ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

NAHL

81

وَاللّهُ جَعَلَ لَكُم مِّمَّا خَلَقَ ظِلاَلاً وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ الْجِبَالِ أَكْنَاناً وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَابِيلَ تَقِيكُمُ الْحَرَّ وَسَرَابِيلَ تَقِيكُم بَأْسَكُمْ كَذَلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُ  عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ

 

81. Allah, yarattığı şeylerden, sizin için gölgeler yaydı. Dağlarda sığınıp barınacağınız yerler yarattı. Sizi, sıcaktan koruyacak elbiseler ve kendi kuvvetinizden koruyacak zırhlar bağışladı. İşte O, teslimiyetle itaat edesiniz diye, üzerinizdeki nimetini böylece tamamlamıştır.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı altı başlık halinde sunacağız:

 

1- Yarattığı Şeylerden Gölgeler:

2- Sığınak ve Barınaklar:

3- Sıcağa Karşı ve Savaşta Koruyucu Elbiseler:

4- Bu Ayet-i Kerimede, Dağlardaki Mağaralardan ve Sıcağa Karşı Koruyucu Elbiselerden Söz Edilmesinin Hikmeti:

5- Düşmanla Savaş ve Cihad için Araç ve Gereç Edinmek:

6- Allah'ın, Nimetlerini Tamamlaması:

 

1- Yarattığı Şeylerden Gölgeler:

 

Yüce Allah'ın: "Gölgeler", kendisi ile gölge yapılan ev, ağaç ve bu kabilden hertürlü şeye denilir.

 

"Yarattığı şeylerden" buyruğu, gölge yapan herbir şeyi kapsar.

 

2- Sığınak ve Barınaklar:

 

Yüce Allah'ın: "Sığınıp barınacağınız yerler" buyruğu, (...)'in çoğuludur. Yağmur, rüzgar ve buna benzer başka şeylere karşı koruyucu olan yer demektir. Burada dağlardaki mağaralar kastedilmektedir. Şanı Yüce Allah, bu mağaraları, insanların sığınabilmelerine hazır olarak yaratmıştır. Onlar, bu mağaralara sığınır, onlarla korunur ve içlerine girerek diğer yaratıklardan ayrı ve uzak kalabilirler.

 

Sahih'te yer alan rivayete göre, Peygamber (s.a.v.), ilk dönemlerde Hira dağında ibadete çekilir ve orada günlerce kalırdı...

 

Buharı'nin Sahih'inde şöyle denilmektedir: Rasulullah (s.a.v.), Mekke'den hicret etmek üzere ve kavminden kaçarak dinini kurtarmak maksadıyla arkadaşı Ebu Bekir ile birlikte çıktı. Nihayet her ikisi de Sevr dağındaki bir mağaraya vardılar. Orada üç gece saklı kaldılar. Mağarada yanlarında henüz genç bir delikanlı olan Ebu Bekir'in oğlu Abdullah da kalıyordu. Abdullah, anlayış kabiliyeti yüksek ve becerikli birisi idi. Sabahın karanlığı dağılmadan, seher vakti yanlarından ayrılır, Mekke'de geceyi geçirmiş gibi Kureyşliler ile birlikte sabahı ederdi. Hz. Peygamber ile, Hz. Ebu Bekir'e, tuzak mahiyetinde her ne işitirse, onu iyice beller ve karanlık bastı mı, buna dair haberi onlara ulaştırırdı. Hz. Ebu Bekir'in azadlısı, Amir b. Füheyre de, (o civarda) bol sütlü sağmal koyun sürüsü otlatır ve akşamdan bir müddet geçtiğinde, sürüyü Rasulullah ile Hz. Ebu Bekir'in yanına getirirdi. Onlar da sağıp taze süt içerek sükunet içerisinde gecelerlerdi. O süt, kendi sağmallarının sütü idi. İçine kızgın taş konularak ısıtılıyordu. Nihayet, gecenin sonunda, Amir b. Füheyre, sağmal koyunlara yine seslenir ve tekrar atlatmaya götürürdü. Amir aynı işi, orada kaldıkları sürece bütün geceler boyu yaptı... Bu hadisi, tek başına Buharı rivayet etmiştir.

 

3- Sıcağa Karşı ve Savaşta Koruyucu Elbiseler:

 

Yüce Allah'ın: "Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler" buyruğu ile kastedilenler, giyilen gömleklerdir. "(Mealde); elbiseler"'in tekili; (...)'dır.

 

"Kendi kuvvetinizden koruyacak zırhlar" buyruğunda ise, (aynı lafız ile) savaşta insanları koruyan zırhları kastetmektedir. Ka'b b. Züheyr'in şu beyiti de bu anlamdadır: "Burunları yüksek (şerefli ve aziz) kimselerdir ve kahramandır onlar. Savaşlarda onların giyindikleri, Davud'un dokuduğu zırhlardır."

 

4- Bu Ayet-i Kerimede, Dağlardaki Mağaralardan ve Sıcağa Karşı Koruyucu Elbiselerden Söz Edilmesinin Hikmeti:

 

Bir kimse kalkıp: Yüce Allah: "Dağlarda sığınıp barınacağınız yerler yarattı" diye buyurmakta, fakat düzlük ovalardan sözetmemektedir. Yine Yüce Allah: "Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler" diye buyurduğu halde, soğuktan sözetmemektedir, diyecek olursa, ona şu şekilde cevap verilir:

 

Arapların etrafı dağlık idi. Onların çevrelerinde düz ovalar yoktu. Onların yaşadıkları iklim sıcaktı, soğuk değildi. Bu bakımdan Yüce Allah, onlara, kendilerine has birtakım nimetleri zikretti. Nitekim, az önce geçtiği üzere, onlara, özel olarak yün ve başka şeyleri verdiği halde -bunlardan sözetmekle birlikte- pamuktan, ketenden ve kardan söz etmemiştir. Çünkü bunlar, onların ülkelerinde bulunan şeyler değildi. Ata el-Horasanı ve başkaları da bu anlamda açıklamalarda bulunmuşlardır. Yine, bunlardan birisinin sözkonusu edilmesi, diğerine de delalet eder. Şairin şu beyitleri bu türdendir:

 

"Hayır isteyerek bir yere gitmek istediğim de Bilemiyorum o ikisinden hangisi gelip beni bulacak? Benim aradığım bir hayra doğru mu gidiyorum, Yoksa kendisinin beni aradığı bir şerre doğru mu?"

 

5- Düşmanla Savaş ve Cihad için Araç ve Gereç Edinmek:

 

İlim adamları derler ki: Yüce Allah'ın: "Ve kendi kuvvetinizden konıyacak zırhlar" buyruğu, kulların, düşmanlarına karşı savaşta yararlanmak üzere cihad araçları edinmelerine delildir. Peygamber (s.a.v.) da, yaralanmaya karşı korunmak üzere -şehadeti istiyor olmakla birlikte- zırh giyinmişti. Kulun kendisini ölüm tehlikelerine ve mızrak yaralarına, kılıç darbelerine maruz bırakarak, teslim ederek şehadete talib olmak hakkı yoktur. Ancak, savaş elbiselerini de düşmanına karşı savaşında kendisine güç unsuru olmak üzere giyinir ve Yüce Allah'ın sözü en üstün olsun diye, çarpışır. Bundan sonra da Allah, dilediğini yapar.

 

6- Allah'ın, Nimetlerini Tamamlaması:

 

"İşte O, teslimiyetle itaat edesiniz diye, üzerinizdeki nimetini böylece tamamlamıştır." İbn Muhaysin ile Humeyd, Yüce Allah'ın: "O ... tamamlamıştır" anlamındaki buyruğu, iki 'te' ile; (...) şeklinde ve; (...) kelimesini de fail olarak ref ile okumuştur. Diğerleri ise, "ye" harfini ötreli olarak okumuşlardır ki, nimetleri tamamlayan Allah'tır, anlamını verir.

 

"Teslimiyet. .. edesiniz" kelimesini İbn Abbas ve İkrime, "te" ile "lam" harflerini üstün okumuşlardır. Yaralardan salim olasınız, kurtulasınız demek olur. Ancak, bu kıraatin senedi zayıftır. Bunu, Abbad b. el-Avvam, Hanzala'dan, o, Şehr'den, o da İbn Abbas'tan rivayet etmiştir. Diğerleri ise, "te" harfini ötreli olarak okumuşlardır. Bu da, Allah'ın nimetlerine şükür olmak üzere, O'nu bilip tanımaya ve O'na itaate teslimiyet gösterip itaatle boyun eğesiniz diye, demektir. Ebu Ubeyd der ki: Tercih edilen, genelin kıraatidir. Çünkü, Yüce Allah'ın bize nimet olarak ihsan ettiği İslam, yaralardan selamete erişmek (kurtulmak) nimetinden daha üstün, daha faziletlidir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Nahl 82

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR