FURKAN 32 / 33 |
وَقَالَ
الَّذِينَ
كَفَرُوا
لَوْلَا
نُزِّلَ
عَلَيْهِ
الْقُرْآنُ
جُمْلَةً وَاحِدَةً
كَذَلِكَ
لِنُثَبِّتَ
بِهِ فُؤَادَكَ
وَرَتَّلْنَاهُ
تَرْتِيلاً {32} وَلَا
يَأْتُونَكَ
بِمَثَلٍ
إِلَّا
جِئْنَاكَ
بِالْحَقِّ
وَأَحْسَنَ
تَفْسِيراً {33} |
32.
Kafirler dediler ki: "Ona bu Kur'an topluca, birden indirilmeli değil
miydi?" Biz onunla kalbine sebat verelim diye böyle yaptık ve onu ağır
ağır okuduk.
33. Onlar
sana bir örnek gösterdikleri her seferinde muhakkak ki sana hakkı ve daha güzel
bir açıklama getirmişizdir.
"Kafirler dediler
ki: 'Ona bu Kur'an topluca birden indirilmeli değil miydi?'" Bu sözleri
söyleyenin kimliği hususunda iki görüş vardır. Birincisine göre bunlar Kureyş
kafirleridir. Bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır. İkincisine göre ise bu sözleri
söyleyenler yahudilerdir. Onlar Kur'an-ı Kerım'in kısım kısım indirildiğini
görünce: Niye bu Kur'an Tevrat'ın Musa'ya, İncil'in İsa'ya, Zebur'un da Davud'a
indirildiği şekilde ona tek bir defada indirilmedi, dediler.
Yüce Allah da: "Biz
onunla kalbine sebat verelim diye böyle yaptık" diye buyurdu. Bu şekilde
onunla kalbini güçlendirelim, onu iyice belleyesin ve ezberleyesin diye böyle
yaptık. Çünkü daha önceki kitaplar okuyup yazma bilen peygamberler üzerine
indirilmiştİ. Kur'an-ı Kerım ise ümmi bir peygambere indirilmiştir. Ayrıca
Kur'an-ı Kerim'de nasih ve mensuh vardır. Onun bazı bölümleri bir takım
hususlara dair soru soranlara cevaptır. Ondan dolayı Peygamber (s.a.v.)
tarafından daha iyi bellensin, gereğince amel edenler için de daha kolayolsun
diye kısım kısım indirdik. Çünkü yeni bir vahiy indiği her seferinde bu, kalbin
kuvvetini arttırırdı.
Derim ki: Bu Yüce
Allah'ın kudretinde olan bir şeyolduğuna göre niye Kur'an bir defada
indirilmedi ve gereği gibi korunmadı? diye sorulursa, şöyle cevap verilir: Yüce
Allah'ın ona kitabı ve Kur'an'ı tek bir lahzada indirmesi O'nun kudreti
dahilindedir, fakat O, bunu yapmadı, hükmünde de O'na kimse itiraz edemez.
Bunun hikmet yönünü de daha önceden açıklamış bulunuyoruz.
Şöyle denilmiştir: Yüce
Allah'ın: "İşte böylece" buyruğu müşriklerin söylediği sözlerdendir.
Yani niye onun üzerine Tevrat ve İncil gibi aynı şekilde bir defada ve toptan
indirilmedi, anlamına gelir.
Bu durumda
"Böylece" lafzı üzerinde vakıf tamam olur. Daha sonra da; "Biz
onunla kalbine sebat verelim diye ... " ile okumaya yeniden başlanılır.
Bununla birlikte; "Topluca, birden" lafzı üzerinde vakıf yapmak da
caizdir. Bundan sonra da: "Biz onunla kalbine sebat verelim diye böyle
yaptık" ile yeniden okumaya başlanılır. Bunun da manası şöyle olur: Bizim
Kur'an-ı Kerim'i senin üzerine böylece indirmemizin sebebi, bu yolla kalbine
sebat vermek isteyişimizdir.
İbnu'l-Enbari dedi ki:
Birinci şekil daha uygun ve daha güzeldir. Tefsir alimlerinden ikinci şekle
göre de açıklamalar gelmiştir. Bize Muhammed b. Osman eş-Şeybi anlattı, dedi
ki: Bize Mincab anlattı, dedi ki: Bize Bişr b. Umare, Ebu Ravk'dan anlattı,
dedi ki: Bişr, ed-Dahhak'tan, o İbn Abbas'tan naklen Yüce Allah'ın:
"Doğrusu Biz onu kadir gecesinde indirdik. "(el-Kadr, 1) buyruğu
hakkında dedi ki: Kur'an-ı Kerim, Levh-i Mahfuz'dan, Yüce Allah nezdinden
semadaki Sefere-i Kiramen Katibin'e bir defada toptan indirildi. Daha sonra
Sefere melekleri bunu Cebrail'e yirmi gecede indirdi. Cebrail de Muhammed
(a.s)'a yirmi senede kısım kısım indirdi. İşte Yüce Allah'ın: "Hayır, işte
nücum 'un doğup-battıkları yerlerine yemin ederim." (el-Vakıa, 75)
buyruğundaki "nücum" Kur'an-ı Kerim'in kısım kısım inen buyrukları
demektir. "Ve eğer bilirseniz gerçekten bu büyük bir yemindir. Şüphesiz o
oldukça şerefli bir Kuran'dır." (el-Vakıa, 76-77) (İbn Abbas devamla) dedi
ki:
Kur'an-ı Kerim,
Peygamber (s.a.v.)'e bir defada toptan nazil olmadığından dolayı kafirler bu
sefer Kur'an-ı Kerim onun üzerine toptan ve bir defada indirilmeli değil miydi?
dediler. Bunun üzerine de Yüce Allah: "Biz onunla kalbine sebat verelim
diye böyle yaptık" ey Muhammed, diye buyurdu. "Ve onu ağır ağır
okuduk" yani onu kısım kısım gönderdik, ardı arkasına bölümler halinde
indirdik.
"Onlar sana bir
örnek getirdikleri her seferinde muhakkak ki sana hakkı ve daha güzel bir
açıklama getirmişizdir." Yani eğer Biz, Kur'an-ı Kerim'i senin üzerine bir
defada ve toptan indirmiş olsaydık, sonra da sana bazı hususlara dair soru
sormuş olsalardı, senin onlara verecek cevabın olmazdı. Ancak Biz bazı
bölümlerini sana zamanı gelince indiriyoruz, onlar sana soru sordular mı sen de
onlara cevap verebiliyorsun.
en-Nehhas dedi ki: Bu
nubuvvet alametlerindendi. Çünkü onlar neye dair soru sordularsa, mutlaka o
sorularına cevap verilmişti. Bu ise ancak bir peygamberin yapabileceği bir
şeydir. O bakımdan bu yolla onun da, ashabının da kalbine sebat verilmiş
oluyordu. işte Yüce Allah'ın: "Onlar sana bir örnek getirdikleri her
seferinde muhakkak ki sana hakkı ve daha güzel bir açıklama getirmişizdir"
buyruğu buna delil teşkil etmektedir. içindeki farz hükümler ile birlikte bir
defada indirilmiş olsaydı, bu onlara ağır gelirdi. Ayrıca Yüce Allah, salahın
onun kısım kısım indirilmesine bağlı olduğunu bilendir. Zira bu şekilde onlar
arka arkaya defalarca Kur'an ile uyarılmış oluyorlardı. Eğer bir defada
indirilmiş olsaydı, muhtevasında nasih ve mensüh bulunduğu halde onların uyarılma
ve dikkatlerinin çekilmeleri imkanı ortadan kalkardı. Onlar muayyen bir zamana
kadar herhangi bir hususu ibadet diye icra ederlerdi. Şanı Yüce Allah o şartlar
içerisinde salahın onda olduğunu elbetteki bilirdi. Daha sonra da o muayyen
zaman için indirilmiş olan nesih edici hüküm nazil oluyordu. Halbuki aynı anda
hem bunu yapınız, hem yapmayınız şeklinde bir defada hükmün indirilmesi muhal
bir şeydir.
en-Nehhas dedi ki: Daha
uygun olan ifadenin "Topluca, birden ... " ifadesinde tamam
olmasıdır. Çünkü "Böyle" üzerinde vakıf yapılacak olursa, bu sefer
anlam Tevrat, incil ve Zebur gibi ... şeklinde olur ki; daha önceden bunlardan
söz edilmiş değildir.
ed-Dahhak dedi ki:
"Ve daha güzel bir açıklama" daha güzel etraflı bilgi demektir. Yani
onların örneklerinden daha güzel bir açıklama demektir. Dinleyenin bu husustaki
bilgisi dolayısı ile burada "onların örnekleri" anlamındaki ifade
hazfedilmiştir.
Şöyle de açıklanmıştır:
Müşrikler kitap ehlinden yardım istiyorlardı. Kitap ehli ise çoğunlukla ilahi
kitapları tahrif ve tebdil etmişlerdi. O bakımdan Peygamber (s.a.v.)'ın
getirdikleri, onların nezdinde bulunanlardan daha güzel açıklamaları ihtiva
ediyordu. Çünkü kitab ehli hakkı batıla karıştırıyorlardı. Katıksız hak ise
elbetteki batıla karışmış olan haktan daha güzeldir. Bundan dolayı Yüce Allah:
"Hakkı batıla karıştırmayın ... "(el-Bakara, 42) diye buyurmuştur.
"Onlar sana bir
örnek getirdikleri her seferinde ... " buyruğu ile ilgili olarak şöyle bir
açıklama da yapılmıştır: Onlar isa (a.s)'ın babasız olarak yaratılması
hususunda söyledikleri gibi ne örnek vermişlerse, mutlaka Biz sana hakkı
göndermişizdir. Yani onların delillerini çürüten hususlar getirmişizdir. Çünkü
Adem hem babasız, hem annesiz olarak yaratılmıştır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN