İSRA 29 |
وَلاَ
تَجْعَلْ
يَدَكَ
مَغْلُولَةً
إِلَى عُنُقِكَ
وَلاَ
تَبْسُطْهَا كُلَّ
الْبَسْطِ
فَتَقْعُدَ
مَلُوماً
مَّحْسُوراً |
29. Elini boynuna
bağlanmış kılma! Onu büsbütün de açma! Yoksa sonra kınanmış, yaptığına pişman
olur kalırsın.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımız dört başlık halinde sunacağız:
1- Cimrilik:
2- İnfak'ın Ölçüsü Var mı:
3- İsraf
4- İsrafın Zararı:
1- Cimrilik:
Yüce Allah'ın:
"Elini boynuna bağlanmış kılma" buyruğu, kalbinden gelerek malından
herhangi bir şey çıkarıp vermeye güç yetiremeyen cimrinin halini
ifadelendirdiği bir mecazdır. Böyle bir kimseye Yüce Allah, kişinin eliyle
tasarruf ta bulunmasını engelleyen ve eli boynuna bağlayan demir halkayı misal
vermektedir.
Buhari ve Müslim'in
Sahih'lerinde Ebu Hureyre (r.a)'dan şöyle dediği kaydedilmektedir: Resulullah
(s.a.v.) cimri ile sadaka veren kimsenin misalini, üzerlerinde demirden
cübbeler bulunan iki kişiye benzetmektedir. Bunların elleri (bu cübbelerin
etkisi ile) göğüslerine, boğazlarına kadar çıkmıştır. Sadaka veren kişi, sadaka
verdiği her seferinde bu cübbesi genişler. Nihayet bu cübbe parmak uçlarını da
kapatır ve onun ayak izlerini dahi silecek hale gelir. Cimri kimsenin bu
cübbesi sadaka vermek istediği her seferinde daha da daralır ve her bir halka
yerini daha da (sıkıştırarak) alır. Ebu Hureyre (r.a) dedi ki: Ben, Resulullah
(s.a.v.)'ı, parmağı ile yakasında bu şekilde hareket yaptığını gördüm. Keşke
sen de onun bunu genişletmek isterken hareket ettiğini ve onun da
genişlemediğini (anlatmak isterken) bir görseydin.
2- İnfak'ın Ölçüsü Var
mı:
"Onu büsbütün de
açma" buyruğu ile, elin açılmasını malın gitmesine misal olarak
vermektedir. Çünkü avucun kapatılması içinde bulunanları tutmasına, açılması
ise içinde bulunanların gitmesine sebeptir.
Bütün bunlar Peygamber
(s.a.v.)'a hitab olmakla birlikte, maksat onun ümmetidir. Bu türden hitablar
Kur'an-ı Kerim'de pek çoktur. Peygamber (s.a.v.) ümmetinin efendisi ve onları
Rabblerine ulaştıran vasıtaları olduğundan dolayı bu konuda Arapların adeti
üzere onları kastetmek üzere bizzat Hz. Peygamberi sözkonusu etmiştir. Aynı şekilde
Peygamber (s.a.v.) ertesi güne birşeyler saklamazdı. O, açlıktan dolayı karnına
taş bağlayacak derecede acıkırdı. Ashab-ı Kiramdan pek çok kimse Allah yolunda
bütün mallarını infak ederlerdi. Peygamber (s.a.v.) bundan dolayı onları
azarlamaz ve onların bu yaptıklarını olumsuz bulmazdı. Çünkü onların yakinleri
son derece sağlam ve basiretleri oldukça güçlüydü. Şanı Yüce Allah'ın, infakta
aşırı gitmeyi ve elinde bulunan ne varsa hepsini çıkarıp vermeyi yasaklaması
ise, sadece elinden gidenlere hasret ve pişmanlık duyacağından korkulan
kimseler içindir. Aziz ve celil olan Allah'ın vaadine ve infak ettiği şeylere
karşılık pek çok mükafat ve sevap vereceğine güvenen ve bundan emin olan
kimseler ise, bu ayet-i kerimede kastedilen kimseler değildir. Doğrusunu en iyi
bilen Allah'tır.
Şöyle de denilmiştir:
Burada hitab özel olarak Peygamber (s.a.v.)'a hastır.
Yüce Allah, bu buyruğu
ile infakın keyfiyetini ona öğretmekte ve iktisatlı davranmasını emretmektedir.
Cabir (b. Abdillah) ve
İbn Mes'ud dediler ki: Bir delikanlı, Peygamber (s.a.v.)'ın yanına gelerek
şöyle dedi: Annem senden şunları şunları ister. Hz. Peygamber: "Bugün
elimizde hiçbir şey yok" diye buyurdu. Bu sefer şöyle dedi: Sana, bana
gömleğini giydirmeni söyledi, deyince, Hz. Peygamber de gömleğini çıkartıp ona
verdi ve evde elbisesiz oturdu. Cabir yoluyla gelen rivayette şu ilave vardır:
Bilal, namaz için ezan okudu, Rasülullah (s.a.v.)'ı beklediler, ancak dışarı
çıkmadı. Kalplere farklı düşünceler geldi. Birisi (Hz. Peygamber'in
hücresinden) içeriye girdi, elbisesi olmadığını gördü, bunun üzerine bu ayet-i
kerime nazil oldu.
Bütün bunlar, hayır
yollarında infak ile ilgilidir. Fesat uğrunda infakın ise, azı da çoğu da
-önceden geçtiği gibi- haramdır.
3- İsraf
Bu ayet-i kerime,
mü'minler arasından ilk olarak bir şeyler isteyen kimselere verebileceği ne
kadarsa hepsini vermeyi yasaklamaktadır. Böylelikle daha sonra geleceklere
verebilecek birşeyler bulunabilsin diye. Ya da bu şekilde verecek olursa,
infakta bulunan kişi, bakmakla mükellef olduğu kişileri zayi etmesin diye bu
yasak sözkonusudur. Şu hikmetli söz de bu kabildendir: Ben, ne kadar israf
gördümse, mutlaka onunla birlikte bir hakkın da zayi edildiğini gördüm.
Bu ayet-i kerimeler,
halin fıkhı ile ilgili ayetlerdendir. Kişiler, ayrı ayrı nazar-ı itibara
alınmadıkça bunun (kişiler hakkındaki) hükmü beyan edilemez.
4- İsrafın Zararı:
"Yoksa sonra
kınanmış, yaptığına pişman olur kalırsın" buyruğu ile ilgili olarak İbn
Arefe şöyle demektedir: Yüce Allah, şöyle buyurmaktadır: İsraf etme, malını
telef etme! O takdirde sen, harcayacak ve tasarruf ta bulunacak imkanını
kaybetmiş, pişman bir kimse oluverirsin. Tıpkı, yerinden kalkamayan (hasir)
deve gibi olursun ki, bu da yerinden kalkabilecek gücünü de kaybetmiş olan deve
demektir. Şanı Yüce Allah'ın: ''Göz, hor ve hakir, yorulmuş olarak yine sana
dönecektir" (el-Mülk, 4) buyruğundaki; "Yorulmuş olarak" ifadesi
de aynı kökten gelmektedir ki, bitip tükenmiş demektir. Katade der ki: Bu,
yaptığına pişman olarak, demektir. Bu açıklamasıyla o bu kelimeyi
"hasret" den gelmiş kabul etmektedir ki, buradan gelme ihtimali
uzaktır. Çünkü "hasret" den fail; (...) şekillerinde gelir, (...)
denilmez.
"Kınanmış"
kelimesi ise, malını telef ettiğinden dolayı kınanan kimse, yahut da kendisine
birşeyler vermediği kişi tarafından kınanan kişi demektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN