ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

KEHF

39

/

41

وَلَوْلَا إِذْ دَخَلْتَ جَنَّتَكَ قُلْتَ مَا شَاء اللَّهُ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ إِن تُرَنِ أَنَا

أَقَلَّ مِنكَ مَالاً وَوَلَداً {39}

 فَعَسَى رَبِّي أَن يُؤْتِيَنِ خَيْراً مِّن جَنَّتِكَ وَيُرْسِلَ عَلَيْهَا حُسْبَاناً مِّنَ السَّمَاءِ فَتُصْبِحَ صَعِيداً زَلَقاً {40}

 أَوْ يُصْبِحَ مَاؤُهَا غَوْراً فَلَن تَسْتَطِيعَ لَهُ طَلَباً {41}

 

39. "Bağına girdiğin zaman maşaallah, Allah'ın yardımı olmadan (hiç bir şeye) güç yetirilemez, demeli değil miydin? Her ne kadar malca ve evlatça beni kendinden az görüyorsan da;

40. "Belki Rabbim bana senin bağından daha hayırlısını verir, seninkinin üzerine ise gökten bir felaket indiriverir de kaypak bir toprak haline geliverir;

41. "Yahut suyu yerin dibine çekiliverir de bir daha onu aramaya gücün yetmez."

 

Yüce Allah'ın: "Bağına girdiğin zaman maşaallah, Allah'ın yardımı olmadan (hiç bir şeye) güç yetirilemez, demeli değil miydin?" buyruğuna dair açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:

 

1- Herşey Allah'ın Kudretiyledir:

2- ''Maşaallah'', ''La havle Vela kuvvete illa billah" Dualarının Fazileti:

 

1- Herşey Allah'ın Kudretiyledir:

 

Yüce Allah'ın: "Bağına girdiğin zaman maşallah, Allah'ın yardımı olmadan (hiçbir şeye) güç yetirilemez demeli değil miydin" buyruğu, bu sözleri kalbin ile söylemeli değil miydin demektir. Bu sözler, mü'minin kafire bir azarı, ona bir tavsiyesi ve onun sözünü de reddetmesi mahiyetindedir. Çünkü o: "Bunun ebediyen yok olacağını sanmıyorum" (Kehf 35) demişti.

 

Bu buyruktaki; "Ma ... " ref, mahallindedir ki, bunun da takdiri: Bu bahçe, Allah'ın meşıeti iledir, anlamındadır. ez-Zeccac ile el-Ferra şöyle demişlerdir: Bu iş, Allah'ın dilemesi ve iradesiyledir. Yani o, Allah'ın meşıetiyle, iradesiyle olmuştur, demektir. Bunun, cevabının hazfedildiği de söylenmiştir ki, bu da; "Allah'ın dilediği olur, dilemediği de olmaz" demektir.

 

"Allah'ın yardımı olmadan (hiç bir şeye) güç yetirilemez." Yani, senin elinde toplanan bunca mal, Yüce Allah'ın kudret ve kuvveti iledir. Senin öz kudret ve gücünle değildir. Eğer Allah dilerse malındaki bu bereketi kaldırır ve bunca mal senin elinde toplanıp bir araya gelmezdi.

 

2- ''Maşaallah'', ''La havle Vela kuvvete illa billah" Dualarının Fazileti:

 

Eşheb dedi ki: Malik dedi ki: Evine giren her bir kimsenin bunu (ayet-i kerimede geçen "maşaallah ... " sözlerini, söylemesi gerekir. İbn Vehb de dedi ki: Hafs b. Meysere bana şöyle dedi: Ben, Vehb b. Münebbih'in kapısı üzerinde "Maşaallah, Allah'ın yardımı olmadan hiç bir şeye güç yetirilemez" yazılı olduğunu gördüm.

 

Peygamber (s.a.v.)'ın da Ebu Hureyre'ye şöyle dediği rivayet edilmektedir: "Ben sana cennet hazinelerinden olan bir sözü öğreteyim mi? -yahut cennet hazinelerinden bir hazine olan bir sözü demiştir-" Öğret ey Allah'ın Rasulü dedim, şöyle buyurdu: "Bu, La havle vela kuvvete illa billah'dır. Kul bunu söyledi mi, Aziz ve Celil olan Allah da: Kulum esenlik buldu ve (Bana) teslimiyetini arzetti, diye buyurur. ''

 

Bu hadisi Müslim Sahihi'nde, Ebu Musa'dan rivayetle zikretmektedir. Bu rivayette şöyle denilmektedir: (Rasulullah) buyurdu ki: "Ey Ebu Musa, yahut ey Abdullah b. Kays, ben sana cennet haZinelerinden olan bir sözü öğreteyim mi? -Bir rivayette ise: Cennet hazinelerinden bir hazine olan bir sözü ... denilmektedir-" Ben: O nedir ey Allah'ın Rasulü deyince, şöyle buyurdu: "(O), La havle vela kuvvete illa billah'dır" dedi.

 

Yine Ebu Musa'dan şöyle dediği rivayet edilmektedir: Rasulullah (s.a.v.) bana dedi ki: "Ben sana cennet haZinelerinden olan bir sözü öğreteyim mi? Yahut da cennet haZinelerinden bir hazine olan bir sözü-" diye buyurdu. Ben de: Buyur, öğret dedim. Şöyle buyurdu: "(Bu), La havle vela kuvvete illa billahil aliyyi'l-azim (sözü)dür" dedi.

 

Yine rivayet olunduğuna göre bir kimse evine girince yahut çıkınca: "Bismillah, maşaallah, la kuvvete illa billah" diyecek olursa, şeytanlar onun önünden kaçışır giderler, Yüce Allah da üzerine bereketler indirir.

 

Hz. Aişe de şöyle demiştir: Kişi, evinden çıkıp da "Bismillah" diyecek olursa, melek kendisine: Doğruya iletildin (hidayet buldun) der. Eğer "maşaallah" derse, melek ona: Bu (kötülüklere karşı) sana yeterli gelir, der. Eğer "la kuvvete illa billah" derse, melek ona: Koruma altına alındın, der.

 

Bu hadisi, Tirmizi ayrıca Enes b. Malik'den gelen rivayetle de kaydetmektedir. Enes b. Malik dedi ki: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Her kim, -evinden çıktığı vakit- Bismillah, tevekkeltü alallah la havle vela kuvvete illa billah diyecek olursa, ona: (Bu sözler musibetlere karşı) sana yeterli gelir ve sen koruma altına alındın, denilir, şeytan da ondan uzaklaşır." (Tirmizi) dedi ki:

 

Bu, garip bir hadistir, biz bunu yalnızca bu yoldan bilmekteyiz.

 

Bu hadisi Ebu Davud da rivayet etmekte olup şu fazlalığı da kaydetmiştir: Ona şöyle der: "Hidayete iletildin, (musibetlere karşı bu sözler) sana yeterli gelir ve koruma altına alındın."

 

İbn Mace de bu hadisi Ebu Hureyre'den rivayet etmektedir. Buna göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kişi, meskeninin yahut evinin kapısından çıktığında, onunla birlikte onun üzerinde görevli iki melek bulunur. Eğer Bismillah derse, o iki melek ona: Hidayet buldun, derler. La havle vela kuvvete illa billah derse, korundun, derler. Tevekkeltü alallah derse, bunlar sana yeter, derler. Bu sefer onunla birlikte olan iki kişi Cins ve cin şeytanları) onunla karşılaşırlar, şöyle derler: Doğru yola iletilmiş, korunmuş ve söyledikleri sözler kendisine yeterli gelmiş bir kimseden ne istersiniz."

 

el-Hakim Ebu Abdullah da ''Ulumu'l-Hadis" adlı eserinde şöyle demektedir: Muhammed b. İshak b. Huzeyme'ye, Peygamber (s.a.v.)'ın: "Cennet ile cehennem birbiri ile tartıştılar. Bu -yani cennet- bana zayıf kimseler girecektir der... '' hadisinde geçen "zayıflar" ile kimler kastedilmektedir? Muhammed b. İshak dedi ki: (Zayıf kimse), güç ve kuvvetten uzak olduğunu, hiç bir güç ve kuvvete sahip olmadığını ifade eden kimsedir. Yani, (bunu anlatan sözleri) günde yirmi veya elli defa tekrarlayandır.

 

Enes b. Malik de dedi ki: Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kim, bir şey görüp de onu beğenecek olursa, "maşaallah la kuvvete illa billah" derse ona hiç bir nazar değmez." Bir kesim de şöyle demiştir: Maşaallahu kane: ALLAH'ın dilediği olur, deyip de kendisine her hangi bir şey isabet eden herkes, mutlaka ona razı olur.

 

Yine rivayet olunduğuna göre dört şeyi söyleyen kimse dört şeyden emin olur: Bu sözü söyleyen nazar değmesinden yana emin olur, hasbunallah ve ni'melvekil diyen şeytanın desiselerinden emin olur, ufevidu emri ilallah diyen şeytanın hile ve tuzaklarından emin olur, la ilahe illa ente subhaneke inni kuntü minezzalimin diyen kimse de üzüntü ve kederden emin olur.

 

"Her ne kadar malca ve evlatça beni kendinden az görüyorsan da ... " buyruğundaki; "... sa" şart edatı olup; "Beni görüyorsan ... " ise, ondan dolayı cezm edilmiş bir fiildir. Cevabı ise: "Belki Rabbim ... " buyruğudur. "Ben" ise, fasıla olup i'rabta mahalli yoktur. Bununla birlikte, "nun" ile (hazfedilmiş) "ya "yı tekid için nasb mahallinde olması da mümkündür.

İsa b. Ömer "Her ne kadar ... beni kendinden az görüyorsan da" buyruğundaki "Az" kelimesini ref ile okumuş ve o, böylelikle; Ben" kelimesini mübteda ve: "Az" kelimesini de onun haberi olarak kabul ederken cümleyi de ikinci mef'ul konumunda değerlendirmektedir. Birinci mef'ul ise, "beni... görüyorsan" anlamındaki fiilin sonundaki "nun" ile "ye"dir. Ancak "ye" harfi kesrenin kendisine delalet etmesi dolayısıyla hazf edilmiştir. "Ye"yi isbat ile okumak da oldukça güzeldir ve aslolan da budur; çünkü hakikatte isim odur.

 

"Belki" olurki Rabbim "bana, senin bağından daha hayırlısını" ahirette; dünyada da denilmiştir, "verir, seninkinin" senin bağının "üzerine ise gökten bir felaket" gökten atılacak şeyler "indiriverir."

 

"Felaket" kelimesinin tekili (...) şeklinde gelir. Bunu el-Ahfeş, el-Kutebi ve Ebu Ubeyde söylemiştir. İbnü'l-A'rabi ise şöyle demektedir: Bu kelime hem bulut, hem yastık, hem de yıldırım anlamına gelir. el-Cevheri de şöyle demektedir: "Azab" demektir. Ebu Ziyad el-Küllabi der ki: "Bir araziye husban isabet etti" demek, çekirge istilasına uğradı, demektir. Yine bu kelime hesap manasına da gelir. Nitekim Yüce Allah: ''Ay ve güneş bir hesap iledir"(er-Rahman, 5) diye buyurmaktadır. Burada da "husban" kelimesi bu şekilde açıklanmıştır. ez-Zeccac der ki: Husban, hesab'tan gelmektedir. Yani o, senin bahçenin üzerine hesab azabını gönderir. Bu ise ellerinin kazandıklarının hesabı demektir. O halde burada ifade, muzaf'ın hazfedilmesi türündendir. Yine bu kelime, bir defada atılan kısa boylu aklar demektir. Kisralar bu şekilde ok atarlardı. Semadan atılan şeyler ise azaptır.

 

" ... de kaypak bir toprak haline geliverir." Yani, üzerinde hiç bir bitkinin bitmediği ve hiç bir ayağın sağlamca duramadığı bir arazi oluverir. Bu, en zararlı arazi türüdür. Oysa bu felaketten önce o en faydalı bir bağ ve bahçe idi.

 

"Kaypak" kelimesi, "toprak" kelimesinin sıfatını tekid içindir. Yani, o dümdüz olacağından dolayı ayaklar üzerinden kayacaktır. Nitekim; "kaygan yer" demektir. Aslında bu, "Ayağı kaydı, kayar" fiilinden bir mastardır. "Ayağını -başkası- kaydırdı" demektir. (...): -Aynı zamanda- atın kuyruk tarafı anlamındadır. Şair Ru'be şöyle demektedir:

 

Sanki o, (karın bölgesinde) beyaz renk bulunan ve arka tarafı da siyah beyaz renkli olandır."

 

"Ayağın üzerinde sebat edemediği yer," demektir. (...); de aynı anlamdadır. "Tıraş" anlamında; "Başını tıraş etti, eder" manasınadır. Bu açıklamaları el-Cevheri yapmıştır. "Tıraş edilmiş" anlamındadır.

 

Burada maksat o yerin kaygan ve kaydırıcı olması değildir. Aksine, anlatılmak istenen tıraş edilen bir baş üzerinde nasılki saç kalmıyorsa, o bahçede, bitki kalmayacağıdır. Bu açıklamayı da el-Kuşeyri yapmıştır.

 

"Yahut suyu yerin dibine çekiliverir." O takdirde daha önce suyu en bol bir arazi iken, sudan büsbütün mahrum bir arazi haline gelir.

 

"Çekilmek" aslında mastar olup isim yerinde kullanılmıştır. Nitekim: "Oruçlu, oruçsuz, adaletli, razı olunan, faziletli, çokça ziyarette bulunan adam ... " tabirlerinde de aynı şekilde kullanılmıştır. "Ağıt yakan kadınlar" tabiri de böyledir. Bu kullanımda müzekker, müennes, tesniye ve cemi aynıdır değişmez. Amr b. Külsum der ki: "Onun asil atları onun için ağıt yakar Yularları takılmış ve üç ayakları üzerinde durup dördüncüsünün toynağını yere değdirmiş olarak."

 

Bir başkası da şöyle demektedir: "Ey Dubaa! Onların gözyaşlarını peşpeşe akıt ve Ayakta ağıt yakanlara cevap ver. (sen de katıl)!"

 

Görüldüğü gibi bu iki beyitte de tekil ve mastar olarak gelen kelime: "Ağıt yakan kadınlar" anlamındadır.

 

Bu buyruk burada: "Yahut onun suyu yerin dibine çekilmiş bir su oluverir" diye açıklanmıştır. Buna göre burada muzaf hazf edilmiştir. Tıpkı (D kasabaya sor" (Yusuf, 82) buyruğunda (kasaba ahalisine sor, anlamında) olduğu gibi. Bunu da en-Nehhas nakletmektedir. elKisai ise, bunu; "Yerin dibine çekilmiş su" diye açıklamıştır. Nitekim; "Su yerin dibine çekildi, çekilir..." demektir. (Son mastarda) "vav" harfinin ötreli olması dolayısıyla hemze ile gelmesi de mümkündür. (...); gözü, başının iç tarafına doğru çekildi," anlamındadır. Bunun, (...) şekli ise bu fiilin bir başka kullanım şekli (şivesi) dir. Şair şöyle demiştir: "Gözü başına doğru çekildi mi, yoksa çekilmedi mi?"

 

"Güneş battı, batar" demektir. Ebu Züeyb de şöyle demektedir: "Zaman denilen şey" bir gece ve onun gündüzünden Bir de güneşin doğup sonra da batışından başka bir şey midir?"

 

''...bir daha onu aramaya gücün yetmez." Yani, yerin dibine çekilmiş olan suyu bir daha geri çeviremezsin ve hiç bir yolla buna gücün yetmez. Şöyle de açıklanmıştır: O suyun yerine ondan başka bir su da bulamazsın, arayamazsın. İşte mü'min kişinin kardeşiyle tartışması ve onu uyarması burada sona ermektedir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Kehf 42

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR