ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ENBİYA

81

/

82

وَلِسُلَيْمَانَ الرِّيحَ عَاصِفَةً تَجْرِي بِأَمْرِهِ إِلَى الْأَرْضِ الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا وَكُنَّا بِكُلِّ شَيْءٍ عَالِمِينَ {81}

 

وَمِنَ الشَّيَاطِينِ مَن يَغُوصُونَ لَهُ وَيَعْمَلُونَ عَمَلاً دُونَ ذَلِكَ وَكُنَّا لَهُمْ حَافِظِينَ {82}

 

81. Süleyman'ın emrine de şiddetli rüzgarı verdik. Onun emriyle bereket verdiğimiz toprağa hızlıca götürürdü. Biz herşeyi bilenleriz.

82. Şeytanlardan denize dalan ve onun için bundan başka işler görenleri de (emrine vermiştik). Onları gözetenler Bizlerdik.

 

"Süleyman'ın emrine de şiddetli rüzgarı verdik." Yani şiddetle esen rüzgarı Süleyman'ın emrine musahhar kıldık. Bu kökten olmak üzere; "Rüzgar şiddetle esti" denilir. Şiddetle esen rüzgara da; (...) ile (...) denilir. Esedoğulları lehçesinde; "Rüzgar şiddetle esti" denilir. İsm-i faili de; (...) ile (...) diye gelir. (...) ise, saman demektir. Rüzgarın şiddetli esişine de bu isim verilmiştir. Çünkü rüzgar samanı yerinden alıp şiddetle uçurur.

 

Abdurrahman el-A'rec, es-Sülemı ve Ebu Bekr "ha" harfi ötreli olarak ma kabli (önemli buyruklar) ile ilişkili olmaksızın (...) diye okumuşlardır. "Süleyman'a da rüzgar musahhar kılınmıştı" anlamında mübteda ve haber olur.

 

"Onun emriyle bereket verdiğimiz toprağa" yani Şam'a "hızla götürürdü''

 

Rivayet edildiğine göre rüzgar onu ve arkadaşlarını istediği yere götürür, sonra tekrar Şam'a geri getirirdi.

 

Vehb dedi ki: Davud oğlu Süleyman meclisine gitmek üzere çıktığı vakit kuşlar huzurunda dururlar. Cinler ve insanlar o tahtına oturuncaya kadar huzurunda ayakta kalırlardı. Çokça savaşan, gazaya çıkan birisi idi. Gaza yapmaksızın yerinde durmazdı. Gaza yapmak istedi mi emir verir, keresteler yere uzatılır, insanlar, hayvanlar, savaş aletleri bu kerestelerin üzerlerine konurdu.

 

Sonra hızlıca esen rüzgara emir verir. O da bunları taşırdı. Sonra tatlı ve yumuşak esen rüzgara emir verir ve bu rüzgar onu gidişi bir ay, gelişi bir ay süren bir mesafeye kadar götürürdü. İşte Yüce Allah'ın: "Biz de emriyle yumuşak olarak istediği yere akıp giden rüzgarı emrine verdık." (Sad, 36) buyruğunun anlamı budur. "er-Ruha'" yumuşak esen rüzgar demektir.

 

"Biz herşeyi bilenleriz." Yani Biz her ne yaparsak onun tedbir ve idaresini çok iyi bilenleriz.

"Şeytanlardan denize dalan ... ları da" müsahhar kılmıştık. Bununla su altına dalanları kastetmektedir. Yani bunlar onun için denizden mücevherat çıkartırlardı.

 

"el-Gavs" suyun altına inmek demektir. "Suya battı, demek" olur. Bir şeye hücum edene de; (...) denilir. "el-Gavvas" inci çıkarmak üzere denize dalan kişi demektir. Bu işin yapılmasına da "el-ğıyase" denilir.

 

"Ve onun için bundan başka işler görenleri" yani dalmanın dışında başka işler yapanları ... (musahhar kıldık.) Bu açıklamayı el-Ferra yapmıştır. Bununla büyük binalar, büyük heykeller ve buna benzer yerine getirilmesi için kullandığı, görevlendirdiği işlerin yapılmasını kastetmektedir; de denilmiştir.

 

"Onları" yani amellerini "gözetenler Bizlerdik." el-Ferra dedi ki: Amellerini bozmaya karşı onları koruyanlar; yahut Süleyman döneminde Ademoğullarından herhangi birisini rahatsız etmelerine karşı onları koruyanlar Bizlerdik.

 

Onları kaçmaktan yahut da emre karşı gelmekten "gözetenler Bizlerdik" diye de açıklanmıştır. Yahut da Biz onları emrime karşı gelmekten yana koruduk.

 

Hamam, hamam otu, değirmenler, şişelerdeki çeşitli ilaçlar ve sabunun şeytanların ortaya çıkardıkları şeyler oldukları da söylenmiştir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Enbiya 83-84

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR