ENBİYA 37 / 40 |
خُلِقَ
الْإِنسَانُ
مِنْ عَجَلٍ
سَأُرِيكُمْ آيَاتِي
فَلَا
تَسْتَعْجِلُونِ
{37} وَيَقُولُونَ
مَتَى هَذَا
الْوَعْدُ إِن
كُنتُمْ
صَادِقِينَ {38} لَوْ
يَعْلَمُ
الَّذِينَ
كَفَرُوا حِينَ لَا
يَكُفُّونَ
عَن
وُجُوهِهِمُ
النَّارَ وَلَا
عَن
ظُهُورِهِمْ
وَلَا هُمْ
يُنصَرُونَ {39}
بَلْ
تَأْتِيهِم
بَغْتَةً
فَتَبْهَتُهُمْ
فَلَا يَسْتَطِيعُونَ
رَدَّهَا
وَلَا هُمْ
يُنظَرُونَ {40} |
37.
İnsan aceleden yaratılmıştır. Yakında size ayetlerimi göstereceğim. Benden
acele istemeyin.
38.
"Eğer doğru söyleyenler iseniz bu vaad ne zaman gerçekleşecektir"
derler.
39. O kafirler,
azap geleceğinde ateşi yüzlerinden, sırtlarından geri çeviremeyecekleri,
kendilerine yardım da olunmayacağı zamanı bir bilselerdi.
40.
Bilakis o, onlara ansızın gelip kendilerini hayrete düşürüp şaşırtacaktır da
onu geri çevirmeye güçleri de olmayacak ve onlara bir mühlet de
verilmeyecektir.
"İnsan aceleden
yaratılmıştır." Onun yapısında acele vardır. O aceleci olarak
yaratılmıştır.
Yüce Allah'ın şu buyruğu
da insanın yaratılışının bir başka özelliğini dile getirmektedir: "Allah
sizi bir zaaftan yaratan ... dır. "(er-Rum, 54) Yani O, insanı zayıf
olarak yaratmıştır. Mesela, insan şerden yaratılmıştır denilir. Yani biz, onun
bu sıfatını mübalağa yolu ile dile getirmek istersek o çok şerlidir, anlamında
bu ifadeyi kullanırız. Yine: Sen çok gider ve çok gelirsin, denilir. Yani işin
gücün gidip gelmektir, anlamındadır. Buna göre ifade acele insanın tabiatında
vardır. O bakımdan o zararlı dahi olacak olsa pek çok şeyi alelacele
isteyiverir.
Diğer taraftan burada
"insan"dan kastın Adem (a.s.) olduğu da söylenmiştir. Said b. Cübeyr
ve es-Süddı dedi ki: Ruh, Adem (a.s.)ın gözlerine girince cennet meyvelerine
baktı. Karnına girdiğinde canı yemek istedi. Ruh henüz ayaklarına ulaşmadan
çabucak cennet meyvelerine uzanmaya çalıştı. İşte Yüce Allah'ın: "İnsan
aceleden yaratılmıştır" buyruğunda anlatılan budur.
Şöyle de açıklanmıştır:
Adem cuma günü günün sonlarına doğru yaratıldı. Yüce Allah onun başına hayat
verince acele etmek istedi ve güneşin batımından önce ruhun ona tamamen
üflenmesini istedi. Bu açıklamayı da el-Kelbı, Mücahid ve başkaları yapmıştır.
Ebu Ubeyde ve meani
bilginlerinin pek çoğu "acele (el-aceD" Himyer dilinde çamur
demektir, derler ve şu mısraı naklederler: "Hurma ağacı ise su ile el-acel
(çamur) arasında yetişir."
Bir diğer görüşe göre
"insan"dan kasıt bütün insanlardır. Maksadın en-Nadr b. el-Haris b.
Alkame b. Kelede b. Abdu'd-Dar olduğu da söylenmiştir. İbn Abbas'ın tefsirine
göre böyledir. Yani değersiz çamurdan yaratılmış olan bir kimsenin Allah'ın
ayetleri ve peygamberleri ile alayetmeye kalkışmaması gerekir.
Bunun ters çevrilmiş
ifadelerden olduğu da söylenmiştir. Yani acele insandan yaratılmıştır. Bu da
Ebu Ubeyde'nin görüşüdür. en-Nehhas dedi ki: Ancak Allah'ın Kitabında böyle bir
açıklama yoluna gitmemek gerekir. Çünkü kalb ancak şiirde zaruretten dolayı söz
konusu olur. Şairin şu mısraında olduğu gibi: "Zina recmin farizasıdır
(yani recm, zinanın farz olan cezasıdır.)"
Bu ayetin bir benzeri
de: "insan pek acelecidir.'' (İsra, 11) Buna dair açıklamalar da el-İsra
Süresi'nde (belirtilen yerde) geçmiş bulunmaktadır.
"Yakında size
ayetlerimi göstereceğim. Benden acele istemeyin." Bu birinci görüşü ve
acelenin insanın tabiatında olduğu, onun kendisine hakim olamayacak şekilde
yaratılmış olduğu kanaatini pekiştirmektedir. Nitekim İsra Süresi'nde (11.
ayetin tefsirinde) geçtiği üzere Peygamber (s.a.v.)ın buyurduğu gibi, kendi
kendisine hakim olamayan bir şekilde yaratılmıştır.
Buradaki buyrukta geçen
"ayetlerim"den kasıt, Muhammed (s.a.v.)ın doğruluğuna delil teşkil
eden mucizeler ile Yüce Allah'ın onun için takdir etmiş olduğu güzel akıbettir.
Bir başka açıklamaya
göre: Onların istedikleri azap kastedilmiştir. Onlar azabın çabuklaştırılmasını
istediler ve: "Bu vaad ne zaman gerçekleşecek?" dediler. Halbuki
onlar her bir iş için tayin edilmiş bir süre olduğunu bilmediler.
Bu ayet-i kerıme,
en-Nadr b. el-Haris ile onun: "Ey Allah: Eğer bu senin katından
(indirilmiş) hakkın kendisi ise ...'' (Enfal, 32) şeklindeki sözleri hakkında
inmiştir.
el-Ahfeş Said'de şöyle
demektedir: Yüce Allah'ın: "İnsan aceleden yaratılmıştır" buyruğunun
anlamı şudur: Yani ona, ol denildi, o da oluverdi. Bu görüşe göre "benden
acele istemeyin" buyruğunun anlamı şu olur: Bir şeye ol der demez, o
istediği olan kimse, sizin alelacele gösterilmesini istediğiniz mucizeleri
göstermekten aciz değildir.
"Eğer doğru
söyleyenler iseniz, bu vaad ne zaman gerçekleşecektir, derler"
buyruğundaki "vaad"den kasıt, vaad olunan şeydir. "Allah
umudumuzdur" denilince, Biz Allah'tan umarız denilmek istenmesi gibidir.
Burada "vaad"den kasıt, vaid (tehdit)dir. Yani bizi kendisi ile
tehdit ettiği azabın va'desi ne zamandır? Maksadın kıyamet olduğu da
söylenmiştir.
"O kafirler ... bir
bilselerdi." Buradaki "bilmek" böyle bir bilgi sahibi olmak
(marifet) anlamındadır. O bakımdan ikinci bir mef'ul alması gerekmemektedir.
Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: "Siz onları bilmezsiniz, Allah
onları bilir. "(el-Enfal, 60)
" ... se"
edatının cevabı hazfedilmiştir. Yani; eğer onlar "azap geleceğinde ateşi
yüzlerinden, sırtlarından geri çeviremeyecekleri, kendilerine yardım da
olunmayacağı zamanı bir bilselerdi" hiç de tehdit olundukları o azabı
acele istemezlerdi.
ez-Zeccac dedi ki: Yani
(şartın cevabı:) ... va'din de doğru olduğunu bilirlerdi, demektir.
Anlamın şu olduğu da
söylenmiştir: Onlar bunu bilmiş olsalardı, küfür üzere kalmazlar ve mutlaka
iman ederlerdi.
el-Kisai de şöyle
demektedir: Bu, kıyametin kopmasının gerçekleşeceğinin kesin olduğuna dikkat
çekmektedir. Yani eğer onlar bunu kesin olarak bilmiş olsalardı, kıyametin de
mutlaka geleceğini bilirlerdi. Buna Yüce Allah'ın: "Bilakis o, onlara
ansızın gelip" buyruğu delil teşkil etmektedir. Yani kıyamet onlara
ansızın gelecektir. Onlara gelecek olanın cezalarıdır, diye açıklandığı gibi,
bu ceza ateştir ve onlar buna karşı hiçbir çare bulamayacaklardır, diye de
açıklanmıştır.
"Kendilerini
hayrete düşürüp şaşırtacaktır." el-Cevheri dedi ki: "Onu ansızın
aldı, yakaladı" demektir. Nitekim Yüce Allah: "Bilakis o, onlara
ansızın gelip kendilerini hayrete düşürüp şaşırtacaktır" diye buyurmuştur.
el-ferra da:
"Onları şaşırtacaktır" diye açıklamıştır. Bir kimsenin karşısına onu
şaşırtacak bir şey ile çıkmayı anlatmak üzere; (...) fiili kullanılır. Bir
görüşe göre de bu, ansızın onlara gelir, anlamındadır.
"Onu
çevirmeye" yani o ateşi sırtlarından uzaklaştırmaya "güçleri de
olmayacak ve onlara bir mühlet de verilmeyecektir." Tevbe etmeleri, özür
beyan etmeleri için onlara süre tanınmayacak ve ertelenmeyecektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN