ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

HAC

11

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انقَلَبَ عَلَى وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ

 

11. İnsanlardan bazıları (dinin) bir tarafından Allah'a ibadet eder. Eğer ona hayır isabet ederse, onunla mutmain olur. Şayet ona bir bela isabet ederse, yüzü üzere döner. Dünyayı da, ahireti de kaybetmiş olur. İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir.

 

"İnsanlardan bazıları (dinin) bir tarafından Allah'a ibadet eder" buyruğundaki: " ... dan" kelimesi mübteda olarak ref' mahallindedir. İfade " ... yüzü üzere döner" buyruğunda tamam olmaktadır. "Kaybetmiş olur" kelimesi cumhur tarafından böylece okunmuştur.

Bu ayet-i kerime münafıkların durumunu haber vermektedir. İbn Abbas der ki: Bu buyruk ile Şeybe b. Rabia kastedilmektedir. Bu kimse Resulullah (s.a.v.) davetini açıklamadan önce İslam'a girmişti. Allah, (davetini açıklaması doğrultusunda) ona vahiy indirince bu sefer Şeybe b. Rabia irtidad etti.

 

Ebu Said el-Hudri de şöyle demektedir: Yahudilerden bir adam İslam'a girdi. Sonra da gözlerini ve malını kaybetti. Bunların İslam'ın uğursuzluğundan başına geldiğini zannederek Peygamber (s.a.v.)a gidip: Benim İslam'dan dönüşümü kabul et deyince, Peygamber şöyle buyurdu: "İslam'a girdikten sonra, İslam'dan dönüş kabul edilmez." Bu sefer adam: Ben bu yeni dinimden dolayı herhangi bir hayır ile karşılaşmadım. Gözlerimi, malımı, çoluk çocuğu mu kaybettim, dedi. Peygamber şöyle buyurdu: "Ey Yahudi! Demirin, gümüşün ve altının pisliklerini ateşin potada eritip giderdiği gibi, şüphesiz İslam da adamların pis(lik)lerini öylece alıp götürür." Bunun üzerine Yüce Allah: "İnsanların bazıları (dinin) bir tarafından Allah'a ibadet eder" buyruğunu indirdi.

 

İsrail, Ebu Husayn'dan, o Said b. Cübeyr'den, o İbn Abbas'tan rivayete göre İbn Abbas: "İnsanlardan bazıları (dinin) bir tarafından Allah'a ibadet eder" buyruğu hakkında şöyle demiştir: Adam Medine'ye gelirdi. Şayet hanımı erkek çocuk doğurur, atları yavrulayacak olursa buiyi bir dindir derdi. Hanımı doğurmaz, atları da yavrulamazsa bu sefer: Bu kötü bir dindir derdi.

 

Müfessirlerde şöyle demektedir: Bu ayet-i kerime, Peygamber (s.a.v.)ın huzuruna gelerek İslam'a girdiklerini bildiren bedevi bir takım Araplar hakkında nazil olmuştur. Bunlar bolluk ile karşılaşacak olurlarsa, Medine'de kalmaya devam ederlerdi. Şayet darlık ve sıkıntıyla karşı karşıya kalırlarsa, irtidad eder dönerlerdi.

 

Bu ayet-i kerimenin de en-Nadr b. el-Haris hakkında indiği de söylenmiştir.

 

İbn Zeyd ve başkaları ise; bu münafıklar hakkında inmiştir, demişlerdir. "(Dinin) bir tarafından" ifadesi Mücahid ve başkalarının açıklamalarına göre; şüphe üzere ... anlamındadır. Bunun gerçek anlamı ise; böyle bir kimse bulunduğu yar'ın kenarında sallanıp duran kişinin gösterdiği zaaf gibi ibadetinde zayıflık gösterir demektir. Herbir şeyin harfi (tarafı, kenarı), onun etrafı, kıyısı ve sınırını teşkil eden uç noktaları demektir. "Dağın harfi" tabiri de buradan gelmektedir ki; üst ve sivri yanı demektir.

 

"Bir tarafından" ifadesinin yalnız bir yönünde anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu da bir kimsenin darlık ve zorluk zamanında değil de sadece bolluk ve rahatlık zamanında Allah'a ibadet etmesi demektir. Eğer bu gibi kimseler bolluk zamanlarında şükür üzere, darlık zamanlarında da sabır üzere ibadet etmiş olsalardı, Yüce Allah'a bir kenarından, bir ucundan ibadet etmiş olmazlardı.

 

"Bir tarafından" ifadesinin şartlı olarak anlamında olduğu da söylenmiştir. Şöyle ki: Şeybe b. Rabia, Peygamber (s.a.v.) davetini açığa vurmadan önce şöyle demişti: Rabbine dua et ki bana mal, deve, at ve evlad ihsan etsin. Ben de sana inanayım ve senin dinine döneyim. Bunun üzerine Peygamber onun için dua etti. Yüce Allah da onun dileklerini ihsan etti. Daha sonra Yüce Allah -durumunu en iyi bilen olduğu halde- onu fitneye düşürüp, denemeye tabi tuttu. İslam'a girdikten sonra ona ihsan etmiş olduklarını geri aldı. Bu sefer o da İslam'dan döndü. Bunun üzerine Yüce Allah hakkında: "İnsanlardan bazıları (dinin) bir tarafından Allah'a, ibadet eder" yani şartlı olarak ibadet eder, buyruğunu indirdi.

 

el-Hasen de şöyle demektedir: Burada kasıt kalbi ile değil de sadece dili ile Allah'a ibadet eden münafıktır.

 

Özetle söyleyecek olursak, Yüce Allah'a dinin bir tarafından ibadet eden böyle bir kimse, bütünüyle dine girmiş değildir. Bu hali de Yüce Allah şöylece açıklamaktadır: "Eğer ona hayır" bedenen sağlık, geçiminde bolluk "isabet ederse, onunla mutmain olur." Bundan razı olur ve dini üzere kalmaya devam eder. "Şayet ona bir bela isabet ederse" yani bunun aksi durumlarla sınanacak olursa "yüzü üzere döner." Yani daha önce tutturmuş olduğu küfür yolunda gerisin geriye döner.

 

"Dünyayı da, ahireti de kaybetmiş olur. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir" buyruğunda geçen: " ... kaybetmiş olur" buyruğunu Mücahid, Ubeyd b. Kays, el-A'rec, ez-Zührı ve İbn İshak -ayrıca Ya'kub'dan darivayet edildiğine göre bir elif ziyadesiyle ve hal olarak nasb ile: "Kaybeden" diye okumuşlardır. Buna göre bu ayette: "Yüzü üzere" kelimesi üzerinde vakıf yapılmaz.

 

Böyle bir kimsenin dünyayı kaybetmesi ganimet ve övgüden pay almaması, ahireti kaybetmesi ise orada alacak bir sevap ve mükafatının bulunmaması şeklindedir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Hac 12

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR