HAC 15 |
مَن
كَانَ يَظُنُّ
أَن لَّن
يَنصُرَهُ
اللَّهُ فِي
الدُّنْيَا
وَالْآخِرَةِ
فَلْيَمْدُدْ
بِسَبَبٍ
إِلَى السَّمَاء
ثُمَّ
لِيَقْطَعْ
فَلْيَنظُرْ
هَلْ
يُذْهِبَنَّ
كَيْدُهُ
مَا يَغِيظُ |
15. Allah'ın ona
dünyada ve ahirette yardım etmeyeceğini sanan kimse tavana bir ip bağlasın,
sonra kessin. Sonra başvurduğu bu yol öfkelendiği şeyi giderir mi bir baksın?
"Allah'ın ona dünyada
ve ahirette yardım etmeyeceğini sanan kimse tavana bir ip bağlasın." Ebu
Ca'fer en-Nehhas der ki: Bu hususta yapılan en güzel açıklamalardan birisine
göre buradaki mana şudur: Kim Yüce Allah'ın Muhammed (s.a.v.)a yardım
etmeyeceğini zannediyor ve ona verilmiş bulunan ilahı yardımın kesilebileceğini
kabul ediyorsa ... "tavana bir ip bağlasın" yani kendisi vasıtasıyla
semaya ulaşabileceği bir çare arasın. "Sonra kessin." Yani imkan
bulursa ona verilen yardımın sonunu getirsin. "Sonra başvurduğu bu yol"
ve bu çaresinin "öfkelendiği şeyi" Peygamber (s.a.v.)ın yardıma
mazhar oluşundan dolayı öfkelenişini "giderir mi bir baksın?"
Bu buyruğun anlatmak
istediği şudur: Böyle bir kimse bunun gibi bir işi yapabilmeye yol bulamayacak
ve bu doğrultuda bir tuzak hazırlayamayacak olduğuna göre; ona verilen ilahı
yardımı da kesemez.
İbn Abbas da böyle
demiştir. Buna göre "Allah'ın ona. .. yardım etmeyeceğini"
buyruğundaki zamir Muhammed (s.a.v.)a raci'dir. Her ne kadar daha önceden onun
ismi zikredilmemiş ise de bütün sözler zaten buna delalet etmektedir. Zira iman
Allah'a ve Muhammed (s.a.v.)a iman demektir. Dinden dönmek ise Muhammed
(s.a.v.)ın getirdiklerinden dönmektir. Yani Muhammed (s.a.v.)a düşmanlık eden
ve Yüce Allah'a bir tarafından ibadet eden kimseler arasından bizim Muhammed'e
yardımcı olmayacağımızı zannedenler varsa onlar da şunu şunu yapsın demektir.
Yine İbn Abbas'tan
nakledildiğine göre buradaki zamir "kimse"ye aittir.
Mana da şöyle olur: Her kim
Allah'ın kendisine rızık vermeyeceğini zannedecek olursa, haydi kendisini
boğarak kendi kendisini öldürsün. Zira Allah'ın yardımından uzak bir hayatın
hiçbir hayrı yoktur.
Bu görüşe göre buradaki
"yardım" rızık demektir. Nitekim Araplar şöyle derler: Bana yardım
edene Allah da yardım etsin, yani kim bana bir şeyler verirse Allah da ona
versin. Yine Arapların "yardım görmüş bir arazi" ifadeleri de bu
kabilden olup yağmur isabet eden, yağmur alan arazi demektir. Nitekim
el-Fek'ası şöyle demektedir: "Ve sen hiçbir kimseye hakkından fazlasını
vermiyorsun, üstelik yağmurun yardım ettiği (yağdığı) tarafa da malik
değilsin."
İbn Ebi Necih de,
Mücahid'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Allah'ın ona ... yardım
etmeyeceğini" asla rızık vermeyeceğini "sanan kimse ... "
demektir. Bu Ebu Ubeyde'nin de görüşüdür.
Buradaki "ona"
zamirinin dine ait olduğu da söylenmiştir, mana şöyle olur:
Allah'ın, dinine
yardımcı olmayacağını sanan kimse ...
"Tavana bir ip
bağlasın" buyruğundaki "sebeb" ip demektir. Sebeb kendisi
vasıtasıyla bir şeye ulaşılan bir şey demektir.
Buyruktaki
"sema" kelimesi de evin tavanı anlamındadır. İbn Zeyd, bildiğimiz
sema kastedilmiştir demektedir.
Kufeliler "Sonra
kessin" buyruğunu "lam" harfini sakin olarak okumuşlardır.
en-Nehhas der ki: Ancak bu, Arapça bakımından doğru olma ihtimali uzak bir
okuyuştur, çünkü "Sonra" vav ile fa gibi değildir. Zira onun üzerinde
vakıf yapılabildiği gibi, tek başına da kullanılabilir. Abdullah (b. Mes'ud)un
kıraatinde ise "Sonra onu kessin, sonra baş vurduğu bu yol öfkelendiği
şeyi giderir mi bir baksın?" diye okumuştur.
Bu buyruktaki:
"Şey" kelimesinin ism-i mevsul (...) anlamında olduğu söylenmiştir.
Yani onun baş vurduğu bu yol, öfkelendiği o hususu giderir mi bir baksın?
demektir. Buna göre; "Öfkelendiği o husus" ifadesinde daha hafif
olsun diye "he" zamiri hazfedilmiştir.
"Şey"
kelimesinin mastar anlamını verdiği de söylenmiştir. Onun başvurduğu bu yol
öfkelenmesini giderir mi? ... demektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN