HAC 13 |
يَدْعُو
لَمَن ضَرُّهُ
أَقْرَبُ
مِن
نَّفْعِهِ
لَبِئْسَ الْمَوْلَى
وَلَبِئْسَ
الْعَشِيرُ |
13. O, zarar vermesi,
fayda vermesinden daha yakın olana ibadet eder. (O) ne kötü bir yardımcı, ne
kötü bir arkadaştır!
"O, zarar vermesi,
fayda vermesindendaha yakın olana ibadet eder." Yani şu yüzüstü dönüp, giden
kişi zarar vermesi fayda vermesinden çok daha yakın olan kimselere ve şeylere
dua eder. Bu zarardan kasıt ise, ahiretteki zarardır. Zira böylesine ibadet
etmekten ötürü cehenneme girmiş olacaktır ve ondan asla hiçbir fayda da
göremeyecektir. Ancak burada ifadeye bir Yüce (latif, incelikli) mana
kazandırmak maksadıyla "zarar vermesi, fayda vennesinden daha yakın
olan'" tabiri kullanılmıştır. Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi:
"Şüphe yok ki Biz yahut siz, ya bir hidayet üzel'eyiz yada apaçık bir sapıklıkta.
" (Sebe', 24)
Şöyle de açıklanmıştır:
Onlar bu putları yarın kendilerine şefaat edecekler diye vehmedip ibadet
ediyorlardı. Bu hususta da Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Onlar Allah'ı bırakıp
kendilerine ne bir zarar, ne de bir fayda ver meyecek olan şeylere taparlar.
Bir de: 'Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir' derler. "(Yunus,
18); "Ondan başka ilah edinenler: 'Biz bun lara ancak bizleri Allah'a
yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz' derler." (ez-Zümer, 3)
el-Ferra, el-Kisai ve
ez-Zeccac derler ki: ifadenin anlamında hem yemin hem de te'hir vardır. Yani:
"O kimse -Allah'a andolsun ki- zarar vermesi, fayda vermesinden daha yakın
olana ibadet eder." Görüldüğü gibi burada (hem yemin vardır) hem de
"lam" harfi, gelmesi gereken gerçek yerinden öncesine alınmıştır.
Ayrıca: "Kimse" kelimesi "ibadet eder" fiili ile nasb
mahallinde olup, "lam" harfi de yeminin cevabıdır. "Zarar
vermesi" mübteda, "Yakın olan" kelimesi de onun haberidir.
en-Nehhas ise ifadede
bir te'hir olduğu görüşünü zayıf kabul eder ve şöyle der: Bu "lam"
harfinde takdim veya te'hir olduğunu söylemeyi gerektirecek herhangi bir
özellik yoktur.
Derim ki: (Bu)
"lam"ın hakkı takdimdir, bazen te'hir de edilebilir. Şair de şöyle
demiştir: "Dayım elbetteki sen(sin) ve kimin dayısı Cerir olursa,
Yüceliklere nail olur ve dayılara da ikramda bulunur."
"Dayım elbetteki
sensin" demektir. Bu beyit daha önceden (TaHa, 63. ayetin tefsirinde)
geçmiş bulunmaktadır.
en-Nehhas der ki: Bize
Ali b. Süleyman'ın naklettiğine göre Muhammed b. Yezid şöyle demiştir: ifadede
hazfedilmiş tabirler vardır. Yani: O, ilah olarak zarar vermesi, faydalı
olmasından daha yakın olana ibadet eder. en-Nehhas der ki: Zannederim bu
açıklama Muhammed b. Yezid'den yapılmış yanlış bir nakildir. Çünkü böyle bir
ifadenin anlamı yoktur, zira "lam" harfinden sonra gelen ifade
mübtedadır. Buna göre "ilah" anlamındaki kelimenin (İbn Zeyd'den
nakledildiği bildirilen açıklamasına göre mansub olması gerekir) nasb edilmesi
caiz değildir. Ben Muhammed b. Yezid'in görüşünün, el-Ahfeş'in görüşü gibi
olacağını zannediyorum ve bu da bana göre ayet-i kerime ile ilgili olarak
yapılmış açıklamaların en güzelidir. (en-Nehhas devamla) der ki: "(...):
(Mealde) İbadet eder" buyruğu söyler anlamındadır, "Kimse" ise
mübteda olup, haberi hazfedilmiştir. Bunun anlamı da şöyledir: O zarar vermesi,
fayda verme ihtimalinden daha yüksek olan kimse hakkında kendisinin ilahıdır,
der.
Derim ki: Bu görüşü
el-Kuşeyri -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- ez-Zeccac'dan naklederken,
el-Mehdevi de el-Ahfeş'ten nakledip, irabını da tamamlayarak şunları
söylemektedir: "İbadet eder" buyruğu söyler anlamındadır.
"Kimse" kelimesi mübtedadır. "Zarar vermesi" ikinci mübteda
"Yakın olan" ise onun haberidir. Cümle de; ''Kimse"nin sılası
olup, haberi de hazfedilmiştir. İfadenin takdiri de şöyledir:
"O kimse şüphesiz
zararı, faydasından daha yakın olan kimseye ilahıdır," der.
Antere'nin şu beyiti de
(bu yönüyle) bunun gibidir: "Atımın göğsüne kuyuya sarkıtılan ipler gibi,
Saplanırken mızraklar, Anter diye çağırırlar."
el-Kuşeyri der ki: Put
benim mabudumdur diyen kafir, elbetteki onun zararı faydasından daha yakındır,
demez. Ancak anlamı şudur: Kafir şüphesiz -müslümanların inancına göre-
faydası, zararından daha yakın kimseye: mabudum ve ilahım der. Bu da Yüce
Allah'ın şu buyruğunu andırmaktadır: "Ey Sihirbaz! dediler. Senin yanında,
sana olan ahdi gereği Rabbine dua et. " (ez-Zuhruf, 49) Yani -seni
sihirbaz diye adlandıran o kimselere göre- ey sihirbaz kişi ... dediler
demektir.
ez-Zeccac da der ki:
Buradaki "tapar" buyruğunun hal mahallinde olması ve bunda (sonunda)
bir "he"nin hazfedilmiş olması da mümkündür. Yani işte onun kendisine
ibadet ettiği, taptığı büyük sapıklık budur. Bu da; ona dua etmesi halindeki
sapıklığı budur demektir. Buna göre: "Tapar" fiilinin sonunda
"ona" anlamını veren bir "he" zamiri hazfedilmiştir. Bu
açıklamaya göre: "Tapar" kelimesi üzerinde vakıf yapılır. Buna
karşılık Yüce Allah'ın: "Zarar vermesi, fayda vermesinden daha yakın
olan" anlamındaki buyruk mübteda olarak ref' mahallinde ve yeni bir cümle
olur. Haberi ise "(o) ne kötü bir yardımcı" buyruğudur. Buna sebeb
ise baştaki "lam"ın "yemin lam"ı olmasıdır. Te'kid
dolayısıyla ifadenin başına gelmiştir.
ez-Zeccac der ki: Bu buyrukta:
"İşte bu" kelimesinin: "O kimse ki, o ki" ism-i mevsülü
anlamında ve bunun "ibadet eder" fiilinin onda ameli dolayısıyla nasb
mahallinde olması mümkündür. Yani: "Uzak sapıklığın ta kendisi olana o dua
eder." Nitekim Yüce Allah'ın: "O senin sağ elindeki nedir? Ey
Musa" (Ta-Ha, 17) buyruğunda (...) da (...) ism-i mevsulü anlamındadır.
Daha sonra da Yüce Allah'ın: "Zarar vermesi" buyruğu yeni (mübteda)
bir sözdür. Buna karşılık (...): "O ne kötü bir yardımcıdır" ifadesi
de mübtedanın haberi olur. Buna göre ayetin takdiri: "Uzak sapıklığın
kendisi olana dua eder" takdirinde olup, meful olan (...) önceden
zikretmiş olmaktadır.
Mesela; "Zeyd'i
dövdüm," demek bunun gibidir. Ebu Ali (elFaris!) bu açıklamayı güzel diye
değerlendirmiştir. ez-Zeccac'ın iddiasına göre de nahivciler bu görüşe pek
dikkat etmemişlerdir. ez-Zeccac buna (tanık olarak) şu beyiti de
zikretmektedir: "Dur eyatım, Abbad'ın senin üzerinde bir emirliği yoktur,
Kurtuldun artık ve bu taşıdığın özgür bir kimsedir."
Buradaki "ve
bu" anlamındaki işaret ismi; (...): Ve ... kimse" anlamındadır.
Yine ez-Zeccac ve
el-Ferra şöyle demişlerdir: Bu buyruktaki "İbadet eder" kelimesinin
dua (ibadet) anlamındaki bu fiili çokça zikretmek suretiyle ma kablinin (bir
önceki ayette geçen ve "tapar" anlamı verilen aynı lafzın) tekrarı
olması da mümkündür. "Vurdum Zeyd'i vurdum," ifadesi gibidir. Daha
sonra birincisi ile yetinerek ikincisi hazfedilmiştir. el-Ferra der ki:
"Zarar vermesi ... olan"ın "lam" harfi esreli okunması da
mümkündür. O kimse zararı faydasından daha yakın olana dua (ibadet) eder,
demektir. Nitekim Yüce Allah'ın şu buyruğu da (bu yönüyle) buna benzemektedir:
"Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir."(Zilzal, 5) bu buyruktaki: (...):
Ona" kelimesi "Ona anlamındadır.
Yine el-Ferra ve
el-Kaffal şöyle demişlerdir: Bu buyruktaki "lam" sıla'dır. (Ulama
amacıyla fazladan getirilmiştir). Yani; "O faydası, zararından daha yakın
olana ibadet eder," demektir. Nitekim Abdullah b. Mes'ud'un kıraatinde de
bu şekildedir.
"(O) ne kötü bir
yardımcı" yani yardımlaşması ne kötü; "ne kötü bir arkadaştır!"
Kendisiyle arkadaşlık yapılan, dostluk kurulan ve ilişkilerde bulunulan kişi
olarak o ne kötüdür! Mücahid: Bununla put kastedilmektedir, demiştir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN