşırsınız ha!
166.
"Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi terkedersiniz demek? Hayır,
siz haddi aşan bir kavimsiniz."
167.
Dediler ki: "Ey Lut! Eğer sen vazgeçmez isen elbette sürülenlerden
olursun."
168.
"Ben sizin yaptıklarınıza oldukça buğzedenlerdenim" dedi.
169.
"Rabbim, beni ve ailemi yaptıklarından kurtar."
170. Biz
de onu ve ailesini topluca kurtardık.
171. Ancak
bir koca karı geride kalanlar arasında oldu.
172.
Sonra da diğerlerini yıkıp yok ettik.
173. Ve
onların üzerine bir yağmur yağdırdık. O korkutulanların yağmuru ne kötü idi!
174.
Muhakkak bunda bir ayet (ibret) vardır. Onların çoğu iman edenler olmadı.
175. Ve
muhakkak Rabbin Aziz olandır, Rahim olandır.
"Lut kavmi
peygamberleri yalanladılar" buyruğunun anlamı ve buna dair kıssa, el-A'raf
(80. ayet ve devamında) ile Hud (77. ayet ve devamında) sürelerinde gerekli açıklamalarıyla
birlikte geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah'a hamd olsun.
"Alemler arasından
erkeklere yaklaşırsınız ha!" Onlar erkeklere arkalarından yaklaşıyorlar ve
bunu daha önce el-A'raf Süresi'nde geçtiği üzere yabancılara yapıyorlardı.
"Rabbinizin sizin
için yarattığı eşlerinizi terkedersiniz demek?" Yani Yüce Allah hanımları
erkekler tarafından nikahlansın diye yaratmıştır. İbrahim b. Muhacir dedi ki:
Mücahid bana Abdullah'ın: "Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi
terkedersiniz demek?" (anlamındaki) buyruğunu nasıl okuduğunu sordu. Ben
ona şöyle dedim: "Rabbinizin eşlerinizden sizin için ıslah ettiğini
(elverişli kıldığını) bırakırsınız ha?" diye okuyor dedim. O: Bundan
kasıt, fercdir, dedi. (Devamla) dedi ki: Nitekim Yüce Allah: ''....o zaman
Allah'ın size emrettiği yerden onlara varın. "(el-Bakara, 222) diye
buyurmaktadır.
"Hayır, siz haddi
aşan bir kavimsiniz." Allah'ın sınırlarını aşan kimselersiniz.
"Dediler ki: Ey
Lut! Eğer sen" bu söylediklerinden "vazgeçmez isen elbette"
beldemizden ve kasabamızdan "sürülenlerden olursun. Ben sizin
yaptıklarınıza" yani bu livata işinize "oldukça buğzedenlerdenim
dedi."
(...): Buğzedenlerden''
ism-i failinin mastarını teşkil eden; (...) lafzı, buğzetmek demektir.
"Ona buğzettim, ederim, buğzetmek" denilir. Şair der ki: "Ben
huylarına buğzedilen kimse de değilim, buğzeden bir kişi de değilim."
Bir başka şair de şöyle
demektedir: "Selam olsun sana, yakın kaldığın sürece usanılmayasıca
senden, Şayet uzaklaşacak olursan da ben sana buğzedecek değilim."
"Rabbim, beni ve
ailemi yaptıklarından" yani amellerinin azabından "kurtar!" Lut
(a.s), kavminin iman edeceklerinden yana ümidini kesince, onlara isabet edecek
azaptan kendisine isabet etmemesi için Allah'a dua etti.
"Biz de onu ve
ailesini topluca kurtardık." Daha önceden Hud Suresi'nde (77. ayet ve
devamında), geçtiği üzere ailesi efradından ona sadece iki kızı iman etmişti.
"Ancak bir kocakarı
geride kalanlar arasında oldu." Said'in rivayetine göre Katade şöyle
demiştir: Bu kadın Yüce Allah'ın azabında kaldı. Ebu Ubeyde'nin kanaatine göre
ise mana: O iyice yaşlanıp kocayıncaya kadar kaldı demektir.
en-Nehhas dedi ki: Giden
kimseye; ... Kalan" denildiği gibi, kalan kimseye de aynı şekilde; (....)
denilir. Şairin şu bey itin de olduğu gibi:
"Memelerinde geriye
kalan süt ile birlikte hamileliği ya da doğumları üzerinden yedi ay geçmiş olan
develerin Seneye daha güçlü olsunlar diye sütlerinin çekilmesi için memelerine
soğuk su vurma! Çünkü sen hangisinin yavrulayacağını bilemezsin."
Bir başka şair de şöyle
demiştir: "Yüce Allah geçmiş ve kalan günahlarını bağışladığından beri,
Muhammed asla gevşek davranmadı."
Görüldüğü gibi burada
da; (...) Kalan demektir. (Birinci beyitte geçen) ... ise, memede kalan sütler
demektir.
"Sonra da diğerlerini
yıkıp, yoketti." Yerin dibine geçmek ve üzerlerine taş yağdırmak suretiyle
onları helak etti. Mukatil dedi ki: Yüce Allah, Lut kavmini yerin dibine
geçirdiği gibi kasabalarının dışında olanlar üzerine de taş yağdırdı.
"Ve onların
üzerlerine bir yağmur yağdırdık." Maksat yağdırılan taşlardır.
"O korkutulanların
yağmuru ne kötü idi!" Denildiğine göre Cebrail onların kasabalarını yerin
dibine geçirdi ve onların altını üstüne getirdi. Daha sonra da Yüce Allah
arkasından onlara taş yağdırdı.
"Muhakkak bunda bir
ayet vardır. Onların çoğu iman edenler olmadı."
Aralarında Lut'un aile
efradı ve iki kızından başka iman eden olmadı.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN