ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ENBİYA

7

/

10

وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ إِلاَّ رِجَالاً نُّوحِي إِلَيْهِمْ فَاسْأَلُواْ أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ {7}

 وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَداً لَّا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِدِينَ {8}

 ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَأَنجَيْنَاهُمْ وَمَن نَّشَاء وَأَهْلَكْنَا الْمُسْرِفِينَ {9}

لَقَدْ أَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ كِتَاباً فِيهِ ذِكْرُكُمْ أَفَلَا تَعْقِلُونَ {10}

 

 

7. Senden önce gönderdiklerimiz de ancak kendilerine vahiy indirdiğimiz erkekler idiler. Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun.

8. Onları yemek yemez bir cesed de kılmadık, onlar ebedi de kalmadılar.

9. Sonra onlara verdiğimiz sözümüzde durup onları ve dilediğimiz kimseleri kurtarıp, haddi aşanları da helak ettik.

10. Andolsun ki Biz size, sizin için bir şan ve şeref kaynağı olan bir kitap indirdik. Hiç akıl etmez misiniz?

 

"Senden önce gönderdiklerimiz de ancak kendilerine vahiy indirdiğimiz erkekler idiler." Bu buyruk onların: "Bu sizingibi bir beşerden başka mıdır?" (Ayet 3) sözlerini reddetmekte, Peygamber (s.a.v.)ı teselli etmektedir.

 

Yani senden önce gönderilen bütün peygamberler erkek idiler.

 

"Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun." Burada Peygamber (s.a.v.)a iman eden, Tevrat ve İncil ehli kimseleri kastetmektedir. Bu açıklamayı Süfyan yapmıştır. Onlara "zikir ehli" adını vermesinin sebebi Arapların bilmedikleri peygamberlerin haberlerini zikrediyor olmaları idi. Kureyş kafirleri de Muhammed (s.a.v.)ın durumu ile ilgili olarak kitap ehline başvuruyorlardI.

 

İbn Zeyd dedi ki: "Zikir" ile Kur'an-ı Kerım'i kastetmiştir. Yani Kur'an ehlinden ilim sahibi olan mü'minlere sorunuz.

 

Cabir el-Cu'fi dedi ki: Bu ayet-i kerıme nazil olunca Ali (ra): Zikir ehli bizleriz, dedi.

Tevatür ile sabit olmuştur ki; bütün peygamberler insanlardandı. O halde anlam şudur: Sizler işe inkarla ve peygamberlerin meleklerden olması gerekir, şeklindeki sözlerle başlamayınız. Bunun yerine peygamberlerin insanlar arasından gönderilmesinin mümkün olduğunu size açıklamaları için mü'minlerle tartışınız. Meleğe ise "erkek" denilmez. Çünkü "erkek" lafzı, lafzından zıddı bulunan varlık hakkında kullanılır. Mesela bir erkek, bir kadın. Yahut bir erkek ve bir çocuk denilir. Buna göre Yüce Allah'ın: "Ancak. .. erkekler idiler" buyruğu Ademoğullarından idiler, demektir.

 

Hafs, Hamza ve el-Kisai "kendilerine vahiy indirdiğimiz" anlamında; (...) diye okumuşlardır.

 

 

Avamdan Olanların ilim Adamlarını Taklid Etmesi:

 

Avamdan olanların ilim adamlarını taklid etmekle yükümlü oldukları hususunda ve Yüce Allah'ın: "Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun" buyruğunda kastedilenlerin alimler oldukları hususunda ilim adamları arasında görüş ayrılığı yoktur. Yine icma ile kabul ettiklerine göre, kör olan bir kimse eğer kıbleyi bulmakta güçlük çekiyor ise, güvendiği kimseler arasından başka birisini taklid etmesi kaçınılmaz bir şeydir. Aynı şekilde bilgisi olmayan, dini hususunda nasıl bir yol takip edeceğini bilemeyen, bu konuda basiret sahibi olmayan kimsenin de ilim adamını taklid etmesi kaçınılmazdır. Yine ilim adamları ittifakla avamın fetva vermesinin caiz olmadığını kabul etmişlerdir. Çünkü avam helal ve haram kılmanın kendisine bağlı olarak caiz olduğu manaları (hususları) bilmez.

"Onları yemek yemez bir cesed de kılmadık" buyruğundaki "onları" zamiri peygamberlere aittir. Yani Biz senden önceki peygamberleri insan tabiatı dışında yemeye ve içmeye ihtiyacı olmayan kimseler kılmadık.

 

"Onlar ebedi de kalmadılar." Ölümsüz değildiler. Bu da onların: "Bu ancak sizin gibi bir insandır. "(el-Mu'minün, 33) sözleri ile: "Bu nasıl peygamberdir ki yemek yer ve pazarlarda dolaşır" (el-Furkan, 7) şeklindeki sözlerine bir cevaptır.

 

"Bir ceset" cins isimdir. Bundan dolayı çoğul olarak "cesetler (anlamında: ecsaden)" denilmemiştir. Bir diğer görüşe göre böyle denilmeyiş sebebi onun: "Biz onların her birisini yemek yemeyen bir cesed kılmadık" demek istediğinden dolayıdır. Cesed, beden ile aynı şeydir. İşte bundan dolayı (bu kökten olmak üzere): "Cesed haline geldi" denilir. Nitekim "cisim" kelimesinden; "Tecessüm etti" denilir. Cesed aynı şekilde zaferan ve buna benzer boyalara verilen isimdir. Kana da cesed denilir. Nitekim en-Nabiğa şöyle demektedir: "Ve putların üzerine akıtılan cesetlere (kanlara) yemin olsun."

 

el-Kelbi dedi ki: Cesed canı bulunan, yiyen ve içen beden sahibi varlık demektir. Bu görüşe göre yemeyen ve içmeyene cesed değil, cisim denilir. Mücahid dedi ki: Cesed, yemeyen ve içmeyen varlıktır. Bu görüşe göre de; yiyen ve içen varlık "nefs" olur. Bunu da el-Maverdi nakletmektedir.

 

"Sonra onlara" yani peygamberlere onları kurtarmak, onlara yardım etmek ve kendilerini yalanlayanları da helak etmek üzere "verdiğimiz sözümüzde durup onları ve" peygamberleri tasdik eden "dilediğimiz kimseleri kurtarıp, haddi aşanları" şirk koşanları "da helak ettik."

 

"Andolsun ki Biz size, sizin için bir şan ve şeref kaynağı olan bir kitap" yani Kur'an-ı Kerim'i "indirdik."

 

Bu buyruktaki (şan ve şeref kaynağı anlamı verilen): "Zikir" kelimesi mübte da olarak merfu olmuştur. "Sizin için bir şan ve şeref kaynağı olan" cümlesi ise nasb mahallindedir. Çünkü "kitab"ın sıfatıdır.

 

Burada "zikir"den kasıt şereftir. Yani onda sizin şerefiniz vardır. Bu da Yüce Allah'ın: "Muhakkak o sana ve senin kavmine bir zikir (büyük bir şeref)dir." (ez-Zuhruf, 44) buyruğuna benzemektedir.

 

Daha sonra bu yaptıklarından vazgeçip konu üzerinde düşünmeleri anlamını ihtiva eden bir soru ile dikkatlerini çekerek Yüce Allah: "Hiç akıl etmez misiniz?" diye buyurmaktadır.

 

Şöyle de açıklanmıştır: Bu kitapta sizin yani dininizin emirleri, şeriatinizin hükümleri, sonunda karşı karşıya kalacağınız mükafat ve cezanın söz konusu edildiği bir kitap indirilmiştir. Siz sözü edilen bütün bu hususlar üzerinde akıl edip düşünmeyecek misiniz?

 

Mücahid dedi ki: "Sizin için bir şan ve şerefkaynağı olan bir kitap" sizin söz konusu edildiğiniz bir kitap demektir. Bir diğer açıklamaya göre sizin için üstün ahlaki değerler ve güzel ameller ihtiva eden bir kitap ... demektir. Sehl b. Abdullah dedi ki: Sizin kendileri vasıtasıyla hayat bulacağınız şeyler gereğince ameli ihtiva eden bir kitap, demektir.

 

Derim ki: Bütün bu görüşler aynı anlamdadır. Birinci görüş hepsini kapsar. Çünkü bütün bunların hepsi bir şan ve şereftir. Kitap, Peygamberimiz için bir şan ve şereftir. Çünkü onun mucizesidir. Eğer biz ondakiler gereğince amel edecek olursak, bizim için de şan ve şereftir. Buna delil de Peygamber (s.a.v.)ın: "Kur'an ya senin lehine yahut aleyhine bir delildir.'' buyruğudur.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Enbiya 11-15

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR