ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

NAHL

92

وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّتِي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِن بَعْدِ قُوَّةٍ أَنكَاثاً تَتَّخِذُونَ أَيْمَانَكُمْ دَخَلاً بَيْنَكُمْ أَن تَكُونَ أُمَّةٌ هِيَ أَرْبَى مِنْ أُمَّةٍ إِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللّهُ بِهِ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ

 

92. İpliğini sağlamca eğirdikten sonra söküp bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmet, diğer bir ümmetten daha çoktur diye yeminlerinizi aranızda bir hile ve fesat aracı ediniyorsunuz. .. (ha)? Herhalde Allah sizi bununla imtihan eder. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyi O, kıyamet gününde elbette size açıklayacaktır.

 

"İpliğini sağlamca eğirdikten sonra söküp bozan kadın gibi olmayın" buyruğunda geçen,

"Söküp bozmak, nakzetmek" ile (...) aynı şeylerdir. Bu köklerden isim; (...) ile, (...) şeklinde gelir. Birincisinin çoğulu (ayette geçtiği üzere); (...) şeklindedir.

 

Bu ayet-i kerime, yemin eden, ahidleşen ve ahdini sağlamlaştırıp pekiştirdikten sonra bozan kimseyi, yününü eğirip sağlam bir şekilde büktükten sonra çözen kadının durumuna benzetmektedir. Rivayet olunduğuna göre Mekke'de, Amr b. Ka'b b. Sa'd, b. Teym b. Murre kızı Rayta diye bilinen ahmak bir kadın varmış. Ve bu kadın bu şekilde yaparmış. İşte bu benzetme onadır. Bu açıklamayı el-Ferra yapmıştır. Abdullah b. Kesir ve es-Süddi de bunu nakletmekle birlikte, kadının adını vermemişlerdir.

 

Mücahid ve Katade ise, bu bir misaldir. Yoksa muayyen bir kadın ile ilgisi yoktur, demişlerdir.

 

Ayet-i kerimedeki; "Sağlamca" kelimesi, hal olmak üzere nasb edilmiştir. "Hile ve fesat" ise aldatmak, kandırmak, kötülük yapmak istemek gibi anlamlara gelir. Ebu Ubeyde der ki: Doğru olmayan her bir işe bu isim verilir.

 

"Bir ümmet, diğer bir ümmetten çoktur diye ... " buyruğu ile ilgili olarak müfessirler şöyle derler: Bu ayet-i kerime, şu şekilde davranan Araplar hakkında nazil olmuştur: Bir Arap kabilesi, bir başka kabile ile antlaştıktan sonra, bunlardan birisine sayıca çok ve güçlü bir kabile gelip de onun ahdini bozmasını, karşı tarafı aldatmasını isteyecek olursa, o kabile de ilk antlaşma yaptığı kabilenin ahdini bozar, hainlik eder ve bu büyük kabilenin yanında yer alırdı. -Bu açıklamayı Mücahid yapmıştır-o İşte Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: Siz, bir kesim diğer bir kesimden daha çoktur, yahut malları daha fazladır diye ahidleri bozmayınız. Müşrik düşmanlarınızın dünyada sayıca çok olduğunu ve bolluk içinde olduklarını görecek olursanız, bundan dolayı yeminlerinizi bozmaya kalkışmayınız. Maksat, kafirlerin ve mallarının çokluğu sebebiyle tekrar küfre dönmeyi yasaklamaktır.

 

el-Ferra da şöyle demektedir: Buyruğun anlamı şudur: Bir toplum sayıca az, siz de çoksunuz; yahut aksine siz az onlar da çok diye, o toplulukla yeminlerle pekiştirip sağlamlaştırdığınız ahidlerinizi bozmayınız .

 

"Daha çok" kelimesi, "o şey artıp çoğaldı" ifadesinden alınmadır. "Bununla" daki zamirin, Allah'ın emrettiği ahde bağlılığa ait olma ihtimali olduğu gibi, "daha çok oluş"a ait olma ihtimali de vardır. Yani, Yüce Allah kullarını, birbirlerini kıskanmaları, birilerinin diğerlerine üstün olmak istemeleri ile mübtela kılmış ve kimin kendi nefsine karşı mücadele vererek, muhalefet edeceğini, kimin de nefsine uyarak hevası gereğince amel edeceğini ortaya çıkarmak kastıyla, onları imtihan etmiştir. Yüce Allah'ın: "Herhalde Allah sizi bununla imtihan eder. Hakkında" öldükten sonra diriliş ve bunun dışında "anlaşmazlığa düştüğünüz şeyi O, kıyamet gününde elbette size açıklayacaktır" buyruğunun anlamı işte budur.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Nahl 93

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR