ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

MU’MİNUN

109

/

111

قَالُوا إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ {109}

 فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيّاً حَتَّى أَنسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَ {110}

إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ {111}

 

109. Gerçek şu ki, kullarımdan: "Rabbimiz iman ettik, bize mağfiret ve rahmet buyur. Sen rahmet edenlerin hayırlısısın" diyen bir topluluk vardı.

110. Sizse onları alaya aldınız. Nihayet onlar da size Beni anmanızı unutturdu. Siz onlara gülüp geçiyordunuz.

111. İşte onlar sabrettiklerine karşılık, bugün, Ben de gerçekten onları mükafatlandırdım. Onlar kurtuluşa erenlerdir.

 

"Gerçek şu ki, kullarımdan: Rabbimiz iman ettik, bize mağfiret ve rahmet buyur ... " ayeti hakkında Mücahid şöyle demektedir: Bunlar Bilal, Habbab, Suhayb ve müslümanların zayıflarından filan ve filan kişilerdir. Ebu Cehil ve arkadaşları onlarla alayediyorlardı.

"Sizse onları alaya aldınız" buyruğundaki: "Alay(a almak)" kelimesini Nafi', Hamza ve el-Kisai burada ve Sad Süresi'nde (63. ayette) ötreli okumuşlardır. Diğerleri ise esreli okumuşlardır. en-Nehhas dedi ki: Ebu Amr ise bunlar arasında fark gözetmektedir. Esreli okuyuşun sözle alay ve küçümsemek, anlamında ötreli davranışla küçük düşürmek ve küçümsemek anlamında olduğunu söylemiştir. Ancak böyle bir ayırımı ne el-Halil, ne Sibeveyh, ne el-Kisai, ne de el-Ferra bilmektedir. el-Kisai dedi ki: Bunlar aynı anlama gelen iki ayrı söyleyiştir. "Asa, asalar ile kurbağa, kurbağalar" gibi. es-Sa'lebi de, el-Kisai ile el-Ferra'dan, Ebu Amr'ın sözünü ettiği ayırımı uygun gördüklerini nakletmekte ve esreli okuyuşun söz ile istihza ve alay, ötreli okuyuşun ise fiil ile alay ve uzak görmek anlamında olduğunu söylediklerini bildirmektedir.

 

el-Müberred der ki: Anlamlar arasında fark Araplardan öğrenilir. Tevil ile olmaz. Burada (...) lafzının esreli okunuşu her iki mana için de söz konusudur, çünkü bu gibi yerlerde ötre ağır kabul edilir.

 

"Nihayet onlar da size Beni anmanızı unutturdu." Yani nihayet siz, onlarla alayetmekle meşgul oldunuz ve beni hatırlamaz oldunuz.

 

"Siz onlara gülüp geçiyordunuz." Onlarla alay ederek, gülüyordunuz. Burada "unutturma"nın mü'minlere izafe edilmesi, onların mü'minlerle alay etmekle meşgul olup O'nu anmayı unutmalarına sebeb teşkil etmelerinden ve mü'minlerle alayetmenin vebalinin kafirlerin kalplerini istila edecek hale kadar gelmesindendir.

 

"İşte onlar" sizin eziyetlerinize ve Bana itaat üzere "sabrettiklerine karşılık bugün Ben de gerçekten onları mükafatlandıracağım. Onlar kurtuluşa erenlerdir." Hamza ve el-Kisai "Onlar" lafzındaki hemzeyi Yüce Allah'ın onlara övgüyü başlatmasını esas kabul ederek esreli okumuşlardır.

 

Diğerleri ise üstün okumuşlardır. Çünkü onlar kurtuluşa erenlerdir, demek olur. Bununla birlikte "mükafatlandırdım" anlamındaki fiilin mef'ulü bu edat ile başladığından ötürü de nasb edilmesi mümkündür. ifadenin takdiri de şöyle olur: Bugün Ben, onları umdukları cenneti elde etmekle mükafatlandırdım.

 

Derim ki: el-Mutaffifin Suresi'nde yer alan Yüce Allah'ın: ''İşte bugün ise iman edenler, o kafirlere gülerler ..." (el-Mutaffifin, 34) buyruğu ile -yüce Allah'ın izniyle orada açıklaması geleceği üzere- surenin sonuna kadar gelecek olan buyruklar da burada dile getirilen anlama benzemektedir: Bundan şu anlaşılmaktadır: Alayetmek, zayıflarla yoksullarla dalga geçmek, onları küçümsemek, onları önemsememek ve anlamsız şekilde onlarla uğraşmak sakınılması gereken bir iştir. Böyle bir tutum kişiyi Yüce Allah'tan uzaklaştırır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Mu’minun 112-114

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR