ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

FURKAN

9

/

10

انظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلاً {9} تَبَارَكَ الَّذِي إِن شَاء جَعَلَ لَكَ خَيْراً مِّن ذَلِكَ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَيَجْعَل لَّكَ قُصُوراً {10}

 

9. Bir bak! Onlar sana nasıl misaller getirip sapıklığa düştüler? Artık onlar hiçbir yol bulamazlar.

10. Dilerse sana bunlardan daha hayırlı, altından nehirler akan bahçeler verebilen ve senin için köşkler kurabilen Allah, yüceler yücesidir.

 

"Bir bak! Onlar sana nasıl misaller getirip sapıklığa düştüler?" Seni yalanlayabilmek için, sana bu şekilde örnekler verip hak yoldan nasıl saptıklarına ve maksatlarını da ele geçiremediklerine bir bak!

 

"Artık onlar" senin hakkında söylediklerinin doğruluğunu ortaya koymaya "hiçbir yol bulamazlar."

 

"Dilerse sana bunlardan daha hayırlı, altından nehirler akan bahçeler verebilen ... Allah yüceler yücesidir." Bu buyrukta şart ve cevap birlikte gelmiştir. Burada; "Sana verebilen"deki iki lam'ın idgam edilmeyiş sebebi, her iki lam'ın ayrı ayrı kelimelerde bulunmasıdır. Birbirinin misli olan iki harf ard arda geldiğinden ötürü idğam yapılmaları da caizdir.

 

"Ve senin için kurabilen ... " buyruğunda muzarı fiil daha önce geçen "Verebilen" fiilinin mahalline atıf dolayısıyla cezm konumundadır. Birinci fiille herhangi bir ilişkisi olmaksızın rer mahallinde olması da caizdir. Nitekim Şam'lılar böyle okumuşlardır. Yine Asım'dan da bunu (...) diye merfu okuduğu da rivayet edilmektedir. Bu da; ahirette senin için köşkler var edecektir, anlamında olur.

 

Mücahid dedi ki: Kureyş bir ev taştan oldu mu ne olursa olsun onu bir köşk (kasr) kabul ederdi. Kasr sözlükte hapsetmek demektir. Köşke bu ismin veriliş sebebi, içinde bulunan kimseler başkalarının ulaşmasına karşı korunmaları, engellenmeleridir.

 

Bir diğer açıklamaya göre Araplar kerpiçten yapılmış evlere "kasr" yün ve kıldan yapılmış olanlara "beyt" derlermiş. Bunu da el-Kuşeyrı nakl etmektedir.

 

Süfyan, Habib b. Ebi Sabit'ten, o Hayseme'den şöyle dediğini nakletmektedir: Peygamber (s.a.v.)'e şu teklif yapıldı: Arzu edersen, biz sana dünya hazinelerini ve anahtarlarını verebiliriz. Bu senden önce hiç kimseye verilmediği gibi, senden sonra da hiçbir kimseye verilmeyecektir. Ayrıca bu senin ahiretteki mükafatını da eksiltmeyecektir. Arzu edersen bunları hep birlikte ahirette sana bir arada veririz. O: "Bunlar bana ahirette hep birlikte bir arada verilsin" deyince, Yüce Allah da: "Dilerse sana bunlardan daha hayırlı, altından nehirler akan bahçeler verebilen ve senin için köşkler kurabilen Allah, yüceler yücesidir" buyruğunu indirdi.

 

Yine rivayet edildiğine göre bu ayet-i kerimeyi Peygamber (s.a.v.)'e cennetlerin bekçisi Rıdvan indirmiştir. Haberde nakledildiğine göre Rıdvan, Peygamber (s.a.v.)'e inip de: "Ey Muhammed, aziz ve celil olan Allah'ın sana selamını getirdim. İşte sana bu kutuyu getirdim. -Parıl parıl parıldayan nurdan bir kutu ile karşılaştım.- Rabbin sana diyor ki: "İşte bunlar dünya hazinelerinin anahtarları, bununla birlikte ahirette sana verileceklerden sivrisinek kanadı kadar dahi hiçbir şey eksiltilmeyecektir" dedi. Peygamber (s.a.v.) danışırcasına Cebrail (a.s)'a bakınca, Cebrail alçak gönüllü davran anlamında ona yeri işaret edince şöyle buyurdu: "Ey Rıdvan, benim bunlara ihtiyacım yok. Ben fakirliği daha çok severim. Sabreden ve şükreden bir kul olmayı tercih ederim." Bunun üzerine Rıdvan: "İsabet ettin, sana Allah yeter" deyip, hadisin geri kalan bölümünü zikretmektedir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Furkan 11-14

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR